DİYARBAKIR | 15 – 07 – 2011 | Dünkü DTK toplantısının ardından DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Demokratik özerkliği ilan ettiklerini açıkladı. DİYARBAKIR Cumhuriyet Başsavcılığı, Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) Demokratik Özerkliği ilan ettiğini açıkladığı toplantısıyla ilgili soruşturma başlattı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, DTK’nın dün BDP il binasında toplanan ve Demokratik Özerkliği ilan ettiğini açıkladığı toplantıyla ilgili soruşturma başlattı. Savcılık, basın yayın organlarında çıkan haberleri ihbar kabul ederek başlattığı soruşturma kapsamında, emniyettten görüntü çözümlerini istedi.
DÜN TOPLANAN DTK ‚DEMOKRATİK ÖZERKLİK‘ İLAN ETMİŞTİ
Diyarbakır’da olağanüstü toplanan Demokratik Toplum Kongresi, demokratik özeklik ilan ettiğini açıkladı. DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, demokratik özerkliğin ilanını, „Uluslararası insan hakları belgelerinin tanımladığı haklar ışığında ortak vatan anlayışı temelinde, toprak bütünlüğüne ve demokratik ulus perspektifi, Türkiye halklarının ulusal bütünlüğüne bağlı kalarak, Kürt halkı olarak demokratik özerkliğimizi ilan ediyoruz“ diye duyurdu.
DTK’nin Diyarbakır’da BDP il binasında yaptığı olağanüstü toplantıya BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, DTK Genel Başkanı Ahmet Türk, yardımcısı Van Milletvekilleri Aysel Tuğluk, milletvekilleri Sabahat Tuncel, Bengi Yıldız, Leyla Zana, Nursel Aydoğan, Demir Çelik, Emine Ayna, Adil Kurt, Altan Tan, BDP Genel Başkan Vekili Hamit Geylani, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, belediye başkanları Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan ile DTK’nın 850 delegesi katıldı.
Yaklaşık 6 saat süren olağanüstü toplantının ardından DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, hazırlanan bildiriyi okudu. ‚Demokratik Özerklik İlan Belgesi‘ başlıklı bildiriyi okuyan Tuğluk, „Uluslararası insan hakları belgelerinin tanımladığı haklar ışığında ortak vatan anlayışı temelinde, toprak bütünlüğüne ve demokratik ulus perspektifi, Türkiye halklarının ulusal bütünlüğüne bağlı kalarak, Kürt halkı olarak Demokratik Özerkliğimizi ilan ediyoruz. Halklarımızın demokratik birliğine ve özgürce yaşama özlemlerine dair büyük gelişmelere vesile olacağına olan umut ve inançla Demokratik Özerkliğin ilanının halkımıza, Türkiye halklarına, Ortadoğu ve dünya halklarına ve tüm ilerici insanlığa hayırlı olmasını diliyoruz“ dedi.
Tuğluk, Mezopotamya’nın en eski halklarından olan Kürtler’in bugün inkar ve imha politikaları sonucu soykırım tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu belirterek, şöyle dedi:
„Ulus devletçi anlayışlar Kürdistan’ı kendi uluslaşmalarının yayılma alanı olarak görmekte ve bunun için görülmedik baskı, istismar, asimilasyon yöntemleri uygulamaktadırlar. Kürtlerin bu insanlık dışı amaca karşı direnişleri olmasa, insanlığın kök hücresi gibi olan bu halk gerçekliği yok olmakla yüz yüze kalacaktır. Türkler, Anadolu’ya ilk yöneldiklerinde aynı dine mensup Kürtler’i dost bir halk olarak yanlarında bulmuşlardır. Türkler, Malazgirt savaşını Kürtler’in desteğiyle kazanmışlardır. Anadolu içlerine doğru yönelirken Kürtlerle ittifak içinde olmayı başarıları için zorunlu görmüşlerdir. Kürtler de Türkler’i ittifak kuracakları bir halk olarak ele almışlardır. Osmanlılar, yüzyıllar boyu Kürtlerle iyi ilişki içinde olmanın bilinciyle hareket etmiştir. İmparatorluğun çöküşünün yaşandığı 19’ncu yüzyılda Kürtler’e yönelik olumsuz politikalar sonucu isyanlar gelişmiştir. 19’ncu yüzyılda bozulan ilişkiler 20’nci yüzyılda trajik bir hal almıştır. 20’nci yüzyılın başından itibaren İttihat ve Terakki’nin diğer halkları yok etme temelinde Osmanlı imparatorluğu’ndan geriye kalan topraklar üzerinde Türk uluslaşmasına dayalı ulus devlet yaratma politikası, diğer halklara büyük acılar yaşattığı gibi, Kürt-Türk ilişkilerinde de Kürtleri yok oluş sürecine götüren bir dönemin başlamasının ideolojik ve siyasi temeli olmuştur“ diye konuştu.
