Anasayfa , Köşe Yazıları , İPLER KİMİN ELİNDE – 2 / Hasan Aksu

İPLER KİMİN ELİNDE – 2 / Hasan Aksu

images“İPLER KİMİN ELİNDE”- 2 (DÜNYA’DA ASYA VE ORTADOĞU  DEVRİMLERE GEBE)

Dünyadaki gelişmeleri dikkate aldığımızda  Asya kıtası ve Ortadoğu  proleter devrimlerine, ulusal kurtuluş hareketlerinin başarı elde etmesine,zaferle taçlanmasına, objektif şartların en uygun  olduğu alanlardır. Yanlızca objektif şartların değil ,aynı zamanda komünistlerin ve anti emperyalist , anti faşist hareketlerin örgütlü ve ciddi bir potansiyol güç oluşturduğuda bir gerçek.  Emperyalizmin karnının en yumuşak olduğu  bu alanlarda  yükselecek halk devrimlerinin  emperyalizme büyük darbeler vuracağı kesindir. Bu nesnellik görülmeden sınıfların mevzilenmesi doğru ele alınamaz.Hedefimize koyacağımız baş düşmanımıza okun ucu yöneltilemez.

Kürdistan’da,Hindistan’da,Nepal’da, Yemen’de, Filipinler’de, Suriye’de, Türkiye’de vb ülkelerde  emperyalizme ve faşizme karşı gelişen, demokratik halk devrimleri ve ulusal kurtuluş mücadelelerinin merkezini buraların  oluşturacağı kesindir. Bugünun objektif durumu, gelecek açısından bize bunu göstermektedir.

Peki subjektif durum dünyada ve bölgelerde  ne durumda?Bu gerçeği doğru tahlil etmezseniz ve güçlerinizi yukardaki objektif koşullara göre belirlemez,doğru mevzilenme yapılamazsa,bu sujektif gücü yeni bir yıkımada götürebilirsiniz. Geçmişte yapılan yanlış subjektif tahliller komünist partilerin ve anti emperyalist hareketlerin büyük yaralar aldığını bize gösterdi. Türkiye topakları üzerinde kırk küsür yıldır bizler bunun acısını yaşamaktayız.

Hindistan,Nepal, Filipinler ve Kürdistan’da halkların demokratik devrimi, ulusal kurtuluşu gerçekleştirmenin objektif ve subjektif koşulları mevcuttır. Dünya halkları bu potansiyel pozitif gücü doğru düzgün kullanırsa emperyalizm ve faşist iktidarlar  buralarda ağır darbeler alacaktır. Bu gerçekliği herşeyden önce görmemiz gerekiyor. Bu alanları, emperyalist gerici savaşlara karşı devrimin kaleleri ve merkezlerine dönüştürmek komünistlerin ivedi görevidir. Her devrimcinin görevi kendi ülkesinde devrim yapmak, onun içerisinde şartlar ne olursa olsun yer almaktır.

Ulusal kurtuluş ve bağımsızlık mücadesi alevler ve katliamların dur durak bilmediği Kürdistanın dört bir köşesinde sesli, ama bir volkan patlamasını andırıcasına yükseliyor.Kürdistan ve kürtlerin mücade tarihi  uzun yılları kapsamaktadır. Yakın kırk yıllık tarihimizde ise daha kapsamlı bir boyut kazanarak günümüze kadar gelmiştir. Genel anlamda söylececek olursak kürtler bütün tarihi boyunca bu kadar bilinçli,örgütlü ve bağımsızlık mücadelesini devlet olma yolunda ilerletmemişti.  Ortadoğu’ya  bir bütün olarak baktığımızda , Asya ve Afrika  kıtalarını yakından etkileyen geniş bir yelpaze üzerinden Kürdistan devrimi yükseliyor. Kürdistan gerçeğini komünistler görmeli ve bağımsız  Kürdistan savaşında açık , tereddütsüz taraf olmalıdırlar. Kimsenin çeşitli sudan bahaneler uydurmasına,gerekçe göstermesinin bir anlamı artık kalmadı.
Bugün Kürdistan  üzerinde halklarımızın baş düşmanı Amerikan emperyalizmi ve batılı emperyalistlerden oluşan NATO bloğudur. Buna karşı  Rus ve Çin emperyalistlerinin oluşturdukları karşıt blokla aralarında kıyasıya bir egemenlik ve rekabetten kaynaklanan kirli savaş de vam ediyor. Çeşitli piyon örgütler, organizasyonlar oluşturarak , güçler dengesini kendi lehlerine çevirmeye çalışmaktadırlar.  Bölge var olan gerici faşist iktidarlarıda kullanarak , kah yanına alarak , kah karşıt güçler göstererek psikolojik üstünlük birbirlerine karşı sağlamaya çalışmaktadırlar.

