Home , Köşe Yazıları , OSMANLI-RUS SAVAŞLARINDA, ÇERKES VE KAFKAS HALKLARA YÖNELİK SÜRGÜN VE KATLİAMLAR !

OSMANLI-RUS SAVAŞLARINDA, ÇERKES VE KAFKAS HALKLARA YÖNELİK SÜRGÜN VE KATLİAMLAR !

koseyazariHASAN AKSU |27-02-2014 | Üçyüz yıla yakın süren  savaşlar büyük ama o kadar kırım ve katliamları  mazlum Kafkas halklarına  reva görmüştür.  Savaşların galipleri her zaman  egemen sınıflar olmuş ,mazlum yoksul halklar eğemenlerin yenilgisine veya galibiyetine  kurban edilmiş , soykırım katliamları halklara yaşatılmıştır. Bunun en büyük örneği  iki milyona yakın , belkide daha  fazla  başta Çerkesler olmak üzere Kafkas halkı  soy kırıma  ve sürgüne  uğratılmıştır.

Zorla yurtlarına el konulmuş ,yaşama hakları ellerinden alınmıştır.Ermeni soy kırımı gibi bir soy kırımıda çerkeslere uygulanmıştır . İnsanlığın en büyük görevi hiç bir ayrım yapmaksızın  yakın tarihimizde yaşanan soykırımlarını açığa çıkarmak ,naletlemek ,katledilen halklara zulmü ,katliamı ve kırımı reve gören egemenleri ,devletleri  ve onlara suç ortaklığı yapan ırkçıları ,dinsel,renksel ,mezhepsel vede cinsiyetci gerici fasist kafalıları kınamak teşhir etmektir. Çerkes katliamını bu güne kadar kınamamak , dillendirememek  bizlerin  en büyük günahlarından biri görmeliyz diyorum .

Kırımda sürgün ve tehçir  daha dikkatlice  araştırıldığında görülmekteki; KIRIM da sürğün ve zoraki göç 1783 yıllarına dayanmaktadır.1783 yılında Kırım halkı büyük göçler yaşar.Hatta daha gerilerede gitmektedir. Örnek vermek gerekirse ;Kırım şehinde 1782de  zorla göç edenlerin sayısı 50 bini aşmaktadır.Rus despotizminin   Kırım halkına açıkca dediği şuydu;-Tatarlar ya ölmek ya gitmek terçihine zorlandılar.-Hollandalı araştırmacı yazar SeyyahWaanson o dönem için bunları söylüyordu.Öyleki, kırımın Bahçeatay şehrinde 40 yaşamaktaydı .Bu sayı 1782 de 6 bine düşer.Hollandalı  yazar Sayyan naya göre ise;– 40 bin kişinin yaşadığı bu şehirdeki sayı 37 Aileye düşmüştür –Daha o zamanlarda  büyük sürtgünler planlanmış hayata  kademeli geçirilerek bir halk  soy kırımına uğratılmaya başlanmıştı . Herşey  planlı programlı yapılmaktaydı. 1783  ile 1800 yılları arasında resmi rakamlara göre 500 binin üzerinde  Çerkes halkı tehçir ve sürğüne  zorla baskıyla  ve ölüm tehditleriyle  gönderilmiştir.

Yanlızca o yılara bakıldığında  gerçektende büyük bir trajidi ve  zulme uğrayan ,nesli kırımla yok edilmeye calışılan  mazlum bir halk karşımıza çıkıyor.İçinde yaşadığımız çoğrafyada yaşanan ve halende yaşanmakta olan   bir soy kırımına sessiz kalmak kadar  kötü ve de vahim ne olabilir.Bu katliamın sorumlusu  yanlızca Rus  İmparatorluğu  değildir .İngilizler,Fransızlar da yapılan katliamdan sorumluluk taşımaktadırlar.Ruslar kadar  Osmanlı imparatorluğuda   bu soy kırımın içinde yer almaktadır. Bunu Yazımın ilerleyen bölümünde açıklamaya çalışacağım.

