Home , Haberler , Karayılan Metiner ve Şivan için ne dedi?

Karayılan Metiner ve Şivan için ne dedi?

TÜRKİYE | 11 – 03 – 2011 | KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Mehmet Metiner’e ilişkin suikast ve tehdit iddialarının ”manipülasyon” olduğunu belirtirken, bugüne kadar herhangi bir gazeteci veya yazar-çizer çevresine karşı eylemlerinin olmadığını vurguladı. Karayılan, Şivan Perwer konusunda ise bugüne kadar tek bir açıklama bile yapmadıklarını ifade ederek, ”Kendini bu biçimde zaten bitiriyorsun. Bizim ayrıca yapacağımız bir şey yoktur” dedi.

ANF’ye konuşan KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Mehmet Metiner ve Şivan Perwer’in tehdit edildiğine yönelik iddiaları yalanladı. Metiner’in kendisini gündemleştirmek için bu tür iddiaları abartarak ortaya koyduğunu söyleyen Karayılan, Şivan Perwer’e ilişkin ise herhangi bir açıklamalarının olmadığını belirtti.

Karayılan şu değerlendirmelerde bulundu:

”Hareketimizin Kürdistan’da geliştirdiği birlik ve mücadele ruhu karşısında zorlanan sömürgecilik, hareketi karalamak için kapsamlı bir psikolojik savaş projesini uygulamaktadır. Bazı kişilerin gündem yapılması ve bu tür iddiaların ortaya atılması da bu kapsamda değerlendirilmesi gereken bir husustur. Bu konuda çok ciddi bir manipülasyon durumu söz konusudur. Biz hareket olarak bu kişileri herhangi bir biçimde tehdit etmiş veya haklarında bir karar almış değiliz. Bunlar bilinçli ortaya atılan belli bir amaç doğrultusunda geliştirilen özel savaş yöntemleri gereğince ortaya atılan hususlardır.

METİNER KENDİNİ GÜNDEMLEŞTİRMEK İÇİN ABARTIYOR

Mehmet Metiner’i basından tanıyoruz. Bu kişiye ilişkin bizim herhangi bir kararımız ve herhangi bir biçimde tehdit gibi bir durumumuz olmamıştır. Biraz da bu kişinin kendisi, kendisini gündemleştirmek için bu tür iddiaları abartarak ortaya koyuyor. Belki de bazı istihbarat teşkilatları da aynı amaçla bu tür iddiaları gündeme koyuyor. Onu bilemiyorum ama bizim bu adam hakkında herhangi bir kararımız yoktur. Fakat çok seviyesiz ve AKP’nin kapı bekçiliğiyle öne çıkan bir kişi olduğu için, Kürt toplumunda kendisine karşı bazı tepkiler olabilir. Ona da bir şey diyemem.

ACABA HAKSIZLIK MI YAPIYORUZ DİYE DÜŞÜNDÜM AMA…

Bu insan yaz aylarından bu yana bazı kanallar üzerinden iki kez benimle röportaj yapma istemini belirtti. Ben bu istemini geri çevirdim, kabul etmedim. Hatta ”nasıl olur, Cengiz Çandar ile görüşüyor, neden benimle görüşmüyor, benim de hakkımdır, konuşmak, görüşmek istiyorum” diye serzenişte de bulunduğunu bize ilettiler. Başka kanallar üzerinden tekrar ulaşmaya çalışacağını da belirtmiş. Ben bunları duyunca ‘acaba haksızlık mı yapıyoruz’ diye düşündüm.

Ama hemen sonrasında ortaya bir haber atıldı: İşte birisi yakalanmış, güya bizim onu öldürme gibi bir kararımızın olduğunu söylemiş. Tabii böyle bir habere hemen sarıldılar. Metiner, kendisini bir hafta boyunca bayrak yaptı. İşte ‘PKK benim hakkımda öldürme kararı almış, filan çevre neden bir şey söylemedi, kınamadı’ diyerek her gün hükümet kanallarının kendisine sunduğu olanaklarla televizyonlarda boy gösterdi. Ben bunu görünce onu reddetme kararımızın ne kadar doğru olduğunu anladım.

