UFUK-BERDAN-08-09-2014- Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’nın (TTİP) küresel iktisadi ve politik süreçlere etkileri:
Uluslararası politikaların belirlenmesinde jeo-stratejik denge ve hesaplar çok belirleyici faktörler arasındadur. Bu faktör, TTİP’i egemenler açısından gerekli kılan, ama pek konuşulmayan çok önemli bir faktör. Batı devletleri, 2. Dünya Savaşı sonrasında oluşturdukları Bretton Woods sistemi ve bu sistemin düzenleyici kurumları Dünya Bankası, IMF, OECD, Dünya Ticaret Örgütü gibi küresel örgütlenmelerlerle dünya ekonomisini yönlendiren baskın taraf oldular. Ancak bugün Batı’nın yeni gelişen ekonomiler karşısındaki durumu tartışmalı bir durum.Uluslararası paylaşımın bu merkezi kurumlarını ve kurallarını sorgulayan, itiraz eden yeni ‚büyük ekonomiler‘ oluştu. İşte BRİCS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika).TTİP, anlaşmasıyla özellikle ABD ve onun şaşmaz takipçisi AB ülkeleri ‚Batı dışı‘ sayılan ve ‚yükselen‘ bu yeni ekonomik güçler karşısında yeni düzenleyici kurallar koymayı ve onları da kendi düzenleyici kurallarına yeniden bağımlı kılmayı veya politik açıdan çok şekilli biçimde bağlamayı amaçlıyor.
AB mi ABD mi daha çok arzuluyor TTİP’i imzalamayı?
Kuşkusuz ABD daha çok istiyor. Ancak AB içinde de de 1. numara export ülkesi olduğu için en çok Almanya istekli görünüyor. ABD, bugün, kendisini yeniden 2. Dünya Savaşı sonrasındaki gibi öncü konumda görüyor. O dönem Avrupa ülkelerinin ekonomileri, altyapılar ve siyasal dezenlemeleri yıkılmıştı ve Sovyetler büyük bir yükselişteydi. Ancak 1948 Marshall Planı ve 1950 Avrupa entegrasyon sürecinin başlatılmasına dönük adımlarla, ABD, Avrupa’yı liberal pazara dayalı burjuva demokratik bir müttefikler haline getirdi. Meşhur ‚Transatlantik Paktı‘ doğdu. Şimdi de savaş yerine ekonomik krizin sosyal yıkıma uğrattığı ve paranın egemenliğinin geniş toplumu vurduğu bir Avrupa var. ABD, TTİP üzerinden Avrupa’yı ve kendini tekrar ayağa kaldırmak ve her devleti kendi denetimine almak ’süper güç’lüğünü yeniden ispatlamak istiyor…
Türkiye bu uluslararası rekabet resminin ve anlaşmanın neresinde?
Türkiye 2. Dünya Savaşı sonrasında şekillenen kurum ve kuralların imzacılarındandı. Bugün Türkiye Ortadaoğu bölgesinde ve uluslararası camiada emperyalist sisteme önemli oranda entegre olmuş ve emperyal merkez ülkelere büyük kaynak transferi sağlayabilecek aşamaya gelmiş bir ’siyasi ve ekonomik model‘ olarak görülüyorsa ve AB Gümrük Birliği’ne girdiyse hep bu sayededir. Türkiye’nin şimdi de dünyanın en büyük ortak pazarını oluşturacak TTİP’e dahil olması isteniyor, bu iştirak olmadan, Türkiye’nin veya talancıbaşı R.T. Erdoğan’ın hedeflediği üzre 2023’te dünyanın en büyük 10. ekonomisi olması mümkün değil.
Türkiye’nin TTIP üyeliği dünyayı nasıl etkiler?
