Home , ATİF , ATİF: “Mülteci krizi‘ Yoktur! Emperyal Haksız Savaş Krizi Vardır!‘

ATİF: “Mülteci krizi‘ Yoktur! Emperyal Haksız Savaş Krizi Vardır!‘

multecimacaristanATİF |17-09-2015 | Son yüzyılın en büyük mülteci hareketi, Avrupa burjuva medyasında <<mülteci krizi>> olarak lanse edilmeye başlandı bile. Ortada <<kriz>> denilebilecek veya üstesinden gelinemeyecek bir durum olmadığı halde, egemen sistem savunucuları, insani bir durum olan yaşam güvenliği ve refah arayışlarını <<kriz>> diye tanımlamakla, toplumda <<büyük tehlike>> algısı yaratmak istiyorlar. Onlar bu sayede gerici, milliyetçi ve ırkçı düşünceleri yeniden körüklemeyi de umuyorlar. Buna rağmen kabul etmek gerekiyor ki, Avrupa toplumları içinde dayanışma ve hoşgörü kültürü de, ırkçılık-ayrımcılık karşıtı yeni bir toplumsal hareket olarak gelişim gösteriyor ve umut veriyor.

Ne var ki, dünyamızın 46’dan fazla odağında lokal savaşlar veya iç savaş halleri gündemde. Bütün bu haksız savaşlar, emperyalist sistemin iktisadi çevrim ve politik yönetim krizlerinin direk ya da endirek bir sonucudur. Batılı veya Doğulu emperyalist devletlerin azgınlaşan sömürü ve talan politikaları, açıktır ki, aktüel olarak yaşanan kitlesel mülteci göçünün de esas nedenidir. ABD-AB birlikteliği ile Rusya-Çin ikilisi arasında iktisadi ve politik yayılmacılık şeklinde cereyan eden egemenlik kavgası, yerküremizdeki bütün haksız savaşların da temel çıkış nedenidir. Dolayısıyla, Doğu ve Kuzey Afrika, Orta ve Yakın Doğu, Uzak Asya ve Balkan ülkelerindeki koşullarda yaşam güvenlikleri kalmadıkları için yurtlarından kaçarak sığınmacılık serüvenine yelken açan bu insanlar, sürgün olurken dahi ölüm tacirlerinin tuzağında can vermekteler. 2015 Ağustos ayları arasında azap yollarında yaşamlarını yitirenlerin sayısı 2300 geçmiştir. Ölenlerin çoğu, Aylan ve Galip Kurdi kardeşler ve annelerinin hazin ölümünde olduğu gibi, masum çocuklar ve kadınlardır.

Sermaye baronları emekçi insanlara ve dünya halklarına “eski düzeninizi yıkın, eski dünyalarınızı yakın, birbirinizle her yerde savaş edin ki, her şeyi özgür sermaye sayesinde yeniden inşa edelim“ dayatmasında bulunuyorlar.Haksız savaş dayatmasından kaçarak yaşam güvenliği ve bir nebze refah uğruna çaresizce mülteciliği tercih eden insanların kaşılarına, bu sefer de, <<Avrupa Sermaye Kalesi>> tarafından, -şiddet de dahil- her türden baskı ve sınırlama politikaları çıkarılıyor. Ne var ki, egemenlerin haksız savaş politikalarının yarattığı bu siyasal sonuçlar, onların yüzlerindeki ‘’insancıl’’ maskeleri de bir bir düşürüyor. Almanya, Avusturya, Macaristan, Slovenya, Hollanda, Danimarka gibi ülkelerin AB Şengen Anlaşması‘nı dahi devre dışı bırakarak sınır kontrollerine yeniden dönmeleri, ‘’açık sınırlar Avrupası’’ iddiasının da nasıl bir yalan olduğunu bir kez daha göstermiş bulunuyor.Mültecilerin ilk eriştikleri Avrupa ülkesinde kayıt edilmelerini, burada başvuru yapmalarını ve buna uymayanların sınırdışı edilmesini düzenleyen ‚Dublin Sözleşmeleri‘, sığınmacıların ve mültecilerin sınır tanımayan fiili hareketleriyle birlikte anlamsızlaştı ve bu yasa yürütücüler tarafından dahi uygulanamaz oldu. ‘’Dublin sözleşmeleri’’, en çok Alman ve Fransız hükümetlerinin baskısıyla oluşan bir anlaşmadır ve uygulanması esnasında sürekli hak ve özgürlük ihlalleri üretmektedir.

Diğer taraftan mülteci ve sığınmacı insanların fiili olarak bütün sınırları aşmaları, hükümetlerin istememelerine rağmen bu insanları sınırdan içeri almak zorunda kalmaları, Dublin Sözleşmelerini -bir süreliğine de olsa- devre dışı bırakmaları ve bir çok yerde sığınmacıların sempatiyle karşılanmaları elbette olumlu gelişmelerdir. Avrupa ülkelerinin ülke başına 160 Bin mülteci alınmasını öngören anlaşmaya varılmış olması dahi bu alttan gelen toplumsal baskının bir sonucudur. Dünyanın ‘’az gelişmiş ve küçük’’ devletlerinden sayılan Lübnan bile, bütün imkansızlıklarına rağmen, 1 milyon 200 bin mülteciye sığınma imkanı vererek, bütün Avrupa Birliği ülkelerinin toplamda aldığından daha fazla mülteciye sahip çıkarak, AB’nin iki yüzlü politikalarını da deşifre etmiş oluyor.

ATİF olarak Avrupa ve Almanya ilerici kamuoyuna çağrımız; mültecilerle dayanışmaya ve hoşgörü/hoşgeldin kültürünü büyütmeye devam etmeleri yönünde olacaktır. Çünkü bu kültür enternasyonaldir, bu kültür ilericidir. Bu kültür, sermayeci egemenlerin ve iktidar hırsının esiri burjuva partilerin, bütün ırkçı, milliyetçi, fanatik dinci ve faşist çevrelerin ayrıştırıcı, ötekileştirici ve düşmanlaştırcı politikalarına karşı da bir panzehirdir. Bu dayanışma kültürü, halkların ve emekçi kitlelerin sistemsel haksızlıklar karşısında en doğru ve akıllı bir tutumudur. Bu kültürü sahiplenmek, yaşatmak ve büyütmek bütün işçi ve emekçilerin ortak görevidir.

  • Yaşasın enternasyonal dayanışma ve halkların hoşgörü kültürü!
  • Kahrolsun haksız savaşlar, yaşasın ezilen halkların meşru mücadelesi!
  • İltica ve sığınma hakkı insan hakkıdır!

Bildiri İndir