Home , Köşe Yazıları , Lenin – 4

Lenin – 4

YENER ORKUNOĞLU | 22 – 03 – 2010 |

4. RUSYA’DA KAPİTALİZMİN GELİŞMESİ ÜZERİNE TARTIŞMA

Yeni bir toplum ve  sosyalizm için mücadele edenler aşmak istedikleri kapitalizmi iyi analiz etmek zorundadırlar. Kapitalizmin gerçek niteliğini kavramadan ona karşı tutarlı ve uzun soluklu bir mücadele yürütülemez. Kapitalizm konusunda yanlış teoriler günümüzde de hala varlığını sürdürdüğüne göre geçmişte yapılmış bir tartışma, bugüne ışık tutacak nitelikte bir tartışmadır. Bu nedenle kapitalizmin gerçek niteliğini anlamak açısından Rus Devrimi’nden önce yapılmış olan bir tartışmaya değinmek yararlı olacaktır.

Söz konusu tartışma Rusya’daki Narodnikler ve Marksistler arasında kapitalizm  üzerine yapılmış bir tartışmadır. Narodnikler, Rusya’da kapitalist bir iç pazarın gelişmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle kapitalist yolun Rusya’da kapalı olduğunu ileri sürüyorlardı. Bu nedenle kapitalizmi yaşamadan köy komünü üzerinden sosyalizme gidilmesi gerektiğini savunuyorlardı. Bu anlayışı göre de sosyalizmin  temel gücü köylülerdi. Narodnikler, de kapitalizmin analizi konusunda Marx’a dayandıklarını iddia ediyorlardı. Narodnikler, kapitalist üretimin tüketime yönelik olduğu görüşünden hareket ediyorlardı.

Bu konuda şöyle yazıyordu Lenin:

Adı geçen yazarlar (Narodnik yazarlar kastediliyor.yo), kapitalist bir ulusun, bir dış pazara sahip olma ihtiyacını, kapitalistlerin ürünlerini başka bir yoldan gerçekleştiremeyecekleri önerisi ile açıklıyorlar. Onlara göre, Rusya’daki iç pazar, köylülüğün yıkımı ve artı-değerin bir dış pazar olmaksızın gerçekleştirilmesinin olanaksızlığı yüzünden daralmaktadır, dış pazar da, kapitalist gelişme yoluna çok geç giren genç bir ülkeye kapalıdır – ve böylece, Rus kapitalizminin dayanaksız olduğu, ölü doğduğu tanıtlanmıştır diye ilan edilmektedir, salt önsel (ve üstelik teorik olarak yanlış) varsayımlara dayanan bir iddiadır bu.‘

O dönemde Lenin’in de dahil olduğu Marksistler, Narodniklerin görüşlerine karşı teorik bir mücadeleye giriştiler.  Dış-pazar olmadan kapitalizmin gelişemeyeceğini ileri süren  Narodniklerin bu temel görüşünün çürüklüğünü  ortaya koydular. Kapitalist gelişmenin mümkün olduğunu ileri sürenler arasında, Peter Struve [1], Sergei Nikolajewitsch Bulgakov, Tugan-Baranovsk ve Lenin gibi ağırlıklı isimler vardı. O dönemde Marksistler iki gruba ayrılıyordu: Legal Marksistler ve ‘ortodoks’ Marksistler.  Her iki grup Narodnik görüşlere karşı teorik yayın organı çıkarma gibi konularda işbirliğine gittiler. Struve, ‘kapitalist gelişme ilerledikçe, Narodnik teorinin temelinin yıkılacağını ve Narodnizmin renksiz reformist bir akıma döneceğini’ ileri sürüyordu.

Her iki Marksist grup, Narodnik teoriye karşı ikili bir mücadele yürüttüler. 1. Norodniklerin teorik yanlışlarını ortaya koydular. 2. Kapitalizmin gelişmekte olduğunu ampirik olgulara dayanarak ispatlamaya çalıştılar.

NARODNİKLERİN TEZLERİ

Narodniklerin en  temel tezleri şunlardı.

