Aydınlanma devrimini doya doya yaşamamış, yani burjuva demokratik devrimini ikmal etmemiş toplumlarda, devlet dışı kurumların, sivil toplum örgütlerinin, hele hele hak ve özgürlük savunucusu kurumların uzun ömürlü olması nadiren yaşanan hallerden. İHD bu açıdan istisna örneklerden. Dünya’nın en sicili bozuk aygıtları devletler ise, sicili göreli olarak en temiz kurumları ise insan hakları kurumlarıdır. Kuşkusuz bu tam arilik anlamına gelmez. Örneğin, Fransa’daki insan hakları kurumu FİDH’nin Fransa-Cezayir Savaşı’nda Fransa’yı desteklemesi gibi, siyah sayfalar da vardır. (Yıllar sonra FİDH bu konuda özeleştiri vermiştir.) Bizde de İHD’nin dayanışma haklarını ve halkların haklarını, spesifik olarak da Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkını isabetli olarak savunması üzerine, kurumdan ayrılanların kurduğu resmi ideolojiye teslim olan Türkiye İnsan Hakları Kurumu gibi.
İnsan hakları mücadelesi; insanın özneliği önündeki engelleri kaldırmayı, insan nesneliğini geriletmeyi hedefleyen bir mücadeledir. Bir başka özdeyişle, tüm yabancılaşma kurumlarından arınmayı ideal edinen bir mücadeledir. Devlet, din, aile gibi iktidarın her türlüsü, insan hakları mücadelesinin hedefidir. İktidar alanlarının daraltılması, sönümlenmesi, özgürlük alanlarının genişletilerek özgürlükler imparatorluğuna erişilmesi insan hakları mücadelesinin ereğidir. Onun içindir ki, her türlü devlet yapısında ve sistemde devletlerden bağımsız insan hakları kurumları olmalıdır.
Kuşkusuz, sadece araç olan insan hakları kurumları amaç haline getirilmeden, etik cazibe odakları olabilmelidir. Özgürlükler açısından çifte standartlar olmamalı. Kendi içinde doğrudan demokrasinin ışıltılı örneğini yaratabilmeli. Sadece reddiyeci değil, pozitif yeni hak talepleriyle gündem belirleyebilmelidir. Sürekli değişim ve gelişim trendine hep buse kondurabilmelidir.
Bu açıdan bakıldığında 31 yaşındaki İHD’nin epey eksiklikleri olduğu görülecektir. Kendi yuvasında doğrudan demokrasi açısından halen fakirdir. Meşruluk-yasallık çelişmesinde meşruluk hattını tam yakalama açısından hala eksiklikler vardır. Örneğin, OHAL sürecinde pasifist görünüm çizmiştir. İHD sadece basın açıklamaları ve raporlar hazırlayan bir kurum olmamalıdır. OHAL ilanına karşı, OHAL’in kaldırılması için merkezi olarak TBMM’nin önünde tüm uzatma süreçlerinde tüm şubelerinin yöneticileri ile “hayır” meşalesi olabilmeliydi. OHAL’in kaldırılması için asgari 1 milyon imzayı meclise taşıyabilmeliydi. Keza, OHAL sürecindeki işkencelere karşı, hak ihlallerine karşı daha gür sesler çıkarabilmeliydi. Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği özel güvenlik bölgelerinde işlenen insanlığa karşı suç konusunda davacı olabilmeliydi. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne ve dolayısıyla Roma Statüsü’ne taraf olma açısından güçlü bir kampanyanın öncüsü olabilmeliydi.
İHD tüm soykırımları ayrım yapmadan telin edebilmeli; ortak insanlık hafızası için katkıda bulunabilmelidir. Sadece Holokost ve Ermeni Soykırımı değil, Pontus Rum, Srebrenitsa soykırımlarında, Roman soykırımlarında da İHD’nin bellek eforunda yer tutabilmesi gerek. Soykırım tarihçileri ve uzmanları Stone ve Moses tüm soykırımların ortak özellikleri olduğunu belirtirken, Holokost’un ‚biricik ve emsali bulunmaz‘ değerlendirilmesine karşı çıkıyorlar. (Bu konuda Toplum ve Bilim Dergisi’nin 140. sayısında Ümit Kurt imzalı okunması yararlı bir yazı var.)
İHD anarko-kominal bir hukuk anlayışına veri tabanı oluşturacak bir haklar ekolü politikası yaratabilmelidir. Bu nasıl olabilir? Hayali, sanal, sözde AKP’lilerle değil. Alt yapısıyla, kurumlarıyla gerçekten var olan insan hakları akademisi ve yayınlarıyla. İnsan hakları mücadelesinde partiler ve iktidar aygıtları açısından doğal olan konjonktürel taktiklere ve iktidar aygıtlarıyla uzlaşmalara yer yoktur. Çünkü insan hakları kurumları iktidar araçlarından farklı olarak sui generis(kendine özgü, nevi şahsına münhasır) kurumlardır. Herhangi bir dernek veya vakıf değildir. İnsan hakları politikaları üretilirken vicdanı hür, irfanı hür, düşüncesi hür bir hat her zaman her koşulda diri olmalıdır. Özgürlükçü felsefe yasallıkla değil, özgürlükçü meşrulukla kucaklaşarak hak ve özgürlükler mücadelesinin kilometre taşlarını örmelidir.
Tüm eksikliklerine rağmen yine de iyi ki varsın İHD!