INNSBRUCK |22 – 11 – 2013 | Innbruck“ta görünmeyen emeğin görünür kılınması, Kadına yönelik şidete ve toplumda ötekileştirilen LBGT’lere yönelik politikalara karşı Panel yapıldı.
Çeşitli kurum temsilcilerinin sunu yaptığı panele 80 kadın katıldı. Innsbruck Üniversitesi salonunda gerçekleştirilen Panel tartışmalı ve ilginç konuların sunulduğu bir Panel oldu.
VSTTÖ de Chrisstine;
Devlet ve Şiddet konulu bir sunum yaptı. Christine Devlet şiddetinin Kadın üzerindeki etkisini dahada derinleştiğini belirti. Kapitalizm Ataerkiliği geliştirdiğini ve Ataerkiliğin Kadın üzerinde şiddeti sürekli kıldığını söyledi. Ataerkil toplumsal anlayışın Kadını çifte baskı ve sömürüye maruz bıraktığını vurguladı.
Demokratik Kadın Hareketinde Armağan Uludağ ;
Cinsel şiddet ve Fuhuşla ilgili bir sunum gerçekleştirdi. Fuhuşla ilgili genel bilgiler aktardı. Fuhuşa karşı toplumsal bilincin gelişmesinin önemini belirti. Fuhuşun rant alanı olduğu ve önemli bir Sermaye getirdiğini belirti.
Yeni Kadın da Zeynep Şakar Görünmeyen emeğin görünür klılınması ve Kadına yöneklik şiddetin ev içi emeğinin özü olduğunu belirti.
Toplumsal gelişmenin motoru olarak sadece erkeğin görüldüğünü belirti. Bununla tarihin üretici, güçlerinin bir potaya sokulduğunu vurguladı. Kadının iş gücünün yeniden üretilmesinde aldığı zorunlu rol, doğal cinsiyetci iş bölümüne evrildi. Marks’’Ev içi yapılan işlerin emek güçünün değerinin ve onun yeniden üretilmesi için gerekli olan geçim araçlarını değerine eştir.’’ Der. Üretime katılan kadınların eve geldiklerindede farklı şekilde ikinci bir üretime katılmaları zorunlu olmaktadır. Ev içi emeği üreten emek, sadece kadınların omuzlarındadır ve hiç bir karşılığı yoktur dedi.
Kadınların, sermayenin istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda itaatkar bir İşgücüdür. Sınıfsal kimlikler, davranışlar, kültür,, toplumsal cinsiyetin inşası vb..vb.. kısacası kapitalizmin ihtiyaç duyduğu bir idolojidir. Ve kadınların ev içinde harcadığı emek, meta üretiminde başka duygusal, zihinsel, cinsel bir emek kitlesini oluşturur dedi.
Ev içi emek, emeğin değerini düşürdüğünü ve yedek iş gücü konumuna da getirdiğini vurguladı.
Görünmeyen emeğin görünür kılınması talebi, ev içinde karşılıksız emek harcayan milyonlarca kadının yaptıkları işlerin, onların doğaları gereği yapmaları gerekli yatkınlıkları olan işler olmadığını, bir emek harcama ve sömürü mekanizması üzerine kurulu olduğunu onlara göstermek, farkındalık yaratmak için önemli bir taleptri. Bu talep eş zamanlı yürütülecek politikalarla cinsiyetci iş bölümünü sorgulayacaktır dedi. Kadınların dört duvar arasına kapatılmasıyla emeğininde değersizleştirildiğini belirti.
Sosyal politikaların bugün kadınların omuzları üzerinde yürtüldüğü ve Devletin kendi rölünü Kadınlara yüklediğini belirti. Kadınların ev yaptıkları işlerin hepsi Sosyal Güvenlik işlerin kapsamı dışında kaldığını söyledi. Sonuç olarak, kadınların ev içindeki emeklerinin tanınması, eşitsiz konumları ve cinsiyete dayalı işbölümü kadınların giderek yoksulaşmasını yoksunluğun kadınlaşmasına neden olmaktadır dedi.
Ayrıca Dünyada Kadına yönelik gelişen Şiddet ve baskılara kısaca değindi.
LGTB temsilcisi Kıvılcım Arat ise;
LGBT lerin Türkiye’de yaşadıklaı problem ve sıkıntıları dile getiren bir sunum yaptı. Kıvılcım LGBT lerin Türkiyede yaşadıklarını, ötekileştirilenlerin içinde en katmerli baskı ve şiddeti gördüklerini belirti. LGBT lere karşı şiddetin teşvik edildiğini ve Devlet eliyle yürütüldüğünü vurguladı. Özelikle Vali ve Emniyet yetkililerin LGBT’lere karşı özel yetkileri olduğunu ve keyfi davrandıklarını söyledi. Yaklaşık olarak yılda 25 LGBT nin Feci şekilde öldürüldüğünü belirti. Öldürmelerin bir çoğunun korkunç işkence ve şiddetle olduğunu söyledi. Toplumsal algının ve Feodal hakim kültürün kıskacındaki bir ülkede bir LGBT li olarak kendini ifade etmenin hiç de kolay olmadığını vurguladı. LGBT ‘lerin kendilerini toplumda gizlediklerini ve kendilerini kimseye açmadıklarını belirti.
Türkiye’de Sol ve Sosyalist hareketinde LGBT’ler konusunda gerilikleri ve ön yargılarının olduğunu ve Sosyalist-Sol hareketlerin LGBT’lerin sorunlarına sahip çıkmadıklarını belirti. Şiddetin hertürlüsüne karşı olması gereken Sol-Sosyalist hareket malasef LGBT’ler konusunda sınıfta kaldığını söyledi. Hata ötekileştirme ve nefret söylemlerin bu hareketlerin bazılarındada olduğunu belirti. Bu hareketler kendilerini sorgulamaları gerektiğini ve Politik yaklaşımlarını gözden geçirmeleri gerektiğini belirti.
Bazı Sosyalist ve Sosyalist Kadın hareketlerinin bu konuda yeni bir yönelime girdiklerini, yaklaşımlarında olumlu bir değişim olduğunu ama yeterli olmadığını da ekledi.
Sosyalist hareketlerin Devletin yaklaşımı gibi bir yaklaşımla ezilen, baskılanan, horgörülen, nefret edilen, ötekileştirilenlere sorunlarına sahip çıkması gerektiğini, bunun içinde de LGBT lerin önde geldiğini vurguladı.
Sunulardan sonra kısa bir ara verildi. Aradan sonra Ajda ve Yüksel bir Müzik dinletisi verdiler. Aradan sonra Katılımcılara söz hakları verildi. Sorulan sorulara yönelik sunum yapanlar kısaca cevaplar verdikten sonra Panel bitirildi.