VOLKAN YARAŞIR | 25-09-2014 | 2001 krizinden sonra, IMF ve Dünya Bankası kararları ve belirlediği yol haritasıyla, Türkiye ekonomisi yeniden yapılandırıldı. Özellikle finansal sistem re-organize edildi. Bunun kitleler için anlamı sosyal yıkım programları oldu.
2007/ 2008 krizine tırnak içinde güçlü giren bankacılık sistemi, yoğun bir şekilde borçlanarak süreci aşmaya çalıştı. 2008- 2014 arasında bankaların borçları 3 kat arttı, 165 milyar dolara ulaştı. 2014 yılında ikinci çeyreğinde,Türkiye’nin dış borcunun yüzde 38’ini bankaların borcu oluşturuyor.
Bankacılık sistemi, küresel finansal dalgalanmalardan, Avrupa’daki borç ve bankacılık krizinden ve likidite sıkılaşmasından ciddi şekilde etkilenecek bir sürece girdi.
Özellikle küresel likidite darlığından dolayı, Türkiye’nin dış likidite sıkılaşması yaşaması halinde bankacılık sisteminde önemli problemler ortaya çıkabilir.
KÜRESEL LİKİDİTE DARLIĞI
Amerikan Merkez Bankası’nın parasal genişleme programına Ekim ayında son verme kararı alması, Türkiye gibi bir çok ülkeyi sarsabilir.
Türkiye’nin çoklu kıralgan bir ekonomik yapıya sahip olması; aktüel olarak emlak balonunun şişmesi ve olası emlak krizi, senkronize bir şekilde bankacılık sistemini etkileyecek içeriktedir.
Yakın dönemde Türkiye’deki üç büyük özel sermayeli bankanın( İş Bankası, Garanti Bankası, Akbank’ın) notunun, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch tarafından düşürülmesi risk faktörlerinin arttığına delalettir.
Benzer gelişmeler( en başta bankacılık krizi), ekonomik ve siyasi kırılganlığın yüksek olduğu aynı karaktere sahip olan Ukrayna, El Salvador, Macaristan, Lübnan ve Jameika içinde geçerlidir.