Home , Haberler , THYSSEN-KRUPP “Şirket Çapında Grev Gerekli”

THYSSEN-KRUPP “Şirket Çapında Grev Gerekli”

DUISBURG |01.06.2025| Yönetim kurulu, dış sermaye ve borsa değerinin artması umuduyla Thyssen-Krupp’u parçalamak istiyor. Markus Stockert ile söyleşi.
Suzanne Knütter

Suzanne Knütter’in Junge Welt gazetesi için Markus Stockert ile yaptığı bu röportajı, işçi sınıfı mücadelesine katkı sunması amacıyla Türkçeye çevirip yayınlıyoruz. – AHM Ekibi

Thyssen-Krupp (TK) grubu parçalanacak ve parçaları tek tek borsaya açılacak. Ancak bu şirketi daha verimli hale mi getirecek? Neler oluyor?
Yönetim Kurulu Başkanı Miguel López, şimdiye kadar grup bünyesinde bulunan beş bölümü bağımsızlaştırıyor. TK, denizcilik ve çelik dışında kalan tüm bölümlerde %51 çoğunluğu elinde tutmak istiyor. Asıl amaç, bu bölümleri daha kolay elden çıkarmak veya kapatmak. Borsa değerini artırmak ve spekülatif kazançlar elde etmek için dış sermaye çekmeye çalışıyorlar. Ancak örneğin çelik ticaretinde yatırımcıların bu alana girip girmeyeceği bile şüpheli.

Bu süreç nereye varacak?
Yönetim kurulu, çelik üretimini yarı yarıya azaltmayı planlıyor ve tüm grup çalışanlarına saldırıya geçmiş durumda. Her ne kadar tüm birimleri „rekabetçi“ hale getirmekten bahsetse de López’in esas planı şirketi parçalara ayırmak. Ve bu yükü çalışanların omzuna yıkmak istiyor.

Peki, geriye ne kalacak?
Denizcilik ve çelik bölümleri şirketin cirosunun %70’ini oluşturuyor. Bu bölümler ortadan kalkarsa, geriye yalnızca malzeme hizmetleri kalır. Fakat çelik bölümünün küçülmesi bile tüm yapıyı sarsacaktır. Çelik ticareti ve otomotiv tedarikçiliği gibi alanlarda da kesintiler planlanıyor. Örneğin Hagen’deki yay fabrikası kapatılacak.

Sonuçta şirketin elinde ne kalacak?
López ve şirket merkezindeki yaklaşık 100 çalışan. Ve bu „muazzam planı“ kutlamak için sözleşmesini uzatmaya çalışıyor, İspanya’da 450 yöneticiyle kutlama hazırlığında. Öte yandan, çalışanların eğitim bütçeleri kısıldı, hatta su kesildi. Üretimde büyük açık varken yeni personel alımı da durduruldu.

Bu kriz nasıl ortaya çıktı?
Thyssen-Krupp, çelik sektöründe artan rekabeti kaybetti. Dünya genelinde yıllık 1,6 milyar ton çelik üretilirken TK yalnızca 12 milyon ton üretiyor. Devletler arası ekonomik rekabetin kızıştığı bir dönemde herkes kendi ulusal sanayisini korumaya çalışıyor. Ancak küresel bir üretim ağı içinde bu kolay değil. TK artık çelikte pazar lideri değil. Almanya’da toplam üretimin yarısının korunması planlanıyor. Bu, 20-25 milyon tonluk üretimin Alman şirketleri arasında paylaştırılması anlamına geliyor. Bu da doğrudan Alman silahlanma stratejisine bağlanıyor. Hükümet „savunma kabiliyetini“ öne sürüyor ama bana göre yeni bir dünya savaşı riski artıyor ve Almanya, başka ülkelerle birlikte yeni bir saldırı savaşına hazırlanıyor.

Bu perspektif, TK’daki çatışmalarda da gündemde mi?
TK’da şirket çapında bir grev şart. Böyle bir grev, çelik ya da otomotiv işçileri tarafından başlatıldığında doğrudan siyasi anlam taşır. Şirketler birliği geçtiğimiz sonbaharda işçilere karşı genel bir saldırıya geçti. Bu saldırı geri püskürtülse de hâlâ aynı tutum sürüyor. VW’de geri adım atmak zorunda kaldılar. Ford’da 24 saatlik grevin ardından tereddüt içindeler. HKM’deki uyarı grevinde her vardiya bir saat geç başladı. Bunun üzerine TK yönetimi geri adım atarak HKM yönetimine tekrar müzakere talimatı verdi. Yönetimler, grevleri önlemek istiyor.

TK çalışanlarının perspektifinden şimdi ne yapılması gerekiyor?
Thyssen-Krupp, “artık bu kadar üretim yapmayacağız” diyorsa, biz de şöyle demeliyiz: O halde tam ücret garantisiyle haftalık çalışma süresi 30 saate indirilmeli. Bu, mevcut işleri korur ve yeni istihdam yaratır.

Bu ne kadar gerçekçi?
Bu mesele, çalışma süresinin nasıl dağıtıldığıyla ilgilidir. Gelirin yalnızca %10’u ücretlerden oluşuyorsa, tam ücret garantisiyle haftalık bir saatlik çalışma süresi indirimi maliyetleri belki %1 artırır. Kapitalizmde artı değer, ücret ödenmeyen emekle yaratılır. Bir işçi ortalama iki saatlik çalışmayla kendi ücretini üretir. Geri kalanı sermayeye kâr olarak gider. Bu, kapitalizmin temel çelişkisidir. Verimlilik sürekli artıyor ama üreticiler bu artıştan hiçbir pay alamıyor. Şu anda sermaye, işçilere açık saldırı yürütüyor ve bizler, işçi sınıfının çıkarlarını temel alarak taleplerimizi açıkça koymalı ve bunun için mücadele etmeliyiz.

Bu IG Metall’in de resmi talebi mi?
Çalışma süresinin kısaltılması sendikal hareketin temel ilkelerinden biridir. Fakat şu anda bu, IG Metall’in resmi bir talebi değil. Ama ben bunun artık zorunlu hale geldiğini düşünüyorum. Artık eski kârlar yok. Peki bu düşüşün faturasını işçiler mi ödeyecek? Yüksek tazminat alıp işten çıkmak da çözüm değil. Çünkü o iş yeri zaten sonsuza dek kapanacak. Gençler ne yapacak? Nerede çalışacaklar? Bütün büyük şirketler iş alanlarını yok ediyor. Eğitim olanakları da giderek daralıyor.

Markus Stockert, Duisburg’daki Thyssen-Krupp Steel’de IG Metall işçi temsilcisidir.

Kaynak:
https://www.jungewelt.de/artikel/501012.thyssen-krupp-nötig-ist-ein-konzernweiter-streik.html