Anasayfa , Haberler , Taksim 24 saat açık bir komün

Taksim 24 saat açık bir komün

İSTANBUL |10-06-2013 | taxGezi parkında 14’üncü gününe giren direniş aynı zamanda insanlara dayatılan kapitalist jargonları da yıktı. Taksim’de dayanışma içersinde yaşayan halk sağlıktan gıdaya, sanata kadar ücretsiz 24 saat açık bir komünü yaşatıyor. Bu hayat tarzının insanlarda yepyeni bir bilinç yarattığını vurgulayan Taksim Dayanışma Platformu Direnişçisi Bülent Parmaksız, bu direniş sayesinde halkın bir uyanış yaşadığını, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, karşımızda dayanışmayı, direnmeyi bilen yeni bir insan tipinin olduğuna dikkat çekti. Şimdi sıranın bu direnişi, yaşam tarzını kalıcılaştırmaya geldiğini belirten Parmaksız, bunun yolunun mahallelerde, sokaklarda hiyerarşik olmayan, herkesin söz hakkı olduğu halk komiteleri kurmaktan geçtiğini belirtti.

-Gezi Parkı Direnişi 13 günü geride bıraktı. Bu atmosferi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gezi parkında ağaçların kesilmesine karşı başlayan bu direnişin büyük bir ayaklanmaya ve isyana dönüşmesi beklenen bir durum değildi. Direnişin bu boyutta derinleşmesi öncelikle AKP hükümetine olan öfkenin büyüklüğünü gösteriyor. Fark etmediğimiz büyük bir öfke birikmesi yaşanmış ve bu öfke patlaması küçük bir kıvılcımla İstanbul başta olmak üzere bütün Türkiye’ye yayıldı. Bir direniş olarak başlayan bu hareket giderek bir isyana dönüştü. Bu önceden kurgulanmış, hesaplanmış bir hareket değil ve çok örgütlü bir şekilde başladığını da söyleyemeyiz. Gezi parkında ilk etapta çevrecilerin bir etkisi var ama planlı ve siyasal bir hareket olarak başlamadı. Çevreciler, kadınlar, gençler, lise ve üniversite öğrencileri, AKP hükümetinin baskıcı uygulamalarından, yaşam biçimine müdahale etmesinden rahatsız olan küçük burjuva orta sınıfları dahil olmak üzere Sosyalistlerin, Alevilerin, Kürtlerin, Ulusalcıların, Feministlerin içinde olduğu çok geniş bir yelpazeyi içine alan ve giderek siyasallaşan bir harekete dönüştü yaşanan isyan. Kendiliğinden başlayan bu hareket hemen siyasallaştı, ilk taleplerini aştı, hem de bir taraftan insanların düşünce açısında yeni bir bilinç yarattı.

KAPİTALİZME YENİ BİR ALTERNATİF DOĞDU

-Nasıl bir bilinç?

Bir kırılma yaşandı, bilinçlerde bir sınama yaratı. Kapitalist sistemin yaşamdaki bütün değerleri metalaştırdığı bir dönemde, her şeyin alıp satıldığı bir süreçte, insanlar bu eylemle birlikte bir dayanışmayı yaşamaya başladılar kendi aralarında. Gezi parkıyla başlayan bu direniş insanlarda hem bir siyasallaşma yarattı, hem de dayanışma bilincini yükseltti. Farkında olmaksızın Taksim direnişi kapitalizme karşı yeni bir alternatif doğurdu. İnsanların büyük çoğunluğu alanlara anti-kapitalist bir bilinçle gelmediler çünkü kafalarında böyle bir olgu yoktu ancak farkına varmadan farklı bir hayat tarzıyla karşılaştılar. Sistem tarafından dayatılandan başka bir yaşamın mümkün olduğunu binlerce insan gördü. Bu onların kafasında tabii ki yeni bir dünya yaratacak. Önümüzdeki günlerde bunları düşünecekler. Paris komünü düzeyinde olmasa da bu direniş Taksim komününü de oluşturdu. 12 gündür Taksim’de büyük bir özgürleşme yaşanmakta, şu anda sistemin, hükümetin güvenlik kuvvetlerinin görünür bir denetimi yok ve çok ilginçtir önceki dönemlerle kıyaslanırsa, ciddi bir güvenlik zafiyeti, insanların yaşamlarına yönelik ciddi bir suç durumu bugün çok daha az yaşanmakta .Bu durum yerini insanlar arasında yeni bir dayanışmaya bıraktı. Her şeyin alıp satıldığı bir dönemde insanlar Taksim’deki eylemcilere evlerinde ne varsa katabilecekleri ne varsa gönderiyorlar.

 

İNSANLAR DİRENİŞE KATABİLECEKLERİ HER ŞEYİ KATIYORLAR

-Taksim komünü nasıl işliyor?

