KÖLN | 25 – 04 – 2010 | Ermeni soykırımının 95. Yılı vesilesiyle, çeşitli demokratik kitle örgütlerinin ortaklaşa düzenledikleri “Tarihi Gerçekliğiyle Ermeni Soykırımı” paneli, 24 Nisan 2010 tarihinde Köln’de Almanya Kürt Enstitüsü konferans salonunda gerçekleştirildi.
Moderatörlüğünü Günay Aslan’ının yaptığı panelde konuşmacılar olarak, Nazaret Vartanoğlu, Av. Erdal Doğan, Ali Selçuk ve Kürdistan Ulusal Kongresi dış ilişkiler sorumlusu katıldılar.
100’ün üzerinde kitlenin katıldığı panelde konuya ilişkin yoğun tartışmalar yürütüldü.
Günay Aslan’ın kısa açılış konuşması ve saygı duruşuyla başlayan panel, ardından Nazaret Vartanoğlu’nun sunumuyla davam etti. Ermenilerin uluslaşma ve ulusal benliklerini kazanma sürecine girmelerinden itibaren baskı ve katliamlarla karşılaştıklarını, bunun sonucunda ise soykırıma uğradıklarının üzerinde duran Vartanoğlu konuya ilişkin geniş bir sunum yaptı.
Vartanoğlu yaptığı konuşmada şu konulara değildi: ”Ermeni sorunun kökeni Ermenilerin ulus olarak ortaya çıkmalarıyla başladı. Ulusal pazarın ortaya çıkmasıyla, ulusal yapıya kavuşmaya başladılar. Uluslaşmakla birlikte, hak talepleri doğrultusunda mücadele etmeye başladılar. Ermenilerin yoğun yaşadığı şehirlerde; İstanbul, Van, Erzincan gibi illerde yoğun protesto eylemleri gerçekleştirdiler. Ve ayrıca “Fedailer” olarak bilinen silahlı mücadele grupları dağa çıkmaya başladılar.
Fakat bu eylemler önderlikten yoksun bir şekilde yürütülüyordu. 1890 yıllarından sonra Ermeniler örgütlenmeye başladılar. Bu örgütlenmeler hem Osmanlı Ermenileri, hem de Rusya Ermenilerin tarafından yürütülüyordu. Örgütlenmeye başlayan Ermenilerin gerçekleştirdiği protesto eylemlerine yoğun saldırılar gerçekleştiriliyordu. Ve bu saldırılarda yoğun katliamlar başladı. Bu süreçte 200 binin üzerinde Ermeni’nin öldürülmüştür.
Bu örgütlenme sürecinde Ermeniler; Hıncaklar ve Taşnaklar olarak iki ayrı örgütlenme ile ortaya çıkmışlardır. Bir yandan Ermenilerin hakları için dışa karşı mücadele veren bu örgütler, birbirlerine karşıda mücadele etmişlerdir. Devletle de ilişkileri olan bu gruplar, özellikle Taşnaklar daha sonra Ermeni soykırımını gerçekleştirecek olan İttehak ve Terakkicilerle birlikte çalışmışlardır.
Birinci Emperyalist paylaşım savaşında Osmanlı devleti orduya yeni güçlerin kazanımı için herkesi askere almaya başladı. Diğer taraftan da katliamcı çete olan Teşkilatı Mahsus kuruluyor. Teşkilatı Mahsus, o dönemdeki özel katliam çeteleridir. Teşkilatı Mahsus için; cezaevleri boşaltılarak, tutsaklar buraya aktarılmış, Kürt ağalarından destek alınmış, Türkiye’de yaşayan göçmenler buralara aktarılmıştır. Aynı zamanda Osmanlı devleti Ermenileri’ de “Amele Taburu” olarak bilinen örgütlenme içine alır. Fakat bunlara silah verilmezi, yan işlerde çalıştırılırlar.
