ALMANYA’DAKİ EN BÜYÜK KÜRT ÖRGÜTÜNÜN ESKİ BAŞKANI DA TECRİT VE İZOLASYON ALTINDA… SÜRGÜNDE DE TUTSAK Almanya’da 129a-b yargılamaları 2. bölüm BASINDAN| 01-04-2016 | Almanya’da 129b maddesi dayanak gösterilerek gerçekleştirilen “terör soruşturmalarında” tutuklananlardan biri, Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu’nun (YEK-KOM) 2011-2012 yıllarında genel başkanlığını yapmış olan Ahmet Çelik. Mardin Derikli Çelik, 90’lı yıllarda gördüğü baskılardan dolayı Almanya’ya iltica etmiş; Almanya, iltica talebini kabul etmişti. Kürt siyasetçi, 18 Temmuz 2015’te Stuttgart’ta tutuklandı; duruşmaları Düsseldorf’ta görülecek. Üç çocuğu olan Çelik, şu anda Köln’deki cezaevinde, tek kişilik hücrede, diğer politik tutsaklar gibi ağır tecrit koşulları altında yaşıyor. Dün Berlin Parlamentosu, bugün Köln Zindanı! Yüksel Koç, YEK-KOM’un yerini alarak Almanya’nın en büyük Kürt örgütü olan Almanya Demokratik Kürt Toplum Merkezi’nin (NAV-DEM) Eşbaşkanı. Ahmet Çelik’in halefi… Çelik’le yıllarca aynı yönetim kurulunda birlikte çalıştılar. Koç, selefi Ahmet Çelik’i şöyle anlatıyor: “Almanya’ya geldiği tarihten bu yana halkıyla birlikte çalışmaya devam etti. Daha çok diasporadaki Kürtlerin bulundukları ülkelerdeki kurumlarla ilişki kurması için çaba harcıyordu. Bunun için yoğun çalışmalar yürüttü. Berlin Parlamentosu ve Hessen Eyalet Parlamentosu’ndaki ‘Almanya’daki Kürtler’ başlıklı konferanslar, onun öncülüğünde gerçekleştirildi. Gittiği bütün toplantılarda Kürtlere, ‘Muhakkak Almanya’daki okullara, kurumlara gidin; Kürt kimliğinizle hayatın ve siyasetin her alanında yer alın; kendi kimliğinizle bu toplumun aktif üyeleri olun’ derdi. Kürtlerin Almanya toplumuna entegre olması, uyum sağlaması için bu kadar emek verdi; aslında Almanya’nın ödüllendirmesi gereken bir arkadaştı. Ama Kürt olduğu, Kürt halkının hakları için mücadele ettiği için bugün cezaevinde tutuluyor. Diğer arkadaşlarımızda da gerekçeler hep aynı.” Görüşmeye de izin yok! Çelik’in Almanya’daki Kürt kurumlarının ortak hareket etmesi konusunda da çok emek verdiğini aktaran Koç, “Alman devleti, Almanya’daki Kürtlerin temsilcisi Ahmet Çelik ve diğer Kürt siyasetleri şahsında Kürt halkını kriminalize ediyor” diyor. Koç’un yıllarca birlikte çalıştığı, aynı kurumda başkanlık yaptığı ve arkadaşlık hukuku da olan Çelik’le cezaevinde görüşme talebine ise uzun süredir hiçbir cevap verilmiyor. Buna tepki gösteren Koç, “izolasyon” koşullarına da dikkat çekiyor: “PKK gerekçesiyle tutuklanan bütün Kürt siyasetçiler gibi Ahmet Çelik de tecrit ve izolasyon koşullarında. Tek kişilik hücrede kalıyor. Normal koşullar değil. Bir sürü prosedür var. Normal tutuklular gibi görüş yapamıyorlar; ayda bir cam ardından yakınlarıyla görüşebiliyorlar. Ciddi sağlık sorunları da var, tedavi olması gerekiyor. Fakat buna rağmen bir izolasyon yaşatılıyor. Kimseyle görüştürülmüyor, havalandırmaya bile yalnız başına çıkarılıyor.” ‘Eksik kaldık, daha çok çalışacağız’ NAV-DEM Eşbaşkanı’na, Almanya’daki politik tutsakların bugüne kadar yeterince gündeme getirilmemesi yönünde kendilerine de eleştiriler olduğunu hatırlatıyoruz. Şöyle yanıt veriyor: “Gündemleştirmek niyetindeyiz. Türkiye’de