Home , Köşe Yazıları , Nobel Kimya Ödülünden Türk Şovenizmi Güzellemesine !- Marco KARAKAYA

Nobel Kimya Ödülünden Türk Şovenizmi Güzellemesine !- Marco KARAKAYA

nobel_7562

Aziz Sancar Kimya dalında 2015 Nobel ödülünü kazandı. Türk medyasında normal koşullarda TV’lerde haber değeri olmayan gazetelerde ise bir satırlık haber değeri biçilen bu ödül, bugünlerde en çok konuşulan gündemlerden olmuştur. Kuşkusuz Türkiyeli bir bilim adamının uluslararası düzeyde prestiji olan bir ödülü almış olması ciddi bir gündemdir. Bunda yadırganacak bir durum yoktur. Her ne kadar Nobel ödüllerinin kriterleri, amaç ve hedefleri tartışmalı olsada, emperyalist-kapitalist sistem içinde saygınlığı olan bir realitesi vardır.

Ancak Aziz Sancar’ı aldığı ödüle götüren bilimsel çalışmaları onu Türk medyasında irdelenen baş gündem yapmamaktadır. Aziz Sancar’ın Mardin’li bir ailenin mensubu olması tartışmanın ana halkasıdır. Hangi milliyete mensup olduğu, Türkiye’deki siyasal gelişmelerde nerde durduğu, Türkiye coğrafyasında ki Kürt ulusal sorunu başta olmak üzere ezilen ulus ve milleyetler sorununa nasıl baktığı asıl tartışma meselesidir. Düne kadar varlığından bi haber olan Türk medyası Aziz Sancar’ı bulduğu yerde bu ve benzeri sorularla tam bir kıskaca almıştır.

Peki neden? “Böyle büyük bir bilim adamının” Kürt kentinden çıkmış olması esas sebeptir. İlk etapta bir Kürt sanılarak oluşan endişe ve kaygı, Aziz Sancar’ın beyanlarıyla şovenist bir rehavete ve hazza dönüştürülmüştür. Aziz Sancar’ın “kendini Türk hissettiğini, bir Cumhuriyet çocuğu olarak yetiştiğini” söylemesi Türk medyasını ve siyasetçilerini Türk şovenizminde bayrak yarışına sevk etmiştir. MHP genel başkanı Devlet Bahçeli Aziz Sancar’ı kazandığı Nobel ödülünden çok “Türk olduğunu söylediği” için en gönülden tebrik edenlerin başına geçmiştir. Tebrik açıklamasında Aziz Sancar’ın kökenini ön plana çıkaranlara karşı verdiği cevabı göklere çıkarmayı ve bu tartışmayı başlatanları “vatana ihanetle” ve “bölücülük yapmakla” suçlamayı da ihmal etmemiştir. CHP ve AKP ise daha temkinli ve usturuplu davranmayı tercih etmiştir. AKP cenahı Sancar’ın “cumhuriyet çocuğu” vurgusundan dolayı meseleyi kaşımazken, CHP kendine yakın bir kişi olmanın verdiği “olgunlukla” davranmayı tercih etmiştir.

Aziz Sancar vesilesiyle şimdi her gün medyada anayasanın 66. Maddesindeki faşist, tekçi Türklük vurgusu parlatılmakta, Kürtlere ve diğer ezilen milliyetlere “ulusal kimliğin” başarı ve kariyer için hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığı ahmakça anlatılmaya çalışılmaktadır. Aziz Sancar, ezilen ulus ve milliyetlerin hak ve özgürlüklerine karşı uygulanan faşist baskı, asimilasyon ve sindirmenin meşrulaştırma aracına dönüştürülmüştür.

Nobel kimya ödülü faşist-şovenist Türk egemen zihniyetinin psikolojik savaş argümanı olmuştur. Aziz Sancar’ın Kürt kenti Mardin’de büyüyen bir Arap olması bu psikolojik savaşın işlevli bir materyali haline getirilmiştir. Okuma yazma bilmeyen bir anne ve babanın çocuğundan çıkarılan başarı hikayesi bu faşist zihniyeti doyurmamaktadır. Aziz Sancar’ın “cumhuriyet çocuğuyum” vurgusu geniş halk kesimleri ve özelde ezilen ulus ve milliyetlerin baskı ve zulümle bu faşist cumhuriyette yönetildiği gerçeğinin üstüne atılmaya çalışılan bir şal olarak kullanılmaktadır.

