Home , Haberler , Nuriye Gülmen`in mahkeme savunmasından

Nuriye Gülmen`in mahkeme savunmasından

Nuriye Gülmen`in aylar sonra SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) ile çıkarıldığı mahkeme savunması

‘İnsanlar Açlığımızı Paylaştılar’
Destek olup ceza alan, cezaevlerine giren, gözaltına alınan Türkiye’nin dört bir yanındaki insanlara teşekkür ediyorum. İnsanlar açlığımızı paylaştılar. Yanımızda olan halkımıza yürekten teşekkür ediyorum. Terör demagojilerine inanmayıp bizim için birşeyler yapan herkese teşekkür ediyorum. En başından beri mahkemeye keyfi olarak getirilmedim. Mahkemelere katılmak istediğim halde.
‘Sağlıksız Koşullar Altında Kalıyorum’
Numune Hastanesi’nde çok sağlıksız koşullar altında kalıyorum. Odada sürekli bir ışık yanıyor. Açlık grevindeki bir insan olmasam bile bu ışık altında uyuyamam. Çok kapsamlı bir savunma hazırladım. Ancak önce Nuriye Gülmen kimdir, neden açlık grevine başladı bunu anlatmak istiyorum. Bugün 254. gün.
Ben Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi’nde araştırma görevlisiyim. Öğretim üyelerinin angarya işlerini kabul etmedim!

‘Her fırsatta Ali İsmail uyanacak diye oraya gittim’
Mesai saatleri dışında katıldığım eylemlerden dolayı soruşturma geçirdim. Ali İsmail Korkmaz’ın duruşmalarına katıldığım için soruşturma geçirdim. Sendikamın çağrılarına katıldığım için soruşturma geçirdim. 38 gün boyunca Ali İsmail uyanacak diye bekleyen Emel Annenin yaşlarına gözlerine şahidim. Ben her fırsatta o uyanacak diye oraya gittim.
Bitirdiğim tezimi bitirmedim diye haksız şekilde açığa alındım.Oysa ben onca emekle bitirdim.Ben hakkımı arayan bir insanım. Haksızlığa uğrayanların yanında olan bir insanım. Soruşturma geçirdiğim halde acısı olanı paylaşan insanım.
‘AKP İktidarı beni işten atamaz’
Ben 9 Kasım’da o eyleme başladım.
Biz asla ispiyonla, tez aparmacılığyla hoca olanlardan değiliz, olmayacağız. Ben barış için imzacı olan akademisyenlerin neler yaşadığını da biliyorum. İdare görevlerini aldılar, doktoralarını iptal edip mobbing uyguladılar. OHAL sonrasında kendi gördüklerim bunlardı. Mesela sevgili Acun 20 yıllık öğretmen ‚beni nasıl atarsınız‘ diyordu. Ben de dedim, ‚beni nasıl işten atarsınız.‘
Beni 9 Kasım’da o eyleme benim kendi savunma yeteceğim ve direncim boyunca boyun eğmemem götürdü. AKP iktidarı beni isimden atamaz. Ben ondan hesap soruyorum. Sadece işimi istiyorum. Hesap soruyorum. Bu meşrulukla Yükselde’yim. Bu meşruluğa inananlar Yüksel’deydiler. Selçuk Üniversetisi hatasını anlayıp beni ise geri alacak. Biz haklı olduğumuz için oradayız, biz bütün yolları tükettik her şeyi kullandık. İşimizi geri istiyoruz. Haklı olduğumuz için oradayız.
‘Saldırılar ne kadar yoğun olursa o kadar Açlık Grevi göreceksiniz’
Saldırılar halka karşı ne kadar yoğun olursa, siz de o kadar açlık grevi göreceksiniz. Bizim açlık grevi Dünya çapında görüldü. Faşizmin arttığı oranda halk açlık grevi yapmaya devam edecektir.

‘Taş duydu, beton duydu bir siz duymadınız’
Bu direniş bizim halkımıza sözümüzdür. İşimizi geri istiyoruz. Yüksel direnişi devam etti. Gözaltına götürüyorlardı Kabahatler Kanunu ya da canları ne isterlerse öyle davranıyorlardı. OHAL vardı, kimse bir şeye yapmaya cesaret edemiyordu! Biz vardık, halk bunun farkında.
Açlık grevimiz ve direnişimiz AKP’nin KHK’larının meşruluğunu ortadan kaldırdı. Haksız yere insanlar, hiçbir gerekçe gösterilmeden işlerinden atılıyor. Bu bu kadar kolay değil! Biz bunun bu kadar kolay olmadığını anlattık.Bu KHK sonrası YOK’le görüşmek istedik, karşımızda muhatap bulamadık! Topladığımız imzaları teslim etmek istedik. Basın açıklamaları yaptık. Muhatap bulamadık. Taş duydu, beton duydu, bir siz duymadınız.Sonrasında açlık grevi kararı aldık. Semih ile açlık grevi kararı sonrası gözaltına alındık. 5 gün TEM’de tutulduk. Adli kontrolle serbest kaldık. Tekrar Yüksel’e gittik. Açlık grevinin 75. günü gözaltına alındık, dosyalar üzerine oynamalar yapılarak, birleştirilerek tutuklandık.

