Anasayfa , Köşe Yazıları , EMPERYALİST ÇIKARLARIN NETİCESİ: MÜLTECİ AKIMINDA 6 MİLYON ARTIŞ

EMPERYALİST ÇIKARLARIN NETİCESİ: MÜLTECİ AKIMINDA 6 MİLYON ARTIŞ

Syrian refugeesMÜCADELE |08-07-2014 | Haziran ayında UNHCR tarafından yayınlanan raporda İkinci paylaşım savaşından sonra zorunlu göç sayısının ilk defa 50 milyon insanı geçtiği açıklandı.  Raporda çarpıcı verilerden bazıları ise dünya mültecilerinin yarısının çocuk olmasıdır.  77 ülkede 25 bin yalnız göç eden çocuk iltica başvurusu yapmıştır.  2013 yılında 51.3 milyon mülteci, ilticacı ve yerinden edilmiş insanların sayısı bir ülke  olarak ele alınmış olsa dünyanın en büyük nüfus listesinde 24. ülke sırasında olacak kadar yüksek.

BM mülteciler raporuna göre dünya çapında mülteci sayısı geçen yıldan 6 milyon daha artmıştır. Bu önceki yıldan %13 fazla bir artıştır. Kuşkusuz ki bu artışlar doğa afetleri gibi sebeplerden kaynaklanmayabilirken en belirgin göç sebebi savaşlar olmuştur.  Son yıllarda Suriye, Merkez Afrika ve Güney Sudan’da yaşanan savaşlar zorunlu göç sayısının artışında en önemli etken olmuştur. Bu savaşlar emperyalist çıkarlar güdümlü savaşlar uzun yıllardır sürerken bölge halklarına güvenli yaşam hakkını tamamen ortadan kaldırmış ve mülteci akımını arttırmıştır.

Süreklileştirilmiş mülteci durumunda yaşayan insan sayısı 2.5 milyon Afganlıyı içermekte. Afganistan şuana kadar dünya çapında en çok mülteci veren ülke durumundayken komşu ülke Pakistan tahminen 1.6 milyon mülteci ile en çok mülteci alan konumundadır.

Dünya çapında artık gündemden düşmüş, düşürülmüş savaşlardan kaynaklanan binlerce mülteci yaşamlarının büyük bir oranını mülteci kamplarında geçirmekte. Tayland’ın Burma ile sınırında 20 yılı aşkın bir süredir Burma’nın Karen azınlığından insanlar mülteci kamplarında yaşamakta.

BM tarafından belirlenen kriterlere göre mülteciler, ülkelerinde güvenlikleri sağlanmadan zorunlu dönüş yaptırılmamalı. Mültecilerin ezici çoğunluğu için bu koşulların yaratılması yakın bir tarihte gerçekçi görünmemektedir. Örneklendirirsek; Kenya Dadaap mülteci kampında yaşayan çoğu Somalili olan 300 bin mülteci gibi.

Dünyanın birçok ülkesinde görünen ise geri dönüş perspektifinden daha çok, bu kampların süreklileştiğidir. Kampların yerleşik okullarına, hastanelerine ve esnaflarına sahip olmaları bu süreklileşmenin delili olmakta. Fakat bunlar tabi ki mülteci kamplarının gerçek yüzünü saklamakta başarılı olamamakta. Mülteci kamplarında kadınlara yönelik taciz ve tecavüz sayısı vahşet bir şekilde artarken, kamp nüfusunun artışı kampların kapasitesinden fazla olması, kamplarda yaşamın hiç bir gelecek perspektifi sunmadığı aşikârdır.

Fakat kendi ülkesinde, yerinden edilenlerin sayısı ülke dışında olan mültecilerin sayısından çok çok fazladır.  Suriye’ye  bakıldığında ülke içinde zorunlu göç mağdur sayısı 6.5 milyondur. Savaş kitleleri bir değil defalarda yerlerinden etmiştir. Gıda malzemesi, su, barınma ve sağlık hizmeti yok denilecek kadar sınırlı olmakla beraber, hala savaş alanının içinde bulunmalarından dolayı herhangi yardımın kendilerine ulaşması oldukça zor ve zorlaşmakta. BM raporlarına göre dünya çapında kendi ülkeleri içinde zorunlu göç ettirilmiş insan sayısı 33.3milyondur.

