İSPANYA | 11 – 08 – 2014 | Şu an ATİK tarafından düzenlenen Yaz Tatil Kampı’ndayım. Değişik yaş gruplarından ve değişik ülkelerden gelen çok sayıda insan, bir yandan yazın tadını çıkarırken, diğer yandan kampın ortak yaşam koşulları içerisinde insanlığın bütününü kucaklayan ortak değerlerin, paylaşımcılık, kolektif sorunluluk, bireysel kimliğin netleştirilmesi, dünya ve bölge olaylarının politik analizi, ve günlük yaşama ilişkin pedagojiden kültüre birçok alana yönelik pratik bilgilenme çalışmaları; grup etkinlikleri, seminerler, müziğin ayrı bir atmosfer kattığı müzik geceleri…
Kampın en aktif gruplarının Yeni Kadın ve Yeni Demokratik Gençlik çalışmalarının oluşturduğunu söylemek diğer emeklere saygısızlık olarak kabul edilmemeli, ama bir gerçeklik idi. Gençler, her zamanki gibi enerjilerini her alana döküyorlar. Ama her yerde olduğu gibi kadınlar, yaratıcılıklarını kamp yaşamının her alanında bolca yansıtmaktalar. Ve onların yapıtğı bir toplantıya katılma onurunu bana da verdiler. Konu: Rojava Devrimine kadın desteği.
Yeni Kadın’ın düzenlediği ve Pınar Aydınlar’ın da katıldığı bu toplantıda „Rojava’ya destek“ gerekli mi türünden bir sorun elbette tartışılmadı. Toplantıya katılan kadınların Rojava’ya destek konusunda sadece kafaları değil yürekleri de sonuna kadar açıktı. Bu nedenle Pınar’ın Rojava ziyaretine ilişkin aktarımlarından sonra ortaya atılan soru „Rojava Devrimine katılımın örgütlenmesi“ olarak atıldı.
Sadece ATİK kampında Yeni Kadın’ın gerçekleştirdiği toplantıda değil ama aynı zamanda çok yerde katıldığım benzeri kadın toplantılarında da Rojava Savunması artık her gündemde ilk sıralarda yer alıyor. Elbette Rojava Devriminin korunması için mücadelenin gerekliliğine yönelik farklı politik angajmanlardan yola çıkan, ama bütünü, insanlığın bütününü kapsayan gerekçeler, ortak duygularla dökülüyor ortaya. Her şeye rağmen erkek egemen bir dünyada açık ya da gizli engellerle sınrlandırılmış olanaklar içeresinde dile getirilen düşünceler, konu Rojava olduğunda sınır tanımıyor. Rojava Devrimine yönelik tutumun, komünistlerin önderliğinde gerçekleştirilmemiş ama geleceğin KOMÜN’de olduğu gerçeğinin bilincinde olan ve bu nedenle komün’ün aktif olarak savunulması gerektiğini söyleyen Maks ve Engels’in tumumu olmalıdır diyen komünist kadınlar; en azından bütün bölgede yepyeni bir toplumsal yaşam örneğinin ilki olan Rojava’nın da aktif olarak savunulması gerektiğini iddia ettiler. Çünkü Komün’de gördüğümüz ‘yeni toplumsal ve siyasal örgütlenmenin“ çekirdeği olarak Rojava Halk Devrimi, artık gelecek toplumlara özgü bütün projelerin kök hücresi olacaktır.
Demokratlar, kampın gerçekleştirildiği İspanya tarihinden yola çıkarak, Franco faşizmine karşı İspanyol komünistleri ve özgürlük savunucusu demokratlarla birlikte cephe savaşılarına katılan dünyanın bütün ülkelerinin devrimci-demokratlarının katılımıyla oluşturulmuş Enternasyonal Tugaylar’dan örnekleyerek, „bir ülkede gaspedilen özgürlüklerin bütün dünyada gaspedilmiş sayılması gerektiğini“ söyleyerek, Rojava’nın özgürlüğü için dünya demokrasi güçlerinin birlikte Rojava için aktif katılım göstermeleri gerektiğinin altını çizdgiler. Çünkü Rojava artık halkların özgürlük mücadelesinin yeni bir biçimi; günümüzde ortaya çıkan yeni bir özgürleştirme modeli olarak algılanmaktadır bu cephede Proleter Devrimci Feminist Kadın Hareketi adına katılan bir yoldaşın Rojava’ya aktif katılım için getirdiği mesaj bu anlamda önemliydi. Rojava’nın sonlandırılması çabası, eşitlenmiş halkların özgürlük istemlerinin kökten yok edilmesi çabasından başka bir şey değildir.
Kadının çağımızdaki öncü dinamiğinin altını çizen bütün kadınlar, özetleyerek sözünü ettiğim bu gerekçelerden daha yüksek sesle öne çıkartarak, aynı zamanda „bir kadın devrimi“ olan Rojava’nın, kadının kurtuluşu perspektifiyle siper siper savunulması ve büyük katılımla desteklenmesi gerektiğinin altını çiziyorlar. Gerçekte her savaşın esas olarak kadın ve çocuk katliamı olduğunun bilincinde olan kadınlar, Rojava’nın yenilgisinin ise geleceğe en az birkaç on yıl sürecek bir kadın katliamından daha öte sonuçlar taşıyacağının açık farkındalar. Çünkü Rojava algısı bütün kadınlar için aynı zamanda bir öncüsü ‘Kadın’ olan bir devrim olarak nakşedilmiş bilinçlere. Bilimle uğraşan kadınlara yönelik gerçekleştirilen Cadı Avı’nın, Ortaçağ sonrasını da „saçı uzun, aklı kısa“ özcesiyle özetlenen bilinçten köleleştirmeye yönelik sonuçlarının çağımıza aktarımı olacağından kesin eminler. Kadın özgürlüğü mücadelesinin günümüzde somutlaştığı alan olarak ortaya çıkmaktadır Rojava Kadın Devrimi.
Rojava tatil dinlemiyor. Devrim sorumluluğu, her koşulda kendini öne çıkarıyor. Ve bir tatil kampında bile katılımcıların bütünü Rojava ile yaşıyor. Diyebilirim ki bu yıl ATİK Tatil Kampı bu anlamda sanki bir Rojava Konferansı niteliğindeydi.
Seçimler yarın sonuçlanacak. Oysa uzun zamandır yazıyorum: Benim için sonuç belli. Artık Türkiye’de hep iki cumhurbaşkanı olacak. AKP+MHP+CHP ve Ulusalcıların yer aldığı Sistem Koruyucuları Cephesi’nin cumhurbaşkanı ve bütün halkların ve emeğin özgürlüğü kavgasının önderliğini taşıyan Barış, Demokrasi ve Özgürlük Cephesi’nin yani bizim cumhurbaşkanımız. Çünkü artık Türkiye ve Ortadoğu’da bu ikinci cephenin katılımı olmadan herhangi bir değişimi gerçekleştirmek mümkün olmayacaktır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika