Home , Avrupa , Strasbourg Anti-NATO eylemleri, binlerce kitlenin katılımıyla, militanca direniş örnekleri sunarak sona erdi

Strasbourg Anti-NATO eylemleri, binlerce kitlenin katılımıyla, militanca direniş örnekleri sunarak sona erdi

nonato3nisan3STRASBOURG | 09 – 04 – 2009 | Eylül 2008’den itibaren hazırlıklarına başlanan NATO karşıtı kamp, savaş makinası şahsından emperyalizme karşı yoğun bir mücadele sürecini bir başkasına devrederek 5 Nisan’da sona erdi. ATİK, emperyalizme ve her türden gericiliğe karşı savunduğu dünya halklarının kurtuluş mücadelesinin gereği olarak üzerine düşeni başından sonuna kadar yapmaya çalışarak Ekim’in ikinci haftasından itibaren Strasbourg NATO-karşıtı Koordinasyon’da yer aldı. Kaçınılmaz tüm eksik ve yetmezliklerine rağmen, 1 Nisan’da başlayan Alternatif Köy’de kendi içinde ve başta Türkiyeli devrimci kurumlarla olmak üzere çalışabildiği tüm devrimci-demokratik kurum ve örgütlerle bu süreci kolektif bir şekilde örgütlemeye özen gösterdi. Nitekim sürecin başarıyla sonuçlanmasının etkenlerinden biri buydu.

Devletin saldırı, NATO karşıtı eylemcilerin direniş hazırlığı

Alternatif Köy’ün açılışından itibaren toplantılar, yasal ve korsan sokak eylemleri, NATO karşıtlığına tahammül edemeyen devletin kolluk güçleriyle çatışmalar..vs.. ardı ardına gelerek durmak bilmedi. 1 Nisan Çarşamba günü, sınırdan içeri alınmayanları protesto etmek için gümrük köprüsünü tutma eylemi, 2 Nisan Perşembe günü baskılara karşı yapılan yürüyüşün ardından Alternatif Köy’e girmeye teşebbüste bulunan çevik kuvvetleri geri püskürtmek üzere girişilen çatışma, 3 Nisan’da yine Köy yakınlarında meydana gelen olaylardan yola çıkarak Köy’e yapılabilecek olası bir müdahaleyi engellemek için kamp girişinde oluşturulan barikatlar ve saymakla bitiremeyeceğimiz Strasbourg’un değişik yerlerindeki tüm çatışmalar, devletin „güvenlik“ güçlerinin 4 Nisan’da kullanacakları dozajın habercisiydi. Nedir ki devlet terörü, dozajı ne denli olursa olsun, yapılacakların hazırlıklarını engellemeyi başaracak güce sahip değildir. Zira Cumartesi sabahı saat 6’da, yaklaşık 1800 eylemci 10-15 kişilik gruplar halinde blokaj eylemlerini yapacakları yerlere yakın bir yerde konaklayarak hazır halde beklemekteydiler bile. Yürüyüş esnasında Köy’e olası bir saldırıya karşı da önlemler alınmıştı. Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece boyunca barikatlar oluşturuldu ve direniş için ne gerekiyorsa barikatlarda ve Köy’ün giriş noktalarında hazır hale getirildi.

