Anasayfa , Haberler , Türkiye’de Polis Yine İş Başındaydı, Kadın Yürüyüşüne Saldırdı

Türkiye’de Polis Yine İş Başındaydı, Kadın Yürüyüşüne Saldırdı

URFA | 14 – 11 – 2010 | Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü olan 25 Kasım’a sayılı günler kaldı. TC. Faşizmi bir kez daha kadına yönelik devlet şiddetini uygulamaktan geri durmadı. Yasalaştırdığı cinsiyet ayrımcı politikalarla, taciz-tecavüz-kadın katliamları hala kadınların kâbusu olmaya devam ediyor.

Mensubu olduğu sınıftan dolayı emeği, milliyetinden dolayı kimliği, sadece kadın olduğundan dolayı da bedenine yönelik saldırı, baskı ve sömürüler her gün daha hissedilir şekilde devam ediyor.2010’un ilk yedi ayında katledilen kadın sayısı 226’dır.Ve devlet ‘erkekçe nedenlerden’ dolayı katilleri adeta korur durumdadır. Kadın katli vacip duruma getirilmektedir. Çünkü devlet, kadına yönelik şiddetin savunucusu ve uygulayıcısıdır. Şiddeti, kadını kontrolü altında tutabilmek için uygulamak ve başta erkek olmak üzere değişik araçlarla uygulatmak zorundadır. Bunun son örneği de, değişik demokratik kadın gruplarının gerçekleştirdiği yürüyüşe saldırmasıdır.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Sekreterliği, İnsan Hakları Derneği(İHD) ve Ankara Barış İçin Kadın Girişimi’nin çağrısıyla iki koldan başlatılan,’’Kimliğimin, bedenimin ve emeğimin sömürülmesine karşı mücadele ediyor, barış için yürüyorum.’’ Yürüyüşüne, Urfa’da saldıran devletin kolluk güçleri, coplarla müdahale ederek, Hakkâri’den yürüyüşe katılan tüm kadınları gözaltına almıştır. Yürüyüşe katılan tüm kadınlar ‘potansiyel tehlike’ oluşturduğundan(!),devlet, bir kez daha kadın düşmanı, dolayısıyla insanlık ve barış düşmanı olduğunu da göstermiştir.8 Mart’larda kadınların isyanlarına, yüzyıllardır baskı ve sömürü altında tutulmalarına karşı haykırdıkları sloganlardan korkarak, kadınların birlik-mücadele-dayanışma ve ama sisteme karşı duruş sergiledikleri gün olan bu günde, devletin kadınlardan korkusunu şiddetin arkasına gizlenerek sergilediği hala belleklerimizde sıcaklığını korumaktadır. Aynı yöntem bugün yine tekrarlanmaktadır. Kadınları susturmak için kanunları yeterli bulmayan, orman kanunlarıyla silahlarını-coplarını da devreye sokarak kadınların özgürlük ve barış yürüyüşlerini engelleyeceğini sanmaktadır.

‘’Öldürmeyeceğiz, ölmeyeceğiz, kimsenin namusu olmayacağız; Savaş değil, barış; gelsin baba, gelsin koca, gelsin cop, inadına isyan, inadına özgürlük; jin, jiyan, azadi; biz anneyiz, savaşsız bir dünyadan yanayız’’ sloganlarına tahammül edemeyen ama aslında kadının örgütlü bir güç olmasından korkan devlet, bu korkusunda haksız da sayılmaz. Çünkü kadınlar, artık sessiz çoğunluk olmayı kabullenmiyor, toplumun yarısı oldukları için, yaşamın da öncüsü olma gerçekliğinden hareket ediyorlar. Ve artık kadınlar, yaşama haklarının çok kolay ellerinden alınmasına, ataerki sistemin meşrulaştırdığı erkek ve devlet şiddetine, bedenlerinin talan, ruhlarının yağma edilmesine, emeklerinin sömürülmesine, dillerinin ve kültürlerinin, kimliklerinin yasaklanmasına, barış güvercinleri ve kelebeklerin katledilmesine; militarizme, ordularla, askeri faşist diktatörlüklerle, savaş politikalarıyla, her gün yükselttikleri şovenizmle birleşen şiddet ve yaratıcısı erkek egemen sisteme karşı baş kaldırmakta, isyan etme meşru hakkını kullanmaktadır.

Bu anlamda bizler, Avrupa’da yaşayan değişik milliyet ve azınlıklardan kadınlar olarak, baskıya zulme ve faşizme karşı,’’İçinde soluksuz bırakıldığımız, hayatımızı zehir eden, gecelerimizi ve sokaklarımızı bizden alan bu çağdışı erkek düzenine karşı yürüyoruz.’’ Diyerek, isyanlarını haykıran yürekleri öpülesi kadın dostlarımızın yanında olduğumuzu deklare ediyoruz. Erkek egemen sisteme ve şiddetine öfkemizi bir kez daha haykırıyor, TC. Faşizminin demokratik kadın kurumlarına saldırısını ve kadın dostlarımızın gözaltına alınmalarını nefretle kınıyoruz.

KAHROLSUN ERKEK EGEMEN SİSTEM VE HER TÜRLÜ ŞİDDETİ!

YAŞASIN KADINLARIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ VE DAYANIŞMASI!

ATİK-Yeni Kadın