Anasayfa , Haberler , Deniz Altun “Tek tip kıyafet/tek tip toplum ve direniş”

Deniz Altun “Tek tip kıyafet/tek tip toplum ve direniş”

Saray faşizminin tek tip kıyafet saldırısı tüm saldırganlığa rağmen bir türlü bastırılamayan, iradesi kırılamayan devrimci demokratik muhalefet dinamiklerini öncülerinden hareketle etkisizleştirmek, boyun eğdirmek, iradesini kırmak için hazırlanmaktadır.

Kuş bakışı baktığımızda egemenlerle ezilenler arasındaki mücadele tarihinin ya da bir başka deyişle ezilenlerin direniş tarihinin, belli dönemeçlerde zindan direnişleri biçimi alması oldukça sık görülen bir durum. Vietnam’ın Saygon zindanlarındaki direniş, Hitler’in toplama kamplarındaki direniş, İrlanda savaşçılarının İngiliz sömürgeciliğine karşı zindan direnişi, Yunanlı komünistlerin zindan ve toplama kamplarındaki direnişleri, Filistinlilerin siyonizmin toplama kampları ve zindanlarındaki direnişi ilk akla gelen, devrimci harekete esin veren örnekler. Bu evrensel gerçek, Türkiye ve Kürdistan devrim tarihi bakımından da tipiktir. İbrahim Kaypakkaya’nın Diyarbakır zindanında işkenceye karşı direnişi, Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının zindanda bir darağacında direnişi haykırarak ölümsüzleşmesi, Mazlumların ve Dörtler’in Diyarbakır zindanlarında ‘teslimiyet ihanete, direniş zafere götürür’ şiarını ölümsüzleşen eylemlerinde ete kemiğe büründürerek bir devrimin kıvılcımını ateşlemesi, Diyarbakır ve Metris’te Dörtler’in, ’96’da 12’lerin, 2000’lerde 127 ölüm orucu direnişçisinin ve daha sayamadığımız onlarca direnişin hikayesi, bu bakımdan ezilenlerin direniş tarihinin özgün bir görünümü olarak okunmalıdır. Bu direnişlerin büyük bölümü biçimsel olarak tutsaklara karşı geliştirilen baskı, hak ihlalleri, işkence, politik ve insani kimliklerinden ‘arındırma’ gibi belirli spesifik saldırı ve sorunlardan hareket etse de, daha geniş bir anlam ve içeriğe sahipti.

Her dönemin egemenleri ezilenlerin en direnişçi mücadeleci unsurlarını baskı, işkence, infaz ve tutuklama gibi yöntemlerle etkisiz hale getirmekle yetinmemiş, hapishanelerde topladığı öncü güçler üzerinden devrimci hareketin, dolayısıyla ezilenlerin iradesini kırmayı sınıf mücadelesinin bir unsuru olarak değerlendirmeye çalışmıştır. Devrimci hareket, özgün biçimde karşılaştıkları sorun ve saldırıları geniş anlamda devrim savaşımının bir görünümü olarak kavrayıp direniş hattını kurabildikleri oranda gelişip ilerleyebilmiş, aksi durumda ise tasfiyeciliğin çeşitli biçimleri altında çözülmüştür. Diyarbakır zindan direnişinin Kürt devrimci atılımında, Türkiye’deki zindan direnişlerinin devrimci hareketin belli bölüklerinin 12 Eylül askeri faşist cunta karanlığını yararak yeniden toparlanmasında yön verici bir etkisinin olmasını bu bağlamda okumalıyız. Yine tersinden 12 Eylül’ün cunta zindanlarında direniş çizgisi kırılan bir dizi büyük devrimci hareketin de reformizme ya da topyekûn düzene dönerek tasfiye olması da bu bağlamdan hareketle anlaşılabilir.