4 Nisan Yürüyüşü

4 Nisan Cumartesi saat 10’da, Partizan, ATİK, YDG, Yeni Kadın’ın da içinde yer aldığı Anti-emperyalist blok ile çeşitli revizyonistlerin oluşturdukları Anti-kapitalist blok Alternatif Köy’den Avrupa Köprüsüne doğru yürümek üzere kortejlerini oluşturup bloklar halinde hareket ettiler. Avrupa köprüsü istikametine doğru giderken, saat 10:20 civarında Avrupa Köprüsünden bir köprü öncesinde baraj kuran polisin çatışmaktan hiç yana olmayan ve protestosunu dans ederek dile getiren yaklaşık 1500 kişilik pasif göstericileri gaz bombası yağmuruna ve tazyikli suya tuttuğu öğrenildi. Anti-emperyalist blok ile Anti-kapitalist blok’un bu birinci köprüye vardığı saatte, yani 10:50’de çevik kuvvet köprü başını kesmiş, göstericiler ise geriye doğru yol alıyorlardı. Saat 11:05’te, kitlenin dağılmasını engellemek üzere çaba harcayan Anti-emperyalist blok, yasal haklarını kullanarak Avrupa Köprüsü’ne doğru polis barajına rağmen yürüdü. O anda henüz resmi bir açıklamayla değişmemiş olan resmi ve devlet tarafından onaylanan programa göre, Sarkozy, Merkel ve Obama’nın kalabalık bir delegasyon ekibi eşliğinde selamlaşacakları Avrupa Köprüsü (Fransa ile Almaya arasındaki sınır köprüsü) ve çevresinde saat 11’e kadar kuş uçurtulmayacak, saat 11’den itibaren ise Avrupa Köprüsü (bırakalım köprünün çevresini, köprünün bizzat kendisi) kitleye açılacaktı. Bu sebepten ötürü Anti-emperyalist blok ilerleme kararı aldı ve birinci köprüdeki çatışma, yeni aktörleriyle ama bu kez dans ederek değil, direnerek ve barajın açılmasını zorlayarak çatışanlarla başladı.Birinci köprüde bir saatten fazla süren çatışmanın ardından çevik kuvvet barajı aşılmış, Anti-emperyalist blok’un direnişiyle güven kazanan yaklaşık 5 bin kişi Avrupa Köprüsü’ne doğru yürüdü.
Devlet yetkilileri, birinci köprüde geçişe izin vermemelerinin gerekçesini sabahki blokajlara bağladılar. Öyle ki, başarıyla gerçekleşen az sayıdaki blokaj eylemleri, delegasyonların yerlerine ulaşmalarını geciktirmiş ve selamlaşma şovu bu yüzden hesaplanandan biraz daha geç olmuş. Ancak bunun tutarlı bir gerekçe olmadığı ve baraj oluşturmalarının esas nedeninin kitleleri dağıtmak olduğu aynı kuvvetlerin Avrupa Köprüsü’ndeki tutumlarından anlamak mümkündür. Zira köprünün tam ortası, yine çevik kuvvetlerce kapatılmıştı.
Ren nehrinin Almanya yakasında toplanan kitle, Fransa cephesindeki gelişmeleri nehrin Almanya ve Fransa yakalarında bulunan ATİK aktivistlerinin koordinasyonu sonucu, daha ilk köprü üzerindeki çatışmalar başlarken öğrendiler. Nitekim Kehl’deki Markplatz’da gerçekleşen mitingde bulunan kitle, Almanya ceğhesindeki ATİK aktivistleriyle kurulan irtibat sonucu köprüye doğru yürümeleri istenmişti. Fransa cephesindeki kitle köprüye vardığında, Almanya cephesindeki kitlenin de köprü başına gelmelerini bekledi.