EĞER BİRİNE KARŞI KARARIMIZ OLSA 48 SAAT İÇİNDE YERİNE GETİRECEK KAPASİTEMİZ VAR

Daha önce ben bu kişinin insani saygı yetersizliği ve seviyesinden ötürü görüşmeyi reddetmiştim. Ama bu olaydan sonra yaklaşımlarını görünce sadece seviyesiz olmadığını, aynı zamanda düşük kalitede bir insan olduğunu anladım. Ve görüşmeme kararımın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlamış oldum.

Eğer düşük kalitede bir kişi olmasaydı, basına çıkıp, ‘öyle bir şey olamaz, ben Hewler’e kadar gittim. Yanlarına gitmek istedim ama kabul etmediler. Kötü bir niyetleri olsaydı kabul edip, bana zarar verebilirlerdi’ diyebilirdi. Ama böyle yapmadı. Bu da onun karakterini ortaya koyuyor. Şunu belirtmeliyim: Birisi hakkında bir kararımızın olması durumunda 48 saat içerisinde bunu yerine getirecek düzeyde örgütsel kapasitemiz vardır. Ama bizim böyle bir kararımız ve böyle bir sorunumuz yoktur. Çünkü başta Metiner olmak üzere, böyle kişiler zaten kendilerinin ne olduğunu, kime hizmet ettiklerini, Kürt halkının kutsal değerlerine nasıl yaklaştıklarını her gün kendileri topluma yansıtıyorlar. Bu nedenle ayrıca bizim herhangi bir şey yapmamıza gerek yoktur. Biz bugüne kadar hangi gazeteci veya yazar-çizer çevresine karşı eylem yapmışız ki şimdi de yapalım. Böyle bir şey yoktur, tamamen uydurma şeylerdir.

HAREKETİMİZ ADINA ŞIVAN PERWER’E İLİŞKİN HİÇBİR AÇIKLAMA OLMADI

Şivan Perver konusu ise daha ayrı bir şeydir. Tüm yurtsever halkımız şunu iyi bilmeli ki, hareketimiz adına hiçbir siyasi temsilcimiz, Şivan’a dönük herhangi bir açıklama yapmamıştır. Biz Şivan’a ihanetçisin demedik. Tüm halkımız bunu bilmelidir. Türkiye basını Şivan Perver’in Bülent Arınç ile görüştüğünü, TRT 6’ya gidip programına katılacağını yayınladı. Bunun üzerine bazı Kürt sanatçılar eleştiriler yaptı. Eskiden kendisiyle birlikte çalışmış, kendisinin de çok iyi tanıdığı kişiler eleştirdiler. Hem Avrupa’daki hem de Türkiye’deki bazı Kürt sanatçı çevreleri Şivan’ın TRT 6’ya çıkışını eleştirdiler. Doğrusu ne söylediklerini tam olarak da bilmiyorum. Çünkü yeterince izlemedim. Ama bildiğim kadarıyla onlar da daha çok uyarı mahiyetinde sözlerle eleştiriler yaptılar. Eğer TRT 6’ya katılırsa, emeğine ters düşmüş olur, ihanet etmiş olur gibi şeyler söylemiş olabilirler. Yine bazı basın mensupları katıldıkları programlarda eleştirmişiler. Ama biz hareket olarak Şivan’a ilişkin hiçbir değerlendirme yapmadık.

ŞİVAN NEDEN HAREKETE DİL UZATTI?

Buna rağmen Şivan’ın çıkıp basın karşısında hareketimizi suçlaması, ”bana ihanetçi demişlerdir” diyerek, açıkça hareketimize dil uzatıp, ağır hakaretlerde bulunması dikkat çekicidir. Neden bu kişi birden bire böyle bir şey yaptı? On yedi bin şehidi olan, Kürdistan’da kahramanlık destanları yaratan bir harekete bu biçimde dil uzatan bir insan bunu neden yapıyor? Bu, cevabı aranması gereken bir sorudur. Belli ki bunun bir perde arkası vardır. Biz bunu biliyoruz.

