MURAT ÇAKIR | 22 – 12 – 2012 | Özgür basın geleneğinde yer almanın verdiği onurla, Türkiye’deki fiîli „Düşman Ceza Hukuku“nun rehineleri olan gazeteci meslekdaşlarıma kucak dolusu selamla…
Almanya barış hareketi bugünlerde Suriye konusunda yayınlanan bir çağrıyı tartışıyor. „Özgürlüğün yardıma ihtiyacı var“ başlıklı çağrıyı, üyesi olduğum DIE LINKE Eşbaşkanı Katja Kipping, silah tekellerine karşı verdiği mücadele ile tanınan milletvekilimiz Jan van Aken, Kürt yazar Haydar Işık ve çeşitli partilerden, kurumlardan şahsiyetler imzalamış.
Çağrı, Avrupa toplumsal ve siyasi solunda birçok insanın Suriye konusunda kafalarının ne denli karışık olduğunu gösteriyor. „Devrimi“ evlatlık edinmek isteyen ve her yanından vıcık vıcık beyaz Avrupa merkezciliği akan „Adopt a revolution“ adlı örgütün yanı sıra, siyasi reputasyonu zedelenmemiş olan „medico international“ da çağrının girişimcisi olunca, bize de bir kaç laf söylemek düşüyor.
Yapılan çağrının, yüzeysel bir bakışla olumlu ifadeler içerdiği söylemek mümkün. Ama her zaman olduğu gibi, „iblis detayda gizli“. Bir kere çağrı Suriye’de „alternatifsiz tek çözümün“ rejim değişikliği olduğunu telkin ederek, her türlü diyalog yolunu kapatıyor ve „silahsız muhalefetin“ nasıl destekleneceği konusunda fazlasıyla muğlak kalıyor.
Diğer yandan, ikincisi, NATO güçlerinin Körfez Kooperasyon Ülkelerinin despot yönetimleri ile koordineli bir biçimde hazırlığını yaptığı dışarıdan askerî müdahale ve savaş propagandaları konusunda tek kelime, tek eleştiri çağrıda yer almıyor.
Üçüncüsü, Rusya gibi ülkelerin – beğenilsin, beğenilmesin – yaptığı ve muhtemelen Esad Rejiminin kabul edebileceği, „şiddetin sonlandırılarak BM kontrolünde geçiş hükümeti kurulması“ önerisi hasır altı ediliyor. Böylesi bir adımdan en başta Suriye’deki silahsız muhalefetin yararlanacağı düşünülürse, çağrının „silahsız muhalefeti destekleme“ amacı tümden inandırıcılığını yitiriyor.
Dördüncüsü, Batı medyasının uzun süredir kamuoyunu savaşa hazırlama amacıyla yürüttüğü defalarca kanıtlanan psikolojik manipülasyon harekatı suskunlukla geçiştiriliyor. Bununla birlikte, ne söz konusu olan iç savaşın nasıl sonlandırılabileceği, ne de Suriye’nin demokratik ve çoğulcu bir rejime nasıl geçebileceği konusunda tek bir öneri bulunmuyor.
Beşincisi ise, ne bölge ülkelerinin, ne de NATO güçlerinin BM Şartı’nı açıkça çiğneyerek, Suriye’deki iç savaşta neden taraf olduklarına hiç değinilmiyor. ABD, Almanya, İngiltere, İran, Rusya ve Türkiye’nin tarafları silahlandırmalarının eleştirilmesi, bu nedenle içi boş bir söylem olmaktan ileri gidemiyor. Sadece Almanya medyası ve kamuoyuna „Suriye’deki gelişmelere objektif bakın“ tavsiyesinde bulunularak, deyim yerindeyse, „suya, sabuna“ dokunulmuyor.
Çağrıyı imzalayanların bir çoğunu kişisel olarak tanırım, aralarında çokca dostum da var. Tanıdıklarımın ve dostlarımın iyi niyetlerinden zerre kadar şüphe duymuyorum. Ancak bu çağrının bu biçimiyle hiç bir şekilde Suriye’de gerekli olan ivedi barışa ve demokratik çözüme, bir nebze dahi olsa, katkıda bulunmadığına inanıyorum. Hatta bu çağrının, yakın gelecekte NATO’nun olası bir askerî müdahalesini meşrulaştırmak için kullanılacak bir belge olacağını düşünüyorum.
Çağrıyı imzalayanlar, „devrimin“ hamiliğine soyunmak yerine, Hans von Sponeck gibi eski diplomatların girişimiyle Suriye’deki iç savaşın sonlandırılmasına katkı sağlamak için kurulan „Demokrasiye evet, askerî müdahaleye hayır“ başlıklı uluslararası girişimi destekleseler ve BM öncülüğünde bütün Suriyelilerin diyalog yöntemiyle despot Esad Rejimini tarihin derinliklerine gömüp, kendi geleceklerini kendilerinin kurmalarına katkıda bulunsaydılar, çok daha anlamlı bir iş yapmış, kısmen içerisinde yer aldıkları Almanya barış hareketinin ruhuna ve hedeflerine uygun adım atmış olurlardı.
Ne yazıkki „cehenneme giden yollar, iyi niyet taşlarıyla döşelidir“ sözünü doğrulamaktan fazlasını yapamadılar.
Tagged with: soyunanlar