1.     Birinci Tez: Kapitalizmin gelişmesi demek, küçük üreticilerin yıkımı demektir. ‘Küçük üreticilerin yıkımı  iç pazarın daralmasına götürür.

2.     İkinci tez: Rusya’da artı-değerin gerçekleştirilmesi olanaksızdır. ‘Kapitalist bir ekonomi, dış pazar olmadan gelişemez.

3.     Üçüncü Tez:  Artı-değerin gerçekleşmesi tüketim ile ilgili bir sorundur.

Lenin’in, Rusya’da Kapitalizmin Gelişimi adlı kitabının ilk bölümü Narodniklerin  tezlerini teorik olarak çürüten  bir bölümdür.  Bu bölümde Lenin, Narodnik tezleri teorik açıdan ele alır.

Birinci Tez:

Narodniklere göre, küçük üreticilerin, üretim araçlarını -toprak, aletler, atölyeler vb.- yitirerek ücretli işçiler haline gelmesi,  „nüfusun alım gücünü azaltır“. Dolayısıyla „iç pazar daralır.’  Narodnikler,  küçük üreticilerin yıkımı şeklindeki basit gerçekten, iç pazarın daraldığı sonucunu çıkartıyorlardı. Lenin ise, küçük üreticilerin yıkılmasından tam tersi bir sonuç çıkarıyordu: Küçük üreticilerin yıkımı; iç pazarın daralması değil, yaratılması demektir. Lenin, ilkin teorik olarak Marx’ın görüşlerine başvurarak , sonrada amprik bilgilere dayanarak Narodnik teorinin  dayanıksızlığını ortaya koydu.

Lenin,  kapitalizmin gelişmesini mümkün kılan diğer olguları da teorik açıdan ortaya koyar. Lenin, kapitalizmin gelişme sorununa iç pazar için üretim açısından yaklaşır. Yani yöntemsel olarak dış pazar sorununu dışarıda bırakır.

Peki ama iç pazarın gelişiminin nedeni nedir?

Lenin, Kapital’a başvurur. Marx’ın  iç pazarın gelişmesini mümkün kılan nedenleri aktarır:

a) Toplumsal İşbölümü; b) Sınai nüfusun, tarımsal nüfus aleyhine büyümesi; c) Küçük üreticilerin yıkımı
a) Toplumsal İşbölümü

Marx’a göre, meta ekonomisinin temeli toplumsal  iş bölümüdür. Metaların pazarı, toplumsal işbölümü aracılığıyla gelişir, üretken emeklerin birbirinden ayrılması, onlara karşılıklı olarak birbirleri için pazar hizmeti gördürerek bunların her birinin ürününü, karşılıklı olarak meta haline, birbiri için eşdeğerler haline dönüştürür’ (Marx)

Bir başka deyişle, toplumsal işbölümü, meta ekonomisinin ve kapitalist ekonominin bütün gelişme sürecinin temelidir. Bu toplumsal iş bölümünün sonucu olarak, imalat sanayi, hammadde sanayisinden ayrılır, ayrıca bu sanayi alanları da kendi içlerinde giderek artan bir şekilde alt-bölümlere bölünürler.

Dolayısıyla Narodnik teorisyenler, Rusya‘da toplumsal iş bölümü gerçeğini gizlemeye veya önemini küçültmeye çalışmışlardı. Narodnik teorisyenler,  toplumsal işbölümünün, „halkın yaşamının derinliklerinden fışkırmadığını, onun içine dışardan girmeye çabaladığını“ ilan ederek, toplumsal iş bölümünün yapay tedbirler olduğunu ileri sürmüşlerdi. Narodnik teori, Rusya’daki kapitalizmin yapay olduğu görüşüne dayanıyordu.

b) Sanayi nüfusunun tarımsal nüfus aleyhine büyümesi.

Lenin,  meta ekonomisinin gelişmesinin, nüfusun gitgide büyüyen bir bölümünün tarımdan ayrılmasına götürdüğünü belirtir. Bu  ise  sanayi nüfusun tarımsal nüfus aleyhine büyümesi anlamına gelir. Lenin, Marx’ın Kapital’inden alıntı yapar: ’Tarım-dışı nüfusa kıyasla, tarımsal nüfusun sürekli olarak azalması, kapitalist üretimin yapısından gelir.’