nasıl siyasi soykırım operasyonları varsa, Almanya’da da böyle operasyonlar yapılıyor. Gerekçe aynı. Bu, Türkiye siyasetini Almanya’ya taşımak anlamına geliyor. Biz hem kendi kurum başkanımız Ahmet Çelik’e hem de diğer tutuklu siyasetçilerimize sahip çıkmakta eksik kaldık tabii ki; bu konudaki tüm eleştiriler haklıdır. Ama bundan sonra her alanda gündemleştirmeye çalışacağız.” Ne kural, ne sınır var Kürt siyasetçilerin tutuklanmasına neden olan kararların hukukla hiçbir ilgisi olmadığını, Türkiye müdahalesiyle alınmış siyasi kararlar olduğunu belirten Çelik, devam ediyor: “Almanya, 1993 yasağından sonra, PKK yasağını gerekçe göstererek Kürt siyasetçilerini, yurtseverleri, soruşturuyor, gözaltına alıyor, tutukluyor. Bu yasak Kürtleri her alanda kriminalize ediyor, toplum dışına itiyor ve Kürtlerin siyaset yapması önünde engel teşkil ediyor. Aynı zamanda Alman demokrasisine de zarar veriyor. Ahmet Çelik ve tutuklanan diğer Kürt siyasetçiler şahsında da aslında Kürt halkını kriminalize ediyor. 129b yasası, Alman devletinin keyfi olarak uyguladığı bir yasa… Çok rahatlıkla bir yabancıyı, ‘yabancı bir terörist örgütün üyesi’ diyerek içeri alabilirler. Kuralları, sınırları bile belli değil.” Hepimiz tutuklanabiliriz! Koç, “Ben de, diğer yönetici arkadaşlarımız da bu yasa dolayısıyla yarın öbür gün tutuklanabiliriz” diyor ve ekliyor: “Somut delillere bile ihtiyaç yok; farazi düşünceler üzerinden bu tür şeyler yapılabiliyor. Bizim yöneticilerimizin hepsi hakkında zaten yüzlerce soruşturma açılmıştır. Bu uygulama her zaman başımızdaydı. NAV-DEM Yönetim Kurulu’na veya derneklerimize kaç tane dava, soruşturma açıldığını saymamız bile mümkün değil. Her birimize en az onar tane dava açılmış durumda. Festival ve Newrozlar için bile sürekli dava açıyorlar. Eşbaşkan Yardımcımız Bahattin Doğan ile birçok yöneticimizin, çalışanımızın, bu gerekçelerle oturumları iptal ediliyor. Nedir gerekçe? Yaptığımız yasal bir yürüyüş, miting, buna benzer şeyler…” Alman demokrasisine zarar Koç, PKK bayrağı açtı diye dokunulmazlığı mahkemelik olan Sol Parti Milletvekili Nicole Gohlke’nin yaşadıklarını da hatırlatıyor ve şöyle diyor: “Almanya’nın artık paradigma değişikliğine gitmesi gerekiyor. Bu siyaset, Kürtleri kriminalize etmekle kalmıyor; Almanya demokrasisine de zarar veriyor. Kürtler, bu yasalar, engellemeler nedeniyle Almanya toplumuyla uyum sağlamakta, irtibat kurmakta zorlanıyor.” DAİŞ’e dokunan yok! PKK, TKP/ML, DHKP-C ve diğer Kürdistanlı ve Türkiyeli devrimci örgütler hakkında sayıları yüzlerle ifade edilen soruşturma açan Alman hukuku, Avrupa başkentlerini de kana bulayan, son çağın en vahşi şebekesi olarak nitelendirilen DAİŞ hakkında ise oldukça hantal. DAİŞ üyesi veya destekçisi olduğu gerekçesiyle yargılananların sayısı, bir elin parmaklarını geçmiyor. Yüksel Koç, buna tepki gösteriyor: “Almanya’da kaç DAİŞ soruşturması var? Aksine DAİŞ’e hareket alanı sağlıyorlar. Zaten PKK’yi soruşturmak bile tek başına, politik olarak, DAİŞ’e manevra alanı açmak demektir. Şu anda DAİŞ’e karşı mücadele eden, Kürtleri hem politik hem de fiziksel olarak DAİŞ’e karşı koruyan PKK hareketidir. Her zaman söylüyoruz: Sen PKK’yi