 

Ondokuzuncu  yüzyıl  başlarında Osmanlı imparatorluğu ile Çarlık Rusya arasındabir anlaşma imzalanır. Bu anlaşma ya  EDİRNE anlaşması denerek tarihe geçirilir. 19.yüzyıl başlarında Kırımda yaşayan  KIRIM HALKI  ve diğer halklar  =özellikle müslüman halklar = kıyı kentlere göç ettirilir ve ya göçe zorlanır .1829 yılında Çarlık Rusya  ile Osmanlı imparatorluğu arasında  imzalanan Edirne anlaşması gereği Kırımbe bölge şehirlerde  yaşayan  Çerkesleri,Abazaları, Çecenleri,kırım  Türklerini  yurtlarından  doğdukları topraklardan ve de Anavatanlarından koparmanın  daha da yoğunlaşarak  açıkca soy kırımma dönüştüğü ,acıların katliam ve ölümlerin dayanılmaz hal almasını başlangıçı  olarak  görülebilir.,öyle de.

 

Osmanlı imparatorluğu  Rusyanın giderek artan baskılarına dayanamaz,boyun eğmek zorunda kalır.Rus imparatorluğu  Osmanlıya yaptığı baskılar sonucu  elde ettiği  edinimleri başta Çerkesler olmak üzere  bütün müslüman halklara baskı yapma yolu  yapar. Öyleki ;kıyı Kentlere gitmek istenmeyenler zorla- baskıyla ,yakıp  yıkma  ve talan etme tacizleriyle korku verilerek  sürülmek istenirler.Ki; Çarlık desbotizmi  bunda başarılı da olur.Binler onbinler korkudan dolayı  yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalırlar.Böylelikle zoraki göç ve/ veya sürgünler baş gösterir.Büyük kafileler ve katarlar halinde göç etmek zorunda kalan Çerkes halkı ve diğer halklar akıl almaz zulüm ve baskılara maaruz kalırlar.

Osmanlıya karşı  Çarlık Rusyanın kazandığı savaşlar ve  diplomasi oyununu;  dönemin en gelişkin  üretim ilişkilerini elinde bulunduran  güneş batmayan imparatorluk olarakda anılan  İngilterenin de ilgisini çeker.Hatta Fransızlarında  ilgi odağı halini alırlar .

 

Ve böylece  Kırım savaşının yollarını açmak  isterler.   Çarlık Rusyanın  Kırımı istila  etmesi için binbir çeşit oyunlar oynanır.İngilizler oynadıkları bu oyuna da  -BÜYÜK OYUN- adını verirler.Rusya ile  ortak hareket eder.Rusya ile  İngiltere –büyük oyonu – oynamaya başlarlar. Özellikle  ingiliz ajanlar  Çerkeslerin arasına  girerek;-  Rusyaların zulüm yaptığını ,isyan etmeleri  gerektiği vb.vb. –tahriklere başvururlar. Amaç , Çerkeslerin kışkırtılarak   saldırı  ve  veya  isyan çıkarmalarını sağlamak, savaşın ve Kırımın işgal koşullarını yaratmaktı, Öylede yapıldı.Kendi iç çelişkileriyle  boğuşan Osmanlı imparatorluğu  artık gelişme ve ilerleme  bir yana  istila ettiği  ülkeleri dahi elinde tutmakta zorlanmakta ydı. Osmanlının eğemenliği altında yer alan  ülkeler ve halklar bağımsizlık ve  kendi kendini yönetme arzularını dile getiriyor  Osmanlıdan istek ve taleplerde bulunuyorladı. Osmanlı imparatorluğu  ulus devlet üzeründe kurulmuş bir imparatorluk değildi. Din ekseni üzerinden kendini şekillendirmiş ama ,,istila  ve işgal ettiği ülkelerde  dinsel otoritesini kurmuş egemenliğini  sağlayarak  diğer inançlara baskı  uygulamıştır.Dönem dönem ise  istila ve işgal ettiği ülke halklarından oluşan  idari sistemleri kendine bağlı hale getirerek devam  ettirmişti.

