Ezgi Başaran |11-10-2013 | Yaşam tarzınıza karışmıyorlar ama yaşam alanınızı bir kibrit kutusuna dönüştürüyorlar. Sen istediğini yap ama kibrit kutusu kadar alanda.
Bireysel özgürlüklere saygı’nın yegâne kanıtı olarak “Kimsenin eteğine, alkolüne karışmıyoruz” deniyor. Mini eteği giyip rakıyı içebiliyorsan daha ne istiyorsun. Özgürlük namına beklentilerin karşılanmış olmalıdır. Dünya lideri olma ihtirası taşıyıp, tüm alışkanlıkları, tiplemeleri ve kalıplarıyla taşra zihniyetiyle ülke yönetmek nasıl bir şeydir derseniz… Ankara’da bir grup laci takım elbiseli bey göreceksiniz, şaşırmayın. Onları sakin sakin inceleyin. Özgürlük ve haklarla ilgili sınırlarını anlamaya çalışın. Bunu bir kere anlayıp, kabullenmek gerekiyor.
(Gerçi Ankara’daki laci takımlı beyefendilere özgü değil bu taşra zihniyeti. “Sözcü gibi bir gazete varsa, Türkiye’de basın özgürlüğü vardır” demiş ve alkış almış akademisyenimiz var, unutmayın.)
Yalnız etek ve rakıya dönersek… Lütfedilen yegâne özgürlük de tam bir özgürlük mü bir bakalım isterseniz:
İsteyen istediğini yesin, istediğini içsin, istediğini giysin. Birine de dediler mi yani, o eteği giyersen şuraya giremezsin. Yahut restoranlarda içkiyi yasakladılar mı?
Âli gönüllerine kurban olduğumuz beyefendiler kati suretle böyle bir şey yapmadılar.
Eteğinden rakısından hapse atılan da görmedik yani. Doğruya doğru ve de minnettarız.
* * *
Fakat içki içmeyi, şahsi ahlak anlayışlarına uymayan davranışları, kıyafetleri öyle bir hale getiriyorlar, tapusuna sahip olduklarını sandıkları yüzde 50’ye karşı öyle bir sunuyorlar ki… Bir bakmışsın o kıyafetle, elindeki o kadehle, erkek arkadaşınla aynı banka oturup, aynı merdivenden inmekle filan ‘pis bir şeytan’ mertebesindesin. Ha özgürsün, yine yap, yiyorsa… Müeyyidelerine katlanacaksan. Yap.
Yap tabii… Ülkedeki tüm gücü elinde bulunduran kişi “Aksırıncıya tıksırıncaya kadar içiyorlar” dese de… Mesela bir Anadolu şehrinde (bulabilirsen) biranı yudumla. En marjinal muamelesi görsen de yap. Yiyorsa, yaşayacağın izolasyona hazırsan, yap. En güçlü devlet adamı “Birisiyle kalkarsın aynı bankta yan yana oturursun, sohbetini yaparsın. Siz de bir yere kadar saygıyla karşılarsınız. Tayyip Erdoğan olarak ben karşılamam, ayrı mesele. İnanıyorum ki, bu toplumun çoğunluğu da karşılamaz” dese de sen ‘kızlı erkekli’ dolaş, banklarda bahçelerde muhabbet et. Yiyorsa, laf işitmeyi, sinirlerinin altüst olmasını göze alıyorsan yap.
* * *
Müeyyide demişken… Çeşit çeşit.
Pazar günü giyime kuşama hiç karışmayan iktidarımızın sözcüsü Hüseyin Çelik dert yandı: “Dün bir kanaldaki, yarışma programında sunucu öyle bir kıyafet giymiş ki olmaz bu yani. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı. Dünyada da kabul edilemez.” Dediğinin üstünden 48 saat geçti, söz konusu programın sunucusu Gözde Kansu işinden oldu.
Bugünden itibaren hangi işine devam etmek isteyen sunucu, şarkıcı, şov insanı giyeceği kıyafeti hükümetimizin ne düşüneceğini düşünmeden seçebilir?
Yok ama eteğe, içkiye karışmıyorlar. Birebir karışmalarına da hacet yok sahiden. Bu ‘pis işleri’ yapacak memurlar, tüccarlar, patronlar hazırda bekliyor. ‘Toplumun hassasiyeti’, ‘Bu kadar da olmaz’, ‘Hoş karşılamam’ diyerekten… Yaşam tarzınıza karışmıyorlar ama yaşam alanınızı bir kibrit kutusuna dönüştürüyorlar. Sen istediğini yap ama kibrit kutusu kadar alanda.
Hiç kimseye karışmıyorlar, Allah için. Sadece yediğiniz ekmeği de soluduğunuz havayı da zindan edecek sisteme sizi kurban veriyorlar.