Anasayfa , Köşe Yazıları , Fetullah’ı R.T. Erdoğan Tehditleri İzledi….

Fetullah’ı R.T. Erdoğan Tehditleri İzledi….

köse yazisiENGiN GÖREN |09-06-2013 | Recep, yurtdışı gezi dönüşünü güç ve gövde gösterisine dönüştürdü. Günler önceden karşılama planı ve hazırlıkları yapıldı. Karşı gösteri ve tehditlerini savurma hazırlıklarıydı. Bütün hükümet elamanları karşılamıştı, ordaydı. İl ve ilçe örgütlülükleri ordaydı. Örgütlü ve toplayabildikleri kadar destekleyenleriyle karşılamışlardı. Pskolojik karşı gösteri yapıldı. Bütün bakanlarını, hükümet yetkililerini koruyan en az 5 bin “güvenlik” gücünü sırf onlar oluşturuyordu. Bir o kadarı da kendi örgütlü şeriatçı çocukları vardı. Devlet olanaklarını seferber etmişlerdi.

Vahabi- Selefilerle aynı mayada olanlar, onları komşu ülkelere karşı besleyenler, aynı mayadan olan bu çocukları “halife”sini karşılama alanındaydılar. Alanda sık sık Recep “halife”sinin sözünü “Yol ver gidelim, Taksim’i ezelim” sloganıyla kesiyorlardı. Recep bey ve “dava arkadaşları” hükümet yetkilileri hepsi ordaydı. Durun, durun öyle slogan atmayın bile demiyordu. Demiyordu, çünkü önceden parti olarak belirlenen, planlanan sloganlardı. Bir gün önce Fetullah Gülen‘ın açıklamaları ile örtüşüyordu. Bu durum şeriatçı katillerin önceden planladığı, karar verdikleri  bir slogan olduğu çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor.  Arzularını ve büyük bir zevkle yerine getireceklerini dışa vuruyorlardı…

Yine, “Azınlık şaşırma, sabrımızı taşırma” sloganlarıyla, bilindiği gibi kendi deyimleriyle kendilerinden olmayan bütün kesimleri kastettikleri ve özel olarak da direnişteki kitleleri kastederek açık açık ölüm tehditlerinde bulunuyorlardı…

Ve yine Recep Erdoğan ve bakanlarından en ufak uyarı çıkmıyordu. Hani “76 milyon”u temsil ediyor ve  “hepsinin başbakanı”ydınız? Hani “%50’nin oyunu almış ama diğer %50’nin de temsilcisi”ydiniz? Oysa sandık başına gidenlerin %50’sinin desteğine sahiptir. Kaldı ki bırakalım sandığa gitmeyen yaklaşık %30’unu, sandığa giden diğer %50’sini ezip, silip süpürüp, yok etme hakkını vermiyor. Bütün bunları bilmiyor değiller. Ama biat kültürüdür. Kendilerine biat etmeyen herkese düşmanlar, biat etmeyen herkesi yok etme veya zorla  dönüştürme anlayış ve kültürüdür. Faşistlerin ve şeriatçıların anlayışı budur. Dolayısıyla söz konusu slogana ses çıkarmamaları onların ideolojik çizgilerinden ve zihniyetlerinden geliyor. İdeolojileri, düşünce biçimi ve demokrasi kültürleri bu. Tesadüfü, kontrol dışı veya bir dikkatsizlik değildir. Bu demektir ki “bilinçli” ve  planlı  olarak o sloganlar attırılıyordu. Bu politikaları ve sloganları yabana atılmamalıdır. Bu, onların gerçek düşünce ve arzularını yansıtıyor. Bu katil sürülerinin orta-doğuda, Suriye’de kendilerine ve  kendilerini desteklemeyenlere karşı nasıl caniliklere başvurduklarını  göz önüne getirmeli ve unutulmamalıdır. Onları besleyenlerden biri TC devleti ve iktidarın başındaki AKP dır. Onları Türkiye de bir araya getiren, üslendiren, kollayıp koruyan, eğiten, organize eden, silah ve lojistiğini sağlayan her yönüyle destekleyen   Recep Erdoğan’ın başbakanlığını yaptığı AKP iktidarıdır. AKP ve başbakan Recep Erdoğan bunlara “Suriyeli kardeşlerim” demektedir. Biyolojik kardeşlikten bahsetmediği açık, o, ideolojik, siyasi kardeşliğinden, aralarında farkın olmadığı ve görmediğinden, bir elmanın iki yarısı olduklarından bahsetmektedir. Ve her türlü “kardeşlik” ve dahası ağabeylik görev ve sorumluluğunu göstereceğini ve yapmaya devam edeceğini hep açık açık söylemiştir. Paramiliter katil  sürülerini eğitip oralarda katliamlar yapmaya gönderenlerin, burada da aynı şeyleri yapmaya hazır oldukları çok açıktır. Bu tehditlerini açık açık savuruyorlar da.  O halde bu açık tehditleri hafife almamalı.  Durum ve gidişatın bilincinde olmalı. Kurbanlık koyun durumuna düşmeden tedbir almalı ve onların tehditleri, saldırıları teşhir edilerek en geniş kitlelerin duyarlılığının ve bir araya getirilmesinin sağlanması gerekir.