DİRENMEKTEN VAZGEÇİP BELLİ Kİ MİLYON DOLARLARA ATLADI

Fakat bunu burada söylemeye gerek yoktur. Bazıları bunu bize karşı kullanarak bazı sonuçlar elde etmek istiyor. Bu yeni değil. 3-4 yıldan beri vardır. Başta Şivan, buna karşı biraz direndi. Ama belli ki artık direnmekten vazgeçti, kendini milyon dolarların kucağına atarak ters dönmeye karar verdi. Buna karar verdiği için de ortada hiçbir şey yokken basına çıkıp yalan söyledi ve hareketimize saldırmaya başladı. Eğer kendini satmamış olsaydı, tam olarak karşı tarafa geçmeye karar vermemiş olsaydı, Şivan böyle yapmazdı. Bazı sanatçılar beni eleştiriyor ama ben böyle değilim diyebilirdi. Kendini savunabilirdi. Bu kişi bilmeli ki artık Kürdistan’da bir sanat dünyası var, bir basın dünyası var. Her şey örgütten ibaret değildir. Bütün bunları dikkate almadan bu duruşu sergilemesi, onun ne kadar tehlikeli bir kulvara doğru kulaç attığını göstermektedir.

ŞIVAN KENDİ KENDİNE YAPIYOR, BİZİM YAPACAĞIMIZ BİR ŞEY YOK

Şivan’ı biz değil, kendisi bu sözleriyle Kürt halkının kalbindeki yerini silip attı. Halen dürüstlük özü varsa, kendisini halka affettirme yollarını aramalıdır. Her gün AKP’nin politikaları karşısında kan ve ter döken cefakar Kürt halkının çektiği acıları hissetmeyenin bir ozan olamayacağı açıktır. Önderliğimiz kendisine çağrı yaptı. Ben de bu çağrıyı yineliyorum: ”Seni kullanmak istiyorlar. Kendini kullandırtmamalısın. Girdiğin yol, yol değil. Uğursuz bir yoldur. Bir halkın özgürlük davasına karşı sömürgeciliğin yanında yer almanın izahatı olamaz. Bunun izahatını hareketimize saldırarak yapamazsın. Bir an önce bu yoldan dönmek tek çaredir. Bilinmeli ki bu yol bir bitiş yoludur. Kendin kendine yapıyorsun. Kendini bu biçimde bitiriyorsun. Bizim ayrıca yapacağımız bir şey yoktur.”

KİMSEYİ TEHDİT ETMEYE İHTİYACIMIZ YOK

Şimdi Başbakan’ın bu gibi kişilerin ismini zikrederek, bunlara çağrı yaparak, neyin peşinde olduğunu herkes biliyor. Sözümona bunları kullanarak, Kürt toplumunu etkilemek istiyor. Kendi sömürgeci zihniyetlerini bu biçimde topluma benimsetmek istiyorlar. Ama bilinmeli ki Kürt toplumu artık bu tür kişilere kanacak bir toplum değildir. Kürt halkı özgürlüğü için karar vermiş bir halktır ve özgürlük yürüyüşünü kararlıca yürütecektir.

Bir de Türk basını ve arkasındaki psikolojik savaş odakları bizim en ufak bir eleştirimizi hemen ”şunu tehdit ettiler, bunu tehdit ettiler” diyerek çarşaf çarşaf aleyhimize kamuoyu oluşturmak istiyorlar. Sanki hiçbir eleştiri hakkımız yokmuş gibi yaklaşıyorlar. Örneğin en son Önderliğimizin avukat görüşmesinde normal bir biçimde 2-3 kişinin ismi geçiyor. Hemen şu şu kişiler de tehdit edildi diye haber yaptılar. İyi biliyoruz; bunlar bizi sınırlama ve etkimizi zayıflatmanın taktikleridir. Biz elbette ki yanlış yolda olanları uyaracağız. Uyarılara rağmen yola gelmeyenleri de halkımız tecrit ederek gereken tutumu alacaktır. Hiçbir özel savaş taktiği bizi bundan alıkoyamaz. Bizim kimseyi tehdit etmeye ihtiyacımız yok. Hele hele basın üzerinden bunu yapmaya hiç ihtiyacımız yoktur. Kimse de bu tür psikolojik savaş araçlarına kendini vesile yapmamalı, bilinmelidir ki bu tür propagandalar doğru değil, yalandır.”(ANF)