Anasayfa , Avrupa , JuU13 Dernekleşmeye ve Örgütlenmeye Karşı Savaş İlanıdır

JuU13 Dernekleşmeye ve Örgütlenmeye Karşı Savaş İlanıdır

Haber Merkezi | 28.01.2019 | 22 Ocak tarihinde mecliste terör yasasıyla ilgili oylanarak onaylanan yeni yasa değişikliği (JuU13) burjuvazi tarafından halkın dernekleşmesine ve örgütlenmesine karşı alınmış köklü değişiklikleri ifade ederken, farklı yorumlara yol açabilecek muğlak cümlelerle kitlelerin önü kesilmek istenmektedir. Son yıllarda ekonomik daralmanın da etkisiyle gittikçe şovenistleşen İsveç burjuvazisi, onayladığı yeni terör yasası paketini 1 Mart 2020 tarihinden itibaren yürürlüğe koyarak hız kesmeden devrimci, demokrat çevrelere karşı cadı avına başlamayı planlamaktadır. İslamofobi’nin ve onun üzerinden ırkçılığın yayılması kullanılarak İslami terör ve radikalleşme tehlikeleriyle mücadele adı altında halka karşı baskı ve sindirme politikaları uygulanacaktır. Kuşku yoktur ki bu telaşları, solun hızla yükselmesi, komünist ideolojinin gençleri çekmesi, savaş karşıtlığı ve çevreci hareketlerin giderek çoğalması gibi etkenlerden kaynaklanmakta.
En insani demokratik taleplerin, çevrecilerin, sendikaların terörist damgası yemesinin önü açılmıştır. Grevler, toplantılar, mitingler, direnişler, konserler, paneller, seminerler, konferanslar, bildiriler, duyurular, dernekler, kurumlar; kısacası toplumsal mücadelenin her bir parçası yasa desteğiyle terör damgası yiyerek hem geniş kitlelerden tecrit edilecek hem de yasa desteğiyle bastırılacak, yasaklanacaktır. Sol Partili milletvekillerinin tamamının karşı çıktığı ve diğer tüm partiler tarafından tam oy alan yasa paketinin içeriği liberal-muhafazakar kanat ve ırkçı-faşistler tarafından oluşturulmuştur. Öyle ki neredeyse yürüyüşlerde tek tip giyinmek, veya örneğin kızıl fular ya da poşu ile gezmek yasaklanmak üzereydi. Ne var ki onaylanan yasaya göre artık poşu ile gezmek terör örgütüne destek veya terör örgütü sempatizanlığıyla yargılanmaya yasal olarak yol açmış durumda.

Yeni yasa paketi, ”terör örgütüyle bağlantıyı kriminalize etme” başlığıyla onaylanmıştır. Paketin 4.2.1 maddesi ”Terör örgütüyle bağlantılı olmak yasak olacak” alt başlığıyla şunları ifade ediyor:

”Bahsedilen bağlantı çeşitleri şunları içermektedir:

  • terör örgütü için silah, mühimmat, yanıcı veya patlayıcı madde veya nakliye araçlarına sahip olmak;

  • terör örgütüne bina veya arazi temin etme, veya

  • terör örgütüne başka benzer destek sağlamak.

    Terör örgütüyle ifade edilecek olan, özellikle ciddi bir suç işleyen veya bu tür bir suçu işlemeye, hazırlamaya, damgalamaya veya katılmaya teşebbüs eden suçlulardan oluşan bir birliktir.

    Terör örgütü ile temas kurma girişimleri cezalandırılır.”

Görüldüğü gibi toplumsal muhalefet, son derece muğlak tanımlamalarla keyfiyetçiliğe ve mahkeme kararları arasında da çelişkilere neden olabilecek bir yasa ile karşı karşıya kalmıştır. Somutlaştırırsak eğer, bu durum, örneğin Kürt ulusal özgürlük hareketini, Filistin direnişini ve komünist devrimci hareketleri etkileyecektir. Derneklerin adları, derneklerde bulunan flamalar, fotoğraflar, çeşitli armalar, dayanışma sloganı içeren pankartlar, derneklerde Filistinli tutsaklarla ilgili veya Rojava ile ilgili yapılacak olan etkinlikler, komünist tutsaklar için düzenlenecek kampanyalar, komünist ve devrimci önderleri anma, düşüncelerini paylaşma ve aktarma, 1 Mayıs veya 8 Mart yürüyüşlerine meşaleler, flamalar, pankartlar vb. ile katılma; bunların tamamı ve fazlası terör suçu kapsamında değerlendirilecektir. Terör örgütüne arazi veya lokal temin etme demek, derneklerin kapatılacağı, düzenlenen haftasonu pikniklerinin ve tatil kamplarının engelleneceği, bu etkinliklere yer kiralayanların da terör suçu kapsamında yargılanabileceği açıkça ortadadır. Bu yasanın, yasalarca güvence altına alınmış olan dernekleşme ve derneklerde örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayacağını ve bu yasayla çelişki içinde olduğunu görmekteyiz.

Polisin örneğin Kürt ulusal özgürlük hareketiyle ilişkisi olan kurumlara ya da komünistlerle bağlantısı olanlara kurum- ve ev baskınları, kurumdaki veya evdeki eşyalara el koyma ve gözaltılarda bulunma hakkı olmaması, bu yasayla değiştirilerek polisin yetkileri arttırıldı.

Terör kapsamında yargılananların ve ceza alanların AB yasalarınca istisnai ceza almama durumları olabiliyordu. Bu durum bu yasa paketiyle beraber İsveç’te kaldırıldı ve ceza sorumluluğunun istisnalara bağlı olmayacağı karar altına alındı. Ayrıca, göçmen devrimcilere kendi ülkelerinde aldıkları hapis cezaları ve politik kimliklerinin bilinmesi; politik mülteci olarak bulundukları İsveç’te terör örgütüyle bağlantılı olma, terör örgütüne sempati duyma, terör örgütü adına faaliyet yürütme veya destek sunma gibi gerekçelerle yargılanma nedeni olabilecektir. Bu bir kez daha bu yasanın devrimcilere ve sol hareketlere yönelik kullanılacağının bir göstergesidir.

Yasa kapsamında, örneğin İsrail siyonizminin ve faşizminin etkilediği Filistin’deki durumu incelemek için bir gözlemci heyet içerisinde yer almak, Filistin’e seyahat etmek, Rojava’da bulunmak, Naksalitlerin köylerinde konaklamak, Duterte faşizminin yolsuzluklarını, şiddetini Filipinler’de yakından gözlemlemek; İsveç’te terör seyahati olarak değerlendirilecektir.