Home , Haberler , Gezi’ye Selam , Direnişe Devam ! – Hasan Köse

Gezi’ye Selam , Direnişe Devam ! – Hasan Köse

Taksim – Gezi direnişi beş yaşına girdi. Türkiye”de yakın tarihimizin en görkemli, en büyük ve kalıcı izler bırakan bu görkemli başkaldırısı, bugün bile aradan 5 yıl geçmiş olmasına rağmen ikdidar güçlerinin uykusunu kaçırmaya devam ediyor. Erken seçim sürecini yaşadığımız şu günlerde, Erdoğan ikdidarı tam bir pervasızlık ve kindarlıkla döne dolaşa, Gezi direnişine saldırmaya devam ediyor. Onun bu saldırganlığı büyük bir korkunun ve giderayak iyice çürümüşlüğünün ürünüdür. Kendi ikdidarına karşı çıkan tüm muhalif güçleri bir dönemler en sıkı ortağı olan “Gülenci” tayfanın taraftarı olmakla ve ya “terörist” ve „bölücü“ yaftasıyla etkisizleştirmek ve itibarsızlaştırmak istiyor. Yeni ortağı MHP ile her geçen gün daha da şidettlenen faşizan baskıları artırıyor ve halklarımızın en masumane ve yasal direnişlerini bile kan ve zorbalıkla bastırıyor. Gezi direnişini, olmadık bağlantılar içinde gösterme küstahlığı ile bu görkemli direnişi karalamaya, gözden düşürmeye büyük bir çaba gösteriyor.

Milyonlarca kadın ve erkeğin katılduğı bu tarihsel eylem, ülkemizde “İslamcı Faşist” bir ikdidarın geleceğimizi kurgulamasına, karartmasına müsade edilmeyeceğini buna geçit verilmeyeceğini güçlü ve çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştur. Bu olgu, AKP lideri, daha doğrusu “Reisi” nin kimyasını tam anlamıyla bozmuştur. Devletin tüm kurum ve alanlarını ele geçirmiş olmasına rağmen, arzuladığı sistemi kurmaktan zorlanması ve başarısız olması, pek çok neden yanında Gezi direnişinin yarattığı güçlü direniş ve kalkışmanın sonucudur.

2013“ te Gezi direnişi ile birlikte AKP tam anlamıyla „Otoriterleşme“ yoluna girmiştir. O dönemin İtsanbul il başkanı Aziz Babuşcu bu yeni yol haritasını şöyle açıklıyordu.

“10 yıllık iktidar dönemimizde bizimle şu ya da bu şekilde paydaş olanlar, gelecek 10 yılda bizimle paydaş olamayacaklar. Gelecek inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak. Dolayısıyla o paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar. Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler, yarın bizim karşımızda olan güçlerle bu sefer paydaş olacaklar. Çünkü inşa edilecek Türkiye ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak…
” Radıkal 21-06-2013 Aktaran Orhan.K.Cengiz

