Anasayfa , Haberler , Polis terörünün arkasında birleştiler!

Polis terörünün arkasında birleştiler!

TÜRKİYE | 08 – 12 – 2010 | Geçtiğimiz günlerde öğrencilere yönelik estirilen polis terörüne ilişkin ayrıntılar netleştikçe polisin sergilediği vahşetin boyutları da ortaya çıkıyor. Diğer taraftan ise düzen cephesinden alınan tutumlar da dikkat çekiyor. Zira “demokrasi şampiyonu” AKP, bu vesileyle faşist özünü sergileme fırsatı bulurken, demokrat geçinen kimileri de demokratlık sınırlarını ortaya koyuyorlar.

Polis vahşetine tepkiler yükseliyor

4 Aralık günü sergilenen polis terörü gün boyu devam etmişti. Önce Kocaeli’nden giriş yapan öğrencilerin yolunu kesen polis, burada saatlerce beklettiği öğrencileri, gaz bombalarıyla soluksuz bırakıp öldüresiye dayaktan geçirmişti. Günboyu işkenceden geçirilen öğrenciler daha sonra geldikleri illere zorla geri gönderilmişti.

Aynı gün Dolmabahçe ve civarındaki eylemlerde de terör estiren polis, gaz bombaları ve coplu saldırılar sonucu çok sayıda öğrenciyi yaralamıştı. Bu saldırılar sırasında hamile bir kadın öğrencinin de çocuğunu kaybettiği daha sonra anlaşıldı.

Gençliğe yönelik terör birçok kentte meydanlarda ve üniversitelerde protesto edilirken, sorumlular hakkında suç duyurularında bulunuldu.

AKP hükümetinin maskesi düştü

Bu olay demokrasi çığırtkanlığı yapan AKP’nin de maskesini düşürdü. Gerçek yüzünü gün gibi ortaya çıkardı.

Polis terörüne yönelik büyüyen tepkilerin ardından AKP’lilerin aldıkları tutumlar da ortaya çıkan bu durumu ayrıca pekiştirdi. Öyle ki ilk açıklamayı yapan Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik öğrencileri “kadrolu eylemci” olarak suçlayarak polis terörüne arka çıktı. Cemil Çiçek, öğrencilerin eylem yapma hakları olduğunu ancak bu hakkın polisin izin verdiği sınırlarda gerçekleşebileceğini söyledi. AB ile ilişkilerden sorumlu pek “demokrat” bakan Egemen Bağış ise yumurta atmayı “terör” sayarak öğrencileri eylem yapmak yerine “sucuklu yumurta” yapmaya çağırdı.

AKP şeflerinin bu sözleri “biz sizin hayatınızı karartırken, siz de eylem yapacaksanız gidin bir köşede basın açıklaması yapın, bizi rahatsız etmeyin” demekten başka bir anlam taşımıyor. Rahatsız edilmek ve zorlanmak bile AKP’ye göre en koyusundan bir terör için yeterli gerekçedir. İşte AKP’nin “demokrasisi” de bu kadardır. Onun demokrasi anlayışı, “eylem hakkın benim seni sömürme ve canına okuma özgürlüğüme dokunduğu anda biter” anlayışıdır.

Medyanın sözde demokratları çuvalladı

Medya da özünde AKP ile aynı teraneyi okudu. Medyanın içerisinde demokrat geçinen Radikal gazetesi gibi bazıları ise demokratlıklarının sınırlarını ortaya koydular. Polis terörünün yaşanmasının ardından polisin saldırganlığını bir yere kadar teşhir eden bu gazete, daha sonra öğrencileri uyarmak ve onlara düzenin eylem özgürlüğü konusudaki sınırlarını göstermek için mesai yapmaya başladı.

Öyle ki; ilk günlerde polisin “orantısız güç kullanması” üzerine eleştiriler yönelten Radikal Gazetesi ve köşe yazarlarının büyük bölümü daha sonra “orantısız eylem” üzerine atıp tutmaya başladılar. Gazetenin genel yayın yönetmeni Eyüp Can “orantısız eyleme de sıfır tolerans” çağrısında bulunurken, Tayyip Erdoğan’ın eski danışmanı AKP borazanı Akif Beki “Polise aslan, baskıncıya kuzu” başlıklı yazısıyla Radikal Gazetesi’nin ilk günkü yayınlarını eleştirerek gazete adına polise mavi boncuk gönderdi.

Kuşkusuz bu Radikal gazetesi gibilerinin demokratlığının da özünde AKP’nin demokratlığından bir farkı bulunmuyor. Çünkü bu burjuva “solcuları”, düzeni zorlayacak her türlü eylemin karşısında açık bir tutum alıyorlar. Bunlar istiyorlar ki geleceği çalınan, baskı ve zor altında tutulmaya çalışılan gençlik hoplayıp zıplasın, “renkli eylemler” yapsın ve suya sabuna dokunmasın.

Gençlik mücadeleye devam edecek!

Ancak gençlik örgütleri ise yaptıkları açıklamalarla ne polis terörüne ve ne de sözde demokratların suya sabuna dokunmayın papazlıklarına teslim olmayacaklarını dile getiriyorlar. Gelecek ve özgürlük için mücadelelerini aynı kararlılıkla sürdüreceklerini ifade ediyorlar.(KB)