Anasayfa , Köşe Yazıları , 12 Haziran öncesi ve sonrası…

12 Haziran öncesi ve sonrası…

UFUK BERDAN | 11 – 06 – 2011 | Çeşitli milliyetlerden ve inançlardan Türkiye halkı 12 Haziran 2011 günü yeni bir ‘seçim oyunu’ daha yaşayacak. Halk  ve emekçiler yığınlar  kendi yarattıkları kolektif değerleri  sömürme, talan etme ve  bastırmada kimin en yetkili kılınacağına bir kez daha karar verecekler.

21. Yüzyılda dahi halen burjuvalaşamış Türk burjuvazisi, askeri ve devlet bürokrasisi  yeni bir 12 Haziran’daki demokrasi oyunu ile bir kez daha göz boyamak ve tüm dünyayı kandırmak peşinde.

‘Türk-İslam’ sentezli egemen faşist ideoloji,  AKP tahakkümlü politik iktidarlar sayesinde bütünlüklü bir devlet ideolojisi olarak uygulanır olduğundan beri, çok şey değişti Türkiye coğrafyasında. T.C.  devleti, kendini yeniden yapıladırma sürecinde, son yıllarda epeyce yol aldı. Ezme, bastırma, sömürme ve talan etme politikaları söz konusu olduğunda, verili sistem, AKP iktidarları sayasinde, egemen sınıflar lehine daha randımanlı işler oldu. Ancak, ‘demokrasi yukardan aşağı inşa edilir’ tarzındaki anti-demokratik, gelenekçi, devletçi zihniyet hiç mi hiç değişmedi.

TC devleti içindeki  hakim sınıfların  ‘demokrasi gerekliyse ve gelecekse de yukardan aşağı gelmeli’ tarzındaki geleneksel saplantıları, zaten,  daha yola çıkmadan arabayı çamura saplamaya benziyor. Sözde en ileri batılı burjuva demokrasileri dahi devlet ve birey arasındaki ilişkide ‘halka ve dolayısıyla bireye hak ve ödev, devlete ve idari organlara ise sorumluluk ve görev yüklerken, bizdeki demokrasi zihniyeti faşizmden devralının biçimleriyle hep himayeci, vesaiyetçi, gelenekçi, merkezci ve devletçi olmuşlardır.

Başlangıcından beri batılı güçler tarafından halkı kandırmak için  ‘oyun’ olarak tasarlanan parlamenter demokrasinin seçim süreçleri de tam bir aldatmaca ve kandırmacadan ibatettir. AKP’de geçen seneki ‘12 Eylül Referandumu’ndan beri etkili aldatmaca, kandırmaca oyunu yanında kendisine karşı olan herkesi hilekarca bastırmacayı da ekleyerek, 12 Haziran seçimlerinden de galip çıkmayı hedeflemektedir.. 10 Haziran’a kadarki seçim sürecinde cereyan eden olay ve olgulara ve halkın etki/tepkisine bakıldığında görülecektir ki , AKP bu oyunda çok ama çok başarılıdır.

AKP yeniden ‘sivil demokratik anayasa, ileri demokrasi, kalkınma’ vaadleriyle pasif halkın çoğunluğunu yine arkasına almayı ve tek başına iktidara gelebilmeyi becermiş gibi gözüküyor. Gerçekten demokrasi isteyen ve getirebilecek olan halkın aktif çoğunluğu ise halihazırda yeterli düzeyde birleşik güç halinde örgütlenemediği için süreç AKP’nin ve demokrasi düşmanı egemenlerin lehine işliyor. Büyük bir ihtimalle, AKP, yeniden tek başına iktidarda olma zafer sarhoşluğuna, halkımızın pasif çoğunluğunun aldanmışlığı ve aktif çoğunluğun bölünmüşlüğü sayesinde nail olacak.

3. AKP dönem iktidarı önceki dönemleri aratacak tarzda ve gövde gösterisi yaparcasına hırçın, sert, saldırgan bir yönetim şeklinde cereyan edeceğe benziyor. Şimdiden çeşitli senaryolar dillendiriliyor bile. Halkın demokratik anayasa talebini bütünlüklü boşa çıkarmak için faşist zihniyetli AKP’nin sivil kılıklı anayasası çıkarılacak. Faşist zihniyetli -asker kılıklı  82 Cunta Anayasası yerine, faşist zihniyetli-sivil kılıklı AKP Anayasası gelecek. Bu oyundan umut besleyenlere sormak gerekir? Temelde ne değişecek? Hiç bir şey.

Halkın sürece müdahil olmadığı, binbir manevralar ile dıştalandığı ve sürecin aşağıdan yukarı değilde yukardan aşağı aşağıya doğru tek yanlı işletildiği bir anayasa oluşturma süreci, olsa olsa, iç ve dış mihraklı sermaye güçlerinin genel ve güncel çıkarlarını yansıtır şekilde tasarlanabilir. Halkın talep ve istemlerini kendi hamlelerine güç ve hız kazandırmak için bir vesile olarak kullanmayı çok iyi beceren egemenler bu oyunda da büyük avantaj ve averajlarla karşılaşma sahasına çıkıyorlar.