Gezi parkı şu an 24 saat açık bir organizmaya benziyor. 24 saat açık ve uyanık bir komün. İnsanlar bir taraftan sabaha kadar herhangi bir saldırıya karşı barikat başındalar, diğer yandan ise festival havasında eğleniyorlar. İnsanlar yiyecek taşıyorlar, börek, süt, su, bakliyat, çorap, gözlük, giysi, döşek, akla gelebilecek ne varsa kim hangi işle uğraşıyorsa buraya ne katabilirse katıyor. Sonra bu getirilenler Taksim’e gelen halka ücretsiz bir biçimde dağıtılıyor. Bütün ihtiyaçlarınızı şu anda Devrim marketten karşılayabilirsiniz. Müthiş bir örgütlenme var, geçen Cuma’dan bu yana Taksim meydanı özgürleşti. Şu anda insanlar bir taraftan karnaval gibi bir devrim havasıyla eğlenmekte. İnsanların moral anlamında düzeldiklerini, kendilerine güvenlerinin arttığını, kendi iradelerini ellerine aldıklarını görebiliyoruz. Sağlıktan, temizlikten, günlük ihtiyaçlarına kadar insanlar burada bütün yaşamı örgütlüyorlar. Şu anda tüm bu ihtiyaçlar parkta gideriliyor. Hatta estetik ihtiyaçları bile karşılanıyor. Mesela bale sanatçıları bale, tiyatrocular tiyatro performansları, çeşitli müzik grupları müzik yapmakta. Parkta ayrıca bir revir açıldı. Burada her türlü sağlık ihtiyaçlarınızı giderebiliyorsunuz. Bütün bu giderleri sağlayan da halkımız. Ya eyleme katılarak bu desteği veriyorlar ya da yiyecek, giysi takviyesinde bulunarak. İnsanlar bir yandan direnirken, diğer yandan yeni bir yaşam örgütlediler. Çok ilginç örnekler de yaşandı. Mesela ülkücüler, tinerciler önce ürkerek yaklaşıyorlar masalara, bir şey almak istiyorlar, para vermek istiyorlar ücretsiz olduğunu, dayanışma için yaptığımızı söyleyince çok şaşırıyorlar, “ hayatımda ilk defa böyle bir şey gördüm” diyorlar. Daha önce siyasi nedenlerle sosyalistlere düşmanca yaklaşan insanlar bile bu durumdan çok hoşnut oluyorlar ve şaşırıyorlar. Direniş yeni bir bilinç düzeyini ortaya çıkarttı. Bu bilinç durumu bir direniştir, insanların sonuna kadar bireyleştirildiği, kimsenin kimseyi düşünmediği, her koyun kendi bacağından asılır mantığıyla hareket ettiği bir dönemde insanlar ilk kez yanındakini fark etmeye başladı. Takas yoluyla bir hayat idame ettirmeye başladılar. Benim ihtiyacım çaysa yan çadırdaki insanlardan çay alıyoruz, onların başka bir ihtiyacı varsa onu gidermeye çalışıyorum. Paranın, çıkar ilişkilerinin hükmünü yitirdiği, dayanışmanın öne çıktığı minimal anlamda bir hayat kuruldu Taksim’de. İnsanlar sınırlı bir alanda da olsa ilk defa yıllar sonra kendi istedikleri, düşündükleri gibi yaşamaya başladılar, kendilerini örgütleme deneyimini yaşamaya başladılar. Kadınlar, Kürtler, Aleviler, sosyalistler, LGBTT üyeleri, işçiler, muhafazakarlar buraya destek verdi. Akla gelebilecek herkes istediği gibi konuşuyor, örgütleniyor, kendi sembolleriyle kendini anlatıyor, şarkılarını, şiirlerini söylüyor. Bir özgürlük alanının tüm nimetlerinden faydalanıyorlar.

ARTIK YEPYENİ BİR İNSAN VAR KARŞIMIZDA

-Peki bu direniş sonrası insanlar sistem tarafından beyinlere kodlanan kutuplaşmalardan kurtulur mu, yoksa bu böyle bir dönemdi diyerek herkes tekrar hayatına mı döner?

