Anasayfa , Avrupa , Bir kez daha; “Kapitalizm Öldürür”!!!

Bir kez daha; “Kapitalizm Öldürür”!!!

FRANSA | 28.03.2019 | Tüm dünyada etkisini gösteren yeni tip korona virüs Covid19 salgını, sonuçları itibariyle ağır bir sürece tanıklık etmemize neden oluyor. Virüsün ortaya çıkışı, niteliği, yayılma hızı ve nasıl ortadan kaldırılacağına dair onlarca senaryo internet üzerinde, çeşitli sosyal medya ortamlarında en az virüsün kendisi kadar hızlı yayılmaya devam ediyor. Devrimci-Demokrat çevrelerde bu salgından korunma yöntemleri burjuvazinin korunma yöntemlerine benzediği için, yine salgına yakalanmamak/yaymamak amacıyla evlerde kalma tavrının burjuvazinin uyguladığı sokağa çıkma yasaklarına riayet edildiği algısına sebep olmasından kaynaklı kafa karışıklığı yaşanmasına neden oluyor.

Burjuvazinin güdümünde olmayan çeşitli akademik çevreler, doktorlar, tıp odaları bu salgının bilinen bir çözümünün olmadığını defalarca açıkladılar. Bu durumda bir bilinmezlik ortamında bile isteye hayatımızı tehlikeye atmama adına kurumlarımızın da aldıkları/takındıkları tavırlara bağlı olarak süreci yaşamaya devam edeceğiz. Tam bu noktada kapitalistlerin bugün itibariyle, salgını atlatmak için ortaya koyduğu bazı önlemlere dikkat etmemiz gerekiyor. 90’lı yılların başından itibaren uyguladıkları neo-liberal politikalarla çeşitli alanlarda yaptıkları müdahalelerden biriside sağlık sektörüne ilişkindi. Sektörü tamamen bir kâr işletmesi olarak gören bu anlayış, yıllar ilerledikçe daha azgın bir sömürü politikasına kurban edildi. Sektörde çalışan insan sayısı azaltıldı, daha az personelle daha fazla performans hedefleri kondu, çalışma saatleri 48 saatlere kadar uzatıldı, bölümler para kazandırmıyor gerekçesiyle kapatıldı, yoğun bakımların sayısı düşürüldü, yatak sayıları azaltıldı. Bu neo-liberal yıkım politikalarının sonucu olarak insanlığın yaşadığı büyük salgın günlerinde sağlık sisteminin yetersizliği, yıkımı olarak görülmüş oldu. Sağlık emekçileri yıllardır hak arama mücadelesi verirken, talepleri görmezden gelinmiştir. Birçok eylemde polisin acımasızca müdahalesine maruz kalmışlardır. Bugünlerde Fransız basınında bir karikatür oldukça dikkat çekiciydi; öksürerek hastaneye giren bir polis, boynunu bükerek bir hemşireye, “çok özür dilerim” diyor. Çalışma koşullarının düzeltilmesi ve daha verimli, insanı merkezine alan bir sağlık hizmeti/sistemi için verdikleri mücadeleyi anlamayanlar şimdilerde avuçları patlarcasına onları alkışlamaya devam ediyorlar.

Virüsün henüz yayılmaya başlandığı günlerde bakanlar kurulunu toplayan Macron, toplantının ardından yaptığı açıklamada virüse dair şeylerden ziyade geçirilmek istenen yeni emeklilik yasasına ilişkin konuştu. Bu yasa tasarısını parlamentoya sunmadan geçirme hakkı olarak anayasadaki 49.3 sayılı yasa hakkını kullanacağını açıkladı. Halkın sağlığı için hayati öneme sahip virüse karşı yapılacaklar yerine bu karar ön plana çıkartılmış oldu. Hemen arkasından da önce toplu gösteriler yasaklandı, sonrasında da sokağa çıkış yasakları geldi. Görüldüğü gibi bu salgını bile kendi çıkarları için kullanmayı ilk andan itibaren başardılar. Bu yaklaşımın, bugün salgına karşı 300 milyar euroluk bütçe ayırması da emekçiler için salgından sonraki günlerin ne kadar zor ve çetin geçeceğinin bir göstergesidir. Zira durum ve koşullar ne olursa olsun bir koyup beş almayı bileceklerdir.

Şimdilerde sağlık sektörü etrafında dönen bir tartışma var Fransa kamuoyunda. Bu tartışma giderek diğer sektörlerin sorunlarının da sorgulandığı bir noktaya evriliyor. Bu sorgulama, burjuvazinin son günlerde dillendirdiği ve parlamentoda da tartışmalarını başlattığı, salgından sonra yapılacaklar konusuyla daha da büyüyor. Geçtiğimiz hafta içinde parlamentoda dile getirilen;

– Çalışma saatleri haftada 35 saatin yerine getirilmiş olan maksimum 48 saati de arttırıp 60 saate çıkarılabilinir

– İzin ve tatil günleri çalışılabilinir

– İş Yasası ve işçilerin işletmelerde var olan hakları askıya alınabilir

– Şimdiye kadar mücadele edilerek elde edilen sosyal haklar askıya alınabilir

– Tüm Pazar günleri çalışma olabilir (son iş yasasında işverenlere verilen bir haktı zaten)

– İşçilerin hak ettiği izin günleri (paralı izinler) iptal edilebilir.

İlginç olan bir başka yönse, bu tartışmaların ardından bu maddelerin uygulanması durumunda bir süre konulmuyor. Kalıcılaştırma tehlikesi ortada duruyor. Tek söylenen, bu maddelerin toplumun yaşamını devam ettirecek, zorunlu olan sektörlerde uygulanacağı! “Ulusun güvenliği, ekonomik ve sosyal yaşamın devamlılığı için büyük oranda zorunlu olan sektörler” olarak tanımlanan bu sektörler, kamu ya da özel sektöre ait firmalar olabilir. Buna ilişkin bir liste hazırlanacağı belirtiliyor. Bu durumda, özel sektörde dahil olmak üzere işçilerin, emekçilerin bugüne kadar mücadele ederek kazandığı tüm haklar kalıcı olmak kaydıyla gasp edilebilir. Genel İş Sendikası (CGT) Genel Sekreteri Philippe Martinez yaptığı açıklamada, “Hükümet salgını değil, salgın sonrasını düşünüyor. Bu kesinlikle bir skandal ve halkın istediği şey değil” dedi. Çalışma ve İş Bakanı Muriel Pénicaud, salgın gerekçesiyle iş bırakma hakkını kullanan işçileri tehdit ederek, müfettişlerin kontrollerini arttırıp işe gitmeyenler hakkında işlem yapılacağını açıkladı.

Diğer Avrupa devletlerinin de tavrı ve refleksi çok farklı olmayacaktır. Varlığını daha fazla sömürü ve kâr üzerine inşa eden kapitalizm salgından sonrada öldürmeye devam edecektir.