Home , Engin Gören , Atina ve Yemen “Bomba”ları üzerine

Atina ve Yemen “Bomba”ları üzerine

ENGİN GÖREN | 15 – 11 – 2010 | Geçen hafta Atina ve Yemen çıkışlı olduğu söylenen bombalı haberler Dünya’yı yankılandırıldı. Her iki ülkenin farklı özellikleri var ve farklı kesimlerin yaptığı söyleniyor.  Bu farklardan çok yaratılan bahane, güdülen amaç ve hesaplar üzerine durmak önem taşıyor.

İlkin Yunanistan/Atina’dakine değinelim.

Değerlendirmemizin anlaşılması için olayın kamuoyuna yansımasını hatırlayalım:

2 Kasım tarihli gazetelerin belirttiğine göre, 1 Kasım’da Meksika’nın Atina Büyükelçisine gönderildiği söylenen bomba bir kargo firmasında patlıyor. Ertesi gün de İsviçre ve Rusya Büyükelçiliği binasının dışında iki ayrı bomba patlıyor. Bulgaristan, Belçika, Şili,  Hollanda ve Almanya büyükelçiliklerine gönderilmek istenen bombalar, Parlamento binası ve bir kurye şirketinde bulunan bombalar  “kontrollü olarak” patlatılıyor. Akşam saatlerinde Yunanistan’dan Alman Başbakanlık binasına gönderilen bir bomba da uzmanlar tarafından imha edildiği söyleniyor. Yanı sıra Atina Havaalanı’nın kargo terminalinde iki şüpheli paket güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirildiği ve bu bombalardan birinin Lüksemburg’daki Avrupa Birliği (AB) yüksek mahkemesine, diğerinin de Hollanda’daki yargı kurumu Europol’a gönderilmek istendiği belirtiliyor.

Yunan polisi, ellerinde iki patlayıcı paket bulunduğunu söylediği 22 ve 24 yaşlarındaki Panayotis Argiros ve Yerasimos Çakalos adlı  kişileri tutukluyor. Bunların bir tanesinin “Ateş Komplo Hücreleri” adlı bir örgüte üye olduğunu ve ellerindeki paketlerden birinin Cumhurbaşkanı Sarkozy adına Elysee Sarayı’na, diğerini de Belçika’nın Atina Büyükelçiliği’ne gönderilmek üzere hazırlandığını söylüyor.  “48 saat içinde 13’ten fazla bombalı zarf imha edildi” deniliyor.  “Bombaların çok kolay fark edilebilecek patlayıcılar” olduğunu da kendileri söylüyor.

Ancak, nedense bu bombaların hemen hemen hiçbiri bir tahribata yol açmadan “etkisiz”leştiriliyor. Sanki üstüne “dikkat bu zarfın içinde  bomba var” diye bir şakacık yapılmış gibi.  Hedef listeleri de tuhaf. ABD, İsrail gibi ülkelere de torpil geçilmiş!…

Çeşitli ülkelerin burjuva haber ajansları, sınıf çıkarları gereği hemen  hedef gösterdi, “sorumluları” buldu:  “Baş şüphelilerin genelde olduğu gibi yine anarşistler ya da aşırı solcular olduğu tahmin ediliyor.” “bomba tehdidinin arkasında Yunanlı teröristlerin olduğu”(WashPost). “yaşanan bombalı saldırılar dikkatleri ülkedeki solcu gerillalara çevirdi.” (Reuters) “Yunan polisi olayların sol gruplarla bağlantısı olduğunu düşünüyor.”(Hürriyet) “Bomba paketlerinin arkasında 2008 olaylarından sonra ortaya çıkan „Ateş Çekirdekleri“ adlı iktidar karşıtı sol örgütün bulunduğu açıklandı. Olayla ilgili iki genç tutuklandı, 5 zanlı daha aranıyor.” (S.Berberakis/Sabah).

