Anasayfa , Köşe Yazıları , IŞİD, AB Yaklaşımı ve Irak Kürdistan’ına “Silah Yardım”ı

IŞİD, AB Yaklaşımı ve Irak Kürdistan’ına “Silah Yardım”ı

mucadele-logo-100x100MÜCADELE | 15-09-2014 | IŞİD bir ABD ve S.Arabistan  projesidir. Işid’in başındaki Ebu Bekir El-Bağdadi bugünkü durumuna adım adım hazırlandı.

Irak işgalinde Saddam iktidarının yanı sıra bazı İslamcı guruplar direndi. Bunlardan biri de Ebu Musab Zerkavi’nin başını çektiği El Kaide’nin Irak koluydu. Zerkavi, 2006 da ABD’nin sızdırmalarıyla gizli bir toplantıdayken “Birleşik Özel Operasyonlar Komutanlığı” (JSOC) güçlerince öldürüldü. Zerkavi’nin yerine Ebu Ömer El Bağdadi geçmiş oldu. (Bu Bağdadi Işid in başındaki Bağdadi değildir). El Mısri ve Ebu Ömer El Bağdadi de Nisan 2010 da, Zerkavi’nin ölümüne benzer şekilde öldürülünce, onun yerine şimdi IŞİD’in başında olan Ebu Bekir El Bağdati getirildi.

Bu El bağdadi 2003 yılındaki Irak işgaline kadar Samarra da bir camide imamlık yapan bir kişi olduğu,  bir dönem Bağdat İslam Üniversitesi’nde doktora yaptığı ve  Dr. İbrahim Avad diye tanındığı vaiz, şeriat, fıkıh, İslam tarihi ve şiir uzmanı olarak da bilindiği söylenir. Lakabı “Ebu Dua” olduğu ve ailesinin Pakistan da yaşadığı söyleniyor.

ABD Savunma Bakanlığı kayıtlarına göre Bağdadi, 2005-2009 yılları arasında Irak’ın Um Kasr şehrindeki Bucca Kampı‘nda sivil esir olarak tutulmuş ve sonra bırakılmiş. Obama yönetimi ise  Bağdadi’nin 2009 yılında değil 2004 yılında bırakıldığını söylüyor. Hangi tarihin doğru olmasının önemi yok, alıp hazırlayıp önünün açılması önemlidir.

İşgal sonrası hızla yükselen bir pozisyona getirildi. İşgal sonrası kurulduğu yıllarda ismi “Cemaat el-Tevhid vel-Cihad” idi. Ekim 2004’te “Tanzim Kaidat el-Cihad fi Bilad el-Rafidayn” ya da daha çok bilinen “Irak el Kaide’si” adını aldı. Ocak 2006’da bir kısım Sünni (Vahhabi/Selefi) el-Kaide, Jaysh el-Fatiheen, Jund el-Sahaba, Katbiyan Ansar el-Tevhid vel Sunnah, Jeish el-Taiifa el-Mansoura gibi farklı grupla birleşerek “Mücahidin Şûra Konseyi” adını aldı. Daha sonra Ekim 2006’da “Irak İslam Devleti“, Nisan 2013’te şimdiki ismi olan “Irak ve Şam İslam Devleti” adını aldı. Bugün IŞİD ve sonrasında İD olarak bildiğimiz bu örgütün başında hala Ebu Bekir El Bağdadi var.

IŞİD, Suriye’de Mumbuc, petrol zengini Rakka ve Irak sınırına yakın Deyr Ez-Zor kentlerini elinde tutuyor. Irak’ta ise Anbar eyaletindeki Felluce ve Ramadi’de etkili. Son olarak Musul kentini de ele geçirdi.

IŞİD, Irakta kontrolu altında çıkardıkları petrolun esasını Türkiye üzerinde sattığı, Rakka’da çıkardığı petrolü de Suriye rejimine satığı söyleniyor. Sadece petrol da günde 3 milyon $ kazandıkları belirtiliyor.

ABD Dışişleri Bakanı John Kery Bağdat ziyareti esnasında Maliki’nin taleplerine olumlu yanıt vermemesi, Erbil’de de sıcak karşılanmamasının ardında bu yılı Haziran’ında IŞİD harekete geçirildi. Durumda haberdar olan Irak hükümeti direnmeden çekildi ve o kentlerdeki  her şey IŞİD’e bıraktı. IŞİD, diğer Sünni silahlı gruplar ve Sünni aşiretlerden aldığı destek ile Şengal ve Zumar’ı ele geçirdikten sonra Guwer, Mahmur ve Musul’un doğu ve güney cephelerinden saldırıya geçti.

Bir Irak’lı diplomatın basına sızdırdığı bilgiye göre 1 Haziran 2014 te Ürdün’ün başkenti Amman’da yapılan gizli bir toplantı Işid harekete geçirildi. Toplantı ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Ürdün ve Türkiye’nin bilgisi dahilinde planlandı. “Toplantıya Ürdün İstihbarat Sorumlusu ve Kral Abdullah’ın Temsilcisi Salih Kelob, KDP adına Azad Berwari, Nakşibendi Hareketi adına İzzetin El Duri ve irili ufaklı terör örgütlerinin temsilcileri katıldı.”

