ENGiN GÖREN | 14-06-2013 | AKP ve başbakan Recep Erdoğan hafta sonuna hazırlanıyor. R.T.Erdoğan tıpkı Kenan Evren gibi gittiği yerlere kitlesel karşılama törenleri düzenletiyor. Fas, Tunus dönüşünü havaalanında hemen hemen bütün hükümet üyeleriyle birlikte kalabalık bir gösteriyle karşılanmaya dönüştürdü. Havaalanındaki konuşmasında esip gürledi. Tehditler savurdu. Karşılayan örgütüne “Yol ver gidelim, Taksim’i ezelim“, “Azınlık şaşırma, sabrımızı taşırma” gibi sloganlar attırdı.
Sonraki konuşmalarında “Yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyorum.” diye tasmalarında salıvereceğinin tehditlerini savurdu. Aynı tehditleri Ankara belediye başkanı insan bozması Melih Gökçek’de tekrarladı. Onun ardında, Recep bey 2 Haziran’da Gezi parkı direnişi için yapılan eylemi kastederek “Biz istersek sokağa bir milyon insan dökeriz.” diyor ve bununla gelip sizleri ezeriz vb demiş oluyordu. Aslında içinden geçeni açık söylemiş oluyordu. Langır-lungur konuşan bu şeriatçı kafanın bu tehditleri yabana atmamalı…
İlkin şu “%50” ye ilişkin bir şey diyelim: Birincisi, bu sözde “%50”, nüfusun %50’si değildir. Sözde seçmenin %50’si kastediliyor ki bu da doğru değildir. İkincisi, sözde kastettikleri bu seçmenin %50’si de doğru değildir; seçmenlerin %30 civarındaki kesimi hiçbir burjuva partisine güvenmediği için sandık başına gitmedi, bunları da hiç hesaba koymayarak konuşmak yalan ve hilelerle demagoji yapmaktır. Dolayısıyla sandık başına giden seçmenlerin, yani bütün seçmenlerin %70’inin yarısının oyunu almış oluyor. Yani bütün seçmenlerin %35 civarından kesiminin oyuna sahiptir. Bu da bütün seçmenlerin çoğunluğu değil azınlığıdır. Bütün seçmenlerin değil sandık başına gidenlerin %50 sinin oyunu almıştır. Üçüncüsü, kaldı ki bu sandık başına gidenlerden %50’si de, %10 seçim barajı sayesinde almışlardır. Yüzde 10 barajını aşamayacak bazı kesimlerin (BBP, ANAP, Doğru Yol vb) desteğini de seçim adaletsizliğinin sonucu aldıkları oylardı. Dördüncüsü, bütün seçmenlerin %50’sini aşan bir oy oranı almış olsa bile geriye kalan seçmenleri yok sayma, ezme ve yok etme arzusuyla dolmasını ve hakkını vermiyor. Eğer bu hakka sahip olduğunu sanıyorsa ve savunuyorsa, o sözde “çoğunluğu” kaybettiğinde de sonucuna katlanmaya hazır olmalıdır….
Evet, AKP ve Recep Erdoğan hafta sonu mitinglerine hazırlanıyor. Bunu iki haftaya yakın süre önce ilan etti ve buna hazırlanıyor. Vapurlar, deniz otobüsleri, tren ve metroları, otobüsler ve uçakları kaldıracaklarını ilan ettiler. Ankara’da ticari minibüs ve taksicileri zorunlu tuttukları kendi basınına da yeraldı.
Yine, 12 Eylül ’80 askeri faşist diktatörlüğünde K.Evren’lerin yaptığı gibi bütün belediye çalışanlarını, memurları, öğrencilerin getirilmelerini zorunlu tutacaklardır. Ayrıca parti faaliyetçileri, kendilerine oy verenleri, mahalle mahalle, ev ev dolaşıp her yerde belediyelerin ve yetmezse tutacakları otobüslerle insan taşıyacaklardır. Başka vaatleri bir yana. Bazı popüler sanatçı bozuntularını da çağırarak konser cazibesiyle çekici hale getirmeye çalışacaklardır. On binlerce polisinin de katılımını sağlayacaklardır. Devlet ve iktidar olanaklarının bütün olanaklarını kullanmaya çalışarak tam bir gövde gösterisi şovunu yapmaya hazırlanıyorlar. Psikolojik üstünlük ve güç gösterisine gideceklerdir. Cumartesi Ankara’da ve Pazar da İstanbul’da gösteri yapmayı planlıyorlar. Başka birkaç kentte de yapabilirlermiş.