Bölgede egemenler gerçek anlamda ciddi bir kriz yaşamaktalar, Ortadoğu’da baş düşman Amerikan emperyalizmi ve  Nato blokunun başlattığı bölgesel savaş tam bir bataklığa dönüşmüş durumdadır. Yanlızca bölgemizde değil, Afganistan,Pakistan vb. ülkelerde karşılıklı egemenlik kurma savaşında buralarda’da çıkmaz bataklıklar yaratıldı. Planlanan elli yıllık emperyalist projeler vadesini doldurmakla kalmadı,iflas etti,geçerliliğini tamamen yitirdi.  Yeşil hatta oluşturulan Arap baharı ilk günlerin getirdiği sahte reforumların gerçek yüzünü ayyuka çıkardı. Vadesi dolan diktatörleri alaşağı etti. Yerine ,sözüm ona “reformist islam”,”demokrat islam” ,”libarel”maskesiyle yeni işbirlikci diktatörleri işbaşına getirdi.
Bunlardan biriside Erdoğan önderliğinde oluşturulan faşist iktidardır. Bu projenin destekcileri  bir aktörüde libareller,”aydınlar” ve her dönem koltuk degneği görevini yürütenler bu günkü zulümden pay sahibidirler. Biz bunları unutmayacağız. Kendilerini hangi günah çıkarma keçisi yaparlarsa yapsınlar , tarih bu zülme çanak tutanlardan hesap soracaktır.
Bugün Kürdistan bir yol ayrımına girmiştir. Faşist diktatörlük yükselen kürt ulusal kurtuluş mücadelesini bastıramamanın vede kendi egemenliğine alamamanın hırcınlığıyla toplu katliamlara girişmektedir. Bu zulüm karşısında fikir jimnastiği yapmanın,gereksiz entel pozlara bürünmenin,yeniden “dünyanın yuvarlak olup olmadığını icat etmenin” bir faydası da yoktur.
Bugün kayıtsız koşulsuz Kürdistan direnişini desteklemek artık yetmiyor. Kürt ulusunun ulusal bağımsızlık mücadelesinin içerisinde bireysen birey düzeyinde , örgütsen örgüt düzeyinde , kurumsan kurum düzeyinde  elde silahla,taşla,sopayla,zılgıtla sloganıyla  yer alınmalıdır. Artık , bağımsız Kürdistan’ da yetmiyor, demokratik halkların tam eşitliği çercevesinde bir Kürdistanı kurmanın bütün imkanları mevcuttur.  Gerilla savaşını , hendek savaşını , barikat savaşı, sokak savaşını,kitlesel sokaklara çıkma, zulme karşı çıkan çeşitli sınıfların her mücadelesini hayatımızın bir parcası haline getirmeliyiz.

