İTALYA | 13 – 01 – 2010 | Yaklaşık iki senedir kölecilik seviyesine kadar varan çalışma ve yaşama koşulları göçmenleri ayaklanmaya itti. Rosarno İtalya’nın hayal etmek istediği geleceğin tehlikede olduğunu gösteriyor.
Güney İtalya, Calabria Eyaleti’nde Rosarno kenti. Çizmenin burun kısmında bulunan bu eyalet bir futbol topuna tekme atarmışcasına durur İtalya haritasında. Futbol topuna benzetilen Sicilia ada eyaleti ile arasında kısa bir mesafe ve dar bir boğaz vardır Calabria’nın. Gündelik hayatında bir çok noktada folkloristik mafyaya teslim olmuştur Calabria. 2009 yılının Nisan ayında „Ndrangheta“ adlı mafya oluşumu ile olan ve kanıtlanan ilişkisinden dolayı Rosarno ve komşu belediye Gioia Tauro yerel yöneticileri; Giorgio Dal Torrione, Rosario Schiavone ve Carlo Martelli yerel polis memurlarınca görevlerinden alınıp cezaevine götürüldü. ‚Ndrangheta’nın en etkili olduğu yerlerden biri olan Rosarno tarım sektörü ile yaşayan bir kent. İkinci dünya savaşı sonrası Kuzey İtalya, Almanya ve bilhassa Amerika Birleşik Devleri’ne (ABD) doğru İtalya’dan yola çıkan göç akımlarının en çok kalkış yaptığı bölge olan Calabria’da ve Rosarno’da gençler halen bugün daha iyi bir gelecek, daha özgür bir hayat ve daha fazla iş olanağı için gerek yurt dışına gerek İtalya’nın kuzeyine doğru hareket ediyorlar.
İşsizliğin yıllardır yüzde yirmilerin altına inmediği, bir çok noktada ulusal ve uluslararası sanayi atığının yasa dışı yollardan öğütümü için kullanılan, çalışma hayatının her noktasında Ndrangheta’nın hakimiyetinin var olduğu ve yerel yönetimlerden eyalet yönetimine kadar bir çok görevlinin kanıtlanmış bir şekilde suç organizasyonları ile bağlantısının olduğu Calabria’nın Rosarno kenti bugünlerde İtalya gündemine farklı bir konu ile yer alıyor.
Bilhassa Afrika’dan çeşitli yolları izleyerek İtalya’ya Akdeniz üzerinden varan yasal ve yasa dışı statüde bulunan göçmenlerin ilk adım attığı yerlerden biri Calabria eyaleti. Gerek denize olan geniş kıyısı gerekse de kapasitesi dolan Sicilia’daki göçmen kamplarının buraya yönlendirmesi ile göçmenlerin yoğun olarak bulunduğu noktalardan biri. Calabria’nın Rosarno kentinde hayat böyle rahatlıkla anlatıldığı gibi kolay bir sunumda değil göçmenler için. Bilhassa tarım sektöründe iş bulabilen göçmenler gerek yerel ve ulusal yönetimin çıkarttığı bürokratik ve siyasi zorluklar gerekse de yürürlülükte olan Bossi-Fini yasası gereği büyük bir çoğunlukta oturma ve çalışma iznine sahip olamıyorlar. Bir çoğu Afrika’nın savaşlarla, ekonomik krizlerle, açlık ve salgın hastalıklarla yok olmaya yüz tutmuş bölgelerinden geliyor; Senegal, Kamerun, Fil Dişi Sahilleri, Nijerya, Congo, Sierra Leone vs. Bu göçmenlerin bir çoğu siyasi ve insani iltica talebinde bulunmuş durumda ve bu talepte bulunabileek bir çok sebebe de yeteri kadar sahipler. İtalya siyasi ve insani iltica hakkı ile alakalı yasaya sahip olmayan bir ülke, hatta Avrupa Birliği kurucuları arasında bu yasaya sahip olmayan tek ülke. İtalya’da her başvuruda bulunan kişinin talebi ve dosyası iki sene öncesine kadar ya Roma’ya ya da Milano’ya gönderiliyordu sadece son iki senedir açılan yerel komisyonlar sayesinde bu 3 seneye kadar varan bekleme süreci kısaltılmaya çalışılıyor ancak elde edilen sonuç sadece uluslararası koruma izni ile sınırlı kalıyor. Bu izin göçmene ilk sene boyunca çalışma izni vermiyor ve bir çok temel ihtiyacına cevap olarak da sadece bazı illerde yeterli hizmet bulunabiliyor. Bu noktada siyasi/insani ilticacı için iki seçenek kalıyor ortada; ya çalışma imkanı ve hakkı olmayanlar için şartların daha iyi olduğu kuzey İtalya’ya göç edecek ya da hiç geç kalmadan çalışıp hayatını kurmayı deneyecek.