Türkiye’nin kuruluşunda büyük rol oynayan ilk meclis ve 1921 anayasası temelinde kurulan Türkiye’nin kuruluş felsefesi ve siyasetinde Kürt inkÔrının olmadığını, Kürtlerle birlikte kurulmuş yeni Türkiye’nin varlığının bulunduğunu ifade eden Tuğluk, „Türkiye’nin kuruluş siyaseti ve felsefesi Kürtler açısından da kendi kimlik ve varlıklarıyla içinde yer aldıkları bir anlayışa dayanmaktadır. Ancak Türkiye’nin uluslararası alanda meşruiyetinin temeli olan Lozan anlaşması ve ardından oluşturulan 1924 anayasasıyla Kürtlerin Türklük içinde eritildiği ulus devlete dayalı red ve imha politikaları meşruiyet aracı haline getirilmiştir. Koçgiri, Şeyh Sait, Ağrı, Dersim vb. isyanların gelişmesine yol açan da bu ulus devlet politikası olmuştur. Daha sonra da bu isyanları gerekçe yaparak Kürtler üzerinde insanlık tarihinin en acımasız yok etme politikaları sürdürülmüştür. Uluslararası egemen güçlerin desteği alınarak fiziki katliamlar da dÔhil tümden Kürtlerin bitirilmesini hedefleyen tehlikeli planlar acımasızca hayata geçirilmiştir. En son 38 Dersim Katliamıyla, hakim olan Özerklik ilişkisi yerini Kürt halklarının inkar ve imhasına bırakmıştır“ dedi.
İnkar ve imha politikasının bugüne kadar acımasızca yürütüldüğünü, 20. yüzyıl başında kurulmuş ortadoğu statükosu ve statükoyu kendi çıkarlarına uygun gören uluslararası güçlerden de destek aldığını vurgulayan Tuğluk, „Türkiye’nin Kürtler üzerinde egemenlik kuran diğer devletlerle Kürtlerin ulusal varlıklarının yok edilmesi konusunda kurduğu ittifak da bu politikanın ağır biçimde sürdürülmesini sağlamıştır. Ulus devletlerin halklar ve farklı kültürler açısından nasıl bir soykırımcı karakter taşıdığını Kürtler üzerinde egemenlik kuran bu devletlerin politikalarında çok açık biçimde görmek mümkündür. Kürt halkının varlığı tanındığı ifade edildiğinde bile halk olmaktan doğan hakları yok sayılmakta, meşru ve yasal temsilcilerinden kopuk ele alınmakta ve parçalanmaya çalışma siyaseti yürütülmektedir. Eski statüko aşılıyor gibi gösterilmeye çalışılsa da yeni bir inkar statükosunun kurulmaya çalışıldığı Kürt halkı açısından tartışma götürmez bir durum“ olduğunu iddia etti.
Siyasi ve askeri operasyonların sürdürüldüğünü, genel seçimlerle açığa çıkan, Kürt halkının özgür iradesinin önünün kapatılmak istendiğini ileri süren Tuğluk, Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesi ve tutuklu bulunan seçilmiş vekillerin serbest bırakılmamasının yeni statükonunun göstergesi olduğunu savundu. Tuğluk, „KCK davası adı altında Kürt siyasetçilerine karşı yürütülen siyasi soykırım operasyonları sonucu binlerce insanımız tutuklanarak rehine olarak tutulmaktadır. Haksız yere yıllardır zindanlarda tutulmaktadırlar. Kürtçe anadiline karşı kültürel soykırım devam etmektedir. Yukarda da ifade ettiğimiz gibi Kürt halkının doğal halk olmaktan kaynaklı hakları, ülkesi, dili, kültürü, kimliği, yaşamı yok sayılmakta, tasfiye edilmek istenmektedir“ dedi.