“Gelecek İnşa Önemlidir“

Bu sözler açık bir cephe almadır. Kendilerine yıllardan beri destek sunan “Liberal Demeokrat” çevrelere “artık size ihtiyacımız yok, defolun gidin” demektir. Zaten Hasan Cemal, Mehmet ve Ahmet kardeşler ve daha pek çok yazar-çizer takımı bunun için bulundukları mevkilerden kovuldular.
“Gelecek inşa dönemidir” sözleri, “bugüne dek, ikdidarı ele almaya çaliştık ve aldık, bundan böyle başka bir temelde inşa edeceğiz, ve bu yeni inşa edilecek sistemde “size yer yok” anlamına gelmektedir. Dahası inşa edilmek istenen ikdidarın niteliği hakkında da bilgi vermektedir.
Suriye konusunda ikdidarın izlediği politika da, “gizli ajanda”nın ortaya çıkmasından bir diğer etken olmuştur. Ortadoğu da “sunni eksenli” bir cephe oluşturma politikası ortaya konmuştur. Bunun için her türlü yalan ve aldatma yollarına başvurulmuş, açıktan Şeriatcı güçlere Türkiye kucak açmış, onları başta silahlandırmak olmak üzere her alanda desteklemiş ve “Yeni Osmanlıcılık” siyaseti için seferber etmiştir.
Buna ülke içinde Başta Aleviler olmak üzere toplumun hemen tüm muhalif kesimlerine karşı başlatılan saldırılar eşlik etmektedir. Yeni Oamanlıcılığa öykünen söylemler ve buna uygun atılan pratik adımlar açıkca göstermektedir ki, bu ikdidar İran vb.. ülkelerdeki kadar katı ve içe kapalı olmasa da temelde Siyasal İslamı refarans alan bir yapılanma peşindedir. Demeokrasi dendiğinde sadece sandıkta çoğunluğu almış olmayı anlayan, farklı düşünen ve yaşayan tüm kesimleri kendi öngördüğü “insan tipine” benzetmeye çalışan, İslami değer yargılarını ve davranış biçimlerini toplumun tümü üzerinde etkin kılmaya kararlı bir yol izlenmektedir.
Kürtaş yasası, İçki satışı ve kullanımı ile ilgili getirilen sınırlamalar,yasaklar, Uçaklarda Hosteslerin ruj kulanımını yasaklamalar, en az üç çocuk yapın diyerek insanların özel “Mahremlerine”dolu dizgin müdahelede bulunmalar, ülkenin büyük çoğunluğunda Lokantalarda içkili yemek servislerinin kaldırılmış olunması, zorunlu din dersi ve “yeni eğitim”sistemi ile çocukların zorla Sunnileştirilmek istenmesi, “kindar ve dindar gençlik istiyoruz”diye hükümler verilmesi, Hizbullah hareketine el altında her türlü destek sunulurken, Alevi toplumunun en masumane istemlerinin görmezden gelinmesi, “Aleviler Cami”ye diyerek yüzyıllardan beri süregelen asimlasyoncu- inkarcı politikadan ısrar edilmesi, üçüncü köprüye Alevilerin katliamcısı Yavuz isminin verilmesi, ağzına içki alan herkesin “ayyaş”olduğunu, İ. İnönü ve M.Kemal”in de “ayyaş”oldukları imasında bulunmaları, Reyhanlıda gerçekleşen bombalı saldırı sonucu ölenler için “53 Sunni vatandaşımız öldürüldü “denerek, Alevi toplumunun “suçlu”ilan edilmesi, Dolmabahçe sarayındaki çalışma ofisinde Vapurlarla yolculuk eden kadınların etekboylarını “dikizleyen” ve bunu aşağılık bir biçimde diline dolayarak insanların yaşam tarzına doğrudan müdahale edilmesi, Polis gücünün “seçme” kişilerden oluşturularak sürekli güçlendirmesi, 10 bin kişilik özel bir vurucu güç oluşturma istemi, medyanın tümü üzerinde faşizan baskıların artırılması, sermayenin önemli ölçüde el değiştirmiş olması, başta üniveristeler olmak üzere eğitim kurumlarının bilimsel eğitim ve öğrenimden uzaklaştırılmış olması, ve daha sayılabilecek pek çok veriler, bu ikdidarın “gizli ajandası”hakkında yeterince fikir vermektedir“ – Korku İmparatorluğu Taksim-Gezi parkına Tosladı. H.köse- 2013-

Gezi direnişi sürerken yaptığımız bu değerlendirmenin eksiği var fazlası yok.
2015 Temmuz darbe girişiminin bastırılması sonrası, devlet erkinde daha da güçlenen ve bu darbeyi „ Allah“ın bir lütfu“ diye selemlayan Reis, o günden bu güne eline geçirdiği ikdidar olanağını tam gaz emekcilere, Kürtlere, Alevilere ve tüm ilerici demokratik güçlere karşı pervasızca kullanmakta, Sol – Sosyalist güçleri bile „Fetocu“ diye „mimleyerek“ zındanlara doldurabilmektedir. Böylesine dizginlerinden boşanmış saldırganlık ve keyfilik ancak halklarımızın Gezi direniş ruhuyla yeniden ayağa kalkmasıyla durdurulabilir. 24 Haziran seçimleri bunun için elverişli bir fırsat olabilir.

