Anasayfa , Köşe Yazıları , Gülme! Burada Anlatılan Senin Hikayen! – Ragıp Zarakolu

Gülme! Burada Anlatılan Senin Hikayen! – Ragıp Zarakolu

6 Mayıs tarihinde, Cumartesi günü saat 13 ila 15.50 arasında İst. 4. Sulh Ceza Hakimliği’nin aldığı karar sonucu, 2017 tarih ve 2017/67510 Soruşturma sayılı soruşturma kapsamında, Sancı Yayınları, Can Yayınları ve Belge Yayınlarında “DHKP-C terör örgütü propagandası” içerikli yasaklı kitapların basım ve dağıtımının yapılmasına ilişkin yaklaşık 3 saat süren bir arama yapıldı ve sonuçta Belge yayınlarında 2 bin 171 Kitaba el konuldu.

Anlaşılan yapılan ihbara uygun malzeme bulunulamayınca da yayınevinin arşivinden özel olarak seçilen bazı kitaplara, “arkasında bandrol olmadığı, dolayısıyla korsan yayın olduğu” * gerekçesiyle el konuldu.

40 yıl önce kurulan Belge Yayınları insan hakları ve düşünce, yazma, yayınlama ve okuma özgürlüğü konusunda olağanüstü dönemlerde dahil, her zaman ilkeli duruşu ve uluslararası evrensel insan hakları standartlarını ölçü kabul etmesi nedeniyle, uluslararası alanda uzun yıllardır,  takdir olunan ve ödüller alan, kar amaçlı değil, insanlık değerleri için çalışan, ırk, renk ve inanç ayrımına karşı duran bir yayınevi. Yayınevinin ve kurucularının almış bulunduğu ödüller arasında, Türkiye Yayıncılar Birliği, Diyarbakır Tabip Odası, Uluslararası Yayıncılar Birliği, Uluslararası PEN Amerika, Hollanda Merkezleri, Norveç Kültür Bakanlığı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Human Rights Watch Helmann-Hammett ödülleri, Abdi İpekçi Türk-Yunan Dostluk ve Barış Ödülleri de var. Ve en son 2015 yılında Danimarka Özgürlük Ödülünün bizzat Danimarka Yüksek Mahkemesi  Başkanı tarafından takdim edilmiş olmasının özel bir anlamı var.

Türkiye yayıncılığının saygın meslek kuruluşu TYB, yukarda sunulan gerekçeyi inandırıcı bulmadı ve aşağıdaki değerlendirmeyi yaptı: “Toplanan kitapların 2 bin 171 adedinin ise mahkeme kararında geçen gerekçeyle ilgisiz biçimde, ‘bandrolsüz oldukları’ gerekçesiyle toplandığı dikkat çekmiştir. Bu kitapların büyük bir kısmının 1977’den bugüne faaliyette olan yayınevinin arşivinde duran, ‘2001 tarihli Bandrol Uygulamasına ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’ten yıllar önce yayınlanmış kitaplar olduğu öğrenilmiştir. Bu tarihte yayınlanmış kitaplarda bandrol bulunmasını beklemek mantığa aykırıdır. Son dönemde kitaplar hakkında henüz kitap yayınlanmadan önce ‘tedbiren’ alınan yasaya aykırı yasaklama kararları, Basın Kanunu’ndaki yasal süre aşıldığı halde geçmiş tarihli yayınlara yönelik alınan toplatma kararları, toplatma kararların yayınevlerine tebliğ edilmeden uygulamaya konması gibi gelişmeler yayıncıların yasa çerçevesinde önlem almalarını engellemekte ve mağduriyete yol açmaktadır. Aykırı ve muhalif yayınların da var olması ve okura ulaştırılmasının demokrasinin, ifade ve yayınlama özgürlüğünün, bilgi edinme hakkının bir gereği olduğunu hatırlatıyor, önümüzdeki dönemde keyfi kitap toplatmaların yaşanmamasını diliyoruz.”

İstanbul 5. Sulh Ceza Mahkemesi, bu el konulma kararını bozulması için yapılan başvuruyu reddetti. O zaman, zorlama gerekçe ile fiilen yasaklanan kitapların konu başlıklarına baktığımız zaman, 80’li ve 90’lı yıllarda insan hakları alanında ilerleme sağlanması, adli sistemde güvenlik kurumlarında reform yapılması için yayınlanan bu kitapların, hala güncelliklerini koruması nedeniyle kimi erk odaklarını rahatsız ettiği anlaşılıyor. Öte yandan 12 Eylül’ün “sol” yönelik husumetinin yeniden canlandırılmak istendiği gözlemleniyor.