İşte Rosarno’da da büyük bir çoğunlukta Kuzey İtalya’ya bir şekilde gitmemiş olan göçmenler bulunuyor genellikle. Onlar için tek seçenek bir an önce çalışmak; hayatlarını geçindirebilmek için ve ailelerine para gönderebilmek için. Rosarno’da bir çok iş sektöründe ücret ‚Ndrangheta tarafından belirleniyor. Belirlenen ücret üstünde ödeme yapan işverenler cezalandırılıyor. ‚Ndrangheta ayrıca iş ve işçi bulma görevini de elinde tuttuğundan dolayı zorunlu olarak gerek çalışanlardan gerekse de iş sahiplerinden belirli sürelerede haraç alıyor. Yerel yönetimlerle olan bağlantısı sayesinde de ihalelere giriyor ve usulsüz yollardan yasa dışı şekilde ve olumsuz sonuçlarla bir çok işin gerçekleştirilmesini sağlıyor; atık öğütümü, kamu binaları yapımı, Avrupa Birliği fonlarının kullanımı v.s. Rosarno’da ayrıca farklı geçmişe sahip göçmenler de bulunyor. Yürürlülükte olan Bossi-Fini yasasına göre yılda belirli bir gelir seviyesinin üzerine çıkamayan göçmen eğer işe sahipse oturma ve çalışma iznini yenileyebiliyor ancak gelir seviyesinin düşük olmasından dolayı sınırsız oturma ve çalışma iznine İtalya’da yıllardır yaşıyor olmasına rağmen başvuramıyor. En son yaşanan ekonomik kriz sayesinde işlerini kaybeden göçmenler sınırlı oturma izinlerinin bitmesi ardından dolayısıyla kendilerini yasa dışı statüsünde buluyorlar. İşte Rosarno’daki tarlalarda çalışanlar arasında yıllardır İtalya’da yasal şekilde yaşamış ancak bir andan oturma ve çalışma iznini kaybetmiş göçmenler de bulunuyor.
Rosarno’da tarım sektöründe çalışan göçmenler günde 25 Avro’dan fazla kazanamıyor. Yaşadıkları yerden tarlaya her gün bisiklet ile en az 30 km yol kat ederek gidiyorlar. Sözleşmesiz ve sigortasız çalışıp yaşıyorlar. Bir çoğu İtalya devleti için çalışmıyor gözüküyor geri kalanının ise hiçbir şekilde varlığı dahi bilinmiyor veya sınır dışı edilmiş gözüküyor. Nitekim iş kazası ile ölümlerin her sene yüzde 10 arttığı Calabria eyaletindeki bu sektörde hayatını kaybeden göçmenlerin bir çoğunun kimliği dahi bilinmiyor. Rosarno’da ve bir çok tarım kenti olan güney İtalya’da üretilen meyve ve sebzeler pazarda düşük fiyatlarla yer buluyor tüm İtalya’da. Bu durum bilhassa gelir seviyesi nispeten yüksek olan kuzey için yeteri kadar gerekli ve avantajlı bir gerçeği oluşturuyor. Uluslararası ekonomik krize direnmeye çalışan birey ve aileler bir yandan bu göçmenler sayesinde gerekli meyve ve sebze ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar.
2009 yılının Mayıs ayında BBC kameraları bir araştırma yapmak için Rosarno’daydı. Yaklaşık 350 göçmenin kartondan yapılmış evlerden oluşan eski ve terk edilmiş bir fabrikada ne şartlarda yaşadığını kayıt eden ve dünyaya gerek televizyon gerekse de ağ sayesinde bildirilen bü görüntüler İtalyan yerel ve ulusal televizyon kanallarında yer bulmadı. İtalyan halkı bu yazı ucuz karpuz ve kavun ile geçirirken Rosarno’da iş ve barınma koşullarına baş kaldıran 3 göçmen kimliği belirlenemeyen kişilerce öldürüldü. Aynen Castelvotturno’da 2008 yılında yerel mafya Camorra tarafından öldürülen 12 Afrika’lı göçmen gibi. Öldürülenler ve öldürenlerin kim olduğu halen belirli değil.
