AVRUPA | 30 – 04 – 2010 | Yunanistan ve Portekiz’in ardından İspanya’nın da kredi notu, kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s tarafından indirildi. OECD Başkanı Angel Gurria, borç krizini Ebola virüsüne benzeterek, ‘enfeksiyon başladı’ dedi. Kriz’den kurtulmak için ise alınan önlemler ise, yine halklar tarafından ödetilecek.
Yunanistan Kriz kara deliğinin içine daha da fazla düşürken, yanında başka ülkeleri de götürüyor. İspanya’nın kredi notunun indirilmesi ise, belirsizliği daha da fazla arttırdı. Ekonomistler ise sermaye’nin, düşük kredi notundan kaynaklı daha pahalılaştığını ve bunun da kamu ve özel alanda borçlanmayı arttıracağına işaret ediyor. Ki İspanya yüksek miktarda borç sahibi bir ülke.
‘Kurtulmak’ İçin Kapsamlı Önlemler
Ama İspanya’nın asıl sorunun devlet borcundan çok özel alandaki borçlanmanın olduğu belirtiliyor. Yüksek bir bütçe açığı, daha uzun sürmesi beklenen bir kriz ortamından zaten bir aşılması zor görülüyor. Bunun yanısıra piyasalardaki belirsizliğe neden olan büyük olgu, bankalar, işletmeler ve halkın ekonomik olarak ‘kalkınma’ döneminde altına girdikleri özel borçlar. Bu borçları finanse etmek, kredi notunun düşmesinin ardından daha da pahalılaşacak.
Cenevre Uluslararası Kalkınma Araştırmaları Enstitüsü görevlisi Charles Wyplosz, Portekiz’den çok, İspanya’nın girdiği negatif döngüden kurtulmasının zor olacağını söylüyor. Wyplosz, İspanya’nın bunun için kısa bir zamanda, radikal değişiklere gitmesi, acil önlemler ve kapsamı geniş karar alması gerektiğini belirtiyor. Bu şekilde elbette krizin faturasını Yunanistan’da da olduğu gibi, kendi halkının üzerinden ödemek için uygun bir zemin oluşturuluyor.
‚Kriz Genişleyebilirmiş‘
Ekonomistler son günlerde yaptıkları bir başka spekülasyon da bütçe açıklarına yönelik. Kriz sonrası devlet bütçelerinin bankalara akıtılmasıyla birlikte ülkelerde artan bütçe açıkları gündeme getiriliyor. Yunanistan’dan sonra İspanya ve Portekiz’de yaşanan sorunların derinleşmesi ve sadece Avrupa’da değil, tüm gelişmiş ekonomilerde aynı sorunlar yaşanabileceği gündemleştiriliyor.
Uygulanan Söylenenden Farklı
Çözüm olarak yine vurgulanan konu işsizlik, devlet giderleri ve banka sektöründe alınması gereken önlemler olarak ortaya konuluyor. İşsizliğin yaratıcısı olarak ise her geçen gün daha fazla ülkede göçmenler öne sürülüyor. Devlet giderlerinin azaltılmasında Savunma Bakanlıklarının savaş bütçeleri değil, memurların işten çıkartılmasıyla elde kalacak miktarlarla hesaplanıyor.
Gerçek yaşamda hissedilen ‚önlem‘ ise özellikle emekçilerin emeklerinin daha fazla gasp edilmesi. Bütçe açıkları, özelleştirmelerle, emeklilik yaşlarının düşürülmesiyle, sigorta primlerinin yükseltilmesi ve devlet yardımlarının kesilmesiyle giderilmeye çalışılıyor.
Krizin yayılıp yayılmadığı, kapsamı ve hızının tartışılır olsa da, halk üzerinden alınan ‚önlem‘ lerin yaygınlaşacağı ve genişletileceği kesin.