Dolayısıyla ticari ve sınai nüfusta tarımsal nüfus aleyhine bir artış olmaksızın kapitalizm düşünülemez

c) Küçük üreticilerin yıkımı

Kapitalizmin en belirgin özelliklerinden biri  üretim araçlarının -toprak, aletler, makineler, atölyeler vb.- küçük bir azınlığı elinde toplanması demektir. Bir başka deyişle küçük üreticilerin üretim araçlarından yoksun kalması demektir. Bu durum ise, küçük üreticilerin yıkımı ve yoksullaşması demektir. Narodnikler bu yıkımdan şöyle bir sonuç çıkarıyorlardı: ‘Küçük üreticinin tüketimin sınırlı olması, iç pazarın daralması anlamına gelir. Lenin, Marx’ın Kapital’inden alıntı yapar:

Tarımsal nüfusun bir bölümünün mülksüzleştirilmesi ve tarım dışına sürülmesi, yalnızca, emekçileri, onların geçim araçlarını, emek malzemesini, sınai sermaye için özgür kılmakla kalmadı, ayrıca iç pazarı da yarattı.“(Marx) ve Lenin devam eder, demek ki,  ‘meta ekonomisinin ve kapitalizmin geliştiği bir toplumda, küçük üreticilerin yıkımı, (…) iç pazarın daralması değil, yaratılması anlamına gelir.’

İkinci Tez:

Narodnikler, iç-pazarın daraldığı iddiasıyla, Rusya’da artı-değerin gerçekleştirilmesinin  olanaksız olduğunu ileri  sürüyorlardı. Narodniklere göre,  ‘Kapitalist bir ekonomi, dış pazar olmadan gelişemez.’

Lenin, Narodniklerin artı-değerin gerçekleşme sorununu anlamadıklarını ortaya koyar. Artı-değerin gerçekleşmesi sorununu açıklamak amacıyla bir ürünün değerinin nelerden oluştuğunu  sergiler.  Marx’ın iki temel önermesinin altına çizer:

Birinci önerme: Kapitalist üretimde bir ürünün değeri  3 kısımdan oluşur: 1. değişmeyen sermaye miktarı (makineler, aletler vb); 2. değişen sermaye miktarı (işçinin geçimi için gerekli miktar, yani ücretler); 3. kapitaliste ait olan artı-değer.

İkinci önerme: Kapitalist üretim iki ana kesimden oluşur. Ve bu iki ana kesimin birbirinden ayrılması gerektiği önermesidir. Kesim I, üretim araçlarının üretimidir; Kesim II, tüketim maddelerinin üretimidir. Kesim I, tüketim maddelerini üreten üretim araçlarıdır; yani  insanlar tarafından kişisel tüketim için değil, sermaye tarafından tüketilecek olan maddelerin (üretim araçlarının) üretimidir. Kesim II ise, kişisel tüketim için kullanılan maddelerin üretimidir.

Narodnikler, değişmeyen ve değişen sermayeyi gerçekleştirmenin sorun  olmadığını düşünüyorlar.  Narodnikler için asıl sorun,  üçüncü kısmın (yani artı-değerin) gerçekleştirilmesi sorunudur. Lenin, sorunun bu şekilde konulmasının, gerçekleştirme sorunun anlaşılmamasından kaynaklandığını belirtir.  Lenin’e gör Narodnikler, gerçekleşme sorununu anlamaktan yoksunlar. Çünkü Narodnikler, gerçekleşme sorununu yalnızca artı-değerin gerçekleşme sorununu indirgemektedirler.   Bu konuda şöyle yazar Lenin:

Üçüncü kısım-artı-değer- nasıl gerçekleştirilir? Hiç kuşkusuz bütünüyle kapitalistler tarafından tüketilemez. Bu yüzden, bizim iktisatçılar, artı-değerin gerçekleştirilmesi „güçlüğünden çıkış yolunun“, „dış pazar elde etme“ sonucuna varıyorlar.