ATİK temsilcileri bu haberi öğrenince Kehl’deki mitingde kısa bir konuşma hakkı isteyerek Fransa cephesinde polisin saldırısı sonucu çatışmaların başladığını duyurdular ve kitleye programı yarıda keserek Strasbourg cephesindekilerine destek olmak için hemen yürüyüşe geçme çağrısı yaptılar. Bu çağrı kitlenin büyük bir alkışıyla karşılandı. Ne varki mitingi düzenleyen reformistlerin ve polisin işine gelmiyordu bu durum. Göçmen örgütlerin yürüyüş için harekete geçmeleri ve ardından kitle de kısa bir çekinceden sonra onların peşinden gelmeye başladı ve yürüyüş nihayet coşkun sloganlarla başlamış oldu. Köprüye varıldığında polisin ve reformist yürüyüş organizatörlerinden oluşan delegasyonun oyalamaları sonucu kitle saatlerce bekletildi.. Hedef, burjuvazinin bile güzergah olarak onaylamış olduğu köprüden Almanya cephesindeki kitlenin geçerek Fransa’daki yürüyüşe katılmalarıydı. Bu bakımdan Fransa cephesinin zorlayarak Almanya cephelerinden çok, Almanya cephesinde bir zorlama yaratıp Fransa’dakilerin desteğiyle Fransa’ya girmelerini sağlamak doğru olandı. Genellikle pasifistlerden oluşan Almanya cephesindeki kitle bir zorlamaya girişmeyince, Anti-emperyalist blok temsilcileri, çevik kuvvetin geriden güç biriktirdiğini de göz önünde tutarak geri çekilip Port-du-Rhin’deki mitinge katılma kararı aldılar ve mitinge doğru çekilmek zorunda kaldılar.
Yoğun gaz bombalarının altında kitle miting alanına girmeyi başardı. Zira 4 Nisan günü gerçekleşen pasif-aktif tüm eylemlere orantısız bir güçle karşı koyan devletin kolluk güçlerinin bu tutumu, yürüyüşlere katılmak üzere gelen yaklaşık 600’e yakın örgüt ile yolları kesilen veya yürüyüş kortejine girmeyi başaran on binlerce insanın çoğunluğu tarafından beklenmedik bir tavırdı. NATO koordinatörü Niel, „burası Genova olmadı çünkü ölü olmadı. Burası Seattle veya Heiligendamm olmadı çünkü yaralı sayısı azdı“ ddiye ifade etti Salı günü verdiği demeçte. Ve ekledi: „bunu başarmamızın sebebi, direkt temastan kaçınıp kitleyi gaz bombalarıyla yönlendirmeyi tercih etme kararımızdı“ diye ekledi. „Strasbourg’un heryerinde bu tür olaylar patlak verebilirdi.
Bizim için önemli olan NATO zirvesinin olduğu bölgeyi korumaktı. Bu da bir yeri feda etmemizi beraberinde getirdi. Bu yer, Port-du-Rhin idi“ diyerek demecini sonlandırdı. Buradan anlaşılıyor ki ne pahasına olursa olsun ve şiddetin dozajı ne denli yüksek olursa olsun, kitleleri Strasbourg’un doğusuna, yani Port-du-Rhin semtine kilitleyeceklerdi. Zira aynı sebepten dolayıdır ki yürüyüşten Alternatif Köy’e gidecek yolları kapatarak herkesi yürüyüşe kanalize ediyorlardı.
Onbinlerin yürüyüşü, belirli bir noktada yeni bir baraja takıldı. Bu kez devlet, yanan gümrük bürosu ve hoteli gerekçe göstererek, „ta ki alevler kontrol altına alana kadar geçit verilmeyeceğini“ ileri sürdü. Kitle yolun yeniden açılmasını beklerken geride gelen çevik kuvvet kitlenin hareket alanını daha da darlaştırarak saldırıya hazırlandı. Kortejin önünde ise verilen süre dolmasına rağmen açılan yol değil, gaz bombalarının tetikleriydi. Kitle bu defa hem önden, hem arkadan, sağdan ve soldan çıkış yolu olmayan bir alanda gaz bombaları altında boğulmakla yüz yüze kaldı. Kısa bir süre sonra kitlenin dağılması için polisler tarafından dar bir alan açıldı. Demokratik haklarını kullanarak yürüyüşe katılan binlerce insan adeta savaş esirleri muhamelesi görerek alandan çıkarıldı. Alternatif Köy’den gelenler buradan Köy’e doğru yürüdüler.