HYPERLINK „http://www.hurriyet.com.tr/index/rusya/“ \t „_blank“ \o „Rusya“ Rusya ve HYPERLINK „http://www.hurriyet.com.tr/index/iran/“ \t „_blank“ \o „İran“ İran’ı kıyaslamadan çıkarırsanız, Türkiye’nin etrafındaki komşu ülke ekonomilerinin toplamı ancak Türkiye’nin ekonomisi kadar yapıyor. TTİP’e üye olmuş bir Türkiye, bu ülkelerin ekonomilerinin de kısmi canlanmasına, daha doğrusu daha fazla bağımlı olmalarına katkıda bulunabilir. Batı merkez ülkelerinin çıkarlarının süreklileştirilmesine yönelik olarak tasarlanan bu ekonomik ve ticari entegrasyon üzerinden, söz konusu ülkelerin ekonomik ve siyasi bağımlılıkları da bu olasılık dahilinde ilerde daha çok artacaktır. Çünkü transnasyonal yatırım ve ticaret girişimleri yapabilecek kapasiteyle mega tekelleşme aşamasına erişmiş Batı emperyalistleri, bu sayede devasa sermaye biriktiriken ve zenginleşirken, kendilerine entegre olmaya en iştahlı ülkeler içinde bir kısım yengin sınıfları veya bu ülkelerdeki hakim sınıfların en işbirlikçi bir kesimini iktisadi ve siyasi açıdan palazlandıracaklardır.
Peki Gümrük Birliği engeli varken yatırım ve ticaret nasıl işleme girecek?:
Gümrük Birliği’nin Türkiye açısından en önemli eksikliği, AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarından Türkiye’nin otomatik olarak faydalanamaması sorunudur. Böylece üçüncü ülkelerin Türk pazarına gümrüksüz girebilmeleri ama Türkiye’nin bu üçüncü ülkelerin pazarlarına aynı şartlarda girebilmesi için ikili anlaşma yapmak zorunda kalması durumudur.
Türkiye, TTİP’e paralel olarak, ABD ile ikili bir özel anlaşmayı müzakere edip imzalayabilir. Gümrük Birliği anlaşması buna izin veriyor zaten. Ancak görünen o ki, Türkiye, hem AB içinde hem de TTİP anlaşması çerçevesinde tam üyelik yerine büyük bir ihtimalle ‚imtiyazlı ortaklık‘ yöntemiyle endirek dahil edilmeye devam edecektir. Bu politika, AB egemen güçlerinin sözde ‚güçlü Türkiye‘ ile siyasi ilişkiler bazında halihazırdaki en güçlü fiili politikasıdır. Görünüyor ki; Türkiyenin transnasyonal siyaset, ticaret ve yatırım ilişkilerinde “ne içerde ne dışarda, sürekli eşikte tutulma“ hali daha uzun yıllar devam edecektir.
Türk tarafı, son bir yılı aşkın bir süredir hem hükümet hem iş hem akademi çevresiyle Türkiye’nin TTİP’e dahil edilmesini hızlı bir şekilde gündeme getiriyor. Türk iş ve siyaset çevreleri mutlaka bu birlik içinde yer almak için çırpınıyor. Ne varki ABD ve AB komisyonları önceliği TTİP’in kendi aralarındaki müzakeresine veriyor. Bu müzakere, onaylama ve uygulamaya geçiş süreci derken 3-5 yıl sürecek bir takvimden bahsediliyor ve uygulamanın fiili başlama tarihi tahmini 2019 olabilir.
Uluslararası mali ve iktisadi krizleri, kaynak (hammadde) ve enerji krizlerini, siyasal ve sosyal krizleri, yani kısacası hepsini içine alan bir tabir olarak “multible krizler“i aşma adına, yeni bir “çözüm reçetesi“ olarak lanse edilmektedir bu müstakbel ortaklık. Özellikle ABD’li ve AB’li transnasyonal mega tekellerin (uluslar ötesi üretim ve yatırım yapabilen şireketler, karteller, tröstler) çıkarlarını bütün diğer çıkar kurumlarına ve çevrelerine karşı önceleyen bir karaktere sahiptir bu olası yeni ortaklık.
Eskiden (mesela 2. paylaşım savaşı ve Faşizm sürecinde çok bariz olarak) sermaye arka planda devlet ise ön planda saldırıyordu! Şimdilerde ise durum bir hayli farklı. Artık burjuva egemen sınıflar, devleti, lojistik kapasitesiyle operasyonel veri tabanı gibi arkasına alan sermaye güçleri, bütün dizginleri ele geçirmiş durumdadır. Sermaye güçleri ve tamamen onların emrine amade devletler, siyasi partiler, kamusal kurumlar ve medya güçleri hepbirlikte hareket ediyorlar ve emekçilere ve ezilen halklara karşı daha bütünlüklü ve daha saldırgan bir tutum alıyorlar.
