İstanbul: Yeni Demokrat Kadın’ın örgütlediği Cinsel Şiddete Karşı Kadın Konferansı’nın ikinci günü “Kadın beyanı esastır, aksini ispat yükümlülüğü erkeğe aittir” ilkesi üzerine yapılan tartışmalarla başladı. İlk oturumda yapılan bu tartışmalar, Aslı Ceren Aslan’ın moderatörlüğünde Av Deniz Bayram, Melek Özakman (Filmmor) ve Rahime Karvar (YDK) sunumlarıyla başladı. İl olarak konuşmasını yapmak üzere söz alan Melek Özakman, haberleri erkeklerin, magazini kadınların sunduğu bir toplumda; kadın spikerlerin sunduğu haberlere bile inanılmayan bir toplumda yaşadığımızı vurgulayarak sözlerine başladı. Özakman, hukuk alanında bile kadınlara inanılmadığı durumda bu ilkeyi uygulamanın zor olduğunu belirterek “Böyle bir toplumda uzun mücadeleleri sonucu kazanılmış bir ilkeyi tartışıyoruz ama hayatımız bize inanmayanların sorgulamalarıyla geçti” dedi.
“Kadınlara inanılmayan bir toplumda yaşıyoruz”
İşçi-patron ilişinkisinde patronun iktidar konumundan kaynaklı işçiye karşı gerçekleştirdiği tüm suçlarda işçinin beyanını sorgulamazken kadınların ifadelerinin sorgulanmasının adaletli olmadığını söyleyen Özakman, bu tutumunun yaşanan cinsel saldırıları kişiselleştirdiğini vurguladı.
Gezi eylemleri sırasında Kabataş’ta yaşandığı iddia edilen taciz olayını hatırlatan Özakman, bu olayda bile kadın beyanını esas almak gerektiğini söyledi. Yalan olduğu tahmin edilmesine rağmen “olabilir” demek gerektiğini belirten Özakman, Gezi sürecinde bir taciz yaşanmış olmasının da mümkün olduğunu, ifade ederek kadına inanmayan yaklaşımların bu ilkeye saldırıya dönüştüğünü ve tahribat yarattığını dile getirdi. “Biz kadınlara inanan insanlar olmalıyız, Kabataş olayındaki gibi bir olay daha iddia edilse ben yine inanmayı seçerdim” diyen Özakman, #Sendeanlat tagıyla yapılan paylaşımların, örtülü kadınların da oldukça çok tacize uğradığını gösterdiğine dikkat çekti. Özakman; konuşmasının sonlarında kadınların sürekli birbirine inanıp dayanışma halinde olması gerektiğini söyleyerek bu ilkeyi korumanın önemli olduğunu dile getirdi.
“Cinsel şiddet, taciz ve tecavüzden ibaret değildir”
Özakman’ın ardından, “Kadın beyanı esastır, aksini ispat yükümlülüğü erkeğe aittir” ilkesinin hukuki boyutunu tartışmak üzere Av. Deniz Bayram söz aldı. Bayram; cinsel şiddet davranışlarının tamamı kriminalize edilemeyeceğini yani cinsel şiddet kapsamına sadece tecavüz ve tacizin alınmayacağını söyleyerek sözlerine başladı. Erkeklerin, cinselliği çoğu zaman bir cezalandırma ya da ödül amacıyla kullandığını da belirten Bayram, bu durumun da cinsel şiddet kapsamına alınması gerektiğini ifade etti. Bayram, bu kapsama alınan saldırıların ya da davranışların hepsinin bütünlüklü değerlendirilmesinin faydalı olduğuna değinerek bu suçlardan ezici bir çoğunlukla kadınlar ve çocukların zarar gördüğünü dile getirdi. Erkeklerin de tacize uğradığına dair yapılan tartışmalardaki örneklerin, kadınların ve çocukların yaşadıkları örneklerle bir tutularak değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek, erkeklerin tacize uğramasının münferit olaylar olduğunu söyledi. Dolayısıyla bu argümanın kullanılmasına izin verilmemesi gerektiğini işaret etti.
Devletin cinsel saldırıyı “tecavüz ve tecavüze teşebbüs” olarak ayrımlara giderek indirim yaptığını vurgulayan Bayram, idam ve hadım tartışmalarının da olayı münferitleştirerek normalleştirdiğini belirtti. Devletin de bu tartışmaları yaparak suçu kendi üzerinden attığını ve kendini bu yolla akladığını da sözlerine ekleyen Bayram; kadınların verdiği mücadele sonucunda bu suçların devletlerin ajandasına/gündemine girdiğini ifade etti.
Son olarak Bayram, TCK’da kadınların mücadelesiyle bazı değişiklikler yapıldığını da dile getirerek, devletin bunları torba yasalarda koz olarak kullandığını da söyledi. Bayram, tüm bu tartışmaları saldırının bireyselleştirilmeden yapılmasında fayda olduğunu da ifade ederek “şüpheden sanık yararlanır” uygulamasının bu durumlarda kullanılamayacağını söyleyerek sözlerini sonlandırdı.
Bayram’ın ardından YDK adına Rahime Karvar söz alarak, ilkenin yorum farklılıkları ile ele alınmasına dikkat çekti. “Kadın beyanı esastır, aksini ispat yükümlülüğü erkeğe aittir” ilkesinin kadınların korunması açısından oldukça önemli olduğunu söyleyen Karvar, kadınların yaşadıklarını daha rahat anlatabilmesi ve mücadele edebilmesi için böylesi ilkelere ihtiyaç olduğunu belirtti. Cinsel şiddetin bireysel değil toplumsal olduğunu da vurgulayan Karvar; uygulamada en çok karşılaşılan tartışmanın, kadının yalan söyleyip söylemediğinin olduğunu dile getirdi. Woody Allen’ın kızının, babası tarafından tacize uğradığını söylemesinin ardından, kadının sorgulanmış olduğunu hatta erkeğin kariyerini zedelemeye çalıştığının söylendiğini hatırlatan Karvar, Sine-Sen, KESK’te de benzeri örneklerin yaşandığını hatırlattı. Kadın örgütlerinin bile erkeğin toplumsal/politik konumuna göre hareket ettiğine şahit olduklarını belirten Karvar özellikle sadece kadınlardan oluşmayan örgütlerde bu durumun sıkça yaşandığını ifade etti. Erkeğin statüsüne göre yapılan her muamelenin ve yorumun tek bir kadını değil, tüm kadınları etkilediğini tekrar tekrar hatırlatan Karvar sözlerine “Kendimizi toplumsal alternatif olarak görüyorsak; ‘Kadın beyanı esastır, aksini ispat yükümlülüğü erkeğe aittir’ ilkesini sahiplenmek en devrimci tutumdur” cümleleriyle sonlandırdı.
Sunumların ardından forum kısmında yapılacak tartışmalarla ikinci gün ilk oturum sonlandırılmış oldu.