Home , Köşe Yazıları , Kudüs meselesi üzerinden Filistin sorununa bakış

Kudüs meselesi üzerinden Filistin sorununa bakış

Emperyalist ABD devletinin başkanı Donald Trump`ın, 6 Aralık 2017`de Kudüs şehrini Israili`in başkenti olarak tanımasının yankıları devam ediyor. Ortadoğu`nun kanayan yarası olan Filistin sorunu tüm dünyanın gündemine bir kez daha bomba gibi düşmüştür. Devletler arası var olan çatışma ve krizleri derinleştirerek tekrar tüm toplumun gözleri önüne sermiştir. Siyonist İsrail devletinin ağa babası olan ABD`nin, çeşitli inanç ve milliyetlere ev sahipliği yaptığı Kudüs şehrini İsrail`in başkenti olarak tanıması, başta Filistin`de olmak üzere, dünyanın bir çok ülkesinde öfke patlamasına neden olmuş ve halkı sokaklara dökmüştür. Müslümanların Kudüs, Yahudi ve Hristiyanların Jerusalem olarak adlandırdığı bu şehir, her üç inanç için (Müslümanlık, Hristiyanlık ve Musevilik) kutsal bir mekan olarak kabul edilir. Bu yüzden tarih boyunca her daim dinsel ve mezhepsel çatışmalar temelinde provokasyona açık bir bölge konumundadır.

Geçmişten günümüze Ortadoğu`nun bu sancılı bölgesinin zaafını iyi tahlil eden emperyalist devletler ve yerli işbirlikçileri bölgede bu kozu çıkarları için iyi kullanmışlardır. Bölge halkları arasındaki çelişkileri bu alana hapsederek, inanç ve milliyetçilik zeminini bölge halkları için savaş ve kaos yaratma aracı olarak her zaman canlı tutmuşlardır. 6 Aralık 2017`de Donald Trump tarafından imzalanan bir belge ile Kudüs`ü İsrail devletinin başkenti ilan etmesi, ABD`nin Ortadoğu`da yeni bir provokasyon peşinde olduğunun ve bölgeyi yeni bir çatışma üzerinden savaşa sokma çabasıdır. Filistin ve İsrail arasında yıllardır süren savaş ve çatışmaların her zaman bir tarafı olan, başta ABD emperyalist devleti, Avrupa ülkeleri ve yerli işbirlikçi bölge devletleri, Filistin halkının özgürleşmesinde her zaman siyonist İsrail devletinin ya yanında yer almış yada ekmeğine bal sürmüşlerdir. Her ne kadar bölgedeki Arap devletlerinin İsrail`e ve ABD`ye karşı göstermelik sözde açıklamaları ve tavırları olsa da, Filistin halkı yada davası geçmişten günümüze her daim Arap faşist gerici yönetimleri tarafından sırtından hançerlenmiştir. Filistin halkının devrimci ve ilerici toplumsal tabanı, gerici Arap devletlerinin diktatör kralları için her zaman potansiyel bir tehdit olmuştur. Bu yüzden gerici faşist Arap rejimleri Ortadoğu`nun kanayan yarası olan Filistin davasına karşı hep iki yüzlü tutum içinde olmuşlardır. Arap devletleri ve bunların hakim sınıfları tarafından Filistin sorunu tarihin sayfalarında hep satılmış bir dava olarak yer edinmiştir.

Şunu açıkca belirtmek gerekir ki; geçmişte ve bugün Kudüs üzerinden geliştirilen ve pratikte uygulanan tüm oyunları sadece  inanç merkezli bir mesele olarak görmek işin gerçek noktasından sapmak olur. Bir çok ülkenin (Türkiye dahil) olaya bu çerçeveden bakarak, sorunu sadece Kudüs`e indirgemeleri, hiç kuşku yok ki; işin gerçek özünü örtmekten ibarettir. Kudüs meselesinin dini bir mesele olmadığı, asıl sorunun ezen ve ezilen ulus sorunu olduğu bizler için berrakça ortada durmaktadır. Siyonist Israil devletini bölgenin ve Filistin halkının başına musallat eden emperyalistler Ortadoğu`da sürdürdükleri savaşlara yeni bir halka ekleyerek, bölgedeki işbirlikçi devletler üzerinden planlarını hayata geçirme çabası içinde oldukları apaçık ortadadır. Siyonist Israil ve gerici Arap devletlerinin kanlı dişleri arasına sıkıştırılmış Filistin halkının ilerici ve devrimci direnişini kırmak, Israil`e alan açmak için girişilen bu çaba ezilen, köleleştirilen , katliama maruz kalan Filistinliler`in meşru ve bedeller verilerek bugüne gelmiş haklı davaları ile boşa çıkarılacaktır.