Biz bu ilkesel doğruları  Kaypakkayanın geleneğinden alıyoruz. Maoculuk lafla olmuyor. Ben yazılarımı kendi adıma yazıyorum. Başka kurumlar  adına ne bir yetkiye , nede bir hakka sahip olmadığımın bilinmesini isterim.  Onlar kendilerini hertürlü savunabilir,cevap verebilirler. Beni ilgilendiren  asıl sorun , biz nerede durmaktayız,bedel ödemeyi göze alabiliyormuyuz ? Benim için sorun  bu …
İlkesel doğrular her sınıfın kendi ideolojik dünyasına göre belirlenir. O sebeple yetmişli yıllarda nasılki Filistin kurtuluş örgütünün siyonist İsraile karşı savaşarak yanında yerimizi aldıysak, bugünde Kobani’de Kürt hareketinin yanında savaşa katılmak kadar meşru doğru birşey yoktur. Rojova’da olunması neden bazılarını kızdırıyor ,neden sorgulanıyor anlamakta zorlanıyor insan. Kaypakkaya şeyh Said in sarığına, sakalına,dinci  yönüne bakmadan , hatta” Ingiliz emperyalizminin kışkırtma “söylemlerine bakmadan bu kürt isyanının haklı, meşru ve “desteklenmesi gerektiğini”savundu.savunuyorum.Kadıki,Kürdistan  ve kürt ulusunun ulusal bağımsızlık mücadelesi Türkiye devrim mücadelesinin bir parçasıdır. Köklü bağlarla birbirine bağlıdır. Türkiyeli komünistler bu mücadelede doğru rotada yerini alıyor,  Bazı kişilerin egolarını tatmin için  siyasal tahliller yapılmaz. Diyarbakır’da, Mardin’de, Hakkari’de, Çizre’de,Silopi’de  vede Kürdistanın dört bir yanında  kürt ulusal kurtuluş mücadelesi yanında  yer almamak , sessiz kalmak,kemküm etmek insanlığın açık bittiği yerdir. Bu sessizlik gizli devlet desteğidir,şövenizmdir, faşizmin zulmünü, baskısını kabüllenmek,korkakca teslim olmaktır. Yarın hangi yüzle  zulmün cenderesinde geçenlere bakacaksınız merak ediyorum. Öldürülen çocukların, kadınların,yaşlıların, sivillerin kanında sizin sessizliğinizin payı var . Sizde bunu unutmayın. Bizde unutmayacağız.  Kürt ulusu yaşamla ölüm arası , var olma yok olma savaşında senden ses vermeni isterken,el uzatmanı , zulme karşı onurlu insanlığı isterken sen bencilliği,rahat yaşamının kaygısını yaşıyorsun. Açık olmalıyız,kıvırtmanın anlamı kalmadı , orta yol yoktur. Ya ezilenlerin,haklıların , zülme uğrayıp baş kaldıranların yanındasın , yada her ne bahane uydurursan uydur ezenlerin , zalimlerin yanındasın…

Bu Türkiye’de Kürdistan’da yaşayan her birey için,kurum , kuruluş ve örgüt için geçerlidir. İnsan olmanın tek ölçüsü  insan olmak ,yapılan zulme karşı sessiz kalmamak,karşı çıkmak,bedel ödemeyi göze almaktır. Gerisi yalan ve demogojiden öte birşey değildir. Aksi yarın benim arkama bakmadan sırtımı döneceğim bir dostum olamazsın… Buda böyle herkesçe böyle biline…

Kimseye bir dayatmada yapmıyorum. Ses verin , yazın , karşı çıkın, sokağa çıkın, zülme karşı birşeyler yapın ama yapın .Daha engin , daha birikimli , hatta bilgili olabilirsiniz , ama ölü sessizliğine bürünmeyin,ses verin , vereceğiniz her kısık ses inanin milyonlara ulaşacak, faşizmin toplu katliamlarını engelleyecektir.  Yazın , yazın derim arkadaşlar,sizde düşüncelerinizi yazın.  Korkmayınki, faşizmi, faşist diktatörlüğü yenebilelim. Sorun çok yaşamak değil, onurluca yaşayabilmektir.

Bütün arkadaşlarımdan, dostlarımdan  bu onurlu duruşu ve insanlık onurunu  koruyan tavıf takınmasını , duyarlı olunmasını istiyorum.Kırıcı , aşağılayıcı , küçümseyici , kendimiz başta olmak üzere, birini mat edici,kendimizle kavgacı olmamak kaydıyla yazın… Siyaseten  aynı görüşte olmayabiliriz.Ayrı görüşte olabiliriz, önemli olan geliştirici , ilerletici,katkı sağlayıcı olalım. Yeterki faşizme -faşist zulme karşı insanlık için ses verelim,sesimize ses katalım.   Faşizme karşı halkın cephesini oluşturmanın yollarını yaratabilelim.Yarın faşizmin zulmüne karşı duruşumuzla gurur duyalım,bunu hak edelim. Zor olsada devrimciler , gerçek aydınlar ilericiler,komünist ve sosyalistler  Kürdistan ve Türkiye’de zoru başarabilecek güce ve birikime sahiptirler. Yeterki cüret edelim , yaratılmak istenen korku toplumuna ve korkaklığa baş kaldırma cesaretini gösterelim . O zaman gelecek özgür- güzel günler çocuklarımızın yaşam ve mutluluk serveti olacaktır.Geride bırakacağımız en büyük değer bence budur.

