7 Haziran 2015 tarihinde gerçekleşecek olan Milletvekili Genel Seçimleri yaklaşırken, politik atmosferin tek renginin, tek kanalının da giderek bu konuya yöneldiğini, yoğunlaştığını görüyoruz.
Gündemleri bu konuda yoğunlaşan başta AKP olmak üzere tüm sistem partilerinin aday adaylıklar konusunda pazarlıkları sonlanmak üzere. Hücrelerine kadar işlemiş olan erkek egemenliğini yeri geldiğinde iktidar koltuğu, yeri geldiğinde koltuk değneği yapan partilerin bu seçim sürecinde de kadın ve LGBTİ’lere dönük ayrımcı ve yok sayan politikalarından geri durmadığı ve durmayacağı ortadadır.
Kadına dönük her türden şiddetin günlük yaşamın acımasız, sıradan bir parçası haline gelmesi için tüm kurumları ile devreye giren egemenler; bizzat Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanları, parti başkanları ve “ileri gelenleri”nin ağzından şiddeti meşrulaştırıyor, kadın katilleri, tacizcisi, tecavüzcüsünü cezalandırmayarak ödüllendiriyor. Keza LGBTİ’lere dönük nefret suçlarına karşı tutumları da aynı ve hatta daha pervasız…
Kadını istihdam alanı dışına iterek esnek ve kayıt dışı emeğin vazgeçilmez parçası haline getiren egemenler, LGBTİ’lere dönük istihdam yaratmanın yanına dahi yaklaşmıyor ve bu konuyu ağızlarına bile almayarak yok saymaya devam ediyorlar. Ortadoğu’da ve Kürdistan’da gerici terör örgütlerini besleyerek, kadın bedenini savaşın bir meydan muhaberesi haline getirilmesine ortak oluyor, LGBTİ’leri vahşice katleden zihniyeti destekliyor ve ülkemizde de yaşatıyorlar.
Tüm bu politikalara karşı Özgecan Aslan ile kadına dönük nefrete ve bunun dönüştüğü vahşi şiddete karşı öfke ve isyan dolan kadınlar, günlerce sokakta eylemler yaparak mücadeleden geri durmadıklarını ve durmayacaklarını ortaya koydular.
Yaklaşan seçimler de bizler açısından erkek egemenliğine karşı muhabere verilecek alanlardan biri olmalıdır. Bizler birçok alanda olduğu gibi siyaset alanında da yok sayılıyor, siyasete katılımımızın önünde bir dizi engeller yaratılarak yalnızca partilerin “vitrini” haline getirilmeye çalışılıyoruz.
Buna karşı kadın düşmanı politikaları hayata geçiren ve bu politikaların bir parçası olan sistem partilerine ürettikleri bu kadın düşmanlığına her alandan karşı çıkacağımızı göstererek bu mücadeleyi vermeliyiz. Vitrin olmadığımızı, bize rağmen bizi yok saymalarına izin vermeyecek kadar politik özne olduğumuzu göstereceğiz onlara.
Sistemin erkekliği her fırsatta yeniden ürettiği, erkek egemen politikaları oluşturduğu bir alan olan meclis, bizlerin kendimize dair sözümüze sahip çıkmamız gereken alanlardan biri olarak karşımızda duruyor. Elbette salt mecliste kadın sayısının artması, kadına ve LGBTİ’lere yönelik bu düşmanca politikalara karşı mücadelenin ilerleyeceği anlamına gelmez. İşte tam da bu yüzden mecliste toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele verecek bilinçli kadınlara ihtiyaç vardır.
Bu konuda HDP’nin yıllardır meclisteki duruşunun önemini ve aynı zamanda kadınların sesi olma mücadelesini görmekteyiz. Birçok özelliğinin yanı sıra başta bu yönüyle HDP, meclisteki diğer partilerden ayrılmaktadır. Kadının politik özne olarak mücadele ettiği HDP, devrimci, demokrat ve yurtsever kadınların uzun yıllar boyunca verdiği bedellerin ardından aynı zamanda bir kadın partisi olarak mecliste yerini almıştır.
Yeni Demokrat Kadın olarak eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet işleyişi ile kadınların politik özne haline gelmesi için projeler üreten, kadına ve LGBTİ’lere dönük karşı duruşları ile yalnızca mecliste değil tüm toplumsal alanlarda direnen HDP’li kadın adayların seçim çalışmalarında yer alacak ve “baraj”ı kadın dayanışması, kadınların ortak mücadelesi ile yıkacağız!
Arin Mirxan’dan Kader’e, Sibel’e; Reyhaneh’ten Tuğçe’ye, Özgecan’a uzanan bir hatta savaşçılığımız, tavizsiz direnişimiz, cesaretimiz ve öfkemizle kadın düşmanlığına karşı HDP Kadın Meclislerinde çalışmalara katılacağımızı ilan ediyor ve “Kadın dayanışmasına baraj mı dayanır?” diyoruz!
Yeni Demokrat Kadın