Yeraltı kaynakları bakımından zengin olan ve Pazar alanı olarak sermayenin tam olarak himaye altına alamadığı bir bölge olarak Filistin`inde içinde olduğu Ortadoğu emperyalistlerin iştahını kabartmaya devam ediyor. Bölgedeki savaş ve kaostan beslenen ABD, Kudüs ile ilgili aldığı bu kararla Ortadoğu`da yeni bir savaşın  kıvılcımını çakma gayreti içindedir. Ortadoğu`da mezhepsel temelde kendini ortaya koyan güçler çatışması, emperyalistlerin bu bölgede pazar dalaşlarında kullandıkları en önemli araçtır. Arap baharı ile başlayan ve Suriye iç savaşı ile doruk noktasına varan savaş süreci ile, ABD başta olmak üzere emperyalistler umdukları amaçlara ulaşamadılar. Bu yüzden sık sık taktiksel ve stratejiksel değişikliklere başvurmaktalar. Ortadoğu üzerine amaçladığı planları tutmayan ABD, yeni hesaplar peşindedir. Son savaş sürecinde, bölgedeki mevzilerini kaybeden ABD, mevzilerini genişleten Rusya ve Iran`a karşı yeni hamleler yapmak zorundadır. Hiç  kuşku yok ki; Suriye iç savaşı üzerinden güç kazanan ve bölgedeki nüfuzunu genişleten Rusya ve Iran olmuştur. ABD bu durumdan hoşnutsuzdur  ve bu iki ülkenin kazandığı mevzileri geriletmek için kendi önderliğinde bulunan koalisyon devletleri ile başta Iran olmak üzere her iki devleti de geriletme çabası içindedir. ABD, bölge üzerinde kaybettiği hegomanyasını yeniden kazanmak için kirli pazarlıklar masaya sürmekten, Ortadoğu halklarını birbirlerine kırdırmaktan ve bunu Filistin üzerinden derinleştirmek için her türlü provokasyona hazırdır. Ortadoğu`da ve içerde yaşadığı kriz, faşist başkan Trump önderliğindeki ABD`yi, sermaye tekellerine hoşnut olabilecekleri yeni iç ve dış politikalar belirlemeye itmiştir.

Hiç şüphesiz ki; ABD`nin aldığı bu karar, AKP önderliğindeki TC `ye, iç ve dış politikada yaşadığı krizi geçici bir süre  üstünü örtmek için güncel bir fırsat sunmuştur. ABD`de süren Iran`a yönelik uluslararası ambargoyu delme davası üzerinden köşeye sıkışan ve teşhir olan Tayyip Erdoğan ve AKP yöneticileri,  Kudüs meselesini Türkiye halklarının gözü önünde kendilerini kurtarmak için bir fırsata çevirmişlerdir. ABD`nin New York şehrindeki dava Türkiye`nin ve burjuva basınının ana gündemi iken, Trump`ın Kudüs açıklaması, Tayyip Erdoğan önderliğindeki AKP iktidarının gündemi değiştirmesi için, iyi bir fırsat yaratmıştır. Dini her daim siyaset alanında ajitasyon aracı olarak kullanan ve amaçlarına ulaşmak için bir basamak olarak gören AKP faşist zihniyeti bu durumu kendi çıkarları için kullanmak için kolları sıvamış durumdalar. Filistin meselesini İslami bakış açısıyla, Kudüs ve inanç sorunu haline indirgeyen Türk devleti, her zamanki iki yüzlü politikasının altına bir daha imzasını atmıştır. Filistin davasına sırtını dönen ve her fırsatta sırtından hançerleyen diğer bölge gerici Arap devletlerini, İstanbul`da düzenlenen Arap Birliği Toplantısı`na çağırarak, aldıkları kararla Kudüs`ü Filistin`in başkenti ilan etmişlerdir. ABD`nin aldığı kararı ve siyonist İsrail devletinin politikalarını kabul edilemez olduğunu söyleyerek  bundan geri adım atmaları çağrıları yapıldı. Böylece Türkiye ve Ortadoğu halkları gözleri önünde, her zamanki rollerini yerine getirme mücadelesine girdiler. ,,One Minute „ da olduğu gibi bu kezde Kudüs` ü Filistin`nin başkenti olarak açıklama hamlesi ve ağa babaları olan ABD`ye  kafa tutarak  Ortadoğu halklarının kaybettikleri güvenini tekrar kazanmaya soyundular. Elbette , bunun, ABD emperyalizmine göbekten bağlı olan ve İsrail devleti ile ekonomik ilişkiler içinde bulunan Türkiye ve Arap devletleri için beyhude birer çaba ve günü kurtarma girişimleri olduğu açıktır. Türk devletinin İsrail ile olan ekonomik ne mali ilişkilerin en çok AKP iktidarı döneminde katlanarak yükseldiği bilinen bir gerçektir. TC`nin iç ve dış  politikada yaşadığı krize çözüm arama aracı olarak ve AKP`nin önümüzdeki seçimlerde iktidarını güvence altına alma noktasında, Kudüs meselesini kullanması umutsuz bir çabadır. Solunum cihazına bağlı bir hastanın son nefesini vermeden önceki son çırpınışlarıdır, Tayyip Erdoğan önderliğindeki AKP iktidarının çırpınışları.

Bir Mücadele Okuru