Her halükarda bu iki büyük kentte yapacakları gösteriyle, hem kendi kitlelerini motive etmenin ötesinde onları ajite edecekler ve hem de genelde kendilerinden olmayanlara, özel olarak sokaklarda kendilerine tepki gösteren kitleleri tehdit edip, gözdağı vermeye çalışacaklardır. Hem içte, hem de uluslar arası alana, “kitle desteğimi görüyorsunuz, istersem bu kadar kitleyi sokaklara dökerim” mesajını vermeyi hesaplıyorlar. Dahası, gençlik örgütlenmelerini Hitler’in SS’leri gibi kullanmaya hazırlayacaklardır. Mısır’da H.Mübarek’in iktidarı kaybetmesinden önce sokak gösterilerinde bulunan kitlelerin üzerine sivil faşistlerini sürmesi gibi hazırlık dememeleri yapacaklardır. Geçtiğimiz günlerde İzmir’de, Adana’da, Ankara’da bazı militanlarını polis kontrolünde saldırılara sevketme denemelerinde bulunmuşlardı…
Recep Erdoğan’ın kendisi de bu işleri bilir. Gençliğinde MSP’nin MTTB-Akıncı Gençlik militanlarından olarak Kasımpaşa’da çivili sopayla dolaşır “Komünist avına” çıkıyordu. O anlamda bu işleri bilir. Diğer şeriatçı faşist yöneticileri de iyi bilir… Bugün iktidar nimetine sahipler, bunun rahatlığına sahiplerdir. Ama avantajlarını, ayrıcalıklarını ve cennetlerini yitirmemek ve tehlikeye girmemesi için de bunların yapmayacakları hiçbir şey yoktur ve olmayacaktır. Bunlar hesaba konulmalı ve saldırı ihtimalleri beklenmelidir….
AKP ve Recep başbakanı saldırılarını sürdürüp durumu daha da gerirse halkın tepkisi daha da büyüyüp sürecektir. İktidarları tehlikeye girecektir. Direnişin en kötü ihtimalle olası bir yenilgisi halinde bile bir anlamda hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bağrında zafer tohumları taşıyacağı unutulmamalıdır. Sonraki adımların daha güçlü olması kaçınılmazdır…. Her halükarda bugünkü direniş kararlılıkla daha da kitleselleştirilip sürdürülmelidir….
Direniş kararlılığı geri adım attırırsa bir çok tutuklamanın da önüne geçmiş olacaktır. Tersi olursa gözaltılar daha da artacaktır. Direnişçilere de ağır cezalar vereceklerdir. Recep başbakan bugün (Perşembe) yaptığı konuşmada hangi yasalarla yargılayacaklarını söylemiş ve buna göre “mahkemeleri görevini yapmaya çağırıyorum, mesajı alan almıştır” diye açık açık pervasızca tehditlerini savurmuştur. Ancak egemenlerin ve başbakanlarının istek-arzuları böyle olabilir ama her şey onların keyfine ve arzularına bağlı değildir. Bu, sınıfların güçler dengesine bağlıdır. Ancak kitlelerin gücü, desteği ve mücadelesi bunları püskürtecektir.
2 Haziran’da polis’in 50 kişilik bir tim oluşturduğu basına yansıdı. Bütün görüntüleri elden geçirip öne çıkanları tespit edip toplayacakları satır aralarına yansıdı. Onların sınıf çıkarları ve mantık yapıları gereği de bunu yaparlar. Buna hazırlıklı olmak gerekir. … Ancak büyük halk kitlelerinin desteği, baskısı ve mücadelesi onların hesaplarını kursaklarında bırakacağını unutmamalıyız….
Gezi Parkı tepkisi, işçi ve emekçi halkın birikmiş bir tepki ve öfkesinin patlamasıdır. Türkiye tarihinde değişik sınıf ve katmanları içine alan, bu derece kitlesel, yaygın ve yine bu kadar uzun süren direnişi olmamıştır. Aynı zamanda şu ana kadar 4 şehit, yüzlercesi ağır olmak üzere 5 bin civarında yaralıya karşın kararlıca ve kahramanca direnen bir direniş olarak Türkiye tarihinde bir ilktir. Sonuç ne olursa olsun. Bu direniş ciddi bir dönüşümün, ciddi bir uyanışın yolunu açmıştır. Türkiye’deki sınıf mücadelesinde altın harflerle yerini almıştır….
13 Haziran 2013/ E.Gören