HASAN AKSU 19.12.2015

————————-

” İPLER KİMİN ELİNDE – 1

Bugün bir arkadaşımla sohbet ederken Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan ve en önemliside Suriye’de neler oluyor üzerine konuşmaya başladık; Ben siyasal tahlillerde bulunmaya çalışrken,, üçüncü dünya savaşının kapıda olduğunu,çanların kimin için çalıyoru anlatırken , arkadaşım dediki:”Yoldaş bu söylediklerini Marks, Lenin, Stalin , Mao yoldaşlar o zamanlar söylemişler… Sen bugüne has özgül tahlil yapsan vede biz bunun neresindeyiz, anlatsan daha gerçekçi olur”. Ben önce bir duraksadım şaşırdım , “söyleyen dilim söylemez” oldu. Kendimde bir duraklama olduğunu fark ettim ve toparlanmaya çalıştım. Ama , karşımda sohbeti yürüten yoldaş, benim bocalamamı anlamış olcakki,kahkahayı bası verdi. Bende zoraki de olsa atılan kahkahaya katıldım.
Sonra dünyanın siyasal hallerini konuşmaya devam ederken , bölgemizde hızla gelişen olaylar,altüst oluşlar gündeme geldi;dediki,”ipler gevşedimi başı boşluk oluyor , çalışanlar dengeyi şaşırıyor,yolu karıştırmaya başlıyorlar” O sebeple elindeki iplere ayar vereceksin,çok gevşetmeyeceksin,bazan gevşetici gibi gözükeceksin , ama denedimi ekde tutacaksın,dengeleri koruyacaksın..” Ben,” ne oluyor kardeşim insanlara At yularımı takıp yönlendiriyorsunuz ” dedim. Arkadaş kahkaha tufanını daha yüksek sesle devam ettirdi. Anlaşılan karşılıklı yaptığımız mizahi konuşma hoşuna gitmişti
Gerçekten de bölgemizde ipler kimin elinde,kim ipleri kendi menfaatlerine göre yönlendiriyor? Günlük,saatlik anlık gelişmeler öyle hızlı ilerliyorki,okumaya dahi zaman bulamıyor insan. Bu kadar hızlı gündem değişikliğini tabiki biz belirlemiyoruz. İki emperyalist blok bölgemizde egemenlik savaşı yürütüyor, gelişmeleri ve gündemide bugünkü haliyle onlar belirliyor.
Bu emperyalist blokların birinin başını Amerikan emperyalizmi,diğerinin başını ise Rus emperyalizmi çekmektedir.İplerde bunların elinde.
Dünyada ve bölgemizde devam eden emperyalist egemenlik savaşı , esasen sermayeyenin egemenlik savaşıdır. Gerici bir savaştır, bu savaşta taraflardan birini desteklemek , yanında yer almak , yada “haklı göstererek” sempatiyle bakmak,”kurtarıcı olarak”göstermek şu anlama gelmektedir;”denize düşen yılana sarılırmış”… Yani bir köle sahibinden kurtulup kendini rakip köle sahibine teslim etmektir. Bu piyon,işbirlikci hükümetler,devletler ve yönetimler içinde geçerlidir. Lenin diyorki,

“Ama şöyle bir durumu gözünüzün önüne getirin:100kölesi olan bir köle sahibi,kölelerin daha “adil “bir dağılımı için200 kölesi olan bir köle sahibine karşısavaşa girişiyor. Açıktır ki,bu durumda”savunma” savaşı ya da “anayurdun savunulması için” savaş deyimlerinin kullanılması tarihsel bakımdan yanlış, ve uygulamada,halkın,işin inceliğiniaramayan cahil kimselerin kurnaz köle sahiplerince aldatılması olur. İşte buğünkü emperyalist burjuvazi,köleliği sağlamlaştırmak vekuvvetlendirmek için köle sahipleri arasındaki savaşı”ulusal”ideoloji ve”anayurdun savunulması “gibisözlerle halka yutturmak istemektedir.” Lenin,Sosyalizm ve savaş.(sayfa13)

