HABER MERKEZİ |27.02.2019| UPOTUDAK’tan Leyla Güven ve Arkadaşları ile Dayanışma Çağrısı:
“LEYLA GÜVEN VE ARKADAŞLARININ
DİRENİŞİYLE DAYANIŞMAYI BÜYÜTELİM!
Leyla Güven, tutuklu bulunduğu Amed hapishanesinde Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin, avukat ve ailelere getirilen görüş yasağının kaldırılması talebiyle, 8 Kasım 2018 tarihinde süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı. Leyla Güven’in başlattığı direniş, yüz günü geride bırakarak hayati tehlike teşkil eden bir sürece girmiş bulunuyor.
Leyla Güven hangi taleple açlık grevine başladı?
Abdulah Öcalan, 15 Şubat 1999 yılında uluslararası bir komployla Kenya’dan kaçırılarak Türkiye’ye getirildi. Kısa bir süre sonra yargılandı ve ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası verildi. 20 yıldır aralıksız İmralı hapishanesinde tek başına bir hücrede tutulan Abdullah Öcalan’ın üzerindeki baskı ve izolasyon giderek ağırlaştırıldı. 2,5 yıldır, kendisinden haber alınamayan Abdullah Öcalan’ın yaşayıp yaşamadığı konusunda ailesinin yaptığı tüm başvurular ret edildi. Hiçbir açıklama yapmayan Türk devleti, her seferinde “geminin bozuk olduğu veya hava şartları” gerekçesiyle tüm baş vuruları geri çevirdi. Abdullah Öcalan’a yönelik bu insanlık dışı uygulamaya son verilmesi, Leyla Güven ve yoldaşlarının tek talebidir.
AKP’nin boş manevrası
AKP iktidarı, Leyla Güven’in hapishanede kararlıkla sürdürdüğü açlık grevini bırakamayacağını bildiği için, ilk manevra olarak bir defalığına Abdullah Öcalan’ın abisini İmralı adasına gönderdi. Böylece Leyla Güven ve açlık grevindeki diğer direnişçilerin eylemlerine son vereceğini umuyordu. Bu tutmayınca, bu sefer de Leyla Güven’i; “hapishanede hayati tehlikesi olduğu” gerekçesiyle 25 Ocak 2019 tarihinde tahliye etti.
Leyla Güven tahliye olduktan sonra yaptığı açıklamayla “talebi kabul edilene kadar dışarıda da açlık grevini sürdüreceğini, gerekirse direnişini ölüm orucuna dönüştüreceğini” beyan etti. Leyla Güven açlık grevini tüm kararlılığıyla devam ettiriyor. O bir kadın, seçilmiş bir milletvekili ve her şeyden önce de Kürt ulusal mücadelesinin direnişçi kadın sembolü olarak, tüm dünyanın gündemine girmiş bulunuyor.
Onun başlattığı direniş kısa sürede yankısını bulmuş, tüm Türkiye ve T. Kürdistanı hapishanelerine yayılarak 350’nin üzerinde politik tutuklunun sürdürdüğü büyük bir direnişe dönüşmüştür. Açlık grevleri ülke sınırlarını aşıp, Avrupa ve Kürdistan’ın diğer parçalarına da yayılarak dünyanın birçok coğrafyasında yüz binlerce yurtseverin sahiplendiği kitlesel bir direnişe dönüşmüş durumdadır. Bugün dünyanın dört bir yanında kurulan “Leyla Güven’e destek komiteleri” yaptıkları açıklama ve eylemlerle direnişi sahiplendiklerini ilan ediyorlar.
Avrupa’da açlık grevindeki direnişçilerin hayati tehlikeleri başladı;
Fransa’nın Strasburg kentinde 17 Aralık 2018 tarihinde başlayan süresiz dönüşümsüz açlık grevi yetmişinci günleri aşarak devam ediyor. İçlerinde, KCDK-E eş başkanı Yüksel Koç’un da bulunduğu onlarca direnişçinin yer aldığı açlık grevine destek giderek büyüyor. Türkiyeli devrimci, ilerici ve demokrat kurumlar başta olmak üzere bir çok kurum ve çevre, direnişçileri ziyaret ederek desteklerini sürdürüyorlar.
