Türkiye egemen güçleri 24 Haziran’da erken seçim kararı almış bulunuyorlar. Bilindiği üzere, bu kez, başkanlık ve parlamento/meclis seçimleri bir arada ama iki ayrı oylamayla yapılacak. Erken seçim kararı açıktır ki; TC’nin içinde bulunduğu iktidar/egemenlik ve meşruiyet krizinin kaçınılmaz bir sonucudur.
Egemen sınıfların kendi içlerinde yaşadıkları çelişme ve çatışmalar giderek büyümektedir. Bir taraftan AKP/MHP/BBP eksenli ‘cumhur ittifakı’nın başını çektiği Türk-İslamcı faşist klik, diğer taraftan da CHP, Yeni Parti ve Saadet Partisi’nin başını çektiği milliyetçi faşist klik arasındaki çatışma açıktır ki bu seçimlerde daha da derinleşecektir. İki klik arasındaki en önemli ortak nokta; faşizmin, gericiliğin, milliyetçiliğin ve ırkçılığın Türkiye versiyonu olan, “Tek Vatan, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Din ve Tek Dil” noktasında birleşmeleridir.
AKP’nin iktidar olduğu 16 yıllık süreç, Türkiye’de işçi sınıfı ve emekçilere yönelik saldırıların en yoğun yaşandığı süreç olmuştur. Başta Kürt ulusu olmak üzere, farklı ulus, azınlık ve inançların yok sayıldığı, tanklarla toplarla T. Kürdistanı şehirlerinin bombalanarak halkın katledildiği, hapishanelerin TC tarihinde hiç olmadığı kadar dolu olduğu, kadınların üzerindeki baskının en fazla yaşandığı, gençlerin geleceksizleştirildiği, LGBTİ+ lara yönelik nefret cinayetlerinin arttığı, halkın üzerinde korku dağlarının büyütülerek susturulup/sindirildiği bir dönemdir bu dönem… Bu saldırılar Efrin işgaliyle sınırlar ötesine geçerek daha da yoğunlaştırılmıştır
CHP, Yeni Parti ve SP’nin oluşturduğu ittifak açısından da çok farklı değildir bu süreç. Özellikle kendisini sosyal demokrat parti olarak lanse eden CHP, Erdoğan’ın başını çektiği kliğin tüm saldırılarına destek olmuş ve onaylamıştır. HDP milletvekillerinin tutuklanmasına, vekilliklerinin düşürülmesine, Kürt illerinin bombalanarak katliamların gerçekleştirilmesine, sözde 15 Temmuz darbesinden sonra çıkartılan tüm yasalara, sınır ötesi operasyonların gerçekleştirilmesine, bizzat CHP yönetimi ve vekilleri onay vermiştir. Aynı durum ırkçı, faşist Yeni Parti’nin başını çeken Meral Akşener ve şürekası için de geçerlidir. Özellikle İyi Partinin başını çeken Meral Akşener, Türkiye’de bir çok yargısız infazda ve göz altında katledilenlerin bizzat katili olan azılı bir faşist iken, partiyi oluşturan kadrolarının tümü Akşener’den farklı değildir. Millet İttifakının diğer bir bileşeni olan Saadet Partisi de gerici, faşist güçlerin partisi olup, diğer bileşenleri tamamlar niteliktedir, Parti genel başkanı T. Karamollaoğlu Alevilere, aydın ve yazarlara yönelik gerçekleştirilen 2 Temmuz Sivas katliamının direkt örgütleyicisidir. Millet ittifakı’nın özellikle bu iki kliğinin
birbirinden farkı yokken, bütünleştikleri en başta gelen ortaklık, azılı faşist ve gerici olmalarıdır.
Türkiyeli emekçiler, ilericiler, devrimciler, demokratlar, yurtseverler;
Türkiye sınırları dışında yaşamakta olan TC vatandaşı veya çifte vatandaş olan herkes, teorik olarak oy kullanma hakkına sahiptir. Tüm Türkiye ve T. Kürdistanı’ndan halkın gündemine sokulan bu politik gelişme, Avrupa’daki seçmenler açısından da önemli bir yerde durmaktadır. Faşist TC Devleti, başta Almanya olmak üzere, bir çok Avrupalı emperyalist ülkelerle yaptığı kirli pazarlıklarla devrimci, yurtsever, ilericilere yönelik saldırılarını yoğun bir şekilde sürdürmektedir. Avrupa’da yaşayan Türkiyelilerin ortak mücadelesini engellemek için böl parçala, yönet politikalarına hız kazandırırken, TC devletinin direkt örgütlenmesi olan; gerici, faşist çeteler, kuruluşlar ve MİT ajanları üzerinden Avrupa’daki demokrasi güçlerine saldırılarını da yoğunlaştırmaktadır. Bu politikalar üzerinden komünistler, devrimciler, Kürt yurtseverler tutuklanarak uzun yıllara varan cezalara çarptırılmakta. 2015 yılında ATİK’e yönelik Almanya merkezli geliştirilen operasyonda, 10 üye ve taraftarının tutuklanmasının arkasında da faşist TC vardır.
Avrupa’da yaşayan Türkiyeli işçi ve emekçilerin ortak mücadelesinin yaratılması; faşist TC’ye vurulacak önemli bir darbedir. Dolayısıyla uzun zamandır birlikte ortak çalışan Türkiyeli ve Kürdistanlı demokrasi güçlerinin 24 Haziran seçimlerinde oluşturdukları HDP eksenli demokrasi bloğunun ortak mücadelesi ve siyasal çalışmaları ATİK açısından önemli bir yerde durmaktadır. Rançtı, baskıcı, milliyetçi, gerici partilerin krizlerini daha da büyütmek için; HDP’nin ve onun adayı olan Selahattin Demirtaş’ın desteklenmesi anın önemli taktik politik görevleri arasındadır.
Dolayısıyla biz ATİK ve tüm bileşenleri olarak; Türk, Kürt, Ermeni, Süryani, Alevi’ler başta olmak üzere çeşitli ulus, kültür ve inançlardan oluşan demokrasi bloğunun içinde yer alarak, seçimler çalışmasının aktif bileşeni olacağız. Konfederasyonumuz ATİK; faşist TC’nin ve ona hizmet eden düzen partilerinin, işçilerin enternasyonal birliğine ve halkların kardeşliğine karşı geliştidikleri bütün politikalarını teşhir ederken, halk kitlelerinin demokrasi, eşitlik ve özgürlük temelinde birleşmesini ve örgütlenmesini esas alacak şekilde seçim çalışmalarında yürütecektir.