Ermenilere yönelik 24 Nisan 1915’de İstanbul’da başlayan katliam tüm Türkiye’ye yayılır ve giderek bir soykırıma dönüşür. Bu soykırım Kemalizm döneminde, 1923’lere kadar devam eder. Çünkü Kemalizm, Türkleştirme ve İslamlaştırma hareketidir. Kemalizm Panislamizm hareketidir ve bu doğrultuda Kürtleri’de kullanıyor. Kemalizm yeni yüzyılda bu ırkçı tarihiyle yerini aldı”.
Vartanoğlu’dan sonra sözü Av. Erdal Doğan aldı. Doğan şöyle konuştu: “Türkiye’de geçmişte Atatürk’ün sözü olan ‘vatan söz konusuysa her şey teferruattır’ mantığıyla bugünde devam ediliyor. Bugün Ergenakon olarak ortaya çıkan bu hareket geçmişin İtteaki Teraki hareketini devamıdır. AKP ile birlikte, Türkiye’de saldırılarda yoğunlaşmaya başladı. İlk önce Trabzon’da bir Rahib’in öldürülmesiyle başlayan bu süreç, Danıştay baskınıyla katliamlar süreci başlatıldı. Daha sonra Hrant Dink ve Malatya cinayetiyle süreç devam etti. Bu süreç, Türk olmayanların Türkleştirme sürecidir.
Hrant Dink’in öldürülmesiyle sokağa dökülen yüz binlerce insan, Türkiye’de soykırım tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Türkiye’de bir çok çevre tarafından korkulduğu için gündeme getirilemeyen soykırım meselesi, yeniden gündeme getirilmeye başlandı ve bugün yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.
Türkiye’de Türk olmayanlara yönelik, Türkleştirme ve İslamlaştırma mantığı halen yoğun bir şekilde sürmektedir. Türkiye yargı sistemi de bunun bir parçasıdır. Hrant Dink davası bandan dolayı sürekli ertelenmekte, sonuca gidilememektedir. Çünkü bu bir iç cinayettir ve bunun arkasındaki güçler bellidir, bundan dolayı da üzerine gidilememektedir”
Kürdistan Ulusal Kongresi dış ilişkiler sorumlusu da konuşmasında bu katliamların Asuri Süryanilere yönelik bölümü üzerinde durdu. Konuşmacı “Bu katliamların 1813’lerde başladığını ve 1915’den itibaren bir soykırıma dönüşmüştür. Türklerin Anadolu’da Abbasilerle karşılaşmalarıyla Müslümanlığı kabul ederler. Daha sonra Türkleştirme ve Müslümanlaştırma politikası devem eder. Bu katliam Müslüman ve Türk olmayanlara yönelik yoğun bir şekilde sürmüştür. Yüzbinlerce Asüri-Süryani bu süreçte katledilirler, sürgün edilirler.
Paneli son konuşmacısı ise Ezidi toplumu temsilcisi Ali Saçak’dı. Saçak yaptığı konuşmada “Ermeniler ve Kürtler tarihte hep kardeşçe yaşadılar. MED cumhuriyetinde aynı bayrak altında yaşadılar. Daha sonra din kullanılarak bu iki ulus bir birine kırdırıldı. 1896’da başlayan katliam, aynı zamanda Ezidi-Süryanilere yönelikte gerçekleştirildi. Geçmişte bu katliamda Suni Müslümanlar kullanıldı, daha sonra 19215 Şeh Sait isyanında suniler katledildiler. Bunun için Türkiye’de sürekli ulus ve din kullanılarak haklar birbirine kırdırılmaktadırlar” dedi.
Panel’de bulunan Ermeni yaşlı ananın yaptığı konuşma tüm izleyenleri derinden etkiledi. Ayrıca katılanların tartışmalara yoğun katılımları dikkati çeken önemli bir yöndü.
Ermeni soykırımının 95. Yılı vesilesiyle; Almanya Kürt Enstitüsü, Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK), Türkiye Almanya İnsan Hakları Derneği (TÜDAY), Avrupa Barış Meclisi ve Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK) tarafından düzenlenen bu panel, gelecek süreçte ortak çalışmaların geliştirilmesi açısından da önemli olmuştur.