Gezi direnişinin yaktığı umut ve cesaret ateşi ile bu karanlık dönemi mutlaka aşacaktır.“

24 Haziran Erken seçimine giderken her türlü hukuksuzluk, yalan, aldatma ve baskılar devam ediyor. Her ne pahasına olursa olsun Cumhurbaşkanlığı ve parlemento seçimlerini kazanmak için bin bir türlü hile ve alçaklığa başvuruluyor. Türkiye” nin üçüncü büyük partisi HDP üzerindeki akıl almaz baskılar ve Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş”ın zindanda tutulması bu hile ve baskıların sadece en çok bilinenleridir. OHL uygulamaları tam bir faşist keyfilik haline dönüşmüştür. Aydınlar, sanatcılar, işçi ve emekciler adım adım takip edilmekte, şu ya da bu uyduruk “sebeplerle” cezaevlerine atılmaktadır. Böylesi bir ortamda seçim yapmak bile bir hiledir.

Halklarımız, Gezi direnişinin yaktığı umut ve cesaret ateşi ile bu karanlık dönemi mutlaka aşacaktır. Seçimler de HDP ve Demirtaş”ı bütün imkan ve gücümüzle desteklememiz tarihsel bir görevdir. Erdoğan ve MHP ikdidarına son vermek bugünün koşullarında ana sorunumuz, ana hedefimizdir. Bunun gerçekleşmesi elbette, ülkemizde en temel sorunlarımızın çözülmesi anlamına gelmeyecektir, devrim yapmış da olmayacağız, ancak İslami faşist bir yönetimi engellemiş ve burjuva demokratik hakların önünü açmış olacağız, nefes alacağız. Seçimlerle hiç bir şey değişmez diyen arkadaşlar, HDP gibi toplumsal ve siyasal bir gücün önem ve anlamını ne yazık ki, kavrayamıyor ve parlementoya halkımızın ilgisinin, tüm dünya da nerdeyse en yüksek seviyelerde olduğu gerçeğinin politika alanında bizlere yüklediği zorunlulukları doğru bir biçimde okuyamıyorlar. Seçimlerin ikinci tura kalması halinde, Muharrem İnce“nin desteklenmesi içinde bulunduğumuz koşullarda“ Gezi ruhuna“ sahip çıkanlar için bir zorunluluktur.

Gezi direnişi Sol – Sosyalist güçleri “hazırlıksız” yakalamıştı. Hiç bir örgütlü yapı böylesine kitlesel, yaratıcı ve hiç bir ideolojik yapılanmanın insiyatifinden olmadan, büyük çoğunluğu kadın ve gençlerden oluşan bir başkaldırıyı beklemiyordu. Bu satırların yazarı olarak benim de böyle bir öngörüm olmamıştı. İçinde geçmekte olduğumuz süreci doğru okuyarak, gezi direnişinin bizleri “şaşırttığı” gibi, bizler de Erdoğan MHP ikdidarını 24 Haziran“da şaşırtabiliriz.

Halklarımız tüm baskı ve sindirme eylemlerine rağmen, geleceği kazanma yolunda büyük bir çaba, direniş ve cesaret gösteriyorlar. Bu umut dolu eylemlikler, Gezi direnişi ve bu direnişte kaybettiğimiz yoldaşların bize bıraktıkları kavgayı günümüze taşıma ve kaybettiklerimizin anasını yaşatmak anlamına gelmektedir. Gezi direnişinin isyancı, katılımcı, yaratıcı, birleştirici özelliklerini geleceğe taşımak, daha büyük ve etkili başkaldırılar için hazırlanmak, örgütlenmek ve mücadele etmekle mümkün olacaktır.
Gezi direnişinde kaybettiğimiz, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan ve adını anamadığımız tüm yoldaşları kavgamızda sonsuza dek yaşatacağız

Beşinci yılında, Şan olsun Gezi-Taksim direnişine !!

GEZİ”YE SELAM DİRENİŞE DEVAM !!

Not. Gezi direnişi ile ilgili 2013”te sıcağı sıcağına yazdığım Korku İmparatorluğu Taksim- Gezi Parkına Tosladı“ adlı geniş bir değerlendirme yazısı var. İsteyen İnternette bu yazıyı bulabilir…

29.05.2018 Hasan Köse