Anasayfa , Köşe Yazıları , Ercan Kanar , 12 Eylül Faşizmi Kalıcı Ve Kurumsallaşmış Olarak Devam Ediyor – Ercan Kanar

12 Eylül Faşizmi Kalıcı Ve Kurumsallaşmış Olarak Devam Ediyor – Ercan Kanar

37 yıl sonra hala kurumlarıyla daha da yenilenmiş olarak Faşist rejim devam ediyor. Üstelik şimdi sadece ırkçılık değil; ırkcılık ve kökten dinciliğin sarmal olmasıyla

12 eylül darbe nedenleri tartışılırken hep yükselen sol muhalefetin bastırılması ve kapitalist sınıfın rahatlatılması için 24 ocak kararlarının gürültüsüz uygulamaya konması faktörlerinden bahsedilir. Kuşkusuz bunlar önemli faktörlerdi. Ama bir diğer faktör hep unutulur. Bu diğer önemli faktörü Cunta başı Kenan evren anılarında itiraf etmiştir. 1978-1979 yıllarında Kürt illerinde askeri birlikleri teftiş ederken yaklaşan “kürt isyanını” hissettiğini, bunu gelişmeden büyümeden boğmak için askeri darbenin şart olduğu gerçekliğini algıladığını vurgulamıştı. Gerçekten de 12 eylül cuntası darbe yapar yapmaz ilk işlerinden biri olarak 2932 sayılı yasa ile kürtçeyi yasaklamak oldu. 12 Eylül cuntasının demir ökçesi en çok kürt illerinde ve cezaevlerinde hissedildi. Yapılan yargılamalar düşmanla savaş hukukunun tipik yargılamalarıydı. 654 bin kişi gözaltına alındı. 7000 kişi için idam istendi. 517 kişinin idamı kesinleşti. 300 kişi faili meçhul cinayetlere kurban gitti. 171 kişi işkencede öldü. 23677 derneğin faaliyetine son verildi. 20 bin civarında insan üniversitelerden uzaklaştırıldı. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. 30 bin emekçi işlerinden atıldı.

AKP’nin son 8 yılında da 12 eylül uygulamalarından geri kalır yanı yok. Hatta yargı SYNT askeri mahkemelerine göre daha da operasyonel idari birimler haline gelmiş durumda. Temel çekirdek haklar ayaklar altında. Üstelik 12 eylül rejimine göre kökten dincilik daha da dayatmacı bir yaşam biçimi durumunda. 12 eylülde hepimiz bunun geçici bir rejim olduğunu mücadeleyle sona ereceğini düşünüyorduk. Bir faşist ara rejim diyorduk. Şimdi ise kalıcı bir plebisit diktatörlük söz konusu. İşlevi kalmamış bir yasama organı, operasyonel bir idari birime dönüşmüş yargı organları ve tek kişinin şefliğine bağlanmış bir yürütme.

Hitler iktidara geldiğinde 80 i aşkın milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırmıştı. Kararnamelerle yönetmeye başlamıştı. AKP gibi varlık fonu çıkarmıştı. Yargıçlar Hitlere biat yemini ediyorlardı. Ne kadar benziyor değil mi? AKP yönetimi Kavgam kitabını iyi sindirmiş. AKP’nin son 8 yılında gazeteciler ve avukatlar 12 Eylül’deki baskıyı aşar derecede zulüm gördüler. Bu satırların yazıldığı sırada da 17 avukatın gözaltına alındığı haberleri geliyor.

Böylesi koşullarda Ana muhalefet başkanlık seçimlerinde HDP ile ittifak yapmayacağını söylüyor. 1930lı yılların alman sosyal demokratlarının aymaz lığını tekrarlıyor. Cezaevindeki HDP milletvekillerini ziyaretten bile korkuyor. Merkez sağdan medet umuyor. Kürt sorununa hala terör sorunu olarak bakıyor. Düzenlediği adalet kurultayı adaletsizlikle malul. HDP kuşatılmış vaziyette. Dışardaki yöneticiler zamanında ve etkin politikalar üretemiyorlar.

Böylesi bir ortamda İnsan Hakları örgütlerine çok iş düşüyor. İHD merkezi sokağa çıkmaktan korkmamalı. . OHAL in uzatılmaması için meclis oylaması arifesinde İHD merkezi tüm şubelerinin yöneticilerini Ankara’ya çağırarak meclis önünde oturmalı. İHD “OHAL’e Hayır 1 milyon imza” kampanyasını merkezinin ataleti yüzünden yürütemedi, beceremedi. Şu günlerde hiç olmazsa HDP’nin yapamadığı “Adalet, Demokrasi, Barış Kurultayı”nı CHP’nin yaptığı topal adalet kurultayına alternatif olarak yapabilmeli.

İnsan hakları savunucuları ve yöneticileri her zamankinden daha çok etik ilkelere uymalı. Reklamcı olmamalı. Abartık popülist söylemlerden kaçınmalı. Medya düşkünlüğüne kapılmamalı. Bürokratizme, diplomatik heveslere gömülmemeli. Sanal projeler değil, kurumsal projeleri hayata geçirmeli. Gençliği kazanmalı. Kadınları insan hakları mücadelesine çekebilmeli. Değerli Bülent Uluer’in cenazesinde 45-70 yaş ortalaması vardı. Gençlik yok denecek kadar azdı. Kadınlarda azdı. Neden? Bunları düşünmeliyiz. Gençliği ve kadınları çekemeyen bir mücadelenin etkili olma şansı yoktur.

12 Eylül, cumhuriyetin geleneğindeki piramidin tepesinde askeri gücün bulunduğu proteryan yapıyı daha da pekiştirmişti. Şimdi daha da tehlikeli bir proteryan yapı var. Tepesinde ırkçı ve dinci özel kuvvetlerin bulunduğu bir yapı. AKP şehirde savaşacak yeni militer güçler hazırlığı içinde. Bu zorlu süreçte sivil itaatsizliği cesaretle geliştirecek bir insan hakları mücadelesine ihtiyaç var.