Home , Avrupa , YENİ KADIN: „Üzgün Olmaktansa Öfkeli Olmayı Yeğlerim!“

YENİ KADIN: „Üzgün Olmaktansa Öfkeli Olmayı Yeğlerim!“

Toplumu korku cenderesinde tutmak için , kriz süreçlerini yönetmek, her türlü hak ve özgürlük taleplerini bastırmak için zindanları güçlü bir silah olarak tutmuştur egemenler. Oysa Türkiye ve dünyadaki politik tutsakların dirençleri bizlere, zindanlardan da direnişin örülebileceğini ve hatta düşmanın zindanlarda da yenilebileceğini göstermiştir.

18 Mart Uluslararası Tutsaklarla Dayanışma Günü’nün temelleri Paris Komünü’ne dayanan, ezilen dünya halklarının mücadelesinde esir alınan tüm politik tutsaklar için ortak dayanışmayı sahiplenme günü olarak „Kızıl Yardım“ kuruluşu tarafından ilan edilmiştir.
Bugün gerek ülkemizde gerekse de tüm dünyada zindanlarda esir alınanların oranlamasına bakıldığında, küçümsenmeyecek sayıda kadının da olduğunu görmekteyiz.

Dünyanın her yerinde kadınlar özgürlük mücadelesinde her geçen gün daha fazla yer edinmeye, daha güçlü örgütlülükler yaratmaya başladılar. Özgürleşen kadın, direnen kadın sistem için çok daha tehlikelidir, çünkü o zaten muhalif duruşuyla egemen güçler karşısında konumlanırken, kadına biçilen toplumsal rolleri kabullenmeyip aile ve devletin kutsallığının temellerini sarsmaya başlamıştır. Ve bu nedenle kesinlikle bastırılmalıydı.
Kadın bedeninin kutsallığı üzerinden politika yürütenler hapishanelerde kadınlara yönelik işkencelerini yine o kutsal gördüğü kadın cinselliği üzerinden yapmaktadır .
Daha tutuklandığı ilk andan itibaren taciz, tecavüz, çıplak arama, cinsiyetçi hakaretlere, şiddete insanlık dışı muamelelere maruz kalan kadın ve LGBTI+ mahkumlar seslerini kimselere duyuramamakta ve bazen de uğradığı tecavüzün ve işkencenin sonucunda Garibe Gezer gibi başını duvarlara vurarak ya da kendini asarak ölüme itilmektedir. Demens hastası olmasına rağmen Aysel Tuğluk gibi ciddi rahatsızlıkları olanlar, sadece muhalif, devrimci, yurtsever, sosyalist kimliklerinden dolayı zindanlarda tutulmaktadırlar.

Bu sadece ülkemiz özgülünde değil, Avrupa’nın bir çok ülkesi içinde geçerli bir durum tespitidir. Almanya’da çıkartılan 129a/b yasa ve bentleri sadece politik kimliği olan kişilere has çıkartılmış, özelde de göçmen politik kimliği olan kişilerde uygulaması son yıllarda oldukça artmıştır. Münih Komünistler Davası sadece bir örneğidir.

Diğer yandan çok insan ve kadın haklarından dem vuran Almanya, sadece politik aktivitelerinden ve kimliğinden kaynaklı Kürt aktivist bir arkadaşı geçen yıl tutuklamış, yetmez gibi „çocukların yetiştirilmesinde olumsuz rol model olduğu ve onları da birlikte aktivitelere götürdüğü “ bahanesiyle çocukların bakımını ‚Çocuk Esirgeme Kurumu’na vermeye kalkmış; mahkeme, kadın kurumlarından gelen kitlesel baskı ve ‚Gençlik ve Çocuk Bakanlığı/ Çocuk Esirgeme Kurumu da karara karşı çıkınca vazgeçmek durumunda kalmışlardı. Politika yaptırmamanın, hak ve özgürlük mücadelesinin önüne setler çekmenin yasalar aracılığıyla uygulamaya konulması olan bu gibi durumlar bir çok ülkenin toplumsal muhalefete yönelik saldırılarıdır. Politik insanlar apar topar uçaklara bindirilip, yıllara varan cezalar alacakları bilinmesine rağmen ülkelerine geri gönderilmektedirler.

Diğer yandan ülke şartlarında Pandemi bahaneyi ile en temel talepler bile karşılanmazken, infazlar uydurma gerekçelerle ertelenirken, şu anda ölümün eşiğine gelmiş pek çok tutsağın serbest bırakılmaması, tedavisine izin verilmemesi insanlık ayıbıdır. Mektupların keyfi verilmemesi, tel görüşmelerinin kısıtlanması, açık görüşlerin yarım saatte sınırlanması, elektrik faturalarının mahkumlara fahiş fiyatlarla tesis ettirilmeye çalışılması, kadınların regl petlerinin bilinçli verilmemesi, gibi daha bir çok kısıtlamayla zindanlarda yaşamını sürdürmeye çalışan politik tutsakların dışarıdaki sesi olmak önemlilik arz etmektedir.

Dünyadaki tüm politik tutsakların sesleri olmalı, tecavüz ve şiddetin her türlüsüne maruz kalan ama mücadelesinden asla geri adım atmayan, duyarlılık yaratma ve tüm zindandaki zulümleri protesto adına ‚intihar‘ etmeyi göze alan Garibe Gezer’in de dediği gibi, onlara öldükten sonra değil şimdi ve her zaman sahip çıkmalıyız. Onların duvarları aşan sesleri olmalıyız. Yeni Kadın olarak, Aysel Tuğluk ve onun gibi tüm hasta tutsakların bir an önce serbest bırakılmasını, hapishanelerde tutsaklara yaşatılan tüm insanlık dışı muamelelere son verilmesini talep ediyoruz.

Figen Yüksekdağ şahsında tüm
#Siyasi Tutsaklara Özgürlük diyoruz.
O duvar, o duvarlarınız vız gelir onlara;
Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur!

YENİ KADIN