 

Osmanlı imparatorluğuna baş kaldıran halklar taleplerini ve ülke bağımsızlıklarını isteyerek imparatorluğu dahada geriletiyor yenilgiler almasına yol açıyordu.Osmanlının  1768 -74 yıllarında  gelişmekte ve yayılmacı  özelliklerini artıran Çarlık Rusya sıyla savaşa girmesi  ağır yenilgiler  Çarlık Rusyası karşısında alması Osmanlıyı dahada geriletmiş ,hatta 1. Abdulhamitin yenilgi karşısında dayanamayarak  felç geçirdiği de bilinmektedir.İngilizlerin ve Rusların derin ve köklü bir ittifak kurarak  -Büyük oyunu-kalıcılaştırmaları ,Osmanlıyı güçsüz ve takatsiz kılar.Yüzlerce yıl elinde tuttugu toprakların önemli bir bölümünü kaybeder. Bu toprakların büyük çoğunluğu Çarlık Rusyanın ve onunla işbirliği yapan ülke yönetimlertinin eline geçer.İngilterede bu ittifakı  oyunu iyi kullanarak birçok  ülkeyi işgal ve istila ederek egemenliğine geçirir. Osmanlının hızla gerileyişi  birden çok bölgede rakip devletlerle savaşa girip kaybetmesine yol açar.  1775 -79 yılları İranla girdiği uzun soluklu  savaşıda kaybetmesine yol açar. Artık osmanlı taviz üstüne tavizler verir .Ruslar ve İngilizler  Osmanlıya karşı kazandığı zaferleri  Alman imparatorluğuna karşıda kazanmış sayılır . Çünkü; sürdürülen savaşların asıl muhattapları   İngilizler ,Ruslar, Fransa , Almanya  gibi gelişen  serbest kapilast dönemi temsil eden güçlerdir. Osmanlı imparatorluğu  yıllarca Alman inparatorluğuyla birlikteb hareket etmiş ve savaşı ittifak halinde rakip devletlere karşi  yürütmüştürler. Burda asıl aktör osmanlıdan çok Alman imparatorluğuydu.Sanayilesme  devrimini gerçekleştirme   azmi ve kararlılığı  Köhnemiş  eskimiş sistemleri açımasızca çatlatıyor,yıkıma  hızlı şekilde sokuyordu.Rekabetin ana ekseni Pazar elde etme  üzerinden yürütülmekteydi.

 

Osmanlı imparatorluğu  tarihinde yaşadığı en kötü dönemi yaşıyordu.  Neredeyse dünyanın üç de birine hakim olan  ,altıyüz yediyüz yıl hüküm sürmüş bir imparatorluğun tahtı çatırdıyordu.Ganimet paylaşıçıları topluca kırıma uğrayan halklar üzerinde  hak idda  ediyor ve tahakküm kurmayı  en yasal hakları görüyorlardı. (2. BÖLÜM )

 

19. VE 20. YÜZYILDA TEHÇİR VE SOYKIRIMLAR  ÜZERİNE ; (1 . BÖLÜM )

İnsanın varlığından günümüze egemenlik savaşları hep var olmuştur.İrili ufaklı yürütülen savaşlarda  yüzlece ,binlerce  yizbinlerce ve milyonlarca insan katledilmiştir . Her savaş sonuçta yıkım ,felaket ,yoksulluk sürgün ,soy kırımı ve de katliamları beraberinde getirerek  kanlı yüzünü tarihimize açımasızça yazdırmıştır.İnsanlık geliştikçe  ,bilgi ve bilim dağarcığı  arttıkca  sanırızki savaşlar azalır,katliamlar artık olmaz, tehçir ve soy kırımları  bir daha  yaşanmaz,sonlanır. Yaşananları ,yaşadıklarımızı  şöyle bir gözden geçirdiğimizde  savaşların ,katliamların ,soy kırımlarının  , sürgün  ve katliamların  durması ,duraklaması  bir yana  giderek daha açımasız,vahşet ve insanlık dışı yollarla dahada  artmakta  ,katliamların her yönlü dozajı artmakta ,modern silah ve bombalarla  milyonlarca  masum insan katledilmektedir.Emperyalist devletler ve onların yarı sömürge ,sömürge işbirlikçileri tekniği ve bilimi egemenliklerini sürdğrmek için moderin silahlar,nükler silahlar,kimyasal silahlar ve atom  bombaları üreterek  sömürü düzenlerinin egemenliğini sürdürmek için üretmektedir. Aynı zamanda kanlı savaşlarını dahada  vahşet hale getirerek   kanıtsatmak istemekte ,günlük sıradan vaka halini aldırmak istemektedirler. Kan içen sermaye  sınıfı doymak bilmiyor daha  çok kar  sömürü   ve kan akıtmayı devam ettiriyor.  Bu kanlı ,kirli savaşın  mağduru  başta çoçuklar, kadınlar ve savunmasız yoksul halklar yaşamakta  bedelini ödemektedir.Sonuçta savaşın en büyük  yıkımını ,tahribatını,sosyal toplumsal  ve ekonomik bedelini yine ezilenler mazlum halklar ödemektedir.