Oysa Lenin, gerçekleştirme sorununun   yalnızca artı-değerin gerçekleştirilmesi sorununa indirgenmesinin bir hata olduğunu vurgular. Şöyle yazar Lenin:

her halde değişmeyen sermayenin gerçekleştirilmesinin hiç bir güçlük arz etmediğini düşünerek ürünün gerçekleştirilmesi sorununun tümünü, artı-değerin gerçekleştirilmesi sorununa indirgiyorlar. Bu çocukça görüş, Narodnik gerçekleştirme teorisinin bütün diğer hatalarına kaynak olan, çok büyük bir hata içermektedir.

Lenin, ürünün gerçekleştirilmesi sorunun güç bir sorun olduğunu kabul eder. Gerçekleşmenin ne anlama geldiğini şöyle belirtir:

İşin doğrusu şudur: Gerçekleştirmeyi açıklamadaki güçlük, tamı tamına, değişmeyen sermayenin gerçekleştirilmesini açıklamadaki güçlükten ibarettir. Gerçekleştirilmesi için, değişmeyen sermayenin, tekrar üretime sokulması gerekir ve bu da, ancak, üretim araçları üreten sermaye için doğrudan doğruya uygulanabilir. Ama, eğer, sermayenin değişmeyen kısmını karşılayan ürün, tüketim maddelerinden oluşuyorsa, doğrudan doğruya  yeniden üretime sokulamaz; üretim araçları yapan toplumsal üretim kesimi ile tüketim maddeleri yapan kesim arasında bir değişim gereklidir. Sorunun bütün güçlüğü bu noktadadır, bizim iktisatçıların farkına varmadığı bir güçlüktür bu.’

Naradonikler şu görüşü ileri sürüyorlardı:

’ürünlerin bolluğuna yol açan şey, fabrikatörlerin ölçülülüğü ve onlarla yetinmesi değil, tüketim gücünü, artı-değerin büyüdüğü hızda artıramayan insan organizmasının [!!] sınırlılığı ve yeterince esnek olmayışıdır.’

Dolayısıyla Narodnikler, artı-değerin gerçekleştirilmesi güçlüğünden çıkış yolunun dış pazarlara açılmak olduğu görüşünü ileri sürüyorlardı. Lenin, iç pazar sorununun açıklamasına dış pazarlar meselesini gündeme getirmenin yöntemsel olarak yanlış olduğunu vurgular.  Dolayısıyla Lenin, kapitalizmin gelişme sorununu iç-pazarın gelişmesi ve gerçekleşme sorunun iç pazar açısından yaklaşır. Dış Pazar sorununu bir kenara bırakır.

Lenin, soruna özellikle iç-pazar açısından yaklaştığını   kitabının birinci önsözünde vurgular:

‘BURADA sunulan çalışmada, yazar, Rus kapitalizmi için bir iç pazarın nasıl oluşmakta olduğu sorununu inceleme amacına yönelmiştir. Bildiğimiz gibi bu sorun, çok önceden, (…), Narodnik görüşlerin esas savunucuları tarafından ortaya atılmıştır, bu görüşleri eleştirmek ise, bize düşen bir görev olacaktır. Bu eleştiride, muhaliflerimizin görüşlerindeki hataları ve yanlış anlamaları incelemekle yetinmemizin mümkün olmadığını düşündük, ortaya atılan soruyu yanıtlarken, bize öyle geldi ki, bir iç pazarın oluşumunu ve büyümesini gösteren gerçekleri kanıt olarak ileri sürmek yeterli olmayacaktır, çünkü, bu tip gerçeklerin gelişigüzel seçildiği ve tersini gösteren gerçeklerin ihmal edildiği yolunda itirazlar olabilir. Rusya’da kapitalizmin bütün gelişme sürecini incelemek, onu tümü ile tanımlamaya çalışmak, bize zorunlu göründü. Söylemeye bile gerek yok ki, böylesine geniş bir görev, eğer bazı sınırlamalar getirilmeseydi, bir tek kişinin gücünün ötesinde olurdu.  İlkönce, başlığın kendisinden de anlaşılacağı gibi, Rusya’da kapitalizmin gelişmesi sorununu, yalnızca iç pazar açısından ele alıyor ve dış pazar sorununu ve dış ticaretle ilgili verileri bir yana bırakıyoruz.’(abç y.o)