ABD önderliğinde Irak’ın yıllar süren işgaline rağmen, nüfus yoğunluğunun Şii olmasından dolayı iktidar Şii ağırlıklı oldu. Bölgedeki gidişatın payıyla Irak yönetimi Şii İran devletine paralel hareket etme gidişatı ve dolayısıyla emperyalist dünyada ki kapışmada ağırlıkla İran’ın Rusya ve Çin’e yanaşması Irak ve Suriye’ye doğru etki alanının genişleme gösterme tehlikesi, nüfus yoğunluğu Bahreyn’i harekete geçirip oradaki  azınlık suni yönetimi değiştireceği ve önemli bir Şii nüfusu bulunan Yemen’i zorlayacağı ve bu mezhep kışkırtıcılığının geliştirilmesi ileriye yönelik Türkiyedeki Alevilerini zorunlu olarak harekete geçme durumunda kalmasını getireceği vb,  dolayısıyla Sunni Vahabi/Selafist olan S.Arabistan’ı bir nevi kuşatma korkusu (S.Arabistan’ın, efendisi ABD’ye, İran’a saldırın/girin savaş masraflarını biz karşılarız dediği Wikileaks belgelerinde ortaya çıktığı unutulmasın) hem ABD’yi, hem S.Arabistan’ı, hem İsrail ve Türkiye devletini harekete geçiriyor. İsrail, en çok İran ve Suriye’nin  Filistin’lilere desteğinden dolayı rahatsız. Onları zayıflatacak her hareketin arkasındadır. S.Arabistan, Türkiye,Ürdün, Mısır vb de bir saldırı veya tehlikenin gelmemesinden emin. Sadık ABD ve AB uşaklıklarından dolayı. Aynı zamanda etrafındaki ülkeler ne kadar birbirlerini yerlerse ve ne kadar küçülürlerse o kadar iyi onlar için. Türkiye ise, esas ABD’nin, yanı sıra AB büyüklerinin sadık uşağı olduğu için onların yüklediği misyonun gereklerine göre hareket ediyor oluşu ve Suni mezhepçiliğine dayanan bir devlet olması, S.Arabistan’a yakınlaştırmakta ve  IŞİD’in arkasında durmasını getirmektedir. Yine ayrıca emperyalistler ve özellikle uşaklarının her biri komşu ülkelerinin zayıflaması ve küçülmesine çalışır. Her bir kendi çıkarları için kullanır.

Sadık ABD uşaklığı, NATO üyeliği, bölgenin en büyük militarist devleti olması, Müslüman ülkeler üzerine belli bir ağırlığının olması, suni devlet olmasının yanı sıra giderek mezhepçiliği daha  fazla işleyen bir iktidarın olması ve bir o kadar önemlisi coğrafi sınırlarından dolayı efendilerinin yüklediği görevlerden dolayı IŞİD’in arkasından durmaktadır. IŞİD’in örgütlenmesi, eğitimi, silahlandırılması,  lojistiği, teknik ve fiziki eğitimi, barınma ve tedavi işleri  vb esas olarak TC üzerine sağlanmaktadır. TC devleti bunları yaparken sadece efendilerinin önlerine koyduğu planların gereğini yapmıyor, bunu en çok da Kürt hareketlerini, özellikle Suriye de Kürtlerin kendi yönetimlerini oluşturmayı (Rojova’yı) bastırmak için kullanmayı hesapladı. Ve kullandı da ama Rojovada Kürtlerin topyekün kahramanca mücadelesiyle püskürtüldü. Ama fırsat buldukça da saldırmaya devam etmekte ve edeceklerdir. Iraktaki Kürdistandan sonra Suriyedeki Kürdistanının kendi yönetimlerini oluşturması, Türkiyedeki Kürdistanının (ki toprak ve nüfus bakımında en büyük parçadır) daha da harekete geçireceğinin korkusunu yaşayan TC devleti  kendisi Suriyeye girip Rojovayı bastırmaya onay alamadığı için bu isteğini IŞİD eliyle yapmaya çalıştı.

Rojovada başarılı olamayınca, Irak’ta harekete geçirilen IŞİD i  orda Güney Kürdistan’a yöneltti. Aynı zamanda Türkiyede- T.Kürdistanında PKK yi “barış süreci”, “çözüm süreci” vb ile  oyalayıp etkisizleştirirken Rojova ve Güney Kürdistanında genel olarak Kürtleri ve özel olarak PKK’yi şeriatçı-cıhatçı taplama katil sürüleriyle boğmayı hesaplamaktadır. Hesapları heryerde ve her zaman tutmaz.  Direnen halk o planları yapanların kursaklarından bırakır…

 