Üç neden, bir başarı

Yürütülen çalışmalarda, direnişlerde sergilenen militan duruşta ve toplantılarda takınılan tavırlarda Türkiyeli devrimci kurumların yanı sıra ATİK olumlu bir izler bıraktı. ATİK açısından bunun üç nedeni vardı. Birincisi; ATİK’in Köy çalışmasında oldukça öncesinden beri yer alması ve bu vesile ile yerel kurumlarla tanışarak karşılıklı güvenin sağlanabilmiş olmasıdır. İkincisi, gerek yürütülen tartışmalarda, gerekse de direnişlerde gösterilen örgütlü ve militan duruş üzerinden yerel kurumlara ve bireylere sosyal pratiğinin tanıtmış olması ve bu bağlamda yine güven vermiş olmasıdır. Nihayet üçüncüsü; bu çalışmada ATİK’in tüm güçleriyle katılmış olması ve bu vesile ile eylemlerin örgütlenmesinde, değerlendirilmesinde ve derslerin çıkartılarak yeniden örgütlenmesinde tüm bünyesinin fikirlerini almasıdır. Bir başka deyişle, ATİK’in bu çalışmayı YDG’nin genç dinamiğiyle, Yeni Kadın’ın politik ataklığıyla, İLPS’in mücadele perspektifiyle, İMA’nın enternasyonal vizyonuyla, Grup Haykırış ve Grup Şiar’ın devrimci coşkularıyla harmanlayarak başarıya ulaştırdığı ifade edilmelidir.