Türk devlet yapısının faşist ve tekçi karakteri artık tescillenmiş ve hiç kimsenin karşısında duramayacağı kadar teşhir olmuşken, hala bu cumhuriyetin nimetlerini bu şekilde pazarlamak, bu gerici egemen zihniyetinin kodlarının kolay değişmeyeceğine de bir işaret olarak görülebilir. Ki Aziz Sancar’ın başarı hikayesi başka gerçekleri de bağrında taşımaktadır. Türkçeyi konuşmayı unutacak kadar uzun bir süredir ABD’de yaşamaktadır. ABD’nin kendisini evlatlık aldığını ifade etmektedir. Yani “şekillenen büyük bilim adamı” bu faşist cumhuriyetin ürünü değildir. Kendi büyüttüğü evlatlarından niye iyi bir bilim adamı çıkmayıpta evlatlık verilenlerin bu başarıyı gösterdiğini soğulamayacak kadar şovenizm gözlerini karartmıştır. Aziz Sancar’dan çıkacak hikaye onun beyanı ne olursa olsun Türk egemen zihniyetine ilaç olmayacaktır. Gerici faşist eğitim sistemini de aklamayacaktır, Kürt ulusu ve diğer ezilen milliyetlere karşı yok sayma ve ulusal özgürlüklerinden mahrum etme gerçekliğini de gizlemeyecektir. Zira hikayenin kendisi faşist devletin başarısızlığının, özgürleştirmeyen, bilimsel olmayan bir sisteme sahip olduğunun kanıtıdır.

Küçük anlatılar (kişisel başarı hikayeleri) ile büyük özgürlüklerin üstünü örtmek, onu karartmak bu dönemin piyasa ürünüdür. Kürt özgürlük mücadelesinin ve Kütlerin bu eksendeki iştahının bu şekilde psikolojik savaşla aşındırılmaya çalışılması Türk egemenlerinin ne kadar zayıf ve çaresiz kaldığının ibretlik bir belgesi gibidir. Aziz Sancar’ın beyanları ve dünya görüşü, Türk egemen sınıflarının ne Kürt ulusuna ne diğer ezilen milliyetlere nede geniş halk kesimlerine sunacağı bir prospektüs olabilir.

Kürtlere daha düne kadar kimliğinizi ret etmek kaydıyla cumhurbaşkanı, başbakan, bakan ve yüksek mevkiler sizin oldu, halada olabilir deniyordu. Kürtlere kimliklerinden, kimlik mücadelelerinden vaz geçerek bu rüşvetler sunuluyordu. Bunu her fırsatta yapmaktan geri durmuyorlardı. Şimdi Aziz Sancar ve kazandığı Nobel ödülü vesilesiyle aynı mesajı örtülü şekilde, faşist devletin kurucu değerler sistemi kutsanarak yapılıyor. Cumhuriyetin bölge, ulus-milliyet, mezhep, sınıf farkı tanımaksızın herkese fırsat ve olanakları aynı ölçüde sunduğu bu vesileyle biraz komik, biraz utangaç şekilde anlatılmaya çalışılıyor.

Kürt ulusal haklarına ve ezilen milliyetlerin özgürlüğüne yönelik saldırı ve mücadele faşist Türk egemenlerince her şey vesile yapılıyor. Bu gerici-şoven-faşist zihniyetin ne kadar derinlerde ve köklü olduğunu, Türk egemenlerinin ulusal ayrıcalıklarını her vesileyle nasıl meşrulaştırma mücadelesi yürüttüğünün de ispatıdır. Nobel Kimya ödülünden şovenist histeriler çıkarmak ancak faşist bir kafanın üretkenliği olabilir.

09.10.2015