yasaklarsan, bu aslında politik olarak DAİŞ’e ve DAİŞ zihniyetli AKP’ye manevra alanı açıyorsun demektir.” Aksi takdirde… Almanya’nın Kürt politikasında “paradigma değişikliğine” gitmesi gerektiğini söyleyen Koç, uyarıyor: “Aksi durumda bu siyaset, Kürtleri kriminalize etmekle kalmıyor; Almanya demokrasisine de zarar veriyor. Kürtler, bu yasalar, engellemeler nedeniyle Almanya toplumuyla uyum sağlamakta, irtibat kurmakta zorlanıyor.” Dersim’de karakol vuruluyor, Nürnberg’de ATİK yargılanıyor! Almanya merkezli, 15 Nisan 2015’te başlatılan “ATİK operasyonları” kapsamında Almanya’da 7, Yunanistan’da 2, İsviçre’de 1 ve Fransa’da 1 kişi tutuklandı. Yunanistan’da tutuklanan iki kişi, “Almanya’nın delilleri inandırıcı bulunmadığı için” beraat ettirildi; ancak Deniz Pektaş, Fransa’da tutuklama kararı bulunduğu için Fransa’ya gönderildi; Fransa ise Pektaş’ı Almanya’ya gönderdi. İsviçre’de tutuklanan Mehmet Yeşilçalı da daha sonra Almanya’ya gönderildi. Dosya kapsamında halen 10 devrimci, Almanya’nın çeşitli hapishanelerinde tecrit altında. Listede bile değil! Avrupa’da TKP/ML, “terör örgütleri listesinde” değil. Bu nedenle kendi imzasıyla etkinlikler düzenleyebiliyor, eylemlere bayraklarıyla katılabiliyor, ülkedeki örgütüne destek toplayabiliyor. Türkiye’de olsa “örgüte müzahir” sayılarak kriminalize edilecek dernekler ise neredeyse 40 yıldır faaliyetlerini, kimi zaman resmi kurumlarla “proje işbirlikleri” de yaparak sürdürüyor. TKP/ML’yle ilişkili oldukları iddia edilerek Türkiye’de hapis cezalarına çarptırılan birçok insan, Avrupa ülkelerinde “mülteci” statüsünde yaşıyor; bazıları ise yaşadıkları ülkenin vatandaşı. Cemaatçi polis jurnaliyle ATİK’lilerin tutuklandığı soruşturma, bu açıdan 129b’nin “sınırsız yetkisini” ortaya koyar nitelikte. Önümüzdeki günlerde duruşmaları başlayacak davanın 20 bin sayfalık gizli dosyasındaki gazetemizin ulaştığı belgeler de Türkiye işbirliğini kanıtlamıştı. Belgelere göre soruşturmaya kaynaklık eden bilgi notlarını Alman soruşturma makamlarına, Türkiye’de halen Cemaat’ten tutuklu olan emniyet müdürleri Yurt Atayün ve Ömer Köse göndermişti! ATİK’lilerin avukatları ısrarla bu çelişkili noktalara vurgu yapıyor; Avrupa’da “terör örgütleri listesinde” bile olmayan bir örgütün savaşın bir tarafı olan ve yargı bağımsızlığı karnesi açık Türk kaynakların sunduğu “deliller” ışığında soruşturulmasının hukukdışılığını ortaya koyuyor; ancak sonuç değişmiyor. Tek gerçek suç… Dosya avukatlarından Stephan Kuhn, geçtiğimiz günlerde yapılan sempozyumda dosyada Avrupa sınırları içinde işlenmiş tek bir suç isnadı bulunduğu bilgisini vermişti: Müslüm Elma’nın bir zamanlar İsviçre’ye pasaportsuz giriş yapması! Onun dışındaki bütün isnatlar, Alman soruşturma makamlarının hukuki bir süreçle soruşturma olanağı olmayan, Türk kaynaklarından başka delil kaynağı da olmayan, Türkiye sınırları içindeki eylemler… Bir skandal belge daha! Alman hukukunun kamuoyundan gizlediği dava dosyasındaki bu belgelere de Yeni Özgür Politika ulaştı. ATİK’lilerin hakkında yargılandığı, sorumlu tutulduğu 40 eylem, sanıkların Avrupa sınırları içinde mülteci statüsünde bulunduğu dönemde Türkiye sınırlarında, TKP/ML’ye bağlı TİKKO tarafından gerçekleştirilmiş! Nedir bu eylemler? 