‘Hapishane de çok ağır koşullar altında kaldım’
Gülsüm Elvan’ın kolunun kırılması, Antalya’da adımızın geçtiği pankart açan öğrencilerin tutuklanması, bunların hepsi halkın bizi sahiplenmesinin önüne geçmek için yapılmıştır. İçişleri Bakanlığı’nın özel bir saldırısı oldu. Adımıza kitapçık çıkardı. Vasat bir İngilizce ile sonra akşam 9’da eve gidip yiyorlar dedi. Twitter paylaşımlarımızı sordular, soracak soruları bile yoktu. Neden tutuklandığımı bilmiyorum. Sorulan sorulara hayır diyorum. Sorulacak soruları kalmadı. Dosyaları birleştirip anıden tutuklandık. Sincan Hapishanesi’nde kaldım. Orası bir tecrit hapishanesi, çok ağır koşullar altında kaldım.

‘Ben direnişçiyim neden hastanede kalıyorum?’
Açlık grevime uygun olmayan tecrit ortamında bulundum. Sonra Numune Hastanesi yoğun bakım ünitesine getirildim. Ancak hapishaneye dönmek için dilekçe verdim. Çünkü hapishanede devrimci dayanışma vardı. Numune Hastanesi’nde hayatı tehlikesi vardır, refakatçısız kalamaz raporuna rağmen 18 gün refakatçısız kaldım. Kendi ihtiyaçlarımı karşılayacak durumda olmama rağmen.Sincan cezaevinde tecritte bile olsam tekerlekli sandalye ile hava alma güneşi görme şansım vardı. Hastaneye getirilmeye itiraz etmemin en önemli nedeni, beni hasta olarak görmeleriydi. Ben tedavi olmak istemiyorum. Ben direnişçiyim ben ne için hastanede kalıyorum?
Bir gece hapishane müdürü geldi beni hasteneye götüreceğiz dediler. Zorla çarşaflardan tutarak üçüncü derece yoğun bakım ünitesine koyuldum. Zorla müdahaleye zemin hazırladılar. 24 saat perdemi aralayıp rapor verdiler birilerine. Birgün jandarma gelip sen yürüyebiliyorsun seni yatağa bağlayalım dedi kabul etmedim. Çok gergin bir ortam sürekli baskı altındayım.İçeride tuvaletimi yapmak, insanlar izlerken onur kırıcıydı. Yoğun bakımda kalmak istemedim. Hekimlere ’sizi hekim olarak görmüyorum‘ dedim.

‘Uyuyamıyorum’
Yoğun bakım ünitesine kaldırıldığımda ise perde ile kapatılan bir bölme idi burası sadece. Sürekli perde arkasından beni gözetliyorlardı. Duyabiliyordum, ‚Komutanım kalktı bu‘ diye bilgi veriyordu. Aynı perdenin arkasında poşet geçirilmiş bir sandalyede tuvaletimi yapmamı istediler. İçeride tuvaletimi yapmak, insanlar izlerken onur kırıcıydı. Sonra mahkum koğusuna götürüleceğimi, oranın daha iyi olduğunu söylediler. Getirdikleri yerde gözlerime inanamadım.
Gün ışığı yok. Havalandırması yok. Gece gündüz kafamda yanan bir ışıkla yaşıyorum. Uyuyamıyorum.

‘Kaçma şüphem yok’
Hapishanede açık görüş yapma hakkım var. Burada demir parmaklıkların ardında ailem ile gardiyanların karar verdiği kadarıyla görüşebiliyorum. 15 dakika belki. Avukatlarım ile avukat görüşünü koridorda diğer tutsakların gardiyanların yanında yapmak zorunda kalıyorum. Dışarıda iken bizimle birlikte olan bizimle ilgilenen hekimlerimiz vardı. Onlara kendimizi anlatabilmiştik, hasta doktor güven ilişkisini onlarla kurmuştuk. AİHM karar verdi, kendi doktorlarının görmesine izin verin diye.Ben dilekçe verdim, doktorlarım dilekçe verdi. Ama AİHM kararına ve onca dilekçeye rağmen beni hala kendi doktorlarım ile görüştürmediler.
Benim kaçma şüphem yok, şuradan iki adım tuvalete gidebiliyorum sadece. Ne diyerek beni hala burada tutacaksınız. Semih’i başından takip ettiğim kadarıyla tahliye sonrasında çok daha iyi görünüyor. Çünkü sevdiklerinin yanında.Tarih direnenleri, bizi yazacak. Ancak sizi de yazacak. Kimse ölmek istemez, biz ölmek için açlık grevi yapmıyoruz. Ancak karşımızda bizi ısrarla öldürmek isteyenler var. Bu olmak zorunda değil. Beni tahliye etmenizi istiyorum.
Onca saldırıya rağmen orada hala benim savunmanlığımı yapan avukatlarıma sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Sayıları önemli değil ben onların çok olduğunu biliyorum.