Psikolojik baskı ve burjuva demokrasisi gerçeği

5 Nisan günü, Alternatif Köy’ün sona erdiği gündü. Önceki günlerde gözaltına alınanlarla dayanışmak amacıyla saat 15’te karakolun önünde pasif bir eylem yapılma kararı alındı. Kimi kamp sakinleri ise son hazırlıklarını yapıp buraya gelmek için katettikleri uzun yolu geri gitmeyi tasarladılar. Nedir ki planlar saat 12’den itibaren objektifliğini yitirdi. Köy’ün giriş noktalarına birkaç yüz metrede çevik kuvvet bir blok oluşturarak girişleri yasaklayıp, çıkışları ise sadece kimlik kontrolü ve üst arama (ya da araçları arama) gerçekleştirme şartı ile izin verdiler. Beş gün dönen helikopterler bugün daha alçak uçuyorlardı. Saatler geçtikçe Köy’ün girişine doğru birer baraj daha oluşturuluyordu. Hukuk birimi üzerinden talimat yollayan kolluk güçler, „gece 12’ye kadar herkes dağılacak ve sadece ismini bize kaydettirmek şartıyla yarın burada temizlik yapacak olanlar kalabilir“ diyerek Köy’dekileri tehtit ettiler. Hukuk birimi ise yapılanların NATO zirvesi dönemi için çıkarılan özel yasalar içerisinde olduğunu ifade ederek yapacak bir şeyin olmadığını ve beklenirse „belki“ ortam sakinleşebileceğini söylediler. Her bekleyiş, yeni polis koridorlarının oluşumuna tanıklık edilmesine vesile oluyorudu.
Alanda kalan üç ATİK aktivisti ile aracıyla yardım etmek için Köy’e gelen biri, toparlamanın ardından saat 17:30’da yola çıktılar. Bir aktivist yürüyerek kuzeyden, diğer iki aktivist ile bir dost ise kamyonla güneyden çıkışa doğru ilerlediler. Yürüyen ATİK aktivisti üst arama ve soru yağmuruna tutulduktan sonra yolda değil, ormanın içinden gitmesi istenildi. ATİK aktivistinin ormandan yoluna devam etmesinin dışında bir alternatif kalmamıştı.
Arabalarla gidenler ise Köy’den ikiyüz metre sonra ilk kontrol noktasında durduruldular. Köy’den çıktıklarını anlayınca kimlikleri incelediler ve üst araması yaptılar. Şef tiplemesinde hal ve hareketleri olan biri „bunları karakola getiriyoruz“ diyerek psikolojik baskı yapmaya kalkıştı. ATİK aktivistinin „sorun nedir“ sorusuna cevap düştü: „Siz de dün yürüyüşteydiniz. Olup bitenleri biliyorsunuz“ dedi. Diğer yetkili tiplemesindeki söze tehtitle girişti: „pankartlarınız nerde? Pankartları göstermezseniz tüm eşyalarınızı yere dökeriz ve biz buluruz“ dedi. Araçtan pankartlar çıktıktan sonra sıraya dizili çevik kuvvetler koro halinde sevinçlerini dile getirdiler. „Aaaa.. ATİK!“ dedi biri. „İşte bunlar sarılardır“ dedi bir başkası. „Renge bakma, bunlar bir de kırmızıdır. Bunlar komünist“ dedi diğeri. Bu aşamada pankart ve bayraklara el koyacaklarını ifade ettiler. „Neden“ diye soran ATİK aktivistine yanıt şu şekilde verildi: „bize verilen talimat bu. NATO zirvesi döneminde NATO’yu ve sistemi protesto içeren her türlü yazının taşınması yasaktır. Bu 3 Nisan sabahından 5 Nisan’da dahil olmak üzere geçerlidir“. „Yalnız bu pankartlar katlı, taşınmıyor“ diyen aktiviste „İşte yasak! Karar bu“ yanıtını verdi. „Peki ben NATO’ya ve sisteme karşıyım. Bunu söylemek yasak mı?“ diye soran aktiviste „Yazılı olan herşey yasak“ yanıtı verildi. Aktivistin „ama bayraklarda NATO yazmıyor ki“ cümlesine ise „bunlar örgüt ismi ve bu örgütler dün NATO’yu protesto ettiler, bu yüzden yasak“ dedi. „Yasak bugün bitiyor. Yarın bunları alabiliriz“ diye ifade eden ATİK aktivistine ise bu kez telefondan yeni talimat almış gibi bir eli kulağında diğer şef tiplemesindeki polis yanıt verdi: „talimat gereği örgüt flamalarından birer tanesi emniyette kalacak, diğer tüm bayrak ve pankartlar imha edilecek. Siz bunları unutun“ dedi.
Nihayet demokrasi beşiğinin baskı yatağı! Fransa’daki düşünce özgürlüğünün sınırı da bu olsa gerek. İşte tarihi 3-5 Nisan yasaklıları ve bu yüzden imha edilmek üzere el konulan bayraklar:
– ATİK’in bayrakları;
– ATİK-YDG bayrakları;
– İLPS bayrakları;
– İMA bayrağı;
ve pankartlar;
– „Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halkları birleşiniz – İLPS“
– „Emperyalist savaşlara karşı birleşelim – İLPS“
– „Faşizme karşı birleşelim – ATİK“
– „Emperyalist savaş makinası NATO dağıtılsın – ATİK-YDG-Yeni Kadın“ ve yine Yeni Kadın ve YDG imzalı pankartlar…
