Anasayfa , Avrupa , NATO zirvesi öncesi Strasbourg'dan inciler

NATO zirvesi öncesi Strasbourg'dan inciler

nonatoSTRASBOURG | 15 – 02 – 2009 | 3-4 Nisan 2009’da gerçekleşecek olan NATO zirvesi, zirvenin gerçekleşeceği Fransa’nın Strasbourg, Almanya’nın ise Kehl ve Baden-Baden şehirlerinde güncel konular arasına girmektedir. Gündeme gelen bu konu, her ne kadar doğrudan NATO’nun karakterini deşifre etmeye yönelik olmasa da, “nerede NATO, orada baskı ve işgal” cümlesini söylettirecek gelişmeler üzerinden dile getirilmektedir. Strasbourg’da yaşananlar buna fazlasıyla açıklık getirmektedir.

Zirvenin gerçekleşeceği şehirlerden biri olan Strasbourg, adeta bir abluka altına alınmaya hazırlanıyor. Bölge idaresinin para kasasından NATO zirvesi için çıkardığı 50 miliyon euro elbette savaş makinesinin üyelerini memnun etme…. ve koruma amaçlıdır. Şehrin en stratejik noktalarına kameralar konularak gözetim merkezileştirilmektedir. Bu kameralar ki insanların siluetini değil, doğrudan gözlerin içini spot halinde büyüterek göz şekli ve rengini kaydetmektedir. Diğer yandan yerelde oturanları korkutup sindirmek amacıyla caddelerde ve sokaklarda araç ve sivil kontrolleri yoğunlaşmaktadır. Hedef, zirve anında şehri resmen polis ve askeri güç olarak işgal etmektir. Şu anki noktadan o anki noktaya kadar Bölge Valisi’nin Fransız devletinden değil, doğrudan NATO sekretaryası ve Beyaz Saray’dan Aralık ayından beri Strasbourg’da bulunan özel heyetin denetimi altında yapacağı işler vardır. Vali son surat bu işleri tamamlamanın çabası içindedir. İşlerinden biri, zirve döneminde kırmızı hatta bulunanlara özel dolaşım kartını çıkarmaktır.

Buna göre; kırmızı hat denilen olağanüstü halin olacağı şehrin kuzey doğusu ile merkezinde tüm oturanlar fişlenecektir. Bunun için bir aydan beri, Vali’nin talimatıyla emniyet müdürlüğünden tüm “Kırmızı Hat mağdurlarına” mektup göderilmektedir. Mektupta, kişinin kimlik bilgilerinin yanı sıra ailesi, sülalesi, ataları, arkadaşları, işi, boş zamanları nasıl değerlendirdiği, dışarda kime takıldığı, eve gelen-gidenin ne kadar olduğu…vb… sorular sorulmaktadır. Kırmızı Hat’ta oturanların 3-4 Nisan’da özel bir kartla, bu Hat’ın dışında oturup da Hat’ta çalışanlara da farklı bir kart çıkarmak üzere bu formülerin doldurulması şart koşulmaktadır. Bilinir ki elde ettikleri bilgiler sadece iki günü kurtarmak için değil, Fransız devletinin bir türlü tamamını harekete geçiremediği EDVİGE’in (kişileri fişeyip bilgi bankalarında toplamayı amaçlayan program) yapamadıklarını yapmaktır aynı zamanda..Kişi bu formüleri doldurduktan sonra polisle görüşmek üzere randevu alması gerekmektedir. Devamını, şehrin merkezinde oturan bir “kırmızı hat mağduru”nun tanıklığıyla öğrenmekteyiz.