Savaş o kadar sınır tanımaz ,ahlak dışı ve soysuzdurki ; insanın insan  üzerinde hakimiyetini,tahakümünü ,sömürü  ve zulmünü  ,hatta katliamını hak görmektedir.Savaşın yalandan çizilen bir hukuku yoktur .Savaş hukukunu nasıl işlerine gelirse öyle uygulamakta, savaş kuralını kendi kanlı kar çıkarlarına  her yönlü  uygun hale getirmektedirler .Bu iğrenç oyun asırlardır hakim sınıflar tarafından tekrar tekrar yenilenerek ve daha vahşetli hale sokularak uygulanmakta  ezilen dünya halkları aldatılmaktadır. Günümüzde emperyalist devletlerin taşaron örgütlerinin  ırksal,dinsel,messepsel,renksel,cinsel ayrımcılık yaparak kelle kestiklerini ,kelle avçilığına soyunduklarını ibret ve nefretle  görmekte yiz ,kendi utançımızı ahlaksızca ,soysuzca ibretle izliyor ,izletiyoruz. Tabiki bunun  adına da insanlık diyor ,sermaye sınıflarına şakşakçılık yapıyoruz. Kanlı sermayenin karını  kalkan oluyoruz. Kendi utançıyla   övünüyoruz.Sakın ha kimse – kimseler olamaz demesin ,yaşanan lardan hepimizin payı var.Umursamadığımız için, görmezden geldiğimiz için,dilimiz lal,kulaklarımız  sağır olduğumuz için hepimiz sorumluyuz. Kimse ,başta sınıfı temsil edenler  yeterli olamadıkları için ve bütün ezilen halklar  dünyamızdan yaşananlardan sorumludur. İnsanlık kendi eliyle  katiller yaratıyor ,cellatlar yetiştiriyor ,yaptığı katliamlarda  haz,zevk mutluluk  duyarak zafer naaraları atıyorlar..

 

İnsanlığın  yazılmamış tarihlerinde de kendi neslini ve tüm canlıları  nasıl katlettiğini yapılan bilimsel araştırma sonucu çıkan kanıtlardan öğrenmiş oluyoruz. Yakın tarih diyebileceğimiz  yazılı tarihimiz ise vahşetlerle ,katliam ve zulumlerle doludur.

 

Öyleki ;Asya ve Anadolu topraklarına  kısaca baktığımızda ,bin yıllık tarihi gözden geçirdiğimizde   yürütülen savaşlarda  dehşet ve  vahşet verici bilanço ortaya çıkıyor.Yapılan katliamlar insanın kanını bugün olduğu gibi durduruyor.Asya da katliam ve vahşetiyle  CENGİZ HAN tarihin kara sayfalarına  soy kırımcı  geçerek ün yapmıştır. 1219 yılında  Mogolistan  ın büyük Hanı CENGİZ  HAN bölgede yaşayan diğer kavimlere karşı açımasız bir savaş başlattı.Savaşın başladığı yer, Orhun Türklerinin  ana yurdu  ORHUN bölgesiydi.Cengizin  başlattığı savaş kimselerin aklına  gelmeyen  vahşete katliama  dönüşüyordu .Cengiz Han Türk boylarının yaşadığı bütün şehirleri ele geçirir .Ele geçirdiği her şehirde kadın- kız,çoçuk , genç- yaşlı demeden  soy kırıma gitmiştir.Bir milyonun üzerinde,\bazı söylemlere göre ise bir milyonun çok  üzerinde  Türk ,Türkmen  ve diğer kavimlerden  insanları katletmiş,,kellelerini kılıçtan geçirmiştir. 1243 de Selçukluların Kösedağ savaşını kaybetmesi,Selçuklu devletinin  fiili   devlet eğemenliğinide ortadan kaldırır. Böylece halen egemenliğini sürdüren İLHANLI  devletinin egemenligi altına girer. Bu Türk boylarının  Cengiz Han katliamında kaçışa ,canı kurtarmaya dönüşür. Çünkü Cengiz ırksal  kökü yok eden katliamlarını açımasızca sürdürüyordu.Böylece Türk boyları kabileler halinde Anadolu topraklarına kaçarak  sığınırlar. Her ne olursa olsun zalim Cengizin katliamında kaçış  mazlum bir halkın  meşru hakkı ve insani olanıdır . Bazılarının dediği gibi İstilacı ve savaşarak anadolu topraklarına gelmediler.Ana yurtları  zorla ,işgalle ,katliamlar yapılarak ellerinden alındığı için, Anadoluya akın akın kaçmıştılar.Gerçek olan bu.1260 AYZICALET savaşında Mogollar ağır yenilgi alır.Mogolların aldığı bu yenilgi hiç bir şeyi geri getirmez.. Selcuklular Cengizin yenilgisine sevinirler ama ;yıkılan devletlerini geri getirmenin ,sürüldükleri topraklara geri dönmenin ise hiç mümkünü yoktur . Yapılan katliam ve sürgünlerin izi  günümüze kadar hala yaşanmaktadır..

