10 Nisan Pazar günü Almanya’nın birçok kentinde, kendilerine “Almanya Yeni Türk Komitesi (AYTK)” adını veren AKP’li faşist grup tarafından, “Teröre karşı yürüyüş” adı altında yapılmak istenen gösterilere karşı, aynı gün çok sayıda anti-faşist devrimci-demokrat Türkiyeli ve Kürdistanlı kuruluş da sokağa çıkıp, 11 büyük şehirde faşistleri teşhir edeceği gösteriler için çağrıda bulundu.
AKP Devlet Terörüne Hayır!
Faşizme Karşı Mücadele Uluslararasıdır! Basın ve Düşünce Özgürlüğü Evrenseldir!
Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AKP hükümetinin Türkiye ve Kürdistan’daki zulüm politikasını, demokrasi karşıtı yönetimini detaylarıyla anlatmanın bile dünya nezdinde gereksizleştiği günlerden geçiyoruz. Gururla değil öfkeyle söylüyoruz: Ülkemiz, tüm dünya halklarının ne olduğunu bildiği bir diktatörlük heveslisi tarafından yönetiliyor.
Erdoğan’ın AKP hükümetinin yönetimindeki Türk devleti, giderek daha fazla tahkim ettiği “yeni” düzeninde kentleri yakıp yıkıyor, komşu ülkelerdeki IŞİD vahşetinin destekçiliğini yapıyor, on binlerce insanın yaşamıyla oynuyor. Fakat yetmiyor: Zulüm düzeninin savaş politikalarına karşı barışı, sindirme politikalarına karşı demokrasiyi, asimilasyona karşı halkların eşitliğini ve öz yönetimi savunan herkesi susturmaya çalışıyor; gözaltına alıyor, tutukluyor, hatta katlediyor. Mevcut durumda Türkiye’de, devletin vahşi politikalarına karşı yapılan en küçük basın açıklaması bile polis şiddetiyle karşılaşıyor.
AKP/Saray rejiminin zulüm düzeninden kimse azade değil. Gerçekleri halkla buluşturmaya çalışan gazeteciler, hukuku savunan avukatlar, insan hakları savunucuları, öğretmenler, doktorlar … Herkes “bir gece ansızın” terörist olarak damgalanabiliyor. İşte, 1128 akademisyenle başlayan, 2000’in üzerinde akademisyenle devam eden imza kampanyasına katılarak yalnızca barış isteyen profesörler, doçentler, öğretim üyeleri bile evleri basılarak tutuklanıyor, üniversitelerden uzaklaştırılıyor. Onlar da bir yana, yalnızca bir televizyon programına katılarak “Barış olsaydı ne güzel olurdu” diyen Ayşe Öğretmen bile linç ayininin hedefi oluyor.
Taihteki benzer tüm faşist, diktatoryal düzenlerde olduğu gibi AKP/Saray rejiminin de saldırılarının ordağında farklı ve muhalif olanlar var. Bugün Türkiye’deki bütün farklılıklar, mücadeleden başka hiçbir çözümü olmayan bir darboğazda… Öyle ki devlet vahşeti, yakıp yıkmayı da aştı; kentlerin sosyopolitik dokusunun topyekün talanını hedeflemeye başladı. Öz yönetim için Kürdistan tarihinin en büyük direnişini sergileyen Amed’in Sur ilçesine kamulaştırma adıyla el konulmaya çalışılıyor. Bu kapsamda Amed’de Ortadoğu’nun en büyük Ermeni kilisesi olan Surp Giragos Ermeni Kilisesi başta olmak üzere Surp Sarkis Ermeni Kilisesi’ne, Mar Petyun Keldani Kilisesi’ne, Süryani Meryem Ana Kilisesi’ne ve Protestan Kilisesi’ne bir oldubittiyle el konulmak istenmektedir. Yine, Maraş’ın Alevi köylerinin bulunduğu ovaya, daha önce adı sıklıkla DAİŞ, El Nusra gibi çete örgütlerle anılan AFAD kampı kurulmak, böylelikle bölgenin demografik yapısı değiştirilmek isteniyor. Maraşlı Aleviler, kampa yerleşecek çete mensuplarıyla kendilerine ikinci kez Maraş Katliamı yaşatılmak istendiğini söylüyor.