40 eylemden birkaçını örnek verelim: * İstanbul’un Bakırköy ilçesindeki Kartaltepe Karakolu’na bombalı saldırı. (7 Aralık 2004) * AKP Gebze İlçe Başkanlığı’na molotof atılması. (26 Şubat 2005) * Erzincan Alperen Ocakları’na bombalı saldırı. (17 Şubat 2006) * Dersim’in Hozat, Çemişgezek ve Ovacık ilçelerinde 3 askerin öldüğü, 1 askerin yaralandığı HPG ve TİKKO gerillalarının ortak eylemleri. (23 Mayıs 2009) * HPG ve TİKKO gerillalarının orduya malzeme taşıyan iki aracı tahrip etmesi. (13 Ağustos 2010) * Hayati Balık isimli kişinin HPG ve TİKKO gerillaları tarafından alıkonulması, uyarılıp serbest bırakılması. (13 Ağustos 2010) * HPG ve TİKKO gerillalarının Hozat Amutka Karakolu’na ateş açması. (15 Haziran 2012 ve 22 Haziran 2012) Bu eylemlerle birlikte dosyada, TKP/ML ile PKK’nin 2007’de ortak eylemler düzenleme kararı aldığına ise özel olarak vurgu yapılıyor. Bu liste, 129b ile ilgili hukuksuzluğu anlatan uzmanların, “Başka bir ülkede, Almanya’nın soruşturamayacağı olaylar delil yapılıyor” eleştirisinin haklılığını ortaya koyuyor. Peki bu eylemlerle ATİK’in ilişkili olduğu, tutsak edilenlerin bu eylemlerden dolayı “terörist” olduğunu Alman devleti kimden öğreniyor? Pek tabii ki ortağı Türkiye’den! Mektup yazın, ışık olun! Avrupa’daki politik tutsaklarla dayanışmanın en iyi yöntemi, hiç kuşku yok ki, onların özgürlüğünü sağlayacak bir politik mücadele sürecini omuzlamak… Ama bunun yanında, tutsakların iradelerinin kırılması için devreye konulan “ağırlaştırılmış tecrit” uygulamasını hafifletmek, dayanışmamızı göstermek, yalnız olmadıklarını hem onlara hem zulmedenlere anlatmak için çok önemli bir görev, mektup yazmak… Bir saatinizi özgür tutsaklar için ayırın ve onlara mektup yazın. Tecrite karşı ışık olabilmek, işte bu kadar kolay! Almanya’daki Kürdistan ve Türkiyeli tutsakların adresleri şöyle: PKK DAVASI Kenan BASTU JVA Celle Trift 14 29221 Celle Ahmet CELIK JVA Köln Rochusstraße 350 50827 Köln Mustafa CELIK JVA Sehnde Schnedebruch 8 31319 Sehnde Mehmet DEMIR JVA Bremen Am Fuchsberg 3 28239 Bremen Bedrettin KAVAK Justizbehörde Untersuchungshaftanstalt Holstenglacis 3 20355 Hamburg Muhlis KAYA JVA Stuttgart Aspergerstr. 60 70439 Stuttgart-Stammheim Ali ÖZEL JVA Stuttgart Aspergerstr. 60 70439 Stuttgart-Stammheim TKP/ML DAVASI Sami SOLMAZ JVA Würzburg Friedrich-Bergius-Ring 27 97076 Würzburg Deniz PEKTAS JVA Straubing Äußere Passauer Str. 90 94315 Straubing Mehmet YESILCALI JVA München Stadelheimer Straße 12 81549 München Seyit Ali UGUR JVA Augsburg Karmalitengasse 12 86152 Augsburg Musa DEMIR JVA Landshut Berggrub 55 84036 Landshut Erhan AKTÜRK JVA Nürnberg Mannertstrasse 6 90429 Nürnberg Sinan AYDIN JVA Kaisheim Abteistrasse 10 86687 Kaisheim D. Banu BÜYÜKAVCI JVA München Frauenanstalt Schwarzenbergstrasse 14 81549 München Müslüm ELMA JVA Kempten Reinhartserstrasse 11 87437 Kempten (Allgaeu Haydar BERN JVA Kaisheim Abteistrasse 10 86687 Kaisheim DHKP-C DAVASI Şadi Naci ÖZBOLAT JVA Bochum Krümmede 3 44791 Bochum Gülaferit ÜNSAL JVA für Frauen Alfredstr. 11 10365 Berlin – Lichtenberg DİLAN BİÇER / OSMAN OĞUZ/Yeniozgurpolitika.org 63 |