“Randevu için polisi aradım” diyor üç çocuklu kadın. “Polisler fazla bekletmeden hemen verdiler, ancak randevuyu evime verdiler. İkisi sivil giyimli, biri de üniformalı olmak üzere üç polis geldi. Tüm görüşme boyunca oldukça sempatik tavırlarına özen gösterdiler. Üçü de sendikalı olduklarını söylediler.” Nedir ki hangi sendikadan olduklarını hiç açıklamamışlar. Sosyal haklarını korumak ve/veya almak için mücadele edenlerden olduklarını ifade etmeye çalışan polisler “insan fişlemenin kötü olduğunu bilen iyi çocuklar” oldukları için adeta “içlerini” dökmüşler: “bunu yapmak bizim ne kadar zorumuza gittiğini bir bilseniz.” Polislerin esasta politik kimliğini çözmeye çalıştıklarının farkında olan kadın yaşadığını anlatmaya devam ediyor: “bu işi yapmaktan hoşnutsuzluk duymalarının nedenini kendilerinin solcu olduklarına, ve hatta ‘görüşlerime yakın’ olmalarına bağladılar…

O hafta eve misafir alacağımı sordular. Ben de bu şartlarda alamayacağımı ifade ettim. Polislerden biri de anında söze girdi: ‘Hadi, hadi; isim yazmaktan çekinmeyin, istediğinizi yazın!’ dedi. Çok fazla eve bakmadılar ancak pencerelere bir keskin nişancıyı yerleştirebilirler mi diye baktılar. Bununla birlikte, bana, gözetim için daha iyi olacağı için pencerelerimi 48 saat boyunca kapalı tutmamı isteyebileceklerini de söylediler. 

O gün evden çıktığım taktirde, yanıma aile cüzdanımı ve eşim ile çocuklarımın olduğu tek fotoğrafı da almayı unutmamam gerektiğini söylediler. Çünkü aptal ve deli-dolu bir çevik kuvvete denk gelirsem çocuğun bana ait olduğunu ispatlamam gerekebilirmiş. Bu durumda evraklar olmadığı taktirde çocuğum barikatın öbür tarafında kalabilecekmiş. Ben de onlara bu durumu çocuklarıma yaşatmak istemediğimden ötürü o hafta buradan gideceğimi ifade ettim. Polis de yanıt verdi: ‘çok iyi yapıyorsunuz. Yol masraflarınızın faturasını imparatorumuz Sarkozy’ye yollarsınız!’ dedi….” Kadın, dolaşım kartını ne zaman alacağına dair sorduğu soruya “gazeteleri okuyun, öğrenirsiniz” yanıtını aldığını ekledi.

Gözetim ağının en yoğun olacağı nokta merkezde olacağını daha önce yerel basında açıklanmıştı. Strasbourg’da 40 okul kapanacak.Trafik perşembe gününden pazar sabahına kadar durdurulacak. Hat’ın içindeki tüm arabalara renkli ve özel bir bant yapıştırılacak. İşareti olmayan araçlar şehre kesinlikle alınmayacaktır.

Bilinir ki bu tür ev ziyaretleri ve mektuplarla amaçlanan bir korkunun ve sindirmenin Strasbourg’luların beynine yerleştirilmesidir. Diğer yandan, NATO zirvesi öncesinde “sakıncalı”, “terörist”, “politik olarak sabıkalı” kişileri oluşturulacak toplama merkezlerinde zirve bitimine kadar gözaltında tutulmaları hedeflenmektedir. Fişleme “kampanyası” kendileri için kimin ne denli “tehlikeli” olduğunu ortaya çıkarmanın da çabasıdır. Öte yandan belediye, NATO’nun ne kadar “insancıl” bir örgüt olduğunu anlatmak için seminer turlarını düzenlemektedir. Yani mesaj: “ne yapıyorsak iyiliğiniz içindir; bu yüzden oturun oturduğunuz yerde” mesajıdır. Nedir ki devletin bu çabası, Strasbourg’da bulunan NATO-karşıtı kurumların çalışmalarıyla çatışmaktadır. Bu kol güreşini Strasbourg halkıyla birlikte uluslararası alandan NATO-karşıtı eylemlere katılacak kitlelerin kazanacağı kuşkusuzdur. Nitekim devletin her geçen gün ivme kazanan sindirme politikaları, bu gerçeğin burjuvazi tarafından bile kabul edildiğinin en belirgin kanıtıdır…