Emergency ve Sınır Tanımayan Hekimler dernekleri Rosarno’da poli ambulator kurdular ve bu hekimlerin sene sonu 2009 raporlarına göre buradaki göçmenlerde yıllardır görülmeyen adette solunum yolu hastalıkları tespit edildi. Durumun en büyük sebebi yaşanılan yerde ısınma, sıcak su ve yemek için kömür ateşinin kullanılıyor olması. İşte bu komür ateşi Eylül 2009’da yaklaşık 350 göçmenin yaşadığı eski fabrikada yangın çıkmasına ve tüm kartondan yapılmış barakaların içinde bulunan eşyalarla yanmasını sağladı.
En sonunda göçmenler şiddet, çalışma ve yaşama koşullarına direnemediklerini ve baş kaldırdıklarını göstermek için ellerinde sopalar, zincirler ve demir bastonlar ile sokağa indi. Kimine göre yaklaşık 500 kimine göre hatta 1000 göçmen son üç gündür Rosarno’da arabaları ters çeviriyor, bidonları yakıyor ve belediyeye doğru yürüyorlar. Zaman zaman polis ile çatışmaya giren göçmenler şimdi karşılarında başka bir engelle de karşı karşıyalar; Rosarno halkı. Unita gazetesine göre ‚Ndrangheta’nın organize ettiği, sağ siyasete göre ‚dayanma noktasının kalmadığı‘ Rosarno halkı ellerinde pompalı tüfekler ve sopalarla kendi deyimlerince ‚zenci avı’na çıktılar. Çatışmaların devam ettiği ikinci günde iki Afrika’lı göçmen işte bu pompalı tüfeklerin hedefi oldu. İkisi de ağır yaralı ve ikisi de eylemlere katılmayan ve iş yerinden yeni çıkmış eve dönmek üzereyken vuruldular.
Peki bu noktada İtalyan hükümeti ne yaptı? Bölgeye bu ana kadar henüz hiçbir bakan veya ulusal meclis/senato üyesi gelmedi. Hükümete göre olay ‚güvenlik güçlerinin halledebileceği bir durum‘. Çalışma Bakanı ve ayrılıkçı ırkçı parti Lga Nord (Kuzey Ligi) meclis üyesi Roberto Maroni sadece şu açıklama ile yetindi; „Bu durum İtalya’dan bizden önceki hükümetlerin ne kadar çok yasa dışı göçmenlere hoşgörülü olmasının sonucudur“. Hoşgörülmemesi gereken durum olarak bahsettiği bakanın yasa dışı göçmenlik konusu çünkü İtalya’da 2009 Ağustos ayından itibaren ülkeye yasa dışı yollardan girmek adli bir suç ve hapis, para cezası ve sınır dışı şeklinde ilerleye sürece tabi.
„Rosarno’da yaşananlar tüm İtalyan halkına örnek olmalı. Bizi uyandıran ve baş kaldırmamıza gerektiğine ikna eden, mafya ve her türlü sömürü sistemine karşı direnmemiz gerektiğini öğreten bu göçmenlerden ders almamız lazım“ diyen Robeto Saviano; Napoli’nin ünlü uluslararası mafyası Camorra’yı isim isim ve tarih tarih deşifre eden 27 yaşındaki gazeteci bugün yaşananları kısaca özetliyor.
Olaya sadece kolluk kuvvetleri ile cevap veren hükümet, çözümü olaylara karışan ve terk edilmiş fabrikada yaşadığı tepit edilen yaklaşık 500 göçmenin kentten uzaklaştırılması ile bulmaya karar verdi. ‚Sorun‘ olduğu iddia edilen ve her türlü ayrımcılığa ve sömürüye maruz kalan göçmenler Manisa Selendi’den uzaklaştırılan Romanlar ile aynı tarihte aynı durumu yaşıyorlar. Rosarno’dan uzaklaştırılan göçmenler yakınlardaki Kimlik Belirleme ve Sınır Dışı Etme Merkezleri’ne (CIE) gönderildi. Sırayla sınır dışı edilmeyi bekleyecekler.
Şimdi Rosarno sokaklarını temizleme, herşeyi eskisi gibi sessizliğine ve rayına oturmuşluğuna bırakma zamanı. Mafya ile bağlantısından dolayı düşen belediye yönetiminin halen geçici komiserin elinde olan Rosarno’da yeni sömürülecek göçmenler aranıyor ve İtalya her geçen gün yeni gelenden eşitlik, beraber yaşama ve adaleti öğrenip çok kültürlü bir topluma doğru gideceğine ırkçılığın ve sömürünün arttığı bir ülke olmaya yolunda ilerliyor. (Bianet)
Murat Çınar – muratcinar81@gmail.com