Bu rejim, insana ne kadar düşmansa, doğaya da o kadar düşmanlık besliyor. Nereye baksalar rant, nereye baksalar ayakkabı kutularına doldurulacak para görüyorlar. Nehirlerin özgürce akması bile onları huzursuz ediyor. Ağzını her açtığında “vatan, millet” diyerek zorbalığın üstünü örtmeye çalışanlar, Karadeniz’de, Dersim’de, Van’da, Hakkari’de, bakmaya doyamadığımız doğamızı katlediyor; ormanlarımızı yakıyor; nehirlerimizi barajlarla, HES’lerle dolduruyor.
Tüm bunlar yetmiyor; AKP/Saray rejimi, Almanya’daki gazeteleri bile baskı altına almaya, kendilerine karşı tek söz ettirmemeye çalışıyor. Diktatörlük heveslisi Erdoğan, dünyanın öbür ucu Ekvador’a bile gittiğinde şiddeti beraberinde götürüyor. Bütün halklar onu, bir baş belası olarak görüyor.
AKP/Saray rejiminin Kürt düşmanı, demokrasi düşmanı politikaları, Avrupa’ya da taşınmak isteniyor. Bu istek doğrultusunda hem devletler arası çıkar ilişkileri hem de operasyonel istihbarat faaliyetleri harekete geçiriliyor. Erdoğan adına Almanya’da ajanlık yapan Muhammed Taha Gergerlioğlu ve arkadaşları, Almanya’da tutuklandı. Türk ajanların Almanya’daki Kürt, Êzîdî, Alevi ve devrimcileri takip ettiği, raporladığı ve komplolar kurduğu, dava dosyasından ortaya çıktı. Fakat Alman-Türk ortaklığıyla dava, Erdoğan-Merkel görüşmesinden bir hafta sonra yarıda kesilerek kapatıldı; ajanlar serbest bırakıldı.
Fakat öte yandan, “antiterör” adı altında demokratik muhalefeti sindirme amacı taşıyan 129a-b yasası gerekçe gösterilerek 19 Türkiye ve Kürdistanlı devrimci, Almanya’da halen ağır tecrit koşullarında cezaevlerinde tutuluyor. Bu devrimcilerin davalarına da Türkiye, gerçek dışı raporlar ve bilgi notlarıyla dahil oluyor; Alman hukukunu çok açık bir şekilde yönlendiriyor.
Almanya ile Türkiye, mülteciler, Suriye’nin paylaşılması gibi konularda girdikleri çok kirli ittifakın gereği olarak Kürt düşmanlığı, demokrasi düşmanlığı cephesinde birleşiyor. Kürdistan kentleri yerle bir ediliyor, ama yeri geldiğinde demokrasi havarisi kesilen Almanya ve Avrupa Birliği’nin gıkı çıkmıyor. Gazeteciler, aydınlar, akademisyenler, sanatçılar tutuklanıyor; Türkiye’nin stratejik ortağı Almanya, gönül rahatlığıyla ilişkisini sürdürüyor. Türkiye’nin katliamcı DAİŞ çetelerine verdiği destek hem YPG güçleri hem de Rusya tarafından sunulan belgelerle defalarca kez kanıtlanıyor; ama Avrupa Birliği, dut yemiş bülbül gibi başını öbür yana çeviriyor.
Şimdi Erdoğan, Avrupa’daki Türkiye ve Kürdistanlılar’ın geliştirdiği geniş demokrasi bloğunun güçlü eylemlerini engellemek, provoke etmek ve karışıklık çıkararak gölgelemek için yeni bir plan devreye koyuyor, büyükelçileri göreve çağırıyor, Avrupa kentlerinde düşmanlığın fitilini ateşlemeye çalışıyor. Ama Türkiye’den geçip gelen çeteciler Avrupa kentlerini kana bularken bile sessiz kalmış Avrupa Birliği ve Almanya’dan halen ses yok!
Soruyoruz: Daha ne kadar sessiz kalacaksınız? Daha ne kadar insanın ölmesini bekliyorsunuz? Hukuku ayaklar altına alarak sürdürdüğünüz kirli ittifaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?