Lenin, Narodnik iktisatçıları şöyle suçlar: Bu iktisatçılar, ne kapitalist toplumda ürünün gerçekleştirilmesini (yani iç pazar teorisini), ne de dış pazarın rolünü, hiç bir şekilde anlamamışlardır. Ve şöyle yazar Lenin:

Gerçekten de, „gerçekleştirme“ sorununa dış pazarı karıştırmakta sağduyunun zerresi var mı? Gerçekleştirme sorunu, kapitalist ürünün her parçası için, değer olarak (değişmeyen sermaye, değişen sermaye ve artı-değer) ve maddi biçimde (üretim araçları ve tüketim maddeleri, özellikle ihtiyaç maddeleri ve lüks eşya) pazarda kendisinin yerine geçecek olan bir başka ürün parçasının nasıl bulunacağı sorunudur. Açıktır ki, dış ticaret, burada işin içine katılmamalıdır, çünkü, onu işe karıştırmak, sorunun çözümünü bir milim ilerletmez, sadece sorunu bir ülkeden birkaçına yayarak, çözümü uzaklaştırır.’

Lenin gerçekleşme sorunun özüne dikkat çeker: ‘değişen sermayenin gerçekleştirilmesi tartışılırken, önemli olan şey, ürünün bir kısmının yerine bir başka kısmının geçmesidir. Bu yerine geçişin, bir ülkede mi, yoksa iki ülkede mi olduğu hiç de önemli değildir.

Narodnikler, kapitalizmde artı-değeri gerçekleştirme sorununa dikkat çekmekle, kapitalizmin çelişkilerinin, derin bir değerlendirmesini yaptıklarına inanıyorlardı. Oysa gerçekte, kapitalizmin çelişkilerinin son derece yüzeysel bir değerlendirmesini vermekteydiler. Lenin, gerçekleştirme sorununu yalnız artı-değerin gerçekleştirme sorununa indirilmesini eleştirir:

Eğer gerçekleştirmenin ve bundan doğan „bunalımların“ vb. „güçlüklerinden“ söz ediliyorsa, bu „güçlüklerin“ yalnızca artı-değer için değil, kapitalist ürünün bütün parçaları için, sadece mümkün değil, aynı zamanda zorunlu olduğu da kabul edilmelidir. Üretimin çeşitli dallarının dağılımındaki oransızlık yüzünden beliren bu tür güçlükler, yalnızca, artı-değerin gerçekleştirilmesinde değil, değişen ve değişmeyen sermayenin gerçekleştirilmesinde de, yalnızca tüketim maddelerinden oluşan ürünün gerçekleştirilmesinde değil, üretim araçlarından oluşanların gerçekleştirilmesinde de, sürekli olarak ortaya çıkar.’

Üçüncü Tez:

Narodnikler, artı-değerin gerçekleşmesi sorununu  tüketim ile ilgili bir  sorun olarak algılarlar. Yani artı-değerin gerçekleştirilmesi sorununu, artı-değerin tüketilmesi sorununa indirgemişlerdi. Lenin, Narodnik iktisatçıların, Kapital’in II. Cildinde çürütülmüş olan eski hataları  tekrarladıklarını belirtir.  Bu nedenle Lenin, gerçekleştirme teorisini doğru bir biçimde anlayabilmek için, Marx’a kadar, bu konuda ekonomi politikte rakipsiz hüküm sürmüş hatalı teorinin temelini atan Adam Smith’le işe başlamalıyız’ der

GERÇEKLEŞME SORUNU VE  ADAM SMİTH’İN HATASI

Lenin,  artı-değerin gerçekleşme sorununun doğru bir biçimde anlaşılması için, Marx’a kadar ekonomi politikte rakipsiz hüküm sürmüş hatalı teorinin açıklamasına girişir. Bu hatalı teorinin temeli, Adam Smith’în görüşlerine dayanmıştır. Narodnikler de Adam Smith’in gerçekleşme sorunundaki temel hatasını devam ettirirler. Adam Smith de, artı-değerin bütünüyle işçiler tarafından tüketildiğini varsayıyordu.

