Şu an Son Mohikanlar gibi çalışıp bütün Yunanistan’ı karıştıran bir avuç partizan yürek, zamanın diktatörlüğüne karşı amansızca savaşıyorlar. Onlarınki, yaşamın en kutsal yerinde olan yoldaşlık bağının nidalarıyla yola düşenlerin öyküsüdür.
Kirli ilişkiler karşılığında Türkiye’ye iade edilmesine karşı bir mücadeledir. Türkiye’ye iade edildiğinde zindan karanlığına mahkûm edilecek dava yoldaşımız Turgutumuz içindir. Öyle gizliden gizliye değil; açıktan açığa bağırarak sahiplenme ruhuyla hareket edenlerin yoldaşlığıdır bu. Zamanın, açlık iradesine karşı diktatörlüğünü yitirdiği andır bu an.
“Özgürlük zorunluluğun kavranması değil, aynı zamanda pratiğe geçirilmesidir” şiarıyla hareket eden partizan yüreklerin yaşamsal kaynağıdır. Yani ab-ı hayattır pratik.
Yaşamsal düşlerini öyle boş, küçümseyen, halkın devrimcilere verdiği her bir kuruşun değerini bilmeden, onlardan aldıklarıyla çıkarttıkları yayın organlarında; devrimcilere kara çalan, onlarla dalga geçen, içi boş düzinelerce satırın, sayfanın, kuru boş gerici hezeyanların kışkırtılması için tüketildiği, özünde hiç bir samimi hatanın kabulunun olmadığı bütün beyhude sol çıkışın esasta özünü yitirerek sağcılaşıp, pasiftirleşmeye karşı, keskin devrim naralarıyla karşı koyanlar, tarih karşısındaki sorumluluklarından azad
ettiklerini beyan ederler.
Bu; küçümseyen, hor gören kendinden olmayanı dıştalayan sorumsuz davranışlara en iyi cevap halkımız olacaktır.
Bizler, içi boş satırların fütursuzca harcanmasına karşı pratiğin olgun sesi olarak, halka ve yoldaşlarına karşı sorumluluk bilinci en yüksek seviyede olanların teorik ve pratik ayak sesleriyiz.
Zaman ve mekanın umursamazlığına karşı direncimiz basit ve sıradan gelebilir halk yığınlarına. Zaten bu genelde hep de böyle algılanmıştır. Lâkin tarih vuku bulduğunda bugün, yüzyıl önce basit gibi görünen Bolşevik hareketin de neler yaratabildiğine tarih ve halklarımız tanıktır.
Bu tarihsel bilinçle hareket ettiğimiz malumunuzdur!
Bir KulturFabrik Zürih Üyesi
4 Temmuz 2018