Home , Diğer Köşe Yazıları , Genetiği Değiştirilmiş Gıdalar ve EHEC

Genetiği Değiştirilmiş Gıdalar ve EHEC

AYŞE SÖNMEZ | 25 – 06 – 2011 | Biyoteknoloji özellikle son 15-20 yılda büyük atılım yapan bir bilim alanı olarak her türlü canlının genetik materyalini (DNA’sını veya RNA’sını) ayrıştırabilmekte, yapısını ayrıntılı olarak belirleyebilmektedir. Hatta canlıların genetik özelliklerini dışarıdan yani başka bir canlıdan aldığı gen parçalarını ekleme yoluyla değiştirebilmekte, canlıları kopyalayabilmektedir.

Görünüşte insanlığa hizmet ediyor gibi görünmesine karşın gerçekte emperyalizmin insanlık dışı amaçlarına hizmet etmektedir. Biyoteknolojinin en çok kullanıldığı alan şüphesiz tarım olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara „Genetiği Değiştirilmiş Gıda adı verilmektedir (GDO). Bir canlıdan diğerine gen aktarımı bir çeşit kesme yapıştırma ve çoğaltma işlemi olup genetik mühendisler tarafından uygulanmaktadır. Aktarılacak gen önce bulunduğu canlının DNA’sından kesilerek çıkarılmakta sonra da vektör adı verilen taşıyıcı virüs ile bu DNA molekülüne yapıştırılmaktadır. Frankeştayn Gıda olarak da nitelenen GDO’lar bugün kolera bakterisi geni taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk genli patates, balık genli domates gibi gıdalar şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Canlılar üzerinde yapılan bu değişiklikler; canlı sağlığı biyolojik çeşitlilik ekolojik dengelerin bozulması ekonomik bağımlılık canlıların yaşam hakkının elinden alınması ve canlılar üzerinde mülkiyet hakkı tanıması açısından önemli tehdit ve riskler taşımaktadır.

Gen aktarımına neden ihtiyaç duyulmaktadır? Çok uluslu şirketlerin iddiasına göre gen teknolojisi yolu ile Dünyadaki açlık tehlikesine çözüm bulunacaktır. Verim artacak, gıda bollaşacak, besleyici değeri daha yüksek, çevreye daha az zararlı, raf ömrü yüksek, dayanıklı ürünler elde edilecek. Ne kadar masumane saf ve temiz düşünceler! Halbuki açlığın nedeni; doğrudan doğruya emperyalist sömürüdür. Kapitalist aşırı kâr hırsı içinde yapılan, aşırı ve plansız-programsız üretimdir, üretim anarşisidir. Patent alan şirketler ABD kökenli çokuluslu şirketlerdir. GDO’lu ürün ve tohumun küresel kontrolü, DuPont, Monsanto, Calgene Inc., Aventis CropScience, Florigene Pty Ltd, Asgrow-Seminis Inc. gibi çoğu uluslararası şirketlerinin elinde bulunmaktadır. GDO teknolojisi üzerinde çalışma yapan bu şirketler Dünya üzerinde Türkiye büyüklüğünde ekim alanlarında GDO’lu ekim yaptırmaktadırlar. Bu alanlar ABD, Arjantin, Kanada, Çin ve Brezilya’da bulunmaktadır. Üretilen bitkilerin çoğu soya, mısır, kolza, pamuktur. Bunların yanında patates, domates, pirinç, buğday da GDO’lu olarak üretilmektedir. GDO’lu ürünlere kapılarını açanlar üreme yeteneğinden yoksun hale getirilmiş tohumları her yıl yeniden almak zorundadırlar. Sömürücü şirketler için tam bir para makinesi. Üreticinin eli mahkûm edilmiştir. Çünkü alternatif tohumluklar ya yasaklattırılmış, ya çeşitli yöntemlerle ortadan kaldırılmış veya rekabet edemez hale getirilmiştir. Sömürücü şirketler için bu da yetmez. Bu ürünler için üretilmiş kimyasallara bağımlısınız artık. Tohum üreten şirketler ile kimyasalları üreten şirketler arasında ortaklıklar çoktan kurulmuştur. Tam bir deli gömleği geçirilmiştir üreticinin üzerine. Kıpırdaması imkânsızdır. GDO teknolojisi üretici için tam bir bağımlılık sarmalıdır.

Genetik mühendisliği uygulanmış ürünler potansiyel olarak toksik olup insan sağlığını tehdit edici bir konumdadır. Dünyada her geçen gün artan sayıda bilim adamı genetik manipülasyonun besinlerde doğal olarak bulunan bitki toksinlerinin seviyesini arttıracağını veya yeni toksinler yaratacağı konusunda ikazlarda bulunmaktadırlar. Bütün bunlara rağmen yeterli denetim olmadığı için tüketiciler kobay olarak kullanılmak durumundadırlar.

Bu bahsi edilen durumun bir sonucu da onlarca insanin ölümüne ve de yüzlercesinin hastalanmasına neden olan EHEC-Enfeksiyonu, olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünya Çevre Örgütü çalışanları WOFTHEW, EHEC bakterisi ile ilgili yaptıkları araştırmanın tamamladığını ve yapılan araştırmalar sonucu GDO’lu tüm sebzelerde EHEC bakterisine rastlandığını açıkladılar.

Örgütün açıklamasında, EHEC bakterisi bileşenlerinin güçlü bir yapıya kavuşmasını sağlamakta ve bu güçlü yapı karşısında bir savunma gördüğünde daha da direnç kazanabilmektedir buna en iyi örnek ise hastalardan antibiyotik alanlar ile almayanlar arasındaki yaşam uzunluğu gösterilmektedir.

Örgütün iddiasına göre EHEC bakterisin tek sebebi GDO, çünkü bakteri, genetiği ile oynanmış bu organizmalarda kendiliğinden güçlenebilmekte, normal organizmalarda ise hemen yok edilebilmektedir. EHEC Bakterisi eğer GDO’lu bir üründe güçlenerek normal organizmaya geçmişse, artık onu normal organizma da durduramamaktadır.

EHEC-Bakterisini durdurmanın en kısa yolu derhal GDO dan vazgeçilmesi ve GDO’lu ürün üreten tüm tesislerin kapatılması ve yetişmiş organizmalar ve yetişmiş organizmaların derhal imha edilmesidir. Alman yetkililer bu durumdan tabi ki başından beri haberdarlar. Bunu kamuoyundan gizleyerek, GDO’lu gıda üretimine ve de ürettiklerini pazarlamaya devam etmek istemektedirler. Yani emperyalizm savaşlarla, nükleer santrallarla, küresel ısınmaya sebep olmakla, v.b. birçok yöntemle dünyayı, doğayı azgınca tahrip etmekte ve de salgın hastalıklara, ölümlere sebep olmaktadır, bunlara karşı geliştirdiği ilaç ve asilerle kendisine yine pazarlar yaratmakta ve de bunların ekonomik yükü yine yoksul halkların sırtına bindirilmektedir.