Lenin ilkin Adam Smith’in hatalarını açıklar. Adam Smith, bir metanın fiyatını, iki parçaya bölüyordu: değişen sermaye (ücretler) ve artı-değer. Değişmeyen sermayeyi dikkate almıyordu. ‘Adam Smith, değerin üçüncü kısmını, değişen sermayeyi atlarken neye dayanıyordu? Onun bu kısmı görmemesi söz konusu olamaz, Smith, bu kısmın da ücretlerden ve artı-değerden oluştuğunu varsayıyordu.’(Lenin)

Klasik Ekonomi politik, değişmeyen sermayeyi fiyatın dışında tutarak çok büyük bir yanlış yapmıştı. Marx, Adam Smith ve daha  sonraki  tüm  iktisatçıların, kapitalist üretimdeki sermaye birikimini, yani üretimin genişlemesini,  artı-değerin sermayeye çevrilmesini yanlış anladıklarını belirtir. Adam Smith, artı-değerin  biriktirilen kısmının, sermayeye dönüştürülen kısmının, işçiler tarafından tüketildiğini, yani bütünüyle  ücretlere gittiğini varsaymıştır. Böylece artı-değerin bir kısmının değişmeyen sermayeye çevrildiğini atlamıştır.

Marx, Kapital’de  şöyle yazar: ‘Smith’ten sonra Ricardo’nun ve ondan sonraki bütün iktisatçıların yineledikleri, „gelirin sermayeye eklendiği söylenen kısmı, üretken işçiler tarafından tüketilir“ sözünden daha büyük bir yanılgı olamaz. Buna göre, sermayeye çevrilen bütün artı-değer, değişen sermaye haline gelir.

Marx’ın ortaya koyduğu gibi, artı-değer, değişmeyen sermayeye ve değişen sermayeye harcanır. Bir başka değişle  artı-değer üretim araçlarına  ile ücretlere bölünür.

Adam Smith, iki büyük yanlış yapmıştır: Birincisi, değişmeyen sermayeyi, ürünün değerinin dışında tutmuştur, artı-değerin aynı zamanda değişmeyen sermayeye dönüştüğünü görememiştir; İkincisi, kişisel tüketim ile üretim araçları tüketimini birbiriyle karıştırmıştır. (telefon tüketimi ile telefon üreten araçların tüketimi aynı şey değildir). Kişisel tüketim ile sermayenin üretim araçlarını tüketmesi arasında yapılan ayrım, Marx’ın ekonomi politiğe yaptığı en önemli katkılardan biridir.

Lenin, Marx’ın gerçekleştirme teorisinden sonuç çıkarır:

Bizi ilgilendiren sorunla, yani iç pazar sorunuyla ilgili olarak, Marx’ın gerçekleştirme teorisinden çıkarılacak temel sonuç şudur: kapitalist üretim, ve dolayısıyla iç pazar, tüketim maddelerinden çok üretim araçlarından dolayı büyür. Bir başka deyişle,. üretim araçlarındaki artış, tüketim maddelerindeki artışı geçer.’

Kapitalist üretimin genel yasasına göre, değişmeyen sermeye değişen sermayeden daha hızlı büyür. Bir başka deyişle, toplumsal üretimin  üretim araçları üreten kesimi, tüketim maddeleri üreten kesimden den daha hızlı büyümek zorundadır. Bu şu anlama gelir: Kapitalizmde iç pazarın büyümesi, bir dereceye kadar, kişisel tüketimdeki büyümeden „bağımsızdır“. Ama bu ’bağımsızlığın‘, üretim araçları üretiminin  bütünüyle kişisel tüketimden ayrılmış olduğunu düşünmek yanlıştır. Son tahlilde üretim araçlarının üretimi, kişisel tüketime bağlıdır. Lenin, Marks’tan aktarır: Üretim araçları üretimi, ‘başlangıçta, bireysel tüketimden bağımsızdır, çünkü hiç bir zaman bireysel tüketime girmez. Ama, bu tüketim, gene de onu kesinlikle sınırlar, çünkü değişmeyen sermaye asla kendi başına üretilmez, sadece ürünleri bireysel tüketime giden üretim alanlarında, ona daha fazla gerek duyulduğu için üretilir.’