Öncelikle belirtelim ki burjuva medya bir tarafta, iki kişinin ismini vererek bombalarla yakalandığını söylüyor ama gerçekten denildiği gibi üzerinde bombalarla mı yakalanmışlar? Yoksa uyduruluyor ve günah keçisi yaratılıp onlara yüklenmek mi isteniyor bilemiyoruz. Malum, en çok da kendi ülkemizde biliyoruz ki, hiç alakası olmadığı halde polisin bazı insanları bilinçli olarak alıp  olay faili diye kamuoyuna yansıttığı ve sonradan o kişilerin, o olaylarla hiç alakası olmadığının ortaya çıkması çok  olmuştur. Burada da öyle bir durum olabilir diye ihtiyatlı konuşmak/yazmak durumunda kalıyoruz. Ya da basında “bomba”lı yaygaralara başlayınca ve bazılarına mal edilince, böylesi durumlarda kendiliğinde anarşist yapılı bazı gençlerin kendine göre bir bomba çeşidi macerasına girmiş insanlardan mı oldukları, bunları bilemiyoruz. Bunlar bir yana. Burjuva basınının kimi  “Ateş Komplo Hücreleri” diyor, kimi

„Ateş Çekirdekleri“ diyor. Eğer bu  sözde örgüt isimleri polis veya burjuva basının uydurmaları değilse, bu isimlerin kendisi kaoslu bir kafanın kendini ve “yolunu” kaoslu bir ifadeyle dışa vurmuş,  ciddiyeti olmayan veya ciddiyeti kaldıramayacak olan anarşist, başıbozuk çevreler   veya guruplar olduğu intibasını doğuruyor. Burjuvazini yarattığı hayali “örgüt” isimi olabilme ihtimalinden dolayı fazla üzerine durmaya değmez. Sorunun  amacı, güdülen hesabı ve kimlere  hizmet ettiği üzerine durmak önem taşıyor. Diğer taraftan, “aşırı solcu”,  “solcu gerillalar” veya örgütler deniyor ki bu iddialar ciddiyet taşımıyor.

Birincisi, herkes de bilir ki Yunanistan’da uzun süreli silahlı mücadeleyi savunan ve silahlı mücadele yürüten bir örgüt yok. Dolayısıyla kır veya şehir gerilla savaşı/mücadelesi yürüten bir örgüt yok ki “solcu gerillalar” yapsın. İkincisi, uzun süreli silahlı bir mücadele yürüten bir örgütün zamanla o hedeflere yaptığı eylemleri olsa yine anlaşılabilir ama böyle bir parti ve örgüt yok. Üçüncüsü, böylesi zarar veya etki gücü olmayan  “eylemlerin”  işçi sınıfı ve emekçi halkın çıkarına hiçbir faydası ve hizmeti olmayacağı için devrimcilerin işi olamayacağı açıktır. Dördüncüsü, hedef adresler düşünüldüğünde ve yine burjuva çevrelerin belirttiği gibi “çok kolay fark edilebilecek” türden ise ve dahası aynı gün  ve hele hele 2-3 gün peş peşe ve üstelik aynı kentte postaya verilmesi güvenlik açısında bu işleri yapacak ciddi bir örgütün işi olamadığını başlı başına  gösteriyor. Beşincisi, işçi sınıfına, emekçi kitlelere bilinç götürme, onları örgütleme, işçi sınıfının gerçek sınıf partisini ve iktidar mücadelesini geliştirme yerine ve buna hizmet etmeye bağlı olarak ele alma yerine; bu anlayış dışında ve  buna hizmet etmeyen bu  eylemlerin, egemen sınıflarla direk veya in-direk bağı olsun veya olmasın nesnel olarak egemen sınıflara hizmet ettiği açıktır. Altıncısı, Yunanistan’da bazı anarşist, maceracı, otonomcu gurup veya çevreler var. Bunlar biliniyor. Bunlar biraz “militan”, “radikal”, “öfkeli” olabilirler veya öyle gözükebilirler. Ancak dünyanın her yerinde bu tür guruplar  işçi sınıfının bilimsel sosyalist görüşlerine dayanmadıkları ve oradan beslenmedikleri, dolayısıyla proleter sınıf partisi önderliğinde demokratik ve sosyalist devrimi hedefleyerek, proletaryanın sınıf diktatörlüğünü savunmayı ve devrimle bunu sağlayarak sosyalizm ve