12 Eylül Referandumu aldatmacasında olduğu gibi; bir kez daha ‘değiştik, demokratlaştık’ teraneleri eşliğinde, ‘türk-islam’ sentezli faşist ‘status quo’nun çürüyen çivilerini, ‘12 Eylül Haziran’ seçimi oyunuyla, yeniden pekiştirme girişimiyle yüzyüzeyiz. Bu oyunun senaryosunun ‘çözülen eski düzeni, yıkılışını önlemek amaçlı, yeni biçimler altında muhafaza etmek’ üzerine kurulduğu, 12 Haziran 2011 ertesi süreçlerde çok daha iyi anlaşılacaktır…

AKP özgürlük, eşitlik, sosyal adalet, siyasal bağımsızlık isteyen Kürtleri, Alevileri, Gayr-ı Müslümleri, İşçileri, Memurları, Köylüleri, Gençleri ve Aydınları kısaca bütün muhalif kesimleri sindirerek, bastırarak, aldatma üzerinden yol alıyor ve bu sayede pasif halk çoğunluğunu da sağlayarak (yeşil) sermayeden aldığı asıl güçle iktidarını günden güne pekiştiriyor.

Fakat yinede politik arenada her zaman pusulasını şaşıran, subjektifizmden beslenmeyi alışkanlık haline getiren ve oportunizmden medet ummayı ilke edinen, gerçekleri görmemekte ısrarcı olan ve bu seçim aldatmacasından olmadık şeyler bekleyen ‘devrimci-solcular’ımızın bakar-körlüğü hiçte anlaşılır değildir. AKP’nin ‘ileri demokrasi ve sivil anayasa’ aldatmacaları artık liberal aydınları bile kandıramıyor ve onlarda iktidara yüzünü utangaççada olsa çeviriyor iken, bu kesimler bu oyunu bozmak için ataklar geliştirmekte ve güç biriktirmekte oldukça beceriksiz davranabiliyorlar. Devrimcilerin seçim süreçlerinin dışında da meydanlarda, sokaklarda, fabrikalarda, tarlalarda, okullarda devrimci eylem ve güç birlikleri oluşturmak ve bütün diğer güçleri peşinde sürükleyebilmek dışında fazla bir seçeneklerinin kalmadığını göremiyorlar.

AKP iktidarlı sivil faşizmin sistemin eski kanlı çehresini yeni maskeler ve makyajla gizlemek suretiyle tüm dünyayı aldattığını 13 Haziran sonrasında bir çok kesim sadece yanılgıları sayesinde anlayacaklar. Değişim, ilerleme,demokratikleşme, geçmişin suçlarıyla hesaplaşma göz boyamalarla olamaz,  bilakis ‘geçmişteki bütün haksızlıkların ve özellikle suçların nedenleri bütünlüklü ortadan kalktığında mümkün olabilir.  Geçmişin yanlış, hata ve suçlarıyla erçek ve adil bir hesaplaşma ancak o zaman olabilir. Bu bir aldatmaca olmaz yeni bir toplumsal başlangıç için start anı olabilir. Bunun böyle olmak zorunda olacağı, aksinin bir apnsuman müdahale, bir yanıltmaca olacağı toplumsal diyalektiğin akışınca bir kez daha ispatlanacaktır!

Bir kez daha ileri demokrasinin, nitelikli anayasanın, toplumsal barışın, sosyal adaletin ve kalıcı huzurun bahşederek değil, halkın tüm ilerici güçlerini birleştirerek ve hakları tırnak tırnak kazırcasına elde ederek kazanılacağını ve sadece böyle olursa kalıcı olabileceğini içselleştirmemiz gerekiyor.

12 Haziran AKP’nin 3. Saldırı dalgasının başlangıcı olacağı için bütün devrimci-demokratif muhalif güçlere daha fazla sabır, sebat ve cüret diliyorum…

Demokratik, eşit ve  özgür (bir) gelecek yolunda, hesap sorma UMUD’umuzu asla yitirmemeliyiz.  Çünkü biliyoruz ki, ‘’UMUT’un harika iki kızı var. Birinin adı var olan şeylere karşı ÖFKE, diğerinin adı bu şeyleri değiştirme CESARET’idir.’’ Umudumuzu, sınıfsal öfkemizi ve cesaretemizi ne olursa olsun yitirmeyelim. Çünkü nihai zafer, toplumsal barış ve adalet, eninde sonunda davası haklı ve meşru olan çeşitli milliyetlerden halkımızın tarafında olacaktır!

10 Haziran 2011