 

Savaşlar katliamlar,ganimetler ve terki diyara mecbur kalma,  bütün halklara şu ve ya  bu şekilde akıl almaz vahşet  yaşatılmıştır.Savaşlarda her zaman ezilen halklar zarar görmüş,ganimetleri  ise savaşta galip devletler ve onlara nufuz eden hakim sınıflar ;yani devleti ,İmparatorluğu yönetenler   mülküyetine geçirmiştiler. Moğolların yenilgisi sonrası Osman gazinin önderliğinde ,Osmanlı imparatorluğunu yeniden  ayağa kaldırmıştı. Selçukluların devamı doğrultusunda   1299 yılında yeniden ayağa kalkarak İmparatorlugun eğemenliğini ve  hızlı bir şekilde kuvvetlendirmiş ve ganimet topraklarını  savaşarak genişletmiştir. Kendi yaşadışı soykırımı denecek vahşeti ; kendisi diğer halklara uygulayarak  kan ,katliam ve soy kırımlarıyla  alçakca ün salmıştır.Hızla gelişen İmparatorluk Asya da ,Afrikada  , Anadolu da  ve de Mezapotamyada egemenliğini giderek artırmış,genişleterek devam ettirmiştir.Osman Gazinin 1362 de ölümü ve yerine oğlu Osman Gazinin geçmesi Osmanlı hanadanlığının giderek genişlemesini  devam ettirmişti. 1400 yıllarının başlarında Orhan gazinin  ölümü ve yerine  1. Muratın tahta geçmesi ki , bu döneme kadar Osmanlı barbarlığı hızını durdurmaksızın devam ettirir ve yayılmacılığını sürdürür.

 

1300 yıllarının sonları ve 1400 yılı başlarında  Osmanlıya  yaptığı zulüm ve katliamlardan dolayı  baş kaldırıyı örgütleyen ilim ve İrfan sahibi ,o dönemin filozofu ,  ezilenlerin  kurtuluş umudu –yarın yanağından  gayrı  herşeyi ortak paylaşma – erdemini hakim kılmayı hedefleyen  Şeyh  Bedrettin  önderliğinde halk örgütlenir.Ortaklar  Köyünüde  o döneme has komünal   yaşama  uygun yönetim  oluşturulur. Ortaklar adı 14 yüzyılda  birlikde yaşayan topluluğun her şeyi ortak üretme,yaratma ve de ortaklaşa üleşmeyi  ifade etmektedir. Hiçbir ayrım gözetmeksizin kadın erkek dahil  hekesin eşit yaşadığı  bilimsel  sosyalizmin pratik yaşama  ilk geçirildiği bir yönetim şekliydi diyebiliriz..