komünizmi hedeflemedikleri için ve tersine buna ısrarla karşı oldukları  için bunlar devrimci değillerdir, gerçek ‘sol’ saflardan da görülemezler. (Şu yada bu ülkede, şu yada bu süreçte, sınıf düşmanlarına karşı pratik mücadelede eylem birliği veya ittifaklarda bulunma derecesi ayrı bir sorundur, konumuz olmadığı için geçiyorum.) Anarşist, maceracı, otonom guruplar genel olarak her yerde, işçi sınıfı ve emekçi halkın tepkilerini, öfkelerini, nefretlerini, mücadelesini, enerjisini amacından ve yolundan saptırmaya ve kötüye kullanmaya çalışarak egemen sınıflara hizmet etmişlerdir.   Zayıf bir ihtimal olmakla beraber Yunanistan’daki bu bombalı eylemlerin oradaki Anarşist, maceraperest çevrelerle ilintisi varsa, ister burjuvazinin yönlendirmesiyle yapılsın, isterse bu çevrelerin kendisi yapsın burjuvazinin demagoji ve saldırılarına hizmet etmek dışında bir işe yaramamıştır.

Atina’daki bu bombalı paketler abartılı şişirme ihtimalleri olmakla beraber, bilinçli yaratılan bir provokasyon kokuyor. Açıkçası, CIA ve EYP gibi istihbaratların kendisinin yapması veya kullandığı veya yönlendirmeyle bazı çevreler üzerine yaptırması büyük ihtimaldir.

Burjuvazi, bazen direk kendileri veya dolaylı yönlendirmeleriyle bu ve benzeri sarsansiyonal  eylemler kullanmaktadır. Bütün ülkelerin burjuvazisi bazen ülke içindeki ihtiyaçları, bazen dış politika ihtiyaçları için sarsansiyonel eylemler yaptırıyor veya bazı çevrelerin yaptığı eylemleri çıkarları ve hesapları için kullanmaktadır. Bir politikaya başvurmak veya ondan başarılı olmaları için ilkin kamuoyu yaratmaları gerekiyor. Yanı sıra dikkatleri başka meselelere çekmeleri gerekir, yalan ve demagojiyle kitlelerin desteğini arkalarına almaları gerekir. Egemen sınıflar bu işleri iyi bilirler… Yunanistan’ın son yıllardaki ağır ekonomik krizinin boyutu biliniyor. Kuşkusuz kapitalist ekonomik yapının temel özelliğinin bir sonucudur. Yanı sıra Yunanistan’ın bu duruma gelmesi ABD, AB ve bunların DB, İMF gibi emperyalistler ve kurumlarıdır. Ekonomik çöküntünün yükünü kitlelerin sırtına daha çok yüklemeye çalışıyorlar. Yunan halkı buna karşı direniyor. Halkın mücadelesine rağmen dayattıkları şeyler olsa da, boyun eğdiremedikleri ve başaramadıkları şeyler vardır. 2007 seçimlerinde YDP kazanmıştı, daha fazla taşıyamadı, 2009 Ekiminde erken seçime gittiler ve PASOK kazandı. İşçi ve emekçilerin mücadelesinin baskısını enselerinde hissediyorlar. 7 Kasım 2010 (Pazar günü) yerel seçim vardı, yapıldı. Yani o haftanın başından itibaren söz konusu “bomba” haberleriyle korku ve terör estirildi, o atmosferin gölgesinde haftanın sonunda seçime gidildi!  Bu tesadüfümü? Bu taktikler ve yöntemlerin  yabancı gelmediği açık değil mi? Söz konusu meseleye bakıldığında, burada  ABD, AB ve PASOK’un direk veya dolaylı parmağı akla gelmiyorsa ve onların çıkarına hizmet ettiği görülmüyorsa bir şeyler yitirilmiş demektir. Ve yine her birinin bu tür “terör” yaygarası  koparma eşliğinde daha fazla baskı “tedbir”lerini arttırmak ve yeni gerici faşist yasalar çıkarmak  için kullandıklarını görmesek, teşhir etmesek, buna karşı mücadele yürütmesek, işçi ve emekçiler olarak her geçen gün daha çok kapana kısılacağız demektir….