Özellikle günümüz koşullarında bilimsel ve teknolojik devinimlerin sermaye egemenliği lehine tetiklediği gelişmelere uygun olarak, sermayenin azami ve ekstra kar politikalarına yeni biçimler ekleniyor ve sermaye devasa boyutlu aşırı birikim buhranları üretiyor. Ancak, bazı sermaye güçlerinin sahip olduğu aşırı üretim, aşırı tüketim ve aşırı birikim kapasitesi aynı zamanda yeni bir yıkım süreci demektir. Çünkü, sermaye, sahip olduğı birikim kapasitesi ve hızı rağmen, aynı oranda yeniden yatırıma dönüşemediği-dönüşemeyeceği için, sürekli yeniden kronik ve dönemsel bunalım üretiyor. Bu nedenle zorunlu olarak sermayenin devasa boyutlarda birikmesi, merkezileşmesi ve yoğunlaşması önündeki engellerin aşılması için TTİP gibi yeni soygun ve talan anlaşmalarına yöneliyorlar . Ne var ki, bu sayede, toplumsal buhranlar da derinleşiyor.
Bu anlaşma, transnasyonal rekabet savaşının atbaşları durumundaki ve yüksek hamle gücüne sahip olan, özellikle de ticaret, yatırım, emlak, finans sektörlerindeki en güçlü, mega tekellerin, yani dünyanın en zenginleri yüzde 1’lerin çıkarlarını esas alıyor ve devletlerin, hükümetlerin, vergi mükelleflerinin,küçük üreticilerin, işçilerin, köylülerin,kısacası bütün emekçilerin ve halkların çıkarlarının önüne geçiriyor.
Azami ve ekstra karların daha fazla ralize olabilmesi amacını güden bu anlaşma sayesinde; geleneksel burjuva demokrasileri temelinden sarsılacak ve daha fazla demonte edilebilecek gibi görünüyor! Demokrasinin siyasal olarak aşınması sermaye diktatörlüğün pekişmesini boyutlandıracaktır. Sermaye dikatatörlüğünün boyutlanması onu daha çok görünür ve hissedilir kılınması demek olacaktır.
Mali emperyalizm ekonomik ve siyasi faşizmi daha fazla yaygınlaştırmaktadır! Ekonomik faşizm, siyasal faşizmi, siyasal faşizm de örgütsel/kurumsal/yönetsel faşizmi sadece parlamentolarda daha fazla görünür kılmayacak, yeniden iktidar aygıtlarının özüne indirgeyecektir. Bu gidişat, ne yazık ki, çok tehlikeli bir uluslararası gidişattır. Mali emperyalizm, paranın açıktan, maskesiz ve dolaysız hükmettiği neo-faşist bir dünya düzeni kurgulamaktadır. Bu, para sermaye-finans kapital fetişizmi, faşizmin yeni biçimlerini ortaya çıkarmakta ve hızla yaygınlaştırmaktadır. Küresel çapta faşizmin yeniden güçlenmesinin ve iktişsatta, siyasette, medyaada ve günlük yaşamda hayata güçlenmesinin arka planı bu gelişmelerdir.
TTİP bu gelişmeyi daha da tetikleyecektir. Bu anlaşma sayesinde; sosyal hizmet örgütlenmeleri ve sosyal yaşam düzenlemeleri hiç olmadığı kadar yeniden tırpanlanacaktır. ABD’de olduğu gibi sağlık, emeklilik, işsizlik, eğitim, toplu konut hakları daha fazla ellerimizden alınacak veye minimalize edilmek istenecektir.
Bu anlaşma; burjuva siyasetin, siyasi partilerin ve siyasetçilerinin dizginlerini tamıtamına mali sermayenin emrine verecek ve onların emrine amade hale getirecektir!
Bu anlaşma; emperyalist kutupbaşları ülkeler üzerinden oligarşik dünya düzenini büsbütün hakim kılmayı amaçlamaktadır.
Bu anlaşma; semi-koloniyal (yarı-sömürge) ezilen, bağımlı, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere krizlerin transferini ve bu ülkelerden emperyalist ülkelere kaynak transferini daha da boyutlandırmayı hedeflemektedir!