 

Şeyh Bedrettin  Aydın  bulunduğu  İç anadoluda  aydın , mektep –medreselerde  yuksek eğitim almış bir aileden geliyordu.Osmanlıda  hatırı sayılır ulamadan dersler alır ,okula gider. Son eğitimini Mısırda tamamlar.Hatta Mısıra ve ortadoğuya  İlim ve İrfan göturmede  medresenin  başına getirilmek istenirsede ,kendisi nin kabul etmedigi   altı ay daha Mısırda  görevini sürdürerek  Suriye üzerinden  edirneye dönmeye karar verir. 1400 yıllarının başına denk gelir Bedrettinin dönüşü.Edirneye dönüşü esnasında  durakladığı her  ülke,şehir,kasaba ve köyde yaptığı konuşmalarıyla büyük  senpati kazanır .Gurup gurup mürütleri Mısırdan Suriye ye,Suriye den   Afyon a ,Manisa ya ,Manisa dan Edirne ye kitlesel güç oluşturulur .Bu sıralar Börklüceli Mustafa  Kara  Burunda ,Torlak Kemal de  Manisa da  örgütlenirler.

 

Bu aralar Osmanlı imparatorluğu içerisinde ciddi çelişkiler ve imparatorluğa  egemen olma  yaşanır.imparatorluk kendi ni katletmekle ,kardeş kardeşi boğazlamakla meşd,gulken  ŞEYH Bedrettin  önderliğinde  geleceğin bin yıollar sonrasını  tohumunu atan  Komünal  ortaklar yaşamı oluşturulur ve Osmanlı despotizmine baş kaldırı  meşrudur fetvası  Bedrettin tarafından verilir..

  1. Mehmet in tahta gelişi ve 1411  -13 arası  Osmanlı despotizmine karşı başlatılan  şeyh Bedrettin isyanı giderek genişler İç  Anadolunun ve Edirneden  Sereze  paralellik gösteren ayaklanmalar  baş gösterir. Barbar imparatorluk en açımasız  şekilde  Şeyh Bedrettin isyanını bastırmaya çalışır.Uzun bir su,üre bunda muaffak olamaz.İki ve ye,a üç yıl süren ŞEYH Bedrettin  in  özgürlük ve kendi kendini  dil ,din ,messep ,inanç farkı  gözetmeden kurmak istediği ORTAKLAR  yönetimi 1416 yılında Osmanlının top yokün saldırısı sonrası  Manisada Torlak KEMAL önderliğindeki halk isyanı bastırılır büyük bir katliam yapılır. İsyanın öncülerinden Torlak Kemal  Sağ yakalanarak Manisada  halka gözdağı vermek amacıyla  Şehir merkezinde Asılarak idam edilir.

 

BÖRKLÜCELİ MUSTAFA ise  Beyazıta karşı yürüttüğü savaşta  Karaburunda  yenilgi alır,Mürütleriyle  birlikte  DEVE ÜSTÜNDE ÇARMIHA GERİLEREK  vahşice  katledilir..ŞEYH Bedrettin ise İznikden Edirneye geçerek  isyanı devam ettirmek ister.Zira  Edirneye  varmadan  Osmanlının eline geçer. Yapılan büyük işkence ve zulüm sonrası  anadan üryan halde  , halka korku salma  amaçıyla  Serez Çarşısında  idam edilir.  Bütün gün  Serez çarşısında  naaşı  asılı tutulur . Akşamın alaça karanlığında Bedrettinin   naaşı adamları tarafından kaçırılarak sırra kıden,m basar ve hakkında  çeşitli rivayetler söylenir.O günden günümüze naaşı taraftarlarınca koruma altında  Serezde tutulur 1923 yılında  yapılan  esir mubadelesi  sırasında batı traakyadan Türkiye ye gelen göçmenler   Bedrettinin   naaşınıda  birlikte   getirir ve Edirne de defnedilmesini sağlarlar.

 

Kısaca şu söylenebilir ,Şeyh Bedrettin ilmi ve irfanda  engin bir bilgeliğe  ve döneminin en çağdaş ,özgürlükçü  ,ortak paylaşımcı  karektere  sahip bir halk hareketiydi. Sosyalizmin nüvelerini her yönüyle bağrında taşımaktaydı. Şu söylenebilir;Şeyh Bedrettin dönemin  çağdaş soyalizmidir. Kendisi  yetkin bir bilim adamı,  aynı zamanda felsefe eğitimi almış otuzbeşin üzerinde  Kitap yazmıştır.Günümüze bırkaçeseri kazandırılmış bir kısmı ise kaybedilmiş ve ya  henuz bulunamamıştır.