AKP suskunluğunu koruyor;
AKP, bu direnişin sesiz sedasız bitmesi için özel bir çaba harcamaktadır. Basın ve yayına verilen emirle, başta Leyla Güven olmak üzere, dışarı da ve hapishanelerde süren açlık grevi ile ilgili hiç bir haber yapılmamaktadır. Ancak tüm engelleme ve sansüre karşın kararlıkla süren direniş, geçte olsa Türkiye gündemine girmeyi başardı. Duyarlı çevrelerin, ilerici sanatçı, akademisyen ve insan hakları savunucularının, Leyla Güven’in talebinin en kısa zamanda kabul edilerek yeniden hayata döndürülmesi için yaptıkları açıklamalar ve destek ziyaretleri ile dayanışma giderek büyümektedir.
Avrupa’nın iki yüzlülüğü
Avrupa hükümetleri sessizliğini korumaya devam ediyor. Almanya, Fransa, Belçika, İsvçre, İngiltere, İsveç vb. daha bir çok ülkede devam eden açlık grevleri ve eylemlere karşın, hiç bir ülke parlamentosu bu sorunu gündemine alıp tartışmamıştır. Verilen soru önergelerine, Alman parlamento sözcüsünün verdiği “basından öğrendik” gibi gayri ciddi cevaplar, Avrupa’nın gerçek yüzünü göstermektedir. Kendi çıkarları sözkonusu olduğunda insan hakları ve demokrasiden dem vuran, açıklamalar yapan bu hükümetler, hemen yanı başlarında; hatta kimi açlık grevlerinin ve eylemlerin kendi ülkelerinde olmasına karşın sesiz kalmaları, AKP’ye verilen destektir. Almanya hükümetinin etkinlik ve yürüyüşleri açıktan yasaklaması, saldırması, AKP’ye verdiği açık destek olarak bir kez daha tarihe geçmiştir. Avrupa hükümetlerinin sessizliklerinin nedeni, çıkarları gereği AKP’yi karşılarına almak istemeyişleridir.
Türkiye’de yasaklanan işçi grevleri, Cumartesi Anneleri’ne yapılan saldırılar, hapishanelerdeki hak ihlalleri, kadın katliamları, yürüyüş ve gösterilere getirilen yasaklar, Kürtler ve Aleviler üzerindeki baskılar vb… Açık ki; yeri geldiğinde “demokrasi havarisi” kesilenler, çıkarlarına ters düşmemesi için AKP’nin yaptıklarını görmezden geliyor. Abdullah Öcalan üzerindeki bu baskı ve insanlık dışı uygulamanın kaldırılması için bedenini açlığa yatıran Leyla Güven’in eylemine, insani bir refleks dahi gösteremeyen Avrupa hükümetlerinin bu tutumunu kınıyoruz.
Kendi gücümüzle direnişi büyütelim!
Leyla Güven’in karalıkla sürdürdüğü açlık grevi kritik bir aşamaya gelmiş bulunuyor. Hayati tehlikesinin giderek arttığı bu koşullarda beklemek, Leyla Güven’in ölümünü hızlandırmak demektir. Bu tehlike diğer tüm direnişçiler için de söz konusudur. Oluşturulan inisiyatifler daha fazla sorumluluklar üstlenerek harekete geçmelidir. Bulunduğumuz her alanda durmadan ve bıkmadan bu sorunu gündeme getirmeli, tüm çevremizi ve insan hakları savunucularını, kurumları ve şahsiyetleri harekete geçirmeliyiz.
Leyla Güven Onurumuzdur, onurumuza sahip çıkalım!
Direniş kazanacak, AKP kaybedecektir!
Tecrit açlık grevleriyle parçalanacak!
UPOTUDAK-Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Komitesi“