Home , Haberler , Demirtaş: „Bizi Tutuklayan Hakimin Yerinde Olmak da İstemezdim“

Demirtaş: „Bizi Tutuklayan Hakimin Yerinde Olmak da İstemezdim“

İSTANBUL |17.01.2017| Edirne F Tipi Hapishanesi’nde tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in 2013 yılında İstanbul’da yapılan Newroz kutlamasında yaptıkları konuşmada, „Örgüt propagandası yapmak“ iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması, İstanbul Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmaya, Demirtaş SEGBİS sistemi ile katılırken, Önder duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya TBMM Meclis Başkanvekili ve HDP Milletvekili Pervin Buldan ile HDP milletvekilleri Dirayet Taşdemir ve Filiz Kerestecioğlu’nun yanı sıra çok sayıda kişi izleyici olarak katıldı. Mahkeme salonunun dar gelmesi nedeniyle konferans salonuna alınan duruşmayı, İtalya ve İsviçre Başkonsoluslukları ile Hollanda, Çek Cumhuriyeti ve İsveç konsolosluk yetkileri de izledi.

Duruşmada ilk sözü alan Av. Baran Doğan, 1757 yılında Fransa’da yapılan bir yargılamaya değinerek, „Çözümsüzlük içerisindeyiz ki bizi SEGBİS’e mecbur bırakan bir noktaya getiriyorsunuz. Bunun hukuka aykırı olduğunu dile getirelim“ dedi.

Ardından konuşan Demirtaş ise „Ben de isterim ki orada savunma yapayım ama hafta da yaklaşık olarak 20 farklı mahkemede duruşmaya katılıyorum. Bundan kaynaklı SEGBİS ile savunma yapmayı kabul ediyorum“ diye konuştu.

Demirtaş, Anayasa’nın 83’üncü maddesini içeren „Yasama Dokunulmazlığı“na atıfta bulunarak, „Bir milletvekilinin suç işlediği iddiası ile dokunulmazlığı kaldırılabilir ama sorumluluğu kaldırılamaz. Bu anayasa da düzenlenmiştir. Bu yönlü bir mutlak sorumsuzluk tespiti yapılmışsa davayı devam ettirmemeniz gerekir. Ben eğer ki mecliste aynı konuşmayı yapmışsam dışarıda da aynı konuşmayı yapabilirim ve bunu yargılama konusu yapamazsınız. Nasıl ki bir mahkeme heyeti vermiş olduğu karardan kaynaklı yargılanamıyorsa, milletvekilleri de yapmış olduğu konuşmalardan yargılanamaz. Burada sizin mahkemenizin vereceği karar beraat bile olsa bir baskı yöntemidir. Bu açıdan davanın direkt düşürülmesi gerekiyor“ dedi.

Avukatlar, 2013 Newroz’u öncesi Demirtaş’ın Meclis Grup Toplantısı’nda yaptığı ve Newroz konuşması ile benzerlik gösteren iki ayrı konuşmasının yazı dökümleri ve görüntülerini mahkeme heyetine sundu. Mahkeme heyeti verdiği ara kararında avukatlar ve Demirtaş’ın taleplerini oy birliği ile reddetti.

ÖNDER: BENİ YARGILAYAMAZSINIZ

Mahkemede savunma yapan HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, „Bu savunma kavramını reddederek başlamak istiyorum. Yargılanmama ilkesi siyasi iktidar tarafından açıkça ihlal edilmiştir. Burada yapacağımız konuşma bir değerlendirmedir. Halk tarafından yetkilendirilmiş bir vekil olarak kendime ve bana oy vermiş halka haksızlık etmiş olduğumu düşünürüm. Dokunulmazlıklar tamamıyla kaldırılmış olsaydı bu yargılama mümkün olabilirdi ama bir defaya mahsus olarak kaldırıldı. Şu anda karşınızda dokunulmazlığı bulunan bir milletvekili olarak bulunuyorum. Ben şimdi size hakaret etsem beni yargılayamazsınız. Bir güvenlik görevlisine tokat atsam beni yargılayamazsınız. Benim hakkımda suç duyurusunda bulunacaksınız ve süreç işleyecek. Meclis genel kurula geldiğinde kabul edilirse o zaman yargılama yapılabilir. Bu iktidar kendisinin getirdiği maddeyi 117 defa değiştirdi. Dokunulmazlık ve sorumsuzluk meselesine girmiyorum bile. Zaman makinesi yaratılıp bizi geçmişe götürülüp yargılama yapması gerekiyor ama şimdi hiçbir şekilde yargılanamam. Savunma yapmamız bu çirkinliği kabul etmemiz anlamına geliyor. Bu çarpıklığı görünür kılmamızdır meselemiz. Dokunulmazlığımızın olmadığı o günde yargılayabilirsiniz“ diye konuştu.