Yemen’e gelince:

Amerikan emperyalizminin yayın kuruluşu CNN, “Yemen’den ABD’nin Şikago kentine giden bir kargo uçağında bomba bulundu”ğunu, “aynı şirkete ait 2 kargo uçağının ABD’nin Philadelphia havaalanında, bir diğerinin de New Jersey eyaletinin Newark havaalanında şüpheli paket olduğu gerekçesiyle inceleme altına alındı”ğına ilişkin yaygarasını kopardı.1 Ardında, burjuva basını “ABD’nin Newark havaalanında güvenlik birimlerince incelemeye alınan United Parcel Service’e (UPS) ait kargo uçağında ve New York’ta yine UPS’e ait bir kamyonda bomba ya da patlayıcı madde bulunmadığı”nı2 itiraf ettiler.

Yine CNN, “İngiltere’nin başkenti Londra’da United Parcel Service (UPS) şirketine ait uçakta yapılan aramada bomba haline dönüştürülmüş bir töner kartuşunun bulundu”ğunu, bilgisayar yazıcısı kartuşunun içine gizlenmiş yüksek dozda patlayıcı önce “Yemen’den Katar’a, ardından Katar’dan Dubai’ye yolcu uçağıyla getirildi,” paket buradan ABD’deki “Chicago’daki bir sinagog ve Musevi toplum merkezine gönderiliyordu” iddiasında bulunuluyordu.

“İngiliz istihbaratı, İngiltere’nin East Midlands hava limanında bulunan cihaza ilişkin olarak, „Bugüne dek gördüğümüz en gelişmiş patlayıcılardan biri… Çıplak gözle görülmesi mümkün değil. Bomba uzmanları farkedemedi, x-rayda tespit edilemedi“ açıklamasını yaptı. “Farklı şekillere sokulabilen bu madde her türlü güvenlik taramasından rahatça geçebiliyor. Bomba imha timlerindeki özel eğitimli köpekler bile PETN maddesini tespit edemiyor”3 vb gibi açıklamalardan bulunuyorlardı.

Oysa, “Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI) uçakta şüpheli bir paket bulunduğunu, ancak yapılan ilk testlerde pakette patlayıcı izine rastlanmadığını”4 itiraf etti. Ardında, CNN televizyonu, Newark havaalanındaki kargo uçağında tehlikeli herhangi bir maddeye rastlanmadığı, aynı şekilde incelemeye alınan kamyonun da „temiz“ çıktığı açıklamak durumunda kaldı.

Oysa, CNN gibi emperyalist medya, bombaların “faaillerini” ve örgütünü bile ortaya çıkarmıştı (!) “Gönderilen bombalı paketlerle ilgili olarak baş şüphelinin Suudi asıllı İbrahim Hasan El Asıri olduğu”nu ileri sürdü. ABD yetkilileri, “El Asıri, El Kaide’nin Yemen kanadında bomba yapımından sorumlu” kişi olarak gösteriyordu. Ve  Beyaz Saray’dan yapılan bir açıklamaya göre, “paketler Suudi Arabistan’dan elde edilen istihbarat üzerine bulundu”ğu söyleniyordu5. Bununla da bir taraftan istihbaratı önceden almasaydık her tarafta bombalar patlardı ve çok can alırdı; diğer taraftan da yaprak kımıldansa haberimiz oluyor demeye getiriyorlar. Hesaplarına uygun kılıf hazırlıyorlar.  Peşinde son yıllarda göz diktikleri ve şu yada bu vesileyle dillendirdikleri bir hedef bölgesine işaret ederek ağırlıklı hesapları için kamuoyu hazırlamaya çalışıyorlar. Bu hesapla,  Amerikalı bir yetkili, Reuters’a yaptığı  açıklamada, olayla ilgili bir terör bağlantısının ortaya çıkarılması durumunda, şüphelilerin en üst sırasında Arap yarımadası El Kaidesi’nin yer alacağını belirtiyorlar.6 Amerikalı yetkililer, “El Kaide örgütünün lider ve militanlarını izlemek” için,  Yemen semalarında birkaç aydır „Predator“ uçaklarının “görev yaptığını”7 (Washington Post ) söylüyorlar. ABD, Yemen’de insansız uçaklar ve özel birliklerle daha önce kaç defa El Kaide’ye karşı operasyonlar da düzenlemişti. Anlaşılan CIA’ye bağlı özel ‚Avcı Timlerini‘ devreye koymakla da yetinmeyecek. Dertleri “El Kaide” değil, bu olsa küstahça yaparlar, istihbarat güçlerini de kullanarak Yemen egemenleri üzerine hareket ederler. Bunun yerine veya bunların başaramadığını en geliştirilmiş casus uçaklarının başaracağına kargalar bile inanamaz.