 

Gerçekten geçmişimizden yararlanacaksak ,geçmişten öğrenecek ve  saip çıkacaksak ozaman  geçmişi iyi okumalıyız.Ne ona takılıp kalınmalı ne de  inkarcılık yapmalıyız. Doğrularımızı ve yanlışlarımızı birlikte kabullenmeli ,doğrular daha  ileri taşınmalı ,yanlışlardan doğru dersler çıkarmalıyız.

 

Osmanlının yaptığı katliamları ve savaşları tektek anlatacak olursak bu kitaplara sığmaz denecek kadar  çoktur.Konuyu ilgilendiren belirgin katliamlari ve halaen sürdürülen aynı mantığı birleğtirerek anlatmaya  çalışmaktayım. Osmanlı seferleri devam eder .Şeyh Bedrettin  isyanı 1420 ise tamamen yenilgiyle son bulur.Aradan geçen bir asırlık zamanda Osmanlı İmparatorluğu  hükmettiği toprak alanını iki  üç misline  çıkarır.

 

1511 yılında Şah Kulu   isyanı  2. Bayazit e karşı başlatılır. Şah Kulu aynı zamanda  Abdal Musa  tekkesinin de lideriydi. Şah Kulu  Anadolu da Türkmen  Alevi lerindendi.22 Nisan 1511 de  başlatılan  Şah Kulu  Kızılbaş isyanı 1514 kadar  sürdürülür.  1513- 14 yıllarında  2. Beyazit ve Yavuz Sultan Selim tarafından fetva çıkarılarak ;-Kızılbaş  Aleviler kafir ve de dinsizdir,katli vaciptir -.denmiş ve  40 bin Alevi  İnsanımız ,canımiz hunharca  alçakca topluca katledilmiştir. Osmanlının gerçekleştirdiği o gün  için en büyük  kitlasel Alevi katliamıydı. Uzun savaşlar sonucu Şah İsmail de 1514 yılında  yenilgiyı kabullenir ve geri çekilir. Bu yenigiye rağmen Osmanlı despotizmine ve  katliamlarına karşı aralıklarlada olsa çeşitli halklardan ve boylardan ve kavımlerden ayaklanmalar ,isyanlar devam ettirilir.3.Murat döneminde de   halkın katliamı devam ettirilmiş,Celali isyanları despotizme ve  katliamlara karşı isyanlarla devam etmiştir3. Murat başka bir katliamcı namlada anılmaktaydı. Kuyucu Murat olarak namı Asyadan  -afrikaya, Anadoluya ve Avrupaya kadar  duyulmuş,yoksul mazlum halkın korkulu ruyaları olmuştur .Çünkü Kuyucu Murat  Katlettiği Alevileri  Ve kendine karşı koyan halkı  öldürerek veya canlı canlı kuyulara atmakla ünlenmişti. ,doksan küsür yıl yaşamış  olup bu süre içerisinde unutulmaz katliam ve zulumlere imza atmakla ünlenmiştir.Nasıl bir katil olduğu  halklar tarafından çok iyi bilinmekteydi.

 

Osmanlı imparatorluğuna karşı  Calali isyanları  iki yüz yılı aşkın bir zaman sürdürülür.Osmanlı imparatorluğu kendi içinde hiçbir zaman  huzur ve refakate kavuşmamıştır .her zaman  padışahlık  kendi içerisinde  büyük sorunlar yaşamış ,zaman zaman kardeşini katletmiş, zaman zaman ise  oğlunu gözlerinin önünde   boğdurma vahşetini şuursuzca  yaşamıştır.Gelmiş geçmiş bütün Osmanlı padışahları  hiç bir zaman kardeşine,Sultanlarına,çoçuklarına  Şahzadelerine,vezirlerine   güven duymamıştır. Her zaman  Ailesin den birilerinin  kendisini boğazlayıp  yerini alaçağı kaygısını ve şüphesini  taşımıştır. 18.  yüzyıla kadar aynı devran  sürdürülmüş  katlıam ve zulümler  durdurak bilmemiştir.

 

BİRiNCİ BÖLÜMÜN SONU