Şikayetçilerden Cafer Özsoy’un Önder’in savunmasına, „burada yargılanan ben miyim yoksa bunlar mı?“ sözleri ile müdahale etmesi üzerine mahkeme heyeti tarafından salondan çıkarıldı. Özsoy’un ardından diğer şikayetçi isim olan Hasan Fırat da duruşmadan çıkmak istediğini söyledi. Bunun üzerine mahkeme heyeti tarafından izin verilerek duruşma salonundan çıkarıldı.

ÖNDER TÜRK SOLU DERGİSİNE DİKKAT ÇEKTİ

Ardından konuşmaya devam eden Önder, „Bu mitingleri takip eden basın savcıları hiçbir şey yapmazken, Sebahat Tuncel arkadaşımız beraatı yönünde karar verildi. Müştekilerde gittiğine göre bu davanın devam etmesine de gerek yok. Türk Solu diye bir dergi var ve bunun bir genel yayın yönetmeni var. Bu kişi bir binadan düştü ve öldü. Ama bu intihar olarak geçti kayıtlara. Bunun yerine Gökçe Fırat Çalhanoğlu diye bir kişi getirildi. İlginç bir şey Ergenekon yargılaması yapıldı. ‚Ordu göreve‘ manşeti atıldı bu dergi tarafından. Ancak ne tesadüftür ki Ergenekon’dan yargılanmadı bu kişi. Bu kişi şimdi FETÖ soruşturmasından tutuklu. Gökçe Fırat Çalhanoğlu ise benim ve Demirtaş hakkında suç duyurusunda bulunan kişi ile görüntüsü Bakırköy Adliyesi önünde tek görülüyor“ dedi.

‚2013 NEWROZ’U BARIŞ NEWROZ’UDUR‘

Önder konuşmasını şöyle sürdürdü: „2013 Newroz’u bu halkın tarihine barış Newroz’u olarak geçmiştir. Sayın Demirtaş’ın bu bildiri de büyük emeği vardır. 187 bin kilometre İmralı Kandil arasında gittim geldim ve çözüm üretmeye çalıştım. Böyle bir emeğin sahibiyiz biz. Barış olacaktır. Çatışma sonrası barış süreçleri vardır. Biz devlete de PKK’ye de uyarılarımızı da yaparak, büyük bir iş yapmaya çalıştık. Bunu yaptığımız için büyük bir linç ile hedef haline getirildik. Yaptığımız ise İmralı postacılığı ile kaldı. Hükümet iki üç defa bu süreçten vazgeçmeye çalıştı. Ceylanpınar’ı adeta davul çalarak sürecin bitmesine gerekçe gösterdiler. Biz çözüm süreci boyunca sadece hayrı söyledik, şerri uzaklaştırdık. Ama hükümette, bu Ortadoğu’da yaşananları çözebilecek hiçbir kimse yok. Olan biteni anlamıyorlar. Newroz Ortadoğu halklarının ortak bir bayramıdır. Ama Kürtler için fazladan tarihsel anlamlarla yüklüdür. Önce devlet ‚Newroz yok‘ dedi, sonra ‚Türk’ün bayramıdır‘ dedi ve sonrasında ‚Kürt’ün bayramı olabilir ama W ile yazamazsın‘ dedi. Evet, barış Newroz’u önemlidir. En temel yanılgı şudur. Hep milli hassasiyetler öne sürülür. Ne hikmetse bu topraklar en fazla milli birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğumuz günlerden geçiyor. Benim 28 dosyam var. 28 dosyadan ikisi hariç diğerlerinin hepsinin suç tarihi çözüm süreci olarak gösteriliyor ama işleme konulma süreci ise çözüm sürecinin sonrasıdır. Hukuka saygı olarak bu yargılamanın olmamasını isterim.“

‚DOKUNULMAZLIĞIMIN KALDIRILMASI CUMHURBAŞKANI’NIN TALEBİ‘

Önder’in ardından tekrar söz alan Demirtaş, „Türkiye yargısı herkesi yargılama yetkisine sahiptir. Yeter ki yargı usulüne göre işletilmiş olsun. Biz asla bu mahkemeler bizi yargılayamaz demedik, bu şekilde yargılayamaz dedik. Üç erkinden biri olarak biz yargılanamıyoruz demiyoruz. Suç işliyorsa tabi ki yargılanır. Dokunulmazlığımın kaldırılmasının nedeni savcıların talebi değildir, Cumhurbaşkanının baskısıdır. Savcının talebi doğrultusunda kaldırılsaydı bizde o zaman saygı duyarak, gelip savunmamızı yapardık. Cumhurbaşkanının ortalığı velveleye vererek, adeta bir kampanya yürütmüş ve bunun öncülüğünü yapmıştır. Dokunulmazlığımızın kaldırılması tamamıyla siyasi bir karardır. Dokunulmazlığımızın kaldırılmasının tartışılması ile yargılama süreci başlamıştır. Bize söz verilseydi dokunulmazlıkların kaldırılması sırasında savunma hakkı elimizden alındı. Adil savunma yapma hakkımız gasp edildi. Ondan kaynaklı biz savcılıklara gitmeyeceğiz dedik. Biz burada yargının bağımsızlığını savunduk. Yargıya talimat veremezsiniz dedik. Bunun adı yargıya tanımamak değildi. MİT müsteşarı ve Erdoğan’ın oğlu ifade vermeye gitmediler. Çünkü onlar yargıya güvenmedi. Onlar güvenmiyor da bizim gitmememiz yargıya kafa tutmak mıdır“ diye konuştu.