Yakın dönem tarihi bakımından F tipi saldırısı ve direnişi oldukça öğretici derslerle doludur. Tecrit saldırısı faşist topyekûn saldırı politikasının bir unsuru olarak devreye sokulmuş, İmralı tecridi üzerinden Kürt özgürlük hareketi, F tipi tecrit ile devrimci hareket ezilenlerin hareketinden yalıtılmak ve etkisizleştirilmek istenmiştir. Devrimci örgütlülüklerle bağı koparılmış bir işçi sınıfı ve ezilenler hareketliliğinin faşist saldırganlık ve sömürü politikaları karşısındaki direncinin zayıflatılıp teslim alınması ve tersinden kitlelerden tecrit edilmiş bir devrimci hareketin ezilmesinin ve teslim alınmasının mümkün olacağı fikrinden hareket edilmiştir. F tipi döneminin başbakanı Bülent Ecevit’in “IMF politikalarının hayata geçirilmesi için F tiplerinin açılmasının şart olduğu”nu söylemesi bu gerçeğin açıkça ilanından başka bir şey değildir. Bu anlamda, F tipleri kaba olarak tek tek devrimcilerin hücrelere kapatılmasından ziyade, devrimci öncülerle ezilenleri birbirinden ve ezilenlerin farklı bölüklerini de birbirinden ayırarak etkisiz hale getirmeyi amaçlayan daha stratejik ve tüm toplumu hedefleyen bir konseptin koçbaşı ve özet hali olarak anlaşılabilir. Aynı görüş açısından direnişte stratejik olarak anlaşılıp ve toplumsallaşabildiği oranda sonuç alabilirdi. Keza geride kalan yıllar bu gerçeğin altını pratik olarak çizmiştir. Ezilenlerin hareketi ile devrimci hareket yaklaştığı oranda F tipi cendere açılmış, tersi durumda ise kısılmıştır.

Bugün gündemde olan ve hazırlıkları yapılan hapishanelerde tek tip kıyafet uygulaması konusu da bu bağlamda okunmalı ve ilişkilenilmelidir. Tek tip saldırısının Gülen Cemaati ve darbecilerden hareketle gündeme getirilmesi yanıltıcı olmamalıdır. Saray faşizminin tek tip kıyafet saldırısı tüm saldırganlığa rağmen bir türlü bastırılamayan, iradesi kırılamayan devrimci demokratik muhalefet dinamiklerini öncülerinden hareketle etkisizleştirmek, boyun eğdirmek, iradesini kırmak için hazırlanmaktadır. Tek tip kıyafet, Saray faşizminin tüm farklılıkların yok edildiği, koyu faşist tek tip toplum tahayyülünün somutlaşmış görünümlerinden biridir. Devrimci ve yurtsever tutsakların bu saldırıyı kabul etmeyeceği, tek tip kıyafetleri yırtıp atacağı, bedeller pahasına direneceği kesindir. Ne var ki, bu saldırının tek tip toplum konseptinin bir parçası olduğu gerçeği, direnişin de toplumsal bağlama yayılarak sonuca ulaşabileceği gerçeğinin altını çizmektedir. Tüm ilerici devrimci demokratik güçler sorunu dar anlamda bir hapishane saldırısı ve direnişi olmaktan öte faşist saldırganlık konseptinin merkez görünümlerinden biri olarak kavramalı ve önemsemeli, ilişkilenebilmelidir. Tek tipe karşı direniş, faşizmle antifaşist güçler arasındaki çarpışmanın temel mevzilerinden biri olarak kavranıp toplumsallaştırılabildiği ve tersinden Saray faşizmine karşı mücadelenin diğer mevzileri güçlendirilebildiği oranda faşizmin ‘tek tip’ toplum tahayyülü yenilgiye uğratılabilecektir. Bu bakımdan tek tipe karşı mücadeleyi hapishanelere daraltan yaklaşım da, hapishanelerden yalıtan yaklaşım da sonuç almayı zorlaştıran bir rol oynayacaktır. Saldırı stratejiktir ve F tipi saldırısının devamı niteliğindedir. Direniş hattı da bu gerçeğe bağlı olarak uzun soluklu, Saray faşizminin tek tip toplum saldırısı karşısında direniş planına bağlı olarak kurulmalıdır.

Tek tip uygulaması hayata geçirilmeye başlandığı andan itibaren hapishanelerdeki devrimci tutsaklardan dışarıya doğru yayılan, diğer antifaşist direniş mevzilerine güç ve moral taşıyan kararlı bir direnişle karşılaşacaktır. Bu direniş soluğunu her yana yaymak, faşist Saray düzenini yıkacak mücadelenin harlayıcılarından biri olarak büyütmek tüm antifaşist güçlerin, ilerici devrimci demokratik muhalefetin sorumluluğundadır. Buna hazır olunmalıdır. (Etha)