Yemen egemen sınıfları, ABD’den bu uçakların yerine, bir an önce kendilerine helikopter ve diğer askeri malzemenin verilmesini istiyor. ABD Savunma Bakanlığının bir yetkilisi de Yemen’e askeri yardımlarını 2011 yılında neredeyse ikiye katlayarak 250 milyon dolara çıkarmayı hedeflediklerini belirtmiş (07 Kasım 2010)8.  Tabi bu kamuoyu yaratmalar vesilesiyle, bir taraftan da, hem daha fazla silah satmayı, hem de komşularına yeni silahlar satmanın ortamını hazırlıyorlar.

Sanıyorum bu son günlerin yaygaralarının gelişimi aktarıldıktan sonra,  hem iç’e, hem de dış’a yönelik hangi hesapların ihtiyacı için başvurulduğu daha iyi anlaşılacaktır:

ABD’de 2 Kasımda yerel seçim yapılacaktı. Obema’nın “Demokrat Partisi”nin ciddi derecede halk desteğini  kaybedeceği görülüyordu, (Nitekim öyle de oldu. Temsilciler Meclisinin büyük çoğunluğunu “Cumhuriyetçiler”e kaptırdılar.). Halk desteğini yitirmenin önüne geçmek için her zaman yaptıkları gibi  yine “terör” teraneleri korkusu yaratarak, halkın dikkatlerini başka yönlere çekip, desteğini arkalarına almak hesabıyla yaygara kopardılar. Bir yandan bu amaçla şişirme ve asparagas haberlere giriştiler. Diğer taraftan her geçen gün faşist baskı yasaları ve uygulamalarını daha da arttırmak için “meşruluk” yaratmaya ve halkı bu uygulamalara alıştırmak için bu tür yaygaralara başvuruyorlar. Ve en önemlisi uzun süredir kendilerinin yetiştirmeleri ve bir biçimde kullandıkları “El Kaide”nin bazı “kolları” Yemen’de var diyerek, bu bahaneyle Yemen’i bir biçimde işgal etme veya kısmen işgal etme  hesapları için uzun süredir kamuoyu yaratılıyor.

Petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarının en çok da emperyalist ülkeler için hayati önemi ortada. Bunların en çok bulunduğu alanların elden tutulması kadar, taşıma yollarının elde tutulması ve güvenliği de  o kadar önem taşıyor emperyalistler için. Yemen, bu bakımda önem taşıyor. Sadece bölgedeki önemi değil, aynı zamanda bir petrol üreticisidir. Petrol kuyularının % 80’i güney tarafında bulunmasına rağmen, kuzey kısmı stratejik öneminden dolayı daha  önem taşıyor. Yemen, coğrafi olarak stratejik bir yere sahip. Arap yarım adasının güneyden alt kısmını, bir yandan Kızıl Denize geçişin yolunu, diğer taraftan Aden Körfezi, Umman denizi ve Hint okyanusuna açılmanın yolunu tutuyor. Yemen’in kuzeyini S.Arabistan kaplıyor ve ABD’le ilişkileri ve ABD askeri üsleri orda var. Doğusu Umman’da, ve biraz kuzey doğusu olan B.Arap emirlikleri, Katar ve Kuveyt’te askeri üsleri var. Yemen’in 1994’te yaşadığı  iç savaşından sonra, ABD burada askeri varlığını geliştirmeye başladı. 1998 de ortak tatbikatlara başladı.  1999 yılında ABD Savunma Bakanlığı Kızıl Deniz’deki yakıt ikmal ünitesini Cibuti’den Yemen’in stratejik kenti olan Aden’e transfer ederek işbirliği alanını genişletti. Hem Özel Kuvvetler hem de CIA birlikleri bu ülkede ciddi bir varlık gösteriyor. Resmi olarak 200 milyon dolarlık bir bütçe ile Yemen’de faaliyet gösteren ABD, özellikle istihbarat, terörle mücadele eğitimi, Yemen Ordusu’nun eğitilmesi ve sözde “kalkınma proje” faaliyetleri yürütüyor.