Pankartlara el konulması yetmiyormuş gibi, iki ATİK aktivisti ve yardım için gelen şoför fişlendi. İsimleri ve aracın plaka numarası kayıt edildi. „Bir sorun olursa sizi rahat buluruz. Eğer sorun yoksa, rahat olun..“ diye sonlandırdı polis. İlk kontrol noktasını böyle geçen ATİK aktivistleri yollarına devam ettiler. Önlerine geçen sivil polis aracı, birinci kontrol noktasından yaklaşık 200 metre sonra bulunan ikinci kontrol noktasını, orada bulunan çevik kuvvetlere verdiği işaret neticesinde ATİK aktivistleri bu noktayı da geçtiler. Üçüncü nokta keza öyle. Dördüncü noktada durulması için park işareti verilen ATİK aktivistlerinin aracının önü yine sivil araç tarafından açıldı ve sivil araç ilerde kayboldu. Akabinde beşinci kontrol noktasına varıldı. Burada ise ATİK’lilerin aracı durdurularak bütün eşyalar indirildi ve tek tek açılarak kontrol edildi. Bu esnada iki komiser geldi. Biri, birinci kontrol noktasından bilgi almış ki diğer çevik kuvvet şefine pankartların imzalarını soruyordu ve aynı zamanda da arabadan indirilen eşyalara incelikle göz atıyordu. Tam bu arada, koltuğun altında olduğu için ilk kontrol noktasında fark edilmeyen „Ezgilerimiz, NATO’nun dağıtılması için yeşersin – Grup Şiar“ pankartı çıktı. Yine parlayan göz bebekleriyle pankatı açıp „Grup Şiar“ı çözmeye çalıştılar. „Bunu da götürelim“ dedi biri. „Gerek yok“ dedi komiser. „Videolarda bana faydası olacak diye fotoğrafını çekeyim yeter“ dedi. „Diğerleri karar var gerekçesiyle alındı“ dedi ATİK aktivisti. „NATO dönemi için böyle bir kararın olduğu doğru, ancak bu karar bize sadece yetki veriyor. Bu yetkiye dayanarak istersem propaganda aracı diye herşeyinize el koyarım ve imha ederim.“ diyerek ‚iyi‘ niyetini pankarta el koymamakla göstermeye çalıştı. Diğeri ise, aracın şoförünü „ayak üstü“ sorguya çekti. „Siz PKK’yi nasıl bilirsiniz? TKP/ML’li misiniz? Ne işiniz vardı burda?“ şeklinde sorulara tuttu. Şoför duruma tekrar açıklık getirmesine rağmen „Tamam tamam. Biz sizin kim olduğunuzu çok iyi biliyoruz. Bizi aptal yerine koymayın“ diyerek diğer komiserle birlikte ayrıldı.
Arama, ayak üstü sorgulama ve „komiserimizden cevap bekliyoruz“ gerekçesiyle beklemenin ardından yola devam etmelerine izin verildi. Zira izin eve doğru değil, tersi yöne olduğu için araçta bulunanlar arabayı park edip yürüyerek çarşıya doğru gitmek zorunda kaldılar. (Burada anlaşıldı ki Köy’ü 5 kontrol noktasıyla çembere almışlar. Gümrük gibi çalışan bu beş nokta, yaklaşık 200-300 metre arayla kurulu. Bu kadar kontrol noktası olmasına da elbette devletin bulacağı bir kılıf olacaktı. Biri çevik kuvvetin denetiminde ve görevi güvenliği sağlamak. Biri jandarma denetiminde ve görevi kimlik kontrolü esnasında bir sakıncanın olup olmadığını incelemek. Biri BAC’ın -Anti-kriminel birim- denetiminde ve görevi silah, kesici alet..vs.. bulmak…vs…) Beşinci noktadan çarşıya varana kadar sivil giyimli polislerin takibine uğrayan ATİK aktivistleri, aracı ancak akşam 22:00’ye doğru alabildiler.
ATİK aktivistleri bunu yaşayanlardan sadece birkaçıdır. 5 Nisan günü yüzlerce kişi Alternatif Köy çıkışından gözaltına alınmış ve aynı gün serbest bırakılmıştır. Pazartesi sabahı saat 1’e kadar alanı kontrol eden çevik kuvvet bölgeyi terk etti. Böylelikle „burası 12″ye kadar boşalacak“ tehtidinin şantajdan ve psikolojik baskıdan ibaret olduğu kanıtlanmış oldu. Böyle bir girişimle, NATO’ya karşı kabaran öfkenin kendileri açısından ciddi tehtit unsuru oluşturduğunu, bunun acısını da insanları bu tür etkinliklere katılmamalarını sağlayacak kadar baskı yapmak olduğu deşifre edilmiş oldu. Ve bu durumun en büyük özelliği, polislerin „el koyma“ ve „imha etme“ kararları kendi keyiflerine bırakılmış olsa da, devletin birkaç günlüğüne de olsa bu keyifiyeti NATO sekretaryasının talimatı üzerinden bizzat yasalaştırmış olmalarıdır.
İşte bir emperyalist ülkenin merkezi şehirlerindeki geçici „OHAL“ buna benzese gerek……

Kahrolsun savaş makinesi NATO! Kahrolsun emperyalizm!,
Yaşasın işçilerin ve ezilen halkların enternasyonal birliği ve kurtuluş mücadelesi