ABD, AB Emperyalistleri Timsah Gözyaşları döküyor

Emperyalistler ve uşak bölge gericileri IŞİD Irak kentlerinde katliamlar yaptırdılar. Ardında Musul’da Kürtlere, Türkmenlere yöneldiler. Kürt köy, Kasaba, Şehirlere yöneldiler. Şengal (Sincar)da  Kürt Ezidilere yönelik toplu katliamlar gerçekleştirildi. Kaçabilen dağlara sığındı. Haftalarca açlık, susuzluk, hastalıklarla boğuştu. Başta PKK, PYD gerilla güçleri, sonra Peşmerge olmak üzere kürt silahlı hareketinin halkını sahiplenmesi sayesinde daha fazla katlıamların önüne geçildi ve açlık, susuzlukve hastalıklardan ölümler engellendi. Halk düşmanı Işid terörist güçleri püskürtüldü. Ve bu durum hala sürmektedir.   IŞİD’i tepeden tırnağa en modern silahlarla ve her türlü haberleşme araçlarıyla  donatanlar, ABD ve AB büyükleridir, onların bölgedeki uşaklarıdır. Bu silahlarla Ezidi-Kürt soykırım katliamlarını yaptılar, yapıyorlar. Oluşan tepkiler sonucu sanki kendilerinin dışında, haberleri yokmuş ve dahası kendileri de karşıymış ve üzülmüşler gibi timsah gözyaşları döküyorlar. Kürtler kendilerini savunmak için silah almak isteyince de vermemek için ayak diretiyorlar. Rojova silah almak istiyor vermiyorlar. Oranın meşru Kürt yönetimi olarak tanımıyorlar. PKK yi hala “terör örgütü” olarak görüyorlar ve dolayısıyla silah sağlamasına imkan vermiyorlar.  Yıllardır IŞİD in yaptığı katliamlara rağmen terör örgütü görmüyorlar. Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius daha geçen hafta,  IŞİD’e terör örgütü demediği gibi, Türk devletinin IŞİD desteklemesine ne diyorsunuz sorusuna “Karikatürize etmeyin. Türkiye, Fransa’nın müttefikidir” cevabını veriyordu. Alman dış işleri bakanı Frank-Walter Steinmeier, meclislerinde kendisine yöneltilen

“Almanya’nın NATO partneri olan Türkiye’nin IŞİD ile olası bir işbirliği konusunda hükümetin elinde bilgiler var mı?” sorusuna, “Hükümetin elinde bu soruda kastedileni destekleyen herhangi bir bilgi bulunmamaktadır” (27.08.2014)diyordu. Ve  bırakalım terör örgütü denilmesini, Almanya da IŞİD yasaklanmış bile değildir: Alman Anayasa Koruma Örgütü, IŞİD için “Yapısına dair elimizde deliller olmadan bu grubu yasaklamayız” (15.08.214)diyordu.

Irak Kürdistan’ının bir Özerk statüsü var, silah temini istemlerine bahaneler çıkardılar ve sonuçta iç ve dış kamuoyunun baskısının yanı sıra Kürdistan’ın her bir parçası ve genel olarak Kürdistan üzerine emperyalistlerin her birinin kendine göre uzun vadeli hesaplarını da göz önünde bulundurarak, sonuçta  daha yeni sınırlı bir miktar hafif silah ve mühimmat verme kararları aldılar.

Alman Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ve Savunma Bakanı Ursula von der Leyen, Berlin’de  yaptığı açıklamada, Almanya, Iraklı Kürtlere Milan Tanksavar füzeleri ile makineli tüfek gönderecek. Buna göre Peşmergeye 30 Milan tipi tanksavar, 500 tanksavar füzesi, 10 bin el bombası, 8 bin G3 ve G36 tipi silah gönderilecek. Bunların mühimmatla birlikte anti- tank silahları ve araçlar da gönderilecek askeri yardım malzemeleri arasında bulunuyor. Almanya ayrıca insani yardım çerçevesinde 50 milyon Euro da para yardımı yapacak” dedi. 4 bin Peşmergeyi donatacak kadar malzeme deniliyor.

Fransa devlet başkanı François Hollande, ‘Irak Kürdistan Özerk Bölgesi Başkanı Mesut Barzani’nin ricasına yanıt olarak silah desteğinin en kısa sürede yapılacağını’ belirtiyor.

İngiltere, Kürt Peşmergelere 9 ton cephane yardımı ulaştırdığını belirtiyor.

Çek Hükümeti, milyonlarca kaleşnikof mermisi, el bombası ve tanksavar mermisi Kürtlere gönderileceklerini belirtti. Savunma Bakanı Martin Stropnicky, 1,48 milyon Euro tutarındaki mühimmatın sevkiyatının ABD tarafından yapılacağını söylüyor.

Tabi bütün bunlar, Alman dış işleri bakanının “Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt devleti güneyde ve Basra’da gerilimi iyice arttıracaktır.  Bu, yeni sınırlar ve devlet için yeni savaşlar demektir. Bölgenin yönetilememesi sonucunu doğurur” diye konuşmaları eşliğinde…  Bölge gericilerinin taşıdığı korku aynı…. Hala IŞİD’in varlığı ve ilan ettiği  şeriat devleti tehlike değil, Kürtlerin devletleşmesi “tehlike”!!!

(Mücadele 240. Saysından alınmıştır)