Raporda 2012 yılında görülen 6 milyon mülteci artışında en çok Suriye savaşının katkısı olduğu vurgulanmakta. Geçmiş yılın sonlarına doğru 2.5milyon Suriyeli ülkesinden zorunlu olarak kaçmış ve 6.5 milyon ülke içinde zorunlu yerinden edilmiştir. Bu bütün Suriye nüfusunun %40’nı teşkil etmekte. Suriye savaşı son 20 yılın savaş ve çatışmalarında daha çok mülteci ortaya çıkarmıştır: Ruanda soykırımında daha çok (1994 de 2.3 milyon), Kosova savaşı (1999 da  800 bin)  ve işgal sonrası dönem Irak’ta (2006-13 arası en az 300 bin). Bunun yansıra Merkez Afrika Cumhuriyetindeki (CAR) iç savaşında 800 bin ülke içinde zorunlu göç olurken, komşu ülkelere kaçmak zorunda olanların sayısı 100 bin olmuştur. Mali savaşı ikinci yılında ve Somali dördüncü yılında. Eski ve uzun süreye yayılmış savaşlar mülteci sayısını gün be gün arttırmakta.

Zorunlu göçlerin sebeplerinin bazıları ise iklim değişikliği, doğal afetler gibi gösterilirken esas sebebin emperyalist çıkarlarının olması mülteci akımının yükselişine yol açmıştır. Mülteci sayısının artışında bölgesel çıkar savaşlarının ve şiddetin arttığının bir ölçütüdür.   2013 yılında zorunlu göç ettirilen insan sayısı Güney Afrika, İspanya ve Güney Kore gibi ülkelerin nüfusundan daha yüksektir. Her gün ortalama 32.200 bin insan zorunlu olarak yerinden edilmiştir.

Zorunlu yerinden edilenler üç gruba ayrılmakta:

  • Mülteciler – Dünya çapında 16.7 milyon insan mülteci statüsünü taşımakta. 5 Milyon Filistinlinin yanı sıra en çok mülteci Afganlılar, Suriyeli ve Somaliler olmakla beraber, tüm mültecilerin yarısını teşkil etmekteler. En çok mülteci alan ülkeler ise Pakistan, Iran, Lübnan, ve Türki’yedir. Dünyanın bütün mültecilerinin %86’sı ‘gelişmiş ülkeler’ tarafından kabul edilinirken, 10 yıllık süre öncesinden %70 bir artış göstermiştir.
  • İlticacılar – Yaklaşık 1.2 milyon insan iltica müracaatında bulunmuştur. Bunların ülke dağılımına bakıldığında en yüksek sayı Suriyeliler (64,300), Demokratik Kongo Cumhuriyeti (60,400) ve Burma (57,400). Bu ilticaların çoğunluğu Almanya’ya yapılmıştır.
  • Ülke içi yerinden edilmiş insanlar – Ülke sınırları içinde kalıp zorunlu yerinden edilenlerin sayısı 33.3 milyonla daha önce görülmemiş bir rakama ulaşmıştır.

Ülkelerini zorunlu olarak terk edenlerin büyük bir oranı insan ticareti yapan çetelerin eline düşerken, birçoğu mülteci olarak yaşadıkları ülkelerde prekarize işgücü yada temel hakları olmayanlar olarak yaşamı idame etmekteler.

Geçmişte mültecilerin çoğunluğu bir veya iki yıl içerisinde evine yada ülkesine dönebiliyordu. 90’lı yılların başlarında 2-3 milyon mülteci evlerine dönebilirken, şimdiki sayı sadece 500 bin ve mültecilik süreci çok daha uzundur. 2013 yılında yoğunlukla batı Avrupa ülkelerine yerleşen mülteci sayısı 100 binden azdır ve toplam sayıda ciddi bir fark yaratmamıştır.

Ortaya çıkan tablo ise bölgesel ve uluslararası çıkarların paylaşım savaşlarından kaynaklı mülteci sayısının gün be gün artacağıdır ve bu durumun uzun yılları kapsayacağıdır. 2013 yılının sonlarında  mültecilerin bu vahşet sürgünlük altında süren yaşamlarının ortalama 5 yıl sürdüğü ortaya çıkmıştır.

Birçok savaş alanında savaşı çıkaranlar ile ‘insanı yardım’ adı altında meseleyi salt insanı bir dram olarak yansıtmak isteyenlerin sorunun politik ve siyasi içeriğinden soyutlama çabasından öteye gitmemektedir.

Demokratik, ilerici kitle örgütlerine düşen görevlerden bazıları ise bu savaşlarda emperyalist çıkarların teşhir edilmesi ve bunlara karşı her alanda kitlelerle beraber protesto edilmesidir.

(Mücadele Gazetesi 238. sayısından alınmıştır)