DEMOKRATİK ÖZERKLİĞİ İLAN EDİYORUZ
Demokratik özerklik hakkında detaylı bilgi veren Tuğluk sözlerini şöyle sürdürdü:
„Tüm toplumların doğal yaşam sistemidir. Demokratik özerklik; bir devleti yıkmak yeni bir devlet kurmak değildir. Aynı zamanda bir devlet sistemi de değildir. Halkın devlet olmayan, kendi coğrafyasındaki öz yönetime katılma sistemidir. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere halkın tüm kesimlerinin kendi demokratik örgütlenmesini yarattığı, politikayı kendi meclislerinde doğrudan ve özgür-eşit yurttaşlık temelinde yapmasının ifadesidir. Dolayısıyla öz güç ve öz yeterlilik ilkesini esas alır. Demokratik Özerklik; sınırların, sembollerin değişmesini değil, ortak sınırlar içersinde bölge halklarının değerlerinin kabul edilip, ortak değerlerde buluşulan yeni toplumsal sözleşmenin kendisidir. Bu esaslar temelinde; yukarıda ifade edilen tarihsel dönemlerden de esinlenerek, uluslararası insan hakları belgelerinin tanımladığı haklar ışığında ortak vatan anlayışı temelinde toprak bütünlüğüne ve demokratik ulus perspektifi temelinde Türkiye halklarının ulusal bütünlüğüne bağlı kalarak, Kürt halkı olarak demokratik özerkliğimizi ilan ediyoruz. Demokratik Özerklik projesinin mimarı Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın demokratik özerklik temelinde demokratik Türkiye’nin inşasına daha fazla katkı sunması için gerekli koşulların yaratılmasını istiyoruz“
Demokratik Özerkliğe sahip çıkmaları için halka da çağrıda bulunan Tuğluk, şunları söyledi: „İlan temelinde özgürlük yürüyüşünü yıllardır sürdüren fedakar halkımıza çağrımızdır; 14 Temmuz tarihi direniş ruhundan güç alarak haklı davamızda yitirdiğimiz yiğit evlatlarımızın anısına bağlılık temelinde özerklik statüsüne sahip çıkmaya ve inşa sürecine katılımını güçlendirmeye davet ediyoruz. Halkımızın vicdanı olan aydın, yazar, sivil toplum temsilcisi ve siyaset yapan kısacası coğrafyamızda yaşayan herkesi kendini demokratik özerk Kürdistanlı olarak tanıtmaya ve ilana sahip çıkmaya davet ediyoruz. Başta kardeş Türkiye halkları olmak üzere tüm Ortadoğu halkları ile tarihsel bağlarını yeniden eşitlik temelinde kurmaya davet ediyoruz. Kardeş Türkiye halkına çağrımızdır; Yüzyıllardır birlikte yaşam yanında tarihsel birliklerin vermiş olduğu güçle Kürt halkının özgürce yaşam özlemi temelinde ilan edilen Demokratik Özerliğe karşı sorumluluğu gereği dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz. Kürt halkının tüm dostlarına çağrımızdır; bugüne kadar her aşamada halkımızla dayanışma içinde olan ve acılarına olduğu kadar sevinçlerine de ortak olan sosyalist, demokrat, liberal, dindar, feminist parti, kurum ve şahsiyetleri bu gurur verici süreçte de halkımızın yanında olmaya ve dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz“
Tuğluk, TBMM’ye de çağrıda bulunarak, „1921 Meclis ruhuyla hazırlanacak ve yapılacak tartışmalarla sonuca bağlanacak demokratik Anayasa metninde demokratik özerkliğin Kürt halkının statüsü olarak tanınması için çağrı yapıyoruz“ dedi. Uluslararası camiaya da mesaj gönderen Tuğluk, demokratik özerkliğin uluslararası hukukta da yeri olduğunu belirterek, bu hak esas alınarak Kürt halkının ilan etiği demokratik özerkliği tanımaya davet etti. Konuşmasının son bölümünde Tuğluk, „Halklarımızın demokratik birliğine ve özgürce yaşama özlemlerine dair büyük gelişmelere vesile olacağına olan umut ve inançla demokratik özerkliğin ilanının halkımıza, Türkiye halklarına, Ortadoğu ve dünya halklarına ve tüm ilerici insanlığa hayırlı olmasını diliyoruz“ ifadesini kullandı.
Bildirinin açıklanmasından sonra salonda bulunan bütün delegeler, Tuğluk’u dakikalarca ayakta alkışladı. (Ferit ASLAN-Canan ALTINTAŞ-Bayram BULUT/ DİYARBAKIR,DHA)