Yemen’de farklı gurupların  bir iktidar mücadelesi var (Mezhepler ve azınlıkların). 2004’ten bu yana Hûsi militanları ile Yemen ordusu arasında devam eden çatışmalara ilişkin, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı David Petraeus, “Yemen’in Hûsi militanlarına karşı yürüttüğü savaşa Amerika’nın destek vereceğini” açıklamıştı. Bölgede ve bu ülkede askeri varlığını arttırmaya bu gibi  iç mücadeleleri de kullanarak esas amaç ve hesaplarını gizlemeye çalışıyor.

Yemen’in karşı yakası, Afrika’dır. Yani Kızıl deniz ve Aden körfezinin karşı yakası Cibuti, Etiyopya, Somali’dir. Yukarı doğru Sudan’dır, Mısır’dır vb. Karşı komşusu ilk üç ülkedir. Orta-Doğu tarafında Yemen, karşı taraftan Cibuti, Etiyopya ve Somali, Hint Okyanus-Umman Denizi-Aden Körfezi tarafından Kızıl Denize giriş-çıkışı kontrol edebilecek durumdadır. Eski Fransız sömürgesi olan Cibuti, ABD’nin üs’ü durumunda olan bir ülkedir. Son yıllarda ABD, “korsanlıkla mücadele” adı altında Doğu Afrika ve Hint Okyanusu’ndaki donanma gücünü artırdı. 2007 yılında alınan bir karar ve 2008′de uygulamaya konulan çerçeveye göre tüm Afrika kıtası bir komutanlık altında toplamıştı. Bu sürede   Somali açıklarına askeri yığınağını artırdı. Etiyopya ile ilişkileri geliştirdi. Somali’deki duruma neredeyse doğrudan müdahale edecekti. Somali, Sudan, Uganda, Cibuti ve Etiyopya’nın yanı sıra,

bölgenin karşı yakasındaki Yemen’e operasyonlarını sıklaştırmasının nedeni bu stratejik çıkar hesaplarıdır. Bu bölgede bazı ülkeleri işgale veya en azında askeri varlığını artırmaya bahane arıyor. … ABD, Çin ve AB  Afrika’da çok ciddi bir kapışma halindedir. Bu kapışma üzerine durmak başlı başına ayrı bir konu olduğu için geçiyorum. Bu Asya için’de geçerlidir. 9 Başta ABD olmak üzere, emperyalistlerin, 1990’lardan itibaren, özellikle 2000’li yıllardan bu yana dünyanın enerji kaynakları ve taşıma yolları gibi stratejik öneme sahip alanlarına yoğunlaşıp kontrollerine alma faaliyet ve saldırıları arttı. Kafkasların yanı sıra Ortadoğu ve Afrika’ya yönelik saldırı bahaneleri bu nedenlidir.

İşte bu son bomba şişirmeleri bu hesaplara yöneliktir.

Kaynak:

http://www.habervitrini.com/amerika_ve_ingilterede_bomba_alarmi-493388.html

2  Aynı yer

http://www.medya73.com/haber/yemeni-isgale-kapi-mi-aralaniyor-analiz.html

http://www.superonline.com/haber/amerikada-bomba-alarmi-104422

http://www.medya73.com/haber/yemeni-isgale-kapi-mi-aralaniyor-analiz.html

http://www.superonline.com/haber/amerikada-bomba-alarmi-104422

http://www.attabot.com/haber-oku/amerika-ve-ingiltere-de-bomba-alarmi-3303546/

8  Aynı yer

.

13 Kasım 2010  /  Engin Gören