Recep Tayip’in yandaşlarının karşısındaki tehditlerine rağmen, direnişçi kitlelerin boyun eğmeyen kararlı direnişinde değişme olmadığını görünce, manavra yapmaya başlayarak: “Zaten metresiyle falan Topçu Kışlası’na AVM olması mümkün değil” diyor. İyi, madem öyle de niye insanlara vahşice saldırdınız….  Açıktır ki yine yalan söylüyor. Tepkileri yatıştırmak için başvurduğu bir yalan olduğu açıktır. Sanki daha önce öyle şeyler söylememiş gibi herkesin gözlerinin içine bakarak yalan söylüyor.

Oysa, “Topçu Kışlası’nı yapacağız. Üst Kurul reddetmiş. Biz de reddi reddedeceğiz. Kışlanın bir bölümü müze olabilir, ortası yeşil alan. Diğer bölümünde İstiklal Caddesi’nin devamı niteğinde alışveriş merkezi. Üstü rezidans ve otel. Yap-işlet-devret modelini düşünüyoruz.“ (5 Şubat 2013)

“Taksim Gezi Alanı dedik hemen karşı çıktılar. Kışlayı yeniden yapacağız dedik başta ana muhalefet partisi karşı çıktılar. Ben de reddinize ret dedim ve sonra retlerine ret kararı çıktı. Yahu çanak çömleği koruyorsun da oradaki tarihi kışlayı neden korumuyorsun. Denizin kenarında üç beş çanak çömlek, üç beş çatal bıçak bulunmuş onu koruyorsun da bu tarihi binayı neden korumuyorsun. O zaman ne dedik, “olacak” dedik, şimdi oluyor. Bu tabi kışla olmayacak. AVM, belki rezidans olarak hizmet görecek.”  (29 Nisan 2013)

“Muhalefet partileri kışkırtıcı tavırlarından vazgeçmeli. Biz Taksim projemizi yapacağız. Bu halkımıza sözümdür. AVM ve AKM ile ilgili atacağımız adım yayalaştırma bütünüyle bu meydan İstanbul’u dünyaya farklı tanıtacaktır.” 1 Haziran 2013

“Binanın giriş katı AVM ya da şehir müzesi yapılabilir. Ama atılmış bir adım, verilmiş bir karar kesin olarak yok. Binanın tamamı AVM oluyor gibi yansıtılıyor. Böyle bir şey söz konusu değil.” (2Haziran 2013)

“…Zaten metresiyle falan Topçu Kışlası’na AVM olması mümkün değil” (7 Haziran 2013) Evet bütün bunları aynı kişi, yani Recep Erdoğan söylüyor. Hitap ettiği kitlesi gibi herkesi hafızasız, koyun görüyor. Rüzgar gülü gibi dönüyor. Her döndükçe başka konuşuyor…

Birgün sonra İstanbul belediye başkanı Kadir Topbaş’a açıklama yaptırıldı: “Topçu Kışlası’nın yapılmasını Başbakanımız arzu ediyor. Ama daha önce içinde konuşulan AVM, mağaza, otel ve rezidanslar olur düşüncesinden vazgeçildi. Müze şeklinde projelendirecek” diye açıklama yaptırıldı.

Saatler sonra AKP genel başkan yardımcılarından Hüseyin Çelik, “Orada Kanyon, Akmerkez gibi bir AVM yapılırsa, ben Hüseyin Çelik olarak gider oraya yatarım dedim. Bir kültürel eserden söz ediyoruz. Burayı bir şehir müzesi olarak tanzim edebiliriz. Alt katta şık kafeler olduğu zaman bunun ruhuna aykırı mı olur” diyor.  Hangisi doğru? Hangisine inanalım! Açıktır ki burjuva karakterlerine uygun yalan ve demagoji yapıyorlar.

En ufak demokratik hak ve özgürlüklere saygısı ve tahamülü olmayan faşist diktatörlük; bir taraftan basında çıktığı kadarıyla, “İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde, dün İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve polis müdürlerinin katıldığı 3 saat süren bir toplantı düzenlendi. Toplantıda, Gezi Parkı olayları ve gözaltı konuları, müdahale yapılıp yapılmayacağı, yapılacaksa nasıl yapılması gerektiğinin konuşul”arak  halkın tepkisinin her yol ve yöntemlerle nasıl etkisizleştirilebileceğinin ve saldırılabileceğinin planları yapılmaktadır. Diğer taraftan da  devlet ve hükümet olanak ve avantajları kullanılarak daha fazla kitlesini bir araya getirilerek saldırı ruhu ve gövde gösterisinden bulunmanın hesapları yapılıyor.  Bu çerçevede 15 Haziranda Ankara’da, 16 Haziranda İstanbul’da (belirlenen 15-16 Haziran  günü tesadüfen belirlenmişe de benzemiyor…) gövde gösterisi yapacaklarını kamuoyuna açıkladılar.  Ülke çapında hatta yurt dışında insan taşıyacakları söyleniyor. Otobüs, minibüs, tramvayla yetinmeyip uçaklarla kitlesini taşıyacaklar.  Nede olsa geliş-gidiş yol, yiyecek, içecek eğlence vb bütün masraflar bedava, AKP olarak karşılayacaklar…….

8 Haziran 2013 / E.Gören