PARİS | 15 – 02 – 2009 | Paris civarındaki Vincennes tutukevi, Fransa’nın oturum kağıdı olmayanlar için oluşturduğu en büyük tutukevidir. Oturum izni olmayan, henüz başvurusu olmayan veya ret-terk kararı alan göçmenleri herhangi bir kimlik kontrolü esnasında yakaladıkları taktirde sınırdışı kararının mahkeme tarafından kesinleşip hazırlıklar yapılana kadar yakalananlar orada tutulmaktadırlar. Ormanın içinde bulunan tutukevi, birçok defa İnsan Hakları Derneği ve Sağlık Heyetleri’nin eleştiri konusu olmuştu.
21 Haziran 2008’de, rahatsız olan bir göçmen tutuklu ilaçlarını istemiş, tutukevi görevlilerince (oradaki görevliler çoğunlukla resmi polislerdir) baştan savma bir şekilde oyalanmış ve ilaçlarını alamayan tutuklu aynı gün ölmüştü. Ertesi gün, 22 Haziran’da, diğer tutuklular bu durumu protesto etmek için sessiz yürüyüş örgütlemişlerdi. Bu yürüyüşe tahammül edemeyen polisler eylemi şiddetle bastırmışlardı. İşte Vincennes tutukevinde 22 Haziran’da çıkan isyan, bu baskıya karşılık gerçekleşti. Nitekim isyan, polislerin durmak bilmez hırsıyla o düzeyde büyüdü ki aynı gün Vincennes tutukevi yanarak kül oldu. 60 kişilik kapasiteli ilk yeni bina kapılarını 10 Kasım 2008’de açtı (bunun yanında benzer iki binanın inşası daha sürüyor ve kapasite bakımından eskisine oranla daha az sayılı olmasının yanında daha çok kontrol edilebilecek şekilde olması yeni binaların özellikleri arasındadır).
İsyanın bitiminde yaralıların ciddiyeti ve sayısı devlet tarafından gizlenirken, bir tutuklunun firar ettiği haberi verilmişti. Diğer tutuklular değişik tutukluluk merkezlerine sevk edilirken, biri firar eden olmak üzere sekizi hakkında „ateş ve şiddet yoluyla devlet malına zarar vermek“ suçundan 10 yıl hapis istemiyle soruşturma açıldı. Firar eden henüz aranırken, diğer yedi tutuklu Fleury-Merogis cezaevine konuldu.
Tutuklulardan biri, hücresinde uğradığı saldırının ardından 3 aydır komada. Diğerleri arasında da sağlık sorunları olandan psikolojik bunalıma girenler vardır. Bu duruma rağmen ve dosyada isyanın nedenlerine dair bir vurgu olmayan soruşturma tam da burjuva demokrasisine uygun bir seyir izlemektedir. STK ve duyarlı kurum ve bireylerin yürüttükleri, ATİK-Fransa’nın da desteklediği „İsyancılarla dayanışmaya! Kağıtsızlar serbest bırakılsın, tutukevleri kapatılsın!“ kampanyasına ilgi artarken soruşturmanın ne zaman biteceği ve tutukluların akıbetlerinin ne olacağı konusunda belirsizlik sürmektedir.