Bu anlaşma; ezilen-bağımlı ulusları (Kürtler, Tamiller, Filistinliler, Basklar gibi) yeni sömürgeciliğin en mazlum ve en müzmin kesimleri derekesine indirgeyecek!
Bu anlaşma; ilk başta ABD ve AB içindeki işçileri ve dünyanın diğer yerlerinde sömürülen-ezilen emekçileri daha fazla işsiz, daha fazla yoksul ve haklarından yoksun bırakacaktır!
Bu anlaşma; bütün ülkelerde halk katmanlarını yeni iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel krizler cenderesinde boğuşturacak ve savaş kapitalizmini ve emperyalistler arası rekabeti, iktisadi ve politik nüfuz savaşımını ve lokal savaşları daha çok yaygınlaştıracaktır!
Bu anlaşma; özellikle en burjuva gericiliklerden olan neo-faşizmi, kurumsal ırkçılığı, dini fanatizmi ve ilerici hiç bir yönü olmayan arayışları güçlendirme potansiyeline sahiptir!
Özellikle Türkiye’yi ekonomik ve mali yeni krizlere sürükleyecek bir etkisi de olacaktır. Recep Tayyip Erdogan ile Hüseyin Barak Obama arasındaki 2013 Mayıs görüşmesinin gizli bölümünde de gündeme gelmişti bu anlaşmanın bazı meseleleri. TC heyetinin bu görüşmede anlaşmadan doğacak olumsuz etkileri azaltmanın derdinde olduğu söylense de, TC kurmazlarının egemen iktisadi güçler (emperyalist devletler) arasındaki bu yol haritasında yapabilecekleri değişiklikler sıfırla eşdeğer.
Bu anlaşma imzalanırsa özellikle Türkiye’de yaşayan insanları, emekçileri, küçük üreticileri, esnafları, çeşitli küçük, orta ve büyük burjuva kesimleri de çok ciddi sarsıntılar beklemektedir ve en fazla da küçük üreticileri, işçi ve emekçileri, orta tabakaları ve kısacası halk kesimlerini, yani Türk ve Kürt emekçilerini vuracaktır. Ayrıca yurtdışındaki Türkiyeli/Kürdistanlı göçmenleri de çok olumsuz etkileyecektir.
Bu ortaklığa karşı ilerici, tutarlı ve radikal domokrat, devrimci, sosyalist ve komunist hareketlerin ve sınıf bilinçli işçilerin derhal harekete geçmesi, içeriğindeki saldırganlıkları açığa çıkararak acilen ve aktif teşhir etmesi gerekir. Türkiyeli ve Türkiye-Kürdistanlı demokratik kitle örgütlerinin ve göçmen/mülteci örgütlenmelerin bu meseleyi gündemleştirmesi ve konuyu hızlıca siyasal-pratik mücadelelerinin arasına alması gerekmektedir.
Bu anlaşmayı tartışmayan, teşhir etmeyen, karşı çıkmayanlar burjuva reformizmi ve oportunizmine istemeselerde kürek sallayacak ve hizmet edeceklerdir.
….bu makale yine 4. ve son sayısıyla devam edecek ve gelecek sefere “emek cephesinde TTİP karşıtı görevlerimiz“ başlıklı son bölümü yayınlanacaktır!
Türkce daha geniş bilgi için tıklayınız:
http://www.tepav.org.tr/tr/yayin/s/655
http://www.ekometre.com/5/3314/5/transatlantik-ticaret-ve-yatirim-ortakligi.html
http://www.tusiad.org/bilgi-merkezi/fikir-ureten-fabrikadan/batinin-yeni-isbirligi–transatlantik-ekonomi-konseyi/
Almanca daha geniş bilgi için tıklayınız:
http://de.wikipedia.org/wiki/Transatlantisches_Freihandelsabkommen
http://www.attac.at/kampagnen/abkommen-eu-usa-stoppen/ttip-was-ist-das.html
http://www.n-tv.de/politik/So-gefaehrlich-ist-TTIP-article12786966.html
http://www.sueddeutsche.de/wirtschaft/ttip-was-das-freihandelsabkommen-fuer-verbraucher-und-unternehmen-bedeutet-1.1815843