Dermirtaş, „Milletvekilinin dokunulmazlığı dönem sonuna kadar kaldırılır. Usul böyledir. Bizimkinde ne yapıldı. Bizim bakanlıkta bulunan dosyalarımızın dokunulmazlığı kaldırıldı. Bizim geriye ait olan dosyalarımız kaldırıldı. O zaman geriye gidip o zaman da yargılanalım. Partimin görüşleri beğenilir veya beğenilmez. BU tür konuşmalarımız toplum tarafından kabul görmemişse yargılamayı kabul ederim. Ama barış konuşmalarını kabul görmüştür ki iki seçim arasında büyük bir fark oluşmuştur“ dedi.

‚HAKKIMDA İDDİANAMELER HAZIRLAYANLAR BUGÜN GÖREVDE DEĞİLLER‘

Demirtaş savunmasının şöyle devam etti: „Savcılar lehte olan delilleri toplamakla yükümlüdür. Mademki bir milletvekili, genel başkan suçlama ile karşı karşıya ise iddianame 4 sayfayı geçmeliydi. 4 sayfa iddia ile ağır ceza da yargılanıyorum. Bu ülkenin cumhurbaşkanı adayıyım. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün kameraları var. Müşteki beyanlarına bile gerek yoktu. O dönem, çözüm sürecinde HDP’liler hakkında soruşturma başlatacak savcılar olacakları göze alamadığı için müştekiler ile suç duyurusu yapıldı. Benim hakkımda iddianame hazırlayanların büyük çoğunluğu bugün görevde değiller. Öğle kirli bir propaganda yaptılar ki, ülkemizin barışı için elimizden ne geliyorsa onu yaptık. Şüphesiz eksik yaptıklarımız da olmuştur. Bir bu ülkenin barışı için çalıştık. Bunu minnet meselesiyle söylemiyoruz. Bizim bu ülkeye daha da barış borcumuz var. Gerçekten PKK’ye silah bırakmış olsaydık, demokrasiyi inşa etmiş olsaydık bugün ödül törenlerinden ödül törenlerine koşturuyorduk. Bugün bizi bu şekilde karşınıza getirenler bu barış sürecini bozanlardır zehirleyenlerdir. ‚Kandili dümdüz edin‘ diyen bir muhalefet lideri vardı. Bu açık bir savaş konuşmasıdır. Ben ise askerler üşümesin demişim. Suçumuz Türk milliyetçisi olmamak mıdır. Bir Türkiye’de ölümlerin olmadığı bir barışın olacağına inanıyoruz.“

BU YARGILAMALAR TARİHE GEÇECEK‘

Tutuklanmadan 15 gün önce iktidar milletvekilleri tarafından tutuklanacaklarının kendilerine söylendiğini ifade eden Demirtaş, „Ama biz burada kalmaya devam ettik. Avrupa’nın kentlerinde kalmaktansa cezaevinde kalırız dedik. Siyaset sabır işidir. Bu yargılamalar tarihe geçecek. Yargının nasıl baskı altında olduğunu biliyoruz. Keşke yargıçlarımızın baskı altında olmadan çalışıyor diyebilseydik. Yargıçlar kolundan tutularak cezaevine atıldı. Suçlu mudur değil midir bilmiyorum. Hakkımızda beraat kararı vermekten endişe ediyorlar. Hakkımızda tutuklama kararı veren hakimin yerinde olmak istemiyordum. O gün ben tutuklanmasaydım kendisi tutuklanacaktı“ diye belirtti.

Mahkemeye suçsuzluklarını ispatlamak için gelmediklerini kaydeden Demirtaş, sadece iddia makamının ne kadar ciddiyetsiz bir iddianame hazırladığını göstermek için geldiklerini söyledi. Demirtaş, „Vereceğiniz karar bizim için bir yargı kararıdır. Biz siyaset yapmak için üzerimize düşen tüm sorumluluğu yapmaya devam edeceğiz“ dedi. Hükmün geri bırakılmasına dair ise Demirtaş, AYM’nin Haberal kararına atıfta bulunarak, „Barışa dair bir konuşmadan yargılanıyorsak derhal bir beraat kararı verilmesini istiyorum. 101 davadan daha yargılanıyorum merak etmeyin“ diye kaydetti.

Duruşma, avukatların savunmasının ardından 7 Nisan’a ertelendi. (Kaynak: EtHA)