Görüldüğü üzere “köle sahipleri “aynı, değişen birşey yoktur. Bilimsel anlamıyla emperyalizmin özünde niteliksel bir değişiklik yoktur. Bazı teknolojik değişiklikler sonucu sömürü sisteminde tıraşlamalar olsada göz boyamak ,”kendini “hoş”, hoşt göstermek içindir.
Binlerce km.uzaklardaki,topraklara kendi toprağınmış,”vatanınmiş gibi gireceksin,yakıp-yıkacaksın,asıp keseceksin , kendine köleliği kabullenen işbirlikci yönetimler kuracaksin , kadın çocuklar başta olmak üzere kitlesel kırımlar gerçekleştireceksin ve bunun adınada “terörizme karşı””vatan,yurt savunması” diyeceksin . “Ülkelerin çıkarlarını korumak” bahanesiyle işgalini “meşru” göstermeya çalışacaksın.Hani kendi yarattikları, uşak faşist katil devletlerin halklara yaptıkları zulme sanki “karşılarmış gibi,hepsi “adelet “ve “insan haklarından”yanaymışlar gibi göz boyamalarla bizleri kandırmaya çalışmaktalar.

Emperyaliatler biliyorki , karşılarında güçlü bir sosyalist blok ve devlet yoktur. Savaşı niteliği ve karekteri de bu yokluk üzerinde şekilleniyor. Ancak unutulan birşey var. Hala sınıflar var, ezenler ezilenler var. Bunlar arasındaki sınıf mücadelesi,savaşımı devam ediyor. Kimin galip geleceği ve zaferle taclandıracağı henuz netleşmemiştir. Bilinen ve net olan birşey varki , o da sermaye sınıfıyla işçi ve emekçi sınıflar arasında kıyasıya savaş ,yenilgilere rağmen durmaksızın devam ediyor,nihayi hesaplaşma mutlaka gerçekleşecektir . Proleterya ve ezilenler halklar uzun vadede bu nihayi savaşa odaklanmış hazırlanıyorlar. İmkansızdan imkanlar yaratarak.. Geçmişte komünistlerin yürüttükleri mücadele deneyimlerinden hangi dersler çıkarması , yararlaması gerektiği ışığında alıntılar yapıyorum anlayışla karşılanacağını umuyorum.

Tarihte aynı olmayan ama, bazen benzeri şeyler yaşanır. Bölgeler , coğrafyalar değişsede sınıf mücadelesinin niteliği karekteri , teorik belirlemeleri değişmezler. Ancak içinde bulunduğunuz şartlar , sınıfların konumlanması,güçler dengesi savaşın rengini belirlrmektedir. Bu anlamda çıkabilecek emperyalistler arası bir savaşta şunda net ve açık olmalıyız; bütün ezilen,işgale uğrayan,vatanı sömürgeleştirilen halkların , yönetimlerin işgalcilere karşı baş kaldırısı,vatanını savunması meşrudur,haklıdır ileriyi temsil etmektedir. Komünistlerde bunların yanında yer almakla yetinmezler , savaşta taraftırlar,yerlerini almalıdırlar, diyor ve Leninin büyük önem taşıyan şu sözleriyle sonlandırıyorum :

“1789-1871 dönemi,derinizler ve devrimci anıları bırakmıştır. Feodalizmin,mutlakiyetin ve tabancı zulmünün devrilmesinden önce proleteryanın sosyalizm için vereceği savaşımın gelişmesi olanaksızdı. Böyle bir dönemin savaşları ile ilgili olarak”savunma”savaşının meşruluğu üzerine söz ederken,sosyalistler,daima sonu ortaçağ kurumlarına ve köleliğe karşı devrime çıkacak olan bu amaçları göz önünde bulundurmuşlardır. “Savunma”savaşı sözü ile sosyalistler,her zaman bu anlamda”haklı” bir savaşı kastetmişlerdir.(W.liebknecht de birdefasında bunu aynen böyle ifade etmişti). Sadece bu anlamda sosyalistler,”anayurdun savunulması için”verilen savaşlara ya da”savunma”savaşlarına , meşru, ilerici,ve haklı savaşlar gözü ile bakmışlar ve bakmakradırlar. Örneğin,yarın , Fas Fransa’ya,Hindistan İngiltere’ye,İran ya daÇin Rusya’ya…savaş açsalar,ilk saldıran kim olursa olsun,bu savaşlar “haklı”savaşlar,”savunma savaşları sayılırlar;ve her sosyalist,ezilen,bağımlı,eşit olmayan devletin,ezen,köleci,soyguncu “büyük”devlete karşı kazanacağı zaferi sevgi ile karşılar.” LENİN,Sosyalizm ve Savaş(sayfa13)

Devam edecek

12-12 2015