Bu insanlar beraber direnişi, dayanışmayı tattılar. Dolayısıyla bu geniş toplumsal ittifakta yer alanlar artık eskisi gibi olmayacaklar. Bu süreç sonlansa bile, hangi şekilde biterse bitsin artık yepyeni bir insan var karşımızda. Özellikle de gençler başta olmak üzere yeni bir bilinç ortaya çıktı, bu komün hayatı ve direniş yeni bir durum ortaya çıkarttı. Önemli olan bu sürecin devam ettirilmesi. Artık bu saatten sonra yapılması gereken bu süreci en ileriye kadar taşıyabilmek. Şu anda hükümet bu süreci bastırmak istiyor ve eğer zorla bastıramazsa ki içten içe çürüterek kendi deyimleriyle motivasyonu yitirterek bu süreci sonlandırmak istiyor. Buna karşı alınacak tavır, her alanda insanların kendisini örgütlemesidir. Biliyorsunuz ki Taksim Gezi parkında başlayan bu eylem daha sonra tüm İstanbul’a sonra da tüm Türkiye’ye yayıldı. Şu anda artık her yer Taksim haline geldi ve her tarafta bir özgürleştirme çabası var. Her yerde küçük çapta da olsa komünal birliktelikler, dayanışmayı örgütleme çabası var. Bunu devam ettirmek çok önemli.

YAŞAMIN HER ALANINDA KOMİTE KURULMALI

-Bu yeni hayat biçimini devam ettirmek, kalıcılaştırmak için ne öneriyorsunuz?

Bunu kalıcılaştırmanın yolu mahalle, sokak halk komiteleri kurmaktan geçer. İnsanlar bütün alanlarda hiyerarşik olmayan, olabildiğince doğrudan demokrasinin işlediği, birlikte oturup birlikte karar verdikleri, sorunları birlikte tartıştıkları, çözüm aradıkları komiteler kurmalıdır. Bu komiteler hem bu direniş sürecinin başarıyla sonuçlandırılması, hem saldırılara karşı durabilmek, hem de bundan sonra karşılaşılabilecek baskı ve sorunlara karşı kendi birlik ve dirençlerini devam ettirmek için gereklidir. Bu aynı zamanda bu hükümetin saldırılarına ya da sönümlemeye karşı bir cevap olacaktır. Her yerde insanlar örgütlenmeli, esas budur. Özgürlük alanları ancak bu şekilde daha da genişletilebilir ve bu dayanışma gücü, yeni insan tipi ancak bu şekilde derinleştirilebilir.

HER ŞEY KÜÇÜK BİR KIVILCIMLA BAŞLAR…

-Senelerce komün yaşam tarzının sosyalistler arasında pratikte yaşatılsa da bir türlü halk tabanına inememesinin nedeni bir yöntem sorununa bağlanabilir mi?

Bütün devrimler, bütün halk hareketleri beklenmedik zamanlarda geliyor. 1848’de Paris’te ki halk ayaklanması, 1871’de Paris komünü, 1905’de Rusya’daki ayaklanma, yine 1917 Ekim devrimi bunlar hep beklenmedik zamanlarda geldi. Devrimler çok zaman sürprizli geldiği gibi çok zaman da kurgulanarak gelmiyor. Rusya’da olduğu gibi toprak ve barış talebiyle, Kuzey Afrika’da olduğu gibi ekmek zamlarına karşı, ya da son Arap ayaklanması gibi işsizliğe karşı bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla başlıyor. Çok küçük kıvılcımlarla ekonomik, barışçıl taleplerle, iş, ekmek, özgürlük arayışlarıyla başlıyor ve daha sonra giderek siyasallaşıyor. Bilinç durumu daha sonra şekilleniyor. Geçmişte de Türkiye’de sosyalistler kapitalizmi eleştirirken, yeni bir hayat kurma arayışı içindeyken, sadece halka anlatabiliyorlardı ancak bunu pratikte gösterme şansları yoktu. O nedenle yeni bir bilinç yaratılması ancak büyük ayaklanmalarla olur, halk inisiyatifinin ortaya çıkmasıyla başlar. Halkın kendi inisiyatifiyle, kendi talepleriyle, çok acemice de olsa, pratikte sokağa çıkmasıyla ortaya çıkıyor. Bu direniş sönümlense bile artık Türkiye halkları 1 ay önceki insanlar değiller. Bu insanlar özgür iradeleriyle kendi kaderlerini ele almayı öğrendiler. İnsanlar polis ve gaz korkusunu aştılar. İnsanlar ortak yaşam imkanlarının farkına vardılar, polis otoritesi olmadığı bir hayatı kurabileceklerini gördüler. Neredeyse devletsiz bir hayatın olabileceğini gördüler. 10 günden bu yana Taksim’de devlet yok, kurumsal otorite yok, polis yok. Sistemin gücü yok. Para alışverişi oldukça azalmış durumda. Milyonlar Taksim’e toplanıyor ama hiçbir güvenlik sorunu yaşanmıyor. Bu yeni direnişte devlet otoritesi oyunu kırılmıştır. Bu hem halk hem de sosyalistler açısından yepyeni bir deneyim oldu. Artık macun tüpten çıktı, devrim göz kırptı.(ZEYNEP KURAY-ANF)