Narodnik görüşün arka planında yanlış bir kapitalizm anlayışı yatmaktadır. Narodniklere göre, kapitalizmde üretimin amacı tüketimdir. Oysa Marx’ta kapitalizmde üretimin asıl amacı tüketime yönelik olması değil, azami kâr elde etmeye yöneliktir.

Rusya’daki Marksistler, Narodniklere karşı teorik mücadeleyi kazanmayı başarırlar. Hangi yolun izlenmesi gerekir konusunda yürütülen mücadelenin birinci raundunu Markistler kazanır. Narodniklerin teorik olarak yenilgiye uğratılmasından sonra Lenin başka bir sorunsal ile karşı karşıya kalır. Nereden Başlamalı yazısı ile sorunsalını gündeme getirir.

’Son yıllarda Rusya Sosyal – Demokratlarının karşısına çıkan „ne yapmalı“ meselesi özel bir önem taşıyor. Bu mesele, (seksenlerin sonlarında ve doksanların başlarında olduğu gibi) hangi yolu seçmemiz gerektiği meselesi değil, bilinen yolda hangi pratik adımları atmamız gerektiği ve bu adımları nasıl atacağımız meselesidir. Bu da, pratik çalışmanın sistemi ve planı meselesidir. Ve kabul edilmelidir ki, pratik faaliyette bulunan bir parti için temel bir mesele olan, mücadelenin niteliği ve metotları meselesini henüz çözmüş değiliz; bu durum da hâlâ, ortaya acıklı bir ideolojik tutarsızlık ve yalpalama çıkaran ciddi görüş ayrılıklarına yol açmaktadır. Bir yandan, henüz yok olmamış bulunan „ekonomist“ akım, siyasi örgütlenme ve ajitasyon çalışmalarını kösteklemeye ve daraltmaya çabalıyor. Öte yandan, ilkesiz eklektizm kafasını yeniden uzatıyor, her yeni „akım“ı taklit ediyor ve acil talepleri, bir bütün olarak hareketin temel görevlerinden ve sürekli ihtiyaçlarından ayırdedemiyor..

Narodnik teorinin yenilgisinden sonra Lenin’in sorunsalı değişmişir artık. Şimdi sorun, bir tarafta partinin pratik çalışmasının ve örgütlenmesinin rayına oturtulmasıdır; diğer tarafta  ‘ekonomizm’ eğiliminin ideolojik ve örgütsel gücünün kırılmasıdır. Yeni bir parti anlayışının temelleri atılır.

-devam edecek-


[1] Struve, Bulgakov,Tugan-Baranovski 1890’lı  yıllarda Marksist olmaya çalışıyorlardı.  Legal Marksistler olarak adlandırılıyorlardı. Bunlar daha  sonra liberalizmin saflarına geçtiler. Lenin, Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi adlı kitabının 2. Baskısına Önsöz’de şunları yazıyordu: ‘Bay Bulgakov ve ayrıca Bay Struve ve Tugan-Baronovski’nin, 1899’da marksist olmaya çalıştıklarını hatırlatmak gereksiz olmayacak. Şimdi bunların hepsi, „Marx’ın eleştirmenleri“ olmaktan da çıkıp, açıkça burjuva iktisatçıları haline gelmişlerdir.’  Struve, Bulgakov ve Tugan-Baranovski, kapitalist üretimin yapısııyla ilgilenen ekonomistlerdi. Örneğin Tugan-Baranovski, kapitalizmde krizin nedeniyle ilgilenen bir ekonomistti. Kapitalizmde krizlerin nedenini açıklamaya çalıştı. Yüksek faizin üretimi frenlediğini ve krize neden olduğunu ileri sürüyordu. Öte yandan üretimin, tüketimden ‘bağımsız’ olduğu görüşünü savunuyordu.