Biz, Türkiye ve Kürdistan’ın farklı renklerden, kurumlardan, etnik gruplardan, halklardan insanları olarak çağrı yapıyoruz: AKP/Saray rejiminin, diktatörlük heveslisi Erdoğan’ın, Türk devletinin Ortadoğu ve insanlık için giderek daha büyük bir tehdit haline gelen politikalarına alet olmayın. Bu ateş, dönüp sizi de yakıyor; bu ateş, Halep’te olduğu gibi Paris’te, Kobanê’de olduğu gibi Brüksel’de, insanların canına kast ediyor.
Biz bütün vahşet politikalarına, antidemokratik yönetime, halkları birbirine düşman etmek isteyen AKP/Saray rejimine rağmen demokrasiyi, eşitliği, barışı, ortak yaşamı savunmaktan geri durmamış farklı renklerden, kimliklerden halklarız. Kentlerimizi, insanlarımızı, halkımızı, ağacımızı diktatörlük heveslisi Erdoğan’ın, onun yönetimindeki devletin insafına bırakmayacağız. Avrupa kamuoyuna, halklara ve tüm güçlere de çağrımız, yalnızca bizim ülkemiz için değil, kendi ülkeleri ve gelecekleri için de bu vahşete dur demeleridir.
Bu duygu ve düşüncelerle tüm halklardan dostlarımızı, 10 Nisan’da asagdaki kentte düzenleyeceğimiz yürüyüş ve mitinglere katılmaya çağırıyoruz.
10 Nisan Pazar 2016
Hannover: Yeri: Ernst-August-Platz (vor Hbf), Saat:15.00
Bremen: Yer : HBF önu, Saat:14.00
Dresden: Yer::Theterplatz , Saat: 15.00
Freiburg : Yer:: Kartoffelplatz, Saati: 15.00
Kiel: Yer: Winetaplatz, Saat:15.00
Hamburg: Yer:Sternschanze, Saat:15.00
Dortmund: Yer: HBF önu, Saat:15.00 Bielefeld: Yer: Jahnplatz , Saat:15.00 Köln: Yer: Domm vor bohnhoff Platz Saat:15.00 Düsseldorf Yer: Hbf önu, Saat: 15.00
Frakfurt: Yer: Hauptwache Kaufhofun önu, Saat:16.00
Nürnberg Yer: Lorenzkirche, Saat: 16.00
Stuttgart: Yer: Rotebühlplatz saat: 15.00
Munchen Yer: München Karlsplatz
FIDEF (Föderation der Arbeiter*innenvereine aus der Türkei in der BRD), AGIF (Föderation der ArbeitsimmigrantInnen in Deutschland), NAV-DEM (Demokratisches Gesellschaftszentrum der KurdInnen in Deutschland), NOR ZARTONK – Europa, AABF (Alevitische Gemeinde Deutschland e.V), ADHF (Föderation für demokratische Rechte in Deutschland), ATIF (Föderation der ArbeiterInnen aus der Türkei BRD), TJK-E (Einheit der kurdischen Frauen Europa), EUS ( Avurpa Suryaniler Birligi), SYKP (Partei der Sozialistischen Wiedergründung), FEDA (Föderation der demokratischen AlevitInnen), FCIK (Föderation der islamischen Gesellschaften), FKE (Föderation der ezidischen Vereine), Reneissance Armenienne-sektion Deutschland, YXK (Verband der Studierenden aus Kurdistan), Young Struggle, YSGP (Die Grünen und Linke Zukunft Partei ), Revolutionary Proletariat (Yasanacak Dünya)., KKP (Kurdistan Kominist Partisi), Assembly of Armenians of Europe-sektion Deutschland, Sosyalist Demokrasi Platformu, Tatort Kurdistan, IL-Interventionistische Linke (icinde cesitli Alman Gruplarin Bulundugu Internasyonalist Solcular),, Siempre*Antifa Frankfurt, Socialist Youth Movement Frankfurt, Antifa United Frankfurt, Internationales Zentrum, Kritik & Praxis, YA BASTA Rhein Main, Aktionsgruppe für den Aufbau der 3 Reihe,