Home , Köşe Yazıları , Aleviler ve Alevilik (I) – Rıza Algül

Aleviler ve Alevilik (I) – Rıza Algül

riza“Aleviler”den insanı, “Alevilik”ten teoriyi, yani Alevi felsefesini anlıyoruz. İnsan pratiği ile teori, ideal olan ile gerçek olan arasında her zaman bir mesafe vardır. Bu, düşünce ile yaşam, teori ile pratik arasında doğal bir gelişmedir. Dolayısıyla ilkesel olmayan bir durumda bu mesafe doğal bir nitelik taşır ve sonsuza kadar sürer.

Fakat tarihte ve bugün çokça görüldüğü gibi, bu mesafe yaşam ile söylem arasında ilkesel nitelikte de olabilir. Bu durumda ilkesel uyuşmazlık ortaya çıkar. Bugün Aleviler’in durumu biraz buna benziyor: Başka yaşamak, fakat başka söylemek.

Şöyle ki: Aleviler’in yaşamı Alevilik felsefesine uygundur. Çünkü onların yaşamlarına yön veren esas anlamda mantıktır ve özgürlüktür. Fakat Aleviler’in söylemi, yaşamlarının tersini sergileyen bir ilkesel uyuşmazlık içeriyor. Bu uyuşmazlığı ben, son yazdığım Almanca kitabı (“Der Alevismus: Eine Lehre, die Gott ins Verhör nimmt”) pek çok yerde tanıtırken, bu tanıtımlarda seyrek de olsa karşılaştığım Alevilerle birebir yaşadım ve gördüm.

Tarihte Aleviler’in yaşamları ile söylemleri arasında her zaman bir uyuşmazlık vardı. Bu uyuşmazlık Aleviler’in bir seçimi değildi. Tersine, onlara dayatılmıştı. Onlar da, dıştan gelen baskıları azaltmak, daha doğrusu, kendileri üzerine konuşulmasını bertaraf etmek veya azaltmak için, Şiiliğin İslam’dan devşirerek Anadolu’ya kadar taşıdığı Allah, Muhammed, Ali, On İki İmam, Kerbela, Muharrem gibi İslami kavramlara ve hikâyelere sığındılar. Yüzyıllar boyunca telaffuz ettikleri bu kavramlar ve hikâyeler kuşaktan kuşağa taşındı ve zamanla Aleviler’in sözel alışkanlıklarına yerleşti. Aleviler’in bu sözel alışkanlığı, adı ne konursa konsun dine ve inanca varıyor. Dinler ve inançlar içinde de İslam’a varıyor. Çünkü telaffuz ettikleri kavramlar, isimler, kişilikler ve hikâyeler İslam’a ait olanlardır.

Bugün Aleviler içinde kendilerini “Müslüman” görenlerle, “hayır, biz Müslüman değiliz, Aleviyiz”, diyenler arasında, her gün daha çok kemikleşen bir ayrışma yaşanıyor. Fakat “Müslüman’ız” diyenlerle “Aleviyiz” diyenlerin inanç unsurlarına ve bu unsurlara yüklenen unvan ve anlamlara baktığımızda, ikisi arasında bir ayrışmaya götürebilecek bir fark görünmüyor. Bundan dolayı Alevi kitle, bu ayrışmaların nedenlerini hala anlamış değil. Örnekleyelim: Allah, Muhammed, Ali, On İki İmam, Kerbela, Muharrem, Kurban Bayramı, Cem ve Cemler’deki temalar, işlevler, semahlar vb. vb. (Her iki tarafta da var olan “Hızır” kültünün İslam’a ait olmadığını belirtelim!) “Müslüman’ız” diyenlerle “Aleviyiz” diyenler arasında ortak paydadır. O halde, şunu sormak herkesin hakkıdır: Neden ayrılık?

Hemen söyleyelim: Temel yönden bakılırsa, Aleviler arasındaki ayrışma nedeninin ideolojik olduğu görülecektir. Diğer bir deyimle bu ayrışım, politik bakımdan tutucu olanlarla devrimci olanlar arasındaki ayrışmadır. Bu ideolojik ve politik ayrışmanın da sosyolojik temeli vardır. Aleviler’in içinde de farklı sınıflar ve dolayısıyla sınıf bakış açıları vardır. Her şeye rağmen ezilenin ve sömürülenin safında yer almak ve devrimci olmak iyidir, çünkü Aleviliğe uygundur. Fakat devrimci olmak, ezilenin ve sömürülenin yanında saf tutmak için “Alevi” olmayı gerektirmiyor, tarihte Aleviler “silme” devrimci olsalar dahi…

O halde tekrarlayalım: Aleviler arasındaki ayrışmanın nedeni “din” veya “inanç” değildir. Kaç gruba ayrılmışsa ayrılmış olsunlar, fakat “din” veya “inanç” konusunda söylenenler ve yapılanlar bakımından aralarında önemli bir fark yoktur. Fark olmayınca, ayrışmayı “haklı bir zemine oturtmak” amacıyla kişisel yargılamalar ve “düşman resimler” ayrışma sahnesini dolduruyor. Bu da Aleviler’i, gerçek nedenler yerine yüzeysel ve ajitataif söylemler etrafında “bu taraf”, “karşı taraf” biçiminde saf tutmaya götürüyor. Şunu söyleyebiliriz: Taraflar fiziksel bakımdan birbirlerinden “uzak” dursalar da, “pseudo Alevilik” bakımından birbirlerine yakın duruyorlar.

Peki, problem nedir, nerdedir?

Problem, bütün Aleviler’de ve Alevi kurumlarındadır. Aleviler şundan artık karar vermeli ve netleşmelidir: Alevilik bir din midir, yoksa bir felsefe midir?

Not: Devam edecek.