Home , Haberler , 2021’in İlk Günlerinde ATİF’ten Almanya Değerlendirmesi

2021’in İlk Günlerinde ATİF’ten Almanya Değerlendirmesi

ATİF | 08.01.2021 | 2021’in İlk Günlerinde ATİF’ten Almanya Değerlendirmesi:

Hindistan’da 250 milyon işçi greve gitti ve Guinness rekorlar kitabına geçti. Fransa durulmuyor. Dünyanın bir çok yerinde süren ayaklanmalardan korkan Alman devleti kısa süreli çalışanlara, küçük işletmelere iki yıl daha mali destek sunma kararı aldı. Frene bastı. Ama buda yaşam standartlarının yoksulluk sınırının altına kadar düşmesini engelleyemedi. Bir çok küçük işletme iflas etti, insanlar kiralarını ödeyemedi. Kadın emeği yoğun alanlardan biri olan sağlık alanında Hastane ve Huzurevlerinde işe gelecek insan bulunamadı. Sağlık çalışanları diğer çalışanlara göre Koronaya daha fazla yakalandılar ve 11-13 gün aralıksız çalışmak zorunda kaldılar. Zaten varolan personel yetersizliği had safaya çıktı. Thyssenkrupp, Mercedes gibi büyük firmalar da ekonomik kriz nedeniyle işten çıkarmalar devam ederken 7 Aralıkta onaylanan Savunma bütçesi, % 2.5 artışla 50 Milyar dolara yükseltildi. 

Alman sermayesi varolan tepkinin sola kaymasını engellemek için Querdenken gibi sağcı hareketlerle, polis eşliğinde  sokakları doldurmaya çalıştı. Kontrol edebildiği nazi akımlarını desteklemeğe devam etti. Edemediklerini de operasyonlarla ring dışına atmaya çalıştı. AfD içinde Björn Höcke’nin başını çektiği sağ kanat gibi. PAG‘in sınırlarının genişletilmesi ile yetkileri artan Polis içerisindeki nazi örgütlenmeleri artıyor, basında adını ilk defa duyduğumuz yeni nazi örgütleriyle karşılaşıyoruz. NSU davasındaki cezasızlıktan güç alan naziler örgütlenmeye devam ediyor.  Alman ordusunda da durum farklı değil. Kontrol edemedikleri gruplara operasyonlar düzenleyen iktidar, hem bu hareketleri düzen sınırları içine çekiyor hem de bu sayede demokratmış gibi görünmeye çalışıyor.

Fransa’da vahşice öldürülen öğretmenin ve Avusturya’da ki Türk devletinin yetiştirdiği çetelerin düzenlediği faşist saldırıları fırsata dönüştürmeye çalışan AB ülkeleri, Ortadoğu ve Akdeniz’deki çıkarlarını tehlikeye atan, Azerbaycan ve Suriye’de kendileri gibi emperyalist olmaya çalışan Türkiye’nin Avrupa’daki faşist örgütlenmelerine karşı Fransa, Hollanda, Avusturya’nın başını çektiği ve Almanya’nın da yarım ağızla katıldığı yaptırımlar ve kapatma kararlarını uygulamaya başladı. AB’nin Brüksel’de yapılan son zirvesinde ekonomik yaptırım listesinde olan Türk şirketlerinin sayısı arttırıldı. Ancak uygulamaya, 2021 Mart’ında Türkiye’nin durumuna ve ABD’nin yine ekonomik ve askeri yaptırımlar içeren CAATSA anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle birlikte  başlanacak. NATO ve Merkel Hükümeti Türkiye’yi karşışına almamaya iyice Rusya’nın yanına itmemeye çalışıyor. AB şimdilik kendi ülküdaşlarının karşısındaymış gibi görünse de sular durulunca tekrar kankalarıyla birlikte işçi sınıfının karşısına dikileceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

Pandemi sürecinde yaşanan ilginç bir gelişme de sınırdışı kararlarının artmasıydı. DW Türkçe’deki habere göre Bavyera İçişleri Bakanı Joachim Herrmann (CSU), perşembe günü Berlin’de yapılacak İçişleri Bakanları Konferansı öncesinde Hıristiyan Birlik liderliğindeki eyaletleri temsilen, 2012’den bu yana yürürlükte olan sınır dışı etme yasağının yıl sonuna kadar uzatılmaması için bir kez daha çağrıda bulunduktan sonra, Almanya’daki potansiyel tehlikeli Suriyelilerin Suriye’de Türkiye’nin kontrolündeki bölgelere sınır dışı edilebileceğini söyledi. Almanya İçişleri Bakanı Seehofer‘da 1 Ocak’tan itibaren Suriye’ye sınır dışıların başlayacağını belirtti. Seehofer, “ağır suç işleyenler ve anayasayı ayaklar altına alanların“ ülkeyi terk etmeleri gerektiğini savundu. Ekonomik ve politik göçmenler, Nazilere tanınan toleranztan yararlanamadı. İçişleri bakanları Herrmann ve Seehofer bu insanların Almanya’da bulunmalarının halkın güvenliği açısından uygun olmayacağını kaydettiler. Ortadoğu’yu sattıkları panzerler ve silahlarla cehenneme çevirenler, halkın güvenliğinden bahsediyor. Bunu sınırdışı kararlarına da yazmışlar  “ Sizi ülkemiz için tehlikeli buluyoruz. Ülkemizi terkedin“. Almanya’da iç faşistleşme hızını arttırarak devam ediyor ve işçi sınıfını bölüyor bu yüzden saldırılara karşı Almanya’da güçlü halk ayaklanmaları ve grevler hayat bulamıyor. Ama bu daha ne kadar sürer belli olmaz. Kapitalist emperyalist sistem karşısında kafası net olanlar sokaklarda. Onlarda platformlar sayesinde siyasi bir güç olabiliyorlar. Bu gücün dipten gelen dalga ile birleşmesi önümüzdeki süreç de Almanya’nın gündemini belirleyebilir.

Birlik, Mücadele, Zafer
39. Dönem ATİF YK