Son birkaç yıldır yapılan kitlesel tutuklamalar sırasında ele geçen kimi kitaplar, 12 Eylül darbe günlerinde olduğu gibi “suç unsuru” olarak sergileniyor ve Basın Yasası uyarınca yasal olarak yargılanmaları mümkün olmadığı için, yetkili olmayan sulh ceza mahkemelerinin “tedbir” kararları ile yasaklanmaya başlanmıştır. Hasan Cemal’in ve diğer ünlü gazetecilerin Kürt sorununa ilişkin kitapları bu yolla yasaklanabilmiştir. Şimdi “sol”a yönelik de bir torbanın açılması hazırlıklarına başlandığı anlaşılıyor. Arama yapılan Can Yayınlarının ise, sadece klasik Alevi kültürüne ilişkin kitaplar yayınladığı da biliniyor.

Yargı mensupları, güvenlik kurumu mensupları da dahil, tüm kamu kesimini, üniversiteleri, eğitim kurumlarını hedef alan “temizlikler” sırasında yirmi yıl önce bile yayınlanmış olsalar aşağıdaki şu başlıkların rahatsızlık yarattığı anlaşılıyor.

*AI, Uluslararası Af Örgütü, “Kadınlara Yönelik Gözaltında Cinsel Şiddete Son”. (Kapağında rahmetli Şaban Dayanan’ın zorbaca bir gözaltı resmi var;*Kamil Ateşoğulları, “Ölüm Cezası Bir İnsanlık Suçudur”. (Eski SHP milletvekili); *Mehmet Deste, “Bir Devlet Bir İnsan/ Sözde Yargının Kıskacında” (haksız yargı deneyimi);  JacobKünzler, “Kan ve Gözyaşı Ülkesi” (Ermeni soykırımı tanıklığı); *A.Kadir Konuk, “Ferhat Tepe/Bir Cinayetin Anatomisi” (Gözaltında kayıp genç bir gazetecinin dosyası. AIHM, TC’ni bu kitabı yasakladığı için mahkum etti.); *Ümit Koşan, “Sessiz Ölüm/ Tabutluklar, Beyin Yıkama ve Tecrit”; *New York Barosu, “Reformun Önündeki Engeller/Türkiye’de Olağanüstü Yargı,Polisin Dokunulmazlığı ve İnsan Hakları Savucularına Yönelik Saldırılar”; *HelmutOberdiek, “Dışardakiler/80 Sonrası Türkiye’den Anılar”, (Uluslararası Af Örgütü Türkiye Masası sorumlusu); *MauricioRosenkof , “Duvardaki Sarmaşık/Uruguay Diktatörlük Hücrelerinden Anılar”, 1993 yılında Rosenkof Türkiye’ye gelerek konferans verdi; *Uğur Sümer, “Bir Savaş Bir İnsan” (Türk ordusu askerlerinin savaş tanıklıkları); *Uğur Sümer, “Duymayan Kalmasın”, (12 Eylül dönemi işkence tanıklığı); *Uluslararası Hakimler ve Ambudsmanlar Birliği, “Türkiye Cumhuriyeti’nde Hakim ve Avukatların Bağımsızlığı, 2001, 19 adet (28 Şubat dönemimde yayınlanan bu kitap şimdi anlaşılan çok daha aktüel!”; *Memduh Mahmut Uyan, “Ben Bir İnsanım”, (12 Eylül dönemi işkence tanıklığı); *Yelda, “Hele Bir Gitsinler Diyalog Sonra”,  (ırkçılık ve azınlık hakları konulu); *Kerim Yıldız, İnsan Hakları Şikayetlerini BM Makenizmalarına Taşıma Klavuzu”;  *Veli Yılmaz, Eylül Hukuku ve Basın Özgürlüğü, 1990, 98 adet, ( yazı işleri müdürü Veli Yılmaz 12 Eylül döneminde 1000 yıl hapis talebi ile yargılandı, 1991 yılında serbest bırakıldıktan kısa bir süre